Kaynak: http://viraverita.org/
Açıklık
dedik, biraz açalım. Genelden özele doğru: Rusya, Petersburg, devlet dairesi,
memur, kalem memuru Akaki Akakiyeviç Başmaçkin. Tek başına öznemizin ismi dahi
edebi bir güzelliğe işaret etmiyor mu? Sezgiyle de olsa, Rus yazın
kahramanlarının isimlerinin bile metnin derinliğine katkı sunduğu
düşüncesindeyiz. Akaki Akakiyeviç Başmaçkin. Lütfen ismi tekrar edin ve eminiz
sözsel müziği işiteceksiniz.
Açıklık
yavaş yavaş dallanabilir. Öykünün ana teması, paltosu eskiyen kalem memurumuzun
gelirinin kısıtlı oluşu nedeniyle paltosunu yenileyemeyip sürekli bakımdan
geçirmesi ama en sonunda bakıma yanıt vermeyen paltonun yenisiyle değiştirilme
gerekliliği biçiminde. Açıklığın sislenmeye başladığı alanlardan biri Akaki
Akakiyeviç’in varlığı. Çalışkan, işinde özenli ve titiz ama giyim kuşamında
pasaklı bir kişi. Bu özellikler hemen yanı başımızda. Ama varlığın dehlizleri
biraz garip ya da belki koşullara göre normal. İçe kapanıklık, iletişimsizlik,
soğuk hiyerarşinin kişinin mizacının ötesinde ürettiği pısırıklık, hafif bir
heyecanda dahi kurulamayan tümceler… Arkadaşlarının şakayı abartması durumunda
şu kırılgan ifade: “Bırakın beni, canımı acıtıyorsunuz!”. En kısacası içeride
iyi/güzel olup, dışarıda bir türlü varolamayan ve bu sıkışmışlığın sürekli
yalpalattığı bir Rus insanı. Böylesine bir insan kurgusu bizce çok sıcak ki,
Palto sıcaklığını belki de buradan almakta. Kuşkusuz insan içerisini, kendi
mutluluğu ölçüsünde inşa edebilir ama zorunlu olan dışarısıyla ilişkinin her
ortaya çıkışı, bu mutluluğu zedeleyebilir.
Akaki
Akakiyeviç’in mutluluğunun en açık ifadesi, terzisine diktirdiği yeni paltosunu
sırtına
geçirmesi olsa gerek. Öylesine kendince bir mutluluk ki, çalışma arkadaşlarının
yeni paltosunu övmeleri dahi bir noktadan sonra utanmaya evriliyor.
Böylesine bir mutluluk aracı olan paltonun karanlık, soğuk bir meydanda bıyıklı
iki kişi tarafından ondan zorla alınması büyük bir yarılmanın nedeni olur.
Niyedir tam kestirilemez; bilinemez anlamlara araç olan yeni palto artık yok.
Anlam yoksa yaşam da yok!
Paltoyu
bulmak adına çırpınan Akaki Akakiyeviç en sonunda “önemli kişi”den yardım
isteyecektir. Aman ne yardım! Yine hiyerarşi, yine ‘sen kim oluyorsun’culuk ve
yine soğuk duvarlar. Dostumuzun durumunu düşünebiliyor musunuz? Paramparça
olan, çözülen bir varlık…
Paltosuz
kalınan o gecenin soğuğu mu yoksa Akaki Akakiyeviç’in çıkışsız kaldığı içsel
soğukluk mu bilinmez, öznemiz hastalanır ve ölür. Evet basbayağı ölür! Ölümü
bile kimsesiz kalır. Çalıştığı daireden, hemen işine dönmesi gerektiğini
söylemek için gelen odacı olmasa, çalışma arkadaşları dahi Akakiyeviç’in
öldüğünü bilmeyecektir.
Evet
Akaki Akakiyeviç Başmaçkin öldü ama bu bir eksik ölüm. Yaşamında
yapamadıklarının, diyemediklerinin hesabını görmeli. Bu yüzden öykü onun
varlığında, hayaletler/hortlaklar alemini yeryüzüne, Petersburg’un gri soğuğuna
indirir. Başta belirttiğimiz açık/örtük ilişkinin örtük tanımlamasına uyacak
sayfalar bizi sarmalar. Gecenin soğuğunda insanların paltolarını üzerlerinden
çekip alan bir hayalet tasarımı… Bu tasarım, zafer şarkısını ‘önemli kişi’nin
paltosuna el koyunca söylemeli öyle değil mi? Öyle görünüyor ki palto hayalete
tam uymuş olacak, bir daha kendisine rastlanmıyor!
Biraz
zorlayarak, yoksa bu hayalet, hani şu on dokuzuncu yüzyılda tüm Avrupa’yı
kuşatan ve günümüzde de keskin çığlığı ile yanı başımızda duran gönlü yüce
hayalet olmasın. Biz hep rastlıyoruz ona, bizim tarafımızda kendisi… ‘Önemli
kişi’ler de rastlayacak ona, eminiz!!!
Gogol,
Nikolay Vasilyeviç. 2013. Palto. Çev.: Mazlum Beyhan. İstanbul: Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları.
Not:
Mazlum Beyhan çevirisinin lezzetini övelim mi? Biraz hayal gücü ile bizce
Gogol, Beyhan ile samimi bir şekilde tokalaşırdı. Dahası ne olsun?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder