Elif
Sudagezer
SSCB
Londra Büyükelçisi İvan Mihayloviç Mayski’nin günlüklerinden derlenen “Stalin
ile Churchill Arasında” kitabının yazarı, tarih profesörü Gabriel Gorodetsky,
Sputnik’in sorularını yanıtladı. Gorodetsky “Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı’nda
doğru kartları oynaması yeterli değildi. Sovyetler, Hitler’i durdurmasa,
Türkiye sonraki hedefti" dedi.
Tarih
profesörü Gabriel Gorodetsky, İstanbul'da Sputnik'in sorularını yanıtladı.
Tarih
profesörü Gabriel Gorodetsky’nin 15 yıllık çalışmaların sonucu, Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) Londra Büyükelçisi İvan Mihayloviç
Mayski’nin 1932-1943 yılları arasında tuttuğu günlüklerinden derlediği “Stalin
ile Churchill Arasında: SSCB Londra Büyükelçisi Mayski’nin Günlükleri
(1932-1943)” isimli kitabı, sekizinci dil olan Türkçeye çevrildi. İş Kültür
Yayınları’ndan çıkan kitap, Sovyetler Birliği’nde 1930’lu yıllarda ve II. Dünya
Savaşı yıllarında görev yapmış bir diplomatın gözünden dünya tarihini
değiştiren olayların seyrine ışık tutuyor. Kitabın yazarı Gorodetsky, çocuk
yaşlarında, babasının mesleği gereği 1 yılını geçirdiği İstanbul Pera’da
Sputnik’in sorularını yanıtladı ve raflarda henüz yerini alan kitabının
detaylarını anlattı.
GORODETSKY:
ANNE VE BABAM, RUS TOPRAKLARINDA DOĞMUŞ, RUS TARİHİNE İLGİM ORADAN GELİYOR
Rus tarihi çalışmasının, anne ve babasının Rus
topraklarında doğmuş olmasından kaynaklı bir ilgiyle başladığını anlatan Prof.
Dr. Gorodetsky “Rus tarihine ilgimin büyük olmasının sebebi, ailemin Rusya’da
doğması. Annem St Petersburg’da, babam ise Odessa’da doğmuş. Ailemin St.
Petersburg’un en ünlü caddesi olan Nevski Caddesi’nde bir kuyumcu dükkanları
varmış. Devrimden sonra bütün mallarına el koyulmuş. Annem Danzig Serbest
Şehri'ne, babam ise ailesiyle birlikte Paris’e göç etmiş. Babam Paris’e
taşındıklarında 5 yaşındaymış. Annem de 10 yaşındaymış. Bense, ailemin
geçmişinin bende oluşturduğu merak duygusu sebebiyle, Rus tarihi öğrenmeye
başladım” diyor.
‘PROFESYONEL
BİR KLARNETÇİ OLMAYI DÜŞÜNÜRKEN, KENDİMİ RUS TARİH ÇALIŞMALAR İÇİNDE BULDUM’
Gorodetsky “Rus tarihi öğrenmeye başladığımda, bu
alanla profesyonel olarak ilgilenmek gibi bir amacım yoktu. Zira o dönem
klarnet çalıyordum ve kariyerime profesyonel bir müzisyen olarak devam etmek
çok daha olası bir senaryo gibi gözüküyordu. Neticede Kudüs’te bir müzik
akademisinde eğitim almıştım. Daha sonra aklıma siyaset bilimi okumayı koydum.
Böylece gazeteci olabilirim diye düşünüyordum. Ancak merak sebebiyle başladığım
Rus tarihi beni bırakmadı ve bu benim ana alanım oldu. Sonra Oxford Üniversitesi’ne
gittim. Orada ‘Tarih Nedir?’ ve 'Bolşevik Devrimi' kitaplarının yazarı Edward
Hallett Carr’ın öğrencisi olma şansına sahip oldum. Böyle tarihçi oldum. Ben de
Büyükelçi İvan Mihayloviç Mayski gibi neredeyse dünya vatandaşı gibi
hissediyorum. Ailem Rusya’da doğmuş ve farklı yerlere göç etmiş. Bense
İsrail’de, İngiltere’de uzun yıllar yaşadım, pek çok ülkede uzun dönem çeşitli
çalışmalar için bulundum” diye anlatıyor.
‘BÜYÜKELÇİ
MAYSKİ’NİN GÜNLÜKLERİ 20. YÜZYILI ANLAMAK İÇİN GEREKLİ NADİR BELGELERDEN
BİRİSİ’
SSCB Londra Büyükelçisi Mayski’nin 1932-1943 yılları
arasındaki günlüklerinin, 20. yüzyılı anlamak için önemli belgeler olduğuna
işaret eden Gorodetsky “Bu günlükleri eşsiz yapan en önemli noktalardan biri,
dönemin şartları sebebiyle insanların kağıda bir not almaktan bile tedirginlik
duyması. Öylesi bir dönemde bir büyükelçinin bu denli önemli noktaları kağıda
dökmüş olması büyük önem taşıyor. O dönem başka bir siyasetçi veya diplomatın
notlarına rastlamak mümkün değil. Mayski, genç yaşlarından beri edebiyata son
derece ilgili ve şiirler kaleme almış bir diplomat. Sonunda kendisini Rus
devriminin ardından Churchill ve Stalin arasında ve bir diplomatın o dönemde
bulunabileceği en önemli başkentte buluyor. Bence Büyükelçi Mayski’nin
günlükleri, 20. yüzyılı anlamak için en fazla önem teşkil eden belgelerden
birisi. O yüzden kitabın Türkiye’de de basılması çok önemli” diyor.
‘MAYSKİ,
SIRADIŞI BİR DİPLOMATTI, EVRAK İŞİYLE UĞRAŞMAK YERİNE SHAW VE WELLS GİBİ
FİGÜRLERLE İLİŞKİLER KURUYORDU’
Mayski’nin dönemi için son derece sıradışı bir diplomat
olduğunu söyleyen Gorodetsky “Mayski’nin günlükleri Sovyet dış politikasının
nasıl formüle edildiğinin kodlarını barındırıyor. Zira Mayski görevi boyunca
yalnızca siyasetçilerle bir arada bulunmuş bir diplomat değil, kültürden
edebiyata pek çok alanda önemli sanatçılarla da yakın dostluklar tesis etmiş,
medyaya son derece başarılı şekilde nüfuz edebilen bir isim olmuş. Onun
günlükleriyle ilgili yaptığım 15 yıllık arşiv araştırmaları, Mayski’nin döneminde
eşi benzeri olmayan bir diploması yürüttüğüne işaret ediyor. O dönemki
bir diplomatın bir gazeteciyle birebir konuşması bile skandal olarak
addedilirken, Mayski bu kalıpların çok ötesine geçerek, bütün ilişkilerini
kişisel temasla geliştirmiş. Bu esnada dönemin Sovyet dışişleri bakanı
Vyaçeslav Molotov, Mayski’yi ofisinde oturup, evrak işleriyle ilgilenmesi
konusunda telkin ederken Mayski ise diplomasinin nasıl yüzlerce kanaat
önderiyle birebir ilişki kurmaktan geçtiğini anlatan bir rapor hazırlamış.
Ancak bu esnada Mayski, Yazar George Bernard Shaw, H. G. Wells, dönemin ünlü
heykeltraşlarından Jacob Epstein ve sayısız öncü figürle birebir ve sıcak
ilişkiler kurmakla uğraşıyormuş. Mayski’nin hem dönemi hem sonrasında en
bilinen Sovyet figürlerden birisi olması bu sebeple hiç şaşırtıcı değil. İnce
bir ipin üzerinde yürüyen bu diplomat, tarihe önemli katkılarda bulundu”
dedi.
‘İNGİLTERE-SOVYETLER
ARASINDAKİ İLİŞKİDE TÜRKİYE’NİN BÜYÜK ÖNEMİ VARDI’
2. Dünya Savaşı döneminde, Mayski, sembol bir diplomat
haline geldiğine işaret eden Gorodetsky “İngilizler için Mayski, Nazi
Almanyası’na karşı Avrupa’da tek mücadele veren ülke olan Sovyetlerin
temsilcisiydi. Mayski o dönem, Londra’da neredeyse Stalin’den bile daha fazla
adı geçen bir isim haline gelmişti. Günlükler daha önce 3 cilt haline
yayınlanmıştı ama 2015’te Britanya’da bu günlüklerden seçkileri tek cilt olarak
yayınladık. O tek cildi, Türk okur için daha ilginç hale getirdim. Zira 2.
Dünya Savaşı çalışan tarihçilerin genellikle gözden kaçırdığı, Türkiye ve
Balkanlar’ın bu savaş süresince önemiydi. Stalin, Hitler’le olası bir
işbirliğine de hazırlık yapıyordu. Bu olası işbirliğinde de Sovyetler açısından
Türkiye’nin önemi büyüktü. Mesela, İnönü ve Churchill, Adana yakınındaki Yenice
tren istasyonunda buluşmuş ve 30-31 Ocak 1943’te bir vagonda görüşmüşlerdi. Bu
görüşmeler doğrudan hiçbir kayda geçmedi. Bu yüzden hiçbir Batı arşivinde yok”
diye konuştu.
‘TÜRKİYE’Yİ
KORUYAN DOĞRU KARTLARI OYNAMASI DEĞİL, SOVYETLER’İN NAZİLERİ DURDURMASI OLDU’
Sovyetler Hitler’i durdurmasaydı, sıranın Türkiye’ye
geleceğine işaret eden Gorodetsky “Hitler, Sovyetler’e karşı başarısız olmasa
sıranın Türkiye’ye gelmesi çok muhtemeldi. Çünkü Türkiye bu savaşa doğrudan
dahil olmasa da, o dönemde de olası hedefti. Peki, Türkiye’ye ne yardımcı oldu?
Unutulmaması gereken bu. Çünkü Türkiye’ye yardımcı olan yalnızca ülkenin
kartları doğru oynaması değil, Hitler’in Sovyetler’e yenilmesiydi. Hitler’in
ilerleyişi durdurulmasaydı, Türkiye, Hitler’in düşmanı haline gelecek. Hitler,
Türkiye üzerinden Ortadoğu’ya erişmeye çalışacak, Lübnan, İran ve Mısır’a varıp
İngiltere’yi oralarda yenecekti. Türkiye’yi, Sovyetler kurtardı” diye
ekledi.
‘CHURCHILL’İN
EMPERYAL HIRSLARI BRİTANYA’YI STRATEJİK HATALARA SEVK ETTİ’
İngilizlerin 2. Dünya Savaşı’nda önemli hatalar
yaptıklarına değinen Gorodetsky “Churchill, bana göre, 2. Dünya Savaşı’nı
yalnızca Nazi saldırganlığını durdurma gerekliliği değil İngiltere’nin Kuzey
Afrika ve Balkanlardaki tahakküm kurmasının fırsatı olarak gördüğü için
yanıldı. Onun bu hırsı, İngiltere’yi stratejik hatalara sevk etti ve ikinci
cephenin açılmasını en az 1 yıl geciktirdi. Eğer bu gecikme olmasaydı, savaş
süreci çok farklı olabilirdi. Bu gecikmenin yarattığı en büyük sonuçlardan biri
de Batılı devletler ile Sovyetler arasında güvensizlik oldu. Bugün bile onun
sonuçlarını görüyoruz” dedi.
‘2.
DÜNYA SAVAŞI’NDAN DERS ALINMALI, DEVLETLER ARASI GÜVEN HAYATİ ÖNEMDE’
İkinci Dünya Savaşı’nda devlet arasındaki güvensizlik
ortamının, tarihin akışını değiştirecek kadar büyük etkisi olduğuna değinen
Gorodetsky “Bir tarihçi olarak, o dönemden çıkarılabilecek dersler olduğunu
inanıyorum. Kültürel farklılıklar ve güvensizlikler, tarihin akışını askeri
müdahalelerden çok daha büyük şekilde etkileyebiliyor. Devlet arasında güven
oluşması çok önemli. Bu da sağlıklı diyalogdan geçiyor. Çünkü o dönem
yaşananların pek çoğu güvensizliğin doğurduğu yanlış anlaşılmaların etkisiyle
gerçekleşmiş. Batı’nın o dönem Sovyetler’e duyduğu güvensizlik, Churchill’in
Sovyetleri sürekli ‘timsah’ diye nitelendirmesi ve bütün bu tutumlar, bugün
değiştirilmesi gereken tutumlar. Ama bunun değişeceğine çok umutlu muyum?
Tarihe bakarsak, bu zor gözüküyor. Yine de diyalog hiç bitmemeli” ifadelerini
kullandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder