Metin
Uçar
Pusula-Kompas
Dergisi
Türkiye
ile Rusya’nın, daha doğrusu eski Sovyet coğrafyasının en güçlü ortak
paydalarından birinin de Nasreddin Hoca olduğunu bilen bilir... Hoca’nın
“Bilenler bilmeyenlere anlatsın” kolaycılığına kaçmadan, işin özünü araştıran
Metin Uçar, Sovyet ve Rus kaynaklarından ilginç bilgiler derledi. Belki ilk kez
duyacağınız Nasreddin Hoca fıkraları dahil!
Modern Türkiye ile Rusya’yı ortak paydalarda buluşturan
tarihsel kişilikler üzerine Aziz Nicolas, Aziz George ile başladığımız
araştırmamıza en ünlü ‘hoca’ Nasreddin ile devam ediyoruz. Rusça çeşitli edebi
eserleri okurken çok sık karşıma çıkmıştır Nasreddin Hoca. Onun hakkında biraz
inceleme yapınca oldukça ilginç bir tablo çıktı ortaya. Orta Asya’nın ve Yakın
Doğu'nun Müslüman devletlerinde, Arap ve Pers dünyasında, Türkiye’de ve hatta Çin
edebiyatında Nasreddin Hoca tarafından dile getirildiğine inanılan binlerce
fıkra anlatılır. Bu fıkraların esprinin yanı sıra bilgelik dolu mesajlar ilettiği
bilinir. Nasreddin Hoca’nın bilindiği ve saygı gördüğü ülkelerin birçoğu eski
SSCB kapsamında olduğu için Rusya’da tanınan bir kişiliktir. Onun hakkında
yazılmış kitaplar, çekilmiş filmler ve çizgi filmler mevcuttur. Rusya’nın tarih
ve doğu üzerine araştırmacılığı burada da kendini göstermiştir. Nasreddin
Hoca’ya ait 1238 fıkra ve özlü hikaye Rusça’da bir külliyat halinde bir araya
getirilmiştir ki en büyük toplama eserler arasındadır. Böyle geniş bir
coğrafyada bilinen Nasreddin Hoca’yı araştırmak boynumuzun borcu oldu. Bakın
Türkiye dışında "Nasreddin Hoca’yı nasıl bilirdiniz?" sorusuna Rusya’dan ne
cevaplar var.
Rus kaynaklarına göre Nasreddin Hoca’nın gerçekten yaşamış
bir kişilik olduğu konusu tartışmaya açıktır. Nasreddin Hoca’nın nerede ve
hangi tarihte doğmuş ve yaşamış olduğu konusunda da çok değişik bilgiler
mevcuttur. Türkiye’de Akşehir’de uzun yıllar yaşadığına inanılır. Herhangi bir
tarihleme yapmak için Nasreddin Hoca fıkraları esas alınarak bazı araştırmalar
yapılmasa da kesin bir belge veya kayıt mevcut değildir. Yine de kişiliği ve
fıkraları ile bir Nasreddin Hoca gerçekliği söz konusudur ve birçok yerde
tanınan, saygı duyulan bir kişidir. Bazı araştırmacılar Nasreddin Hoca
fıkralarının 13. yy’da ortaya çıktığını savunmaktadırlar. Ünlü Rus Türkoloğu V.A.
Gordlevskiy Nasreddin Hoca tiplemesinin Cuhi adı etrafında Araplar tarafından
anlatılan fıkralar şeklinde oluştuğunu, daha sonra Selçuklulara ve Türklere
geçtiğini yazar.
Bazı diğer araştırmacılar ise bu şekilde bir bağlantılar zinciri kurmadan her
halkın edebiyatında Nasreddin Hoca gibi keskin zekalı ve dilli kahramanların
olabileceğini savunurlar. Nasreddin Hoca ile ilgili ilk fıkralar 1480 yılında
Türkiye’de yazılan Saltukname’de ortaya çıkar. Daha sonra Cami Ruma’nın yazarı
yazar ve şair Lami tarafından XVI. yy’da tekrar kaleme alınır. Daha sonra P.
Millin’in ‘Nasreddin ve karısı’, Gafur Gulyam’ın ‘Kiraz çekirdeğinden tespih’
adlı romanlarını görmekteyiz. Nasreddin Hoca fıkraları Rusya’da ilk defa
Dmitriy Kantemir elinden kaleme alınmıştır. Dmitriy Kantemir 1. Petro’nun yanına
kaçmış bir Moldavya’lıdır. Yazdığı Türkiye Tarihi adlı eserinde Nasreddin
Hoca’nın üç fıkrasına yer vermiştir.
Rusça’da Hoca Nasreddin olarak bilinen bizim hocanın Nasreddin Efendi, Molla
Nasreddin, Afandi, Anastratin, Nesart, Nasır, Nasr Ad Din şeklinde kullanılan
isimleri de mevcuttur. “Hoca” lakabı ilk önceleri sufi eğitmenler için
kullanılmış, daha sonra din konusunda bilgili kişilere verilen saygı ünvanı
haline gelmiştir. Nasreddin adı ise Arapçada ‘Dinin zaferi’ anlamına gelir.
Nasreddin Hoca konusunda araştırma yapan uzmanların birleştiği bir nokta
vardır. O da Nasreddin Hoca’nın en derinlemesine Türkiye’de yer ettiğidir. Buna
göre klasik, orijinal Nasreddin Hoca tiplemesi bugün Türkiye’de bilinendir.
Türkiye’de Nasreddin Hoca’nın Hicri Takvime göre 605 (1208) tarihinde
Eskişehir’e bağlı Hortu’da Dünya’ya geldiği ve Hicri Takvime göre 683 (1284)
yılında Akşehir’de öldüğü kabul edilir. O döneme ait bazı belgelere göre
gerçekten de babası imam Abdullah olan bir Nasreddin yaşamıştır. Nasreddin eğitimini
Konya’da almıştır, Kastamonu’da çalışmış ve Akşehir’de ölmüştür. Hoca Nasreddin
Türbesi bugün de ziyaretçilerin akınına uğramaktadır. Türbesinde bulunan
yazıtta 386 yılında vefat etti diye yazar. Halk arasında ünlü nükteci Nasreddin
Hoca’nın türbesi de kendisi gibidir, ölüm tarihini tersinden okumak gerekir
söylencesi dolaşır.
Şimdi gelelim Rus dünyasında Nasreddin Hoca ile ilgili bir kaç ilginç tespite.
L.V. Solovyev tarafından yazılmış olan ‘Huzuru Bozan’ adlı kitapta verilen bir
Nasreddin Hoca fıkrası, daha sonra bu kitaptan uyarlanarak çekilen “Nasreddin
Buhara’da” adlı filmde de yer alır.
Nasreddin günün birinde Buhara Emiri ile bahse girer.
Nasreddin Allah’ın kelamını eşeğine öğretebileceğini, ve eşeğin bu konuda en az
Emir kadar bilgili olacağını iddia eder. Bunu gerçekleştirmek için bir kese
altın ve yirmi yıl süre ister. Eğer iddiasını ispta edemezse kellesi
gidecektir. Ancak Nasreddin muhtemel cezadan pek de korkuyora benzemez: “Ne de
olsa yirmi yıl. Üçümüzden biri mutlaka ölür o zamana kadar. Ya emir, ya eşek ya
da ben. Ondan sonra otur anla üçümüzden kim daha iyi bilirdi Allah’ın
kelamını!”.
Nasreddin Hoca sadece akıllarda, kitaplarda, filmlerde kalmamış onun adına
anıtlar da dikilmiştir. Bu anıtlardan biri Özbekistan, Buhara şehrinde, Diğeri
Moskova’da, üçüncüsü de Sivrihisar, Hortu kasabasında bulunur. Moskova’daki
heykeli Yartsevskaya Sokak, 25A adresinde bulunan binanın yanındadır ve 1 nisan
2006’da açılmıştır. 1 Nisanın Dünya Mizah Günü olarak Rusya’da da geniş bir
şekilde değerlendirildiğini hatırlayalım. Televizyonda veya gazetede mutlaka
bir kaç 1 Nisan şakası karşınıza çıkar. Bu bakımdan Nasreddin Hoca anıtının
açılış tarihi bir tesadüf değildir.
Nasreddin Hoca hakkında Rusya’da yayınlanmış eserlere bir göz atacak olur isek
karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:
- Nasreddin
Hoca Fıkraları. V.A. Gordlevski’nin Türkçeden çevirisi. 1957, Doğu Edebiyatları
Yayınevi
- Molla
Nasreddin Fıkraları Y. Granin’in Azerbaycanca’dan çevirisi. 1962, Bakü AzSSC BA
Yayınları
- Hoca
Nasreddin’in maceraları Özbekçe’den çeviri. A. Rahimi ve M. Şeverdin. 1970
- Yirmidört
Nasreddin Hoca. M.S. Haritonov’un makalesi. 1986, Nauka yayınevi.
- Hoca
Nasreddin fıkraları, 1997, Fair Ajansı. 368 sayfa.
- Leonid
Solovyev. Hoca Nasreddin Hikayesi
1 Nisanda açıldığını belirttiğimiz Moskova’daki Nasreddin
Hoca heykeli, hocanın eşeği yüzünden Moskova’lılardan tepki almıştır. Çünkü
heykel kompozisyonunda yer alan eşek, “Şrek” filmindeki Eşek’in neredeyse
kopyasıdır. Genel olarak Nasreddin Hoca’yı en iyi anlatan heykel kompozisyonunun
Türkiye’deki olduğuna inanılır.
Nasreddin Hoca hakkında yazıp da fıkralarına yer vermemek olmaz. Ancak bu
fıkraların bir özelliği olacak. Belki de ilk defa Rusça Nasreddin Hoca
fıkralarını Türkçe çevirisinden okuyacaksınız.
Yarıya/yarı
Mahkemeye çıkarılan Nasreddin, restoranda çalışırken tavuk
köftelerine at eti kattığı iddiası ile yargılanmaktadır.
- Hangi
oranlarda karıştırıp kıyma yapardın – diye sorar kadı.
- Yarıya
yarı sayın kadı – diye cevap verir Nasreddin.
Mahkeme sonrasında eve dönerlerken arkadaşı Nasreddin’e
sorar: Kadıya yarıya yarı derken ne demek istedin?
- Bir tavuğa
bir at.
Nasreddin
ve öğrencisi
Bir gün Nasreddin’in evine öğrencisi olmak isteyen biri gelir. Ev soğuktur ve
karısının sıcak bir çorba vermesini beklemektedir. Üşüyen ellerini
ısıtmak için üfleyip durmaktadır. Öğrenci adayı sufilerin her hareketinde gizli
bir aman olduğunu bildiği için sessiz bir şekilde onu izlemektedir.
- Hocam neden böyle yapıyorsunuz?
- Isınmak için tabii ki.
Bir süre sonra karısı sıcak çorbasını getirir. Hoca bu
sefer de çorbayı üfleme başlar.
- Hocam neden böyle yapıyorsunuz? – diye sorar öğrenci
adayı.
- Çorbayı soğutmak için - diye cevap verir
Hoca.
Öğrenci adayı başka bir şey söylemeden sessizce evden
ayrılır. Çünki aynı hareketi değişiklik sonuçlara varmak için yapan birine
güvenmek olmaz diye düşünmektedir.
Ayın
yararı
Nasreddine sormuşlar:
- Güneş mi
daha faydalıdır, ay mı?
- Bu da
sorulacak soru mu? Güneş gündüz aydınlıkken doğar. Oysa Ay karanlık gecelerde
Dünya’yı aydınlatır. Tabii ki Ay bin kere daha faydalıdır.
Kaçakçı
Nasreddin her gün sınırdan içi saman dolu sepetler
taşımaktadır. Herkesin dilinde Hoca’nın kaçakçılık yaptığı bilinirmiş. Gümrük
görevlileri de her seferinde neyin kaçakçılığını yaptığını anlamak için baştan
aşağı ararlarmış hocayı. Bazen Hoca’nın tüm yükünü yaktıkları bile olurmuş Ama
hiç bir şey bulamazlarmış. Hoca ise her geçen gün zenginleştikçe zenginleşmekteymiş.
Öyle ki bir süre sonra başka bir ülkeye taşınmış. Yıllar sonra karşısına çıkan
eski bir gümrük görevlisi sormuş:
- Hoca artık
bir şey saklamana gerek yok. Söyle Allah aşkına yıllarca neyin kaçakçılığını
yapmıştın da bir türlü seni yakalayamamıştık?
- Eşek
ticareti.
Dişi
sinek
Nasreddin Hoca bir gün sinek avlarken karısına iki sinek
vurdum, biri dişi, öteki erkek sinek idi der.
Karısı şaşırır ve sorar: Hangisinin dişi, hangisinin erkek
olduğunu nasıl anladın?
- Dişi olan
aynaya konmuştu.
Kısa
Bir gün Nasreddin Hoca’ya bir bayram vesilesi ile şehirde
konuşma yapmasını rica etmişler. Hoca yedi gece yeni gün uğraşmış ve yedi sayfa
konuşma yazmış. Bayram günü gelmiş hoca konuşma yerine çıkmış. Hoca yedi
sayfalık konuşmasını yedi saatte tamamlamış. Sonradan da halka sormuş:
- Ey ahali,
konuşmam hoşunuza gitti mi?
- Sonu
iyiydi – diye cevpa vermiş halkın arasında uykuya dalmayan bir kaç kişi. – Ama
başını unuttuk.
- O zaman
hatırlatayım – diyen hoca başlamış konuşmasının başını yeniden okumaya.
- Başı çok
iyiydi – cevap vermiş ahali. – Ama sen okurken bu sefer de sonunu unuttuk.
Hoca o zaman böyle konuşmalar yapmanın faydasız olduğunu
anlamış ve o günden sonra da sadece kısa fıkralar yazmaya başlamış.
Rusça’dan
derleyen Metin UÇAR