Mustafa
Kemal Yılmaz
Kaynak:
http://www.turkrus.com/
Türkiye’de yazılmış sözlükler, Rusçadan Türkçeye geçen
kelimelerin sayısını 39 ile 54 arasında veriyor. Ödünç aldıklarımızın önemli
bir bölümü Rusya’ya ait kavram ve nesneleri adlandıran kelimeler. Örneğin
“votka”, “mujik”, “ruble”, “çariçe”.
Bunlara ilaveten, gerek iş, gerek ailevi sebeplerden ötürü
uzun süredir Rus kültürüyle içli dışlı olanların Rusça kökenli olduğunu “zaten
bildiği” bir grup kelime var. “Semaver”, “şapka”, “vişne”, “kapuska” gibi.
Hatta “izbe” kelimesinin de dilimize Karadeniz’in öte yakasından sirayet
ettiğini bilenlerin sayısı az olmasa gerek.
Ancak izbenin Türkçede “harap yer” manasına gelirken,
Rusçada “kütük köy evi” anlamıyla daha ferah, daha otantik çağrışımlara sahip
olduğunu belirtmek gerek. Bu farklılık atalarımızın, geleneksel Slav mimarisine
“geçer not” vermediği, ya da bir yerlerde Baba Yaga’nın “izbuşka”sına
rastladığı şeklinde yorumlanabilir belki.
Öte yandan, dilimize Rusçadan, ya da başka bir Slav
dilinden girdiğini öğrendiğimizde muhtemelen şaşıracağımız bir dizi kelime daha
var. Yazımız işte bu gruptaki 9 kelimeyi ele alıyor.
Pulluk
Anglosakson dillerinden Slav dillerine “plug” şeklinde
giren bu kelime, Rusça ya da Bulgarca üzerinden Türkçenin dağarcığına da
katılmış. Bugün gündelik dilde kullanımı oldukça nadir olsa da, Sovyetler
Birliği, dolayısıyla da Rusya tarihi açısından apayrı bir önem taşıyor. Zira
İşçi-Köylü Kızıl Ordusu’nun ve Sovyetler Birliği’nin ilk sembolü “pulluk-çekiç”
idi (plug i molot). Ne var ki pulluk-çekicin iktidarı kısa sürdü ve bir süre
sonra yerini “serp i molot”, yani orak-çekice bıraktı.
Vatka
1980-1990’lı yılları yaşayanların bizzat kendi
gardroplarından, 2000’lerin çocuklarının ise “Luis Figo’nun ceketi”nden
tanıdığı bu tekstil malzemesi de Rusçadan dilimize intikal eden kelimelerden.
Anlamı “pamuk parçası” (vata -> vatka). Enteresan olansa, bizim “vatka”
dediğimiz nesneyi Rusların bugün başka bir isimle anması: “podpleçnik”.
Mazot
Tarih boyunca ilginç bir yolculuk yapmış kelimelerden biri
de “mazot”. Türkçede “motorin” ya da “dizel yakıtı” manasında kullanılan bu
kelime Rusçadan dilimize girmiş. Ne var ki Ruslar bizim mazot dediğimiz yakıta
“solyarka” diyor. Solyarka ise Rusçanın Almanca’dan ödünç aldığı bir ifade
(Solaröl). Bu köşe kapmacayı daha da karmaşıklaştıran ise “mazut” kelimesinin
Rusçada bugün de var olması ve “petrol rafinasyonu atığı” manasında
kullanılması.
Dahası, ünlü Rus sözlükçü Uşakov “mazut”un Arapça kökenli
olduğunu ve Türki diller üzerinden Rusçaya girdiğini iddia eder. Buna göre,
ifadenin asıl kökeni Arapça “mahzulat” (atılmış, terk edilmiş) kelimesidir.
Çat
pat
Slav dillerinden Türkçeye geçmiş en ilginç ifade hangisi
diye sorulsa, cevabım tereddütsüz “çat pat” olur. Çünkü insan kırk yıl düşünse,
bunun aslında Slavca bir ifade olduğu aklına gelmez. Ancak ifadenin “çatra
patra” şeklinde bir versiyonu daha var ki, duyar duymaz Rusça bilenlerin
kafasında bir ampul yanıverir. Zira ifadeyi “çetire pyat”, yani “dört beş” ile
ilişkilendirmeleri uzun sürmez.
Bizim bugün “üç beş” diye ifade etmeyi tercih ettiğimiz
“yarım yamalaklık” olgusunu vakti zamanında belki Bulgar topraklarında, belki
Kırım’da, belki de Gagauz elinde birileri “dört” ve “beş” sayılarını yan yana
getirerek dillendirmeyi seçmiş. Atalarımızın da pek hoşuna gitmiş olsa gerek ki
bu söylenişi özümsemekte tereddüt etmemişler.
Hamut
Türkçede daha çok “hamuduyla yutmak” deyiminden bildiğimiz
bu aletin (arabaya koşulan hayvanın boynuna geçirilen ağaç veya meşin çember)
adı da Rusçadan ya da bir ihtimal Sırpçadan ödünç aldığımız kelimelerden. Ana
dili Türkçe olan dilbilimcilerin itirazları olsa da, başta Maks Vasmer olmak
üzere Rus etimologlar bu konuda büyük ölçüde net ve argümanlarında ikna
edicidir.
Mamut
Kelimenin asıl kökeni hala tartışmalı, ancak Türkçeye ve
diğer dünya dillerine girişinin Rusça üzerinden olduğu kesin. Zira bugün bile
en büyük mamut keşifleri Sibirya’nın Kuzey-Doğu bölgelerinde yapılmakta. İlk
bulan, adını da koyar.
Koçan
Türkçeye en erken girmiş Rusça kelime “koçan” olabilir.
Çünkü Anadolunun yanı sıra Çağatay Türkçesinde, hatta Tatarcada da
mevcut.
Öte yandan kelimenin “bilet koçanı” manası Rusçada
bulunmuyor. Buna karşılık, Rusçadaki “Kafa değil, lahana koçanı!” (u nevo ne
galava, a kaçan!) sözündeki olumsuz mana da bizde yok.
Şıllık
Rusçadan ödünç aldıklarımız arasında en ilginç olanlardan
biri de hiç kuşkusuz “şıllık” kelimesi. Evliya Çelebi’nin Kırım dolaylarında
gezdiği günlere ait, sıradan insan için çağın acımasızlığını da ortaya koyan şu
cümlesine bakalım:
“Şu şehre bir çapul civerüp şu şılga kızlardan ve
devkelerden alup Kırımğa doyum varsak”.
Rusçaya aşina kulaklar “devke” kelimesini deşifre etmekte
zorlanmayacaktır. Zira “devka” (kız) bugün de kullanılan bir kelime. “Şılga”
ise Tatarcada “cariye, köle kız”, anlamına geliyor. Ancak kelimenin kökeni
Rusça “sluga” ifadesi, yani hizmetkar ya da uşak.
Buna göre on yedinci yüzyıl sonunda Tatarcadan Türkçeye
giren şılga kelimesi, sonraki yüzyıllarda anlam kaymasına uğrayarak bugünkü
olumsuz anlamına ulaşmıştır.
Nemçe
Evliya Çelebi’nin sıkı bir takipçisi olan Ömer Seyfettin’in
ve çağdaşlarının hikayeleriyle büyüyen kuşaklar “nemçe” kelimesini
hatırlayacaktır. Akıncılık ve savaş temalı hikayelerde Alman, Avusturyalı
manasında kullanılan bu kelime de Türkçenin Lehçeden ve Rusçadan aldıkları
arasında.
Zira Rusların ataları da Almanlara, “dilsiz, Slav dilini
bilmeyen” manasında “nemtsı” ifadesini yakıştırmıştır. Hatta Rusça konuşulan
topraklarda bu kelimenin uzun süre bütün “yabancılar” için kullanıldığını
belirtmekte yarar var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder