Savaş ve Barış (Harp ve Sulh) dünyanın en büyük romancılarından
Rus yazar Leo Nikolayeviç Tolstoy’un başyapıtlarından biridir. “Klasik”
dendiğinde akla gelen ilk kitaplardandır.
Dünya edebiyatının da üç başyapıtından biri olarak kabul
edilen Savaş ve Barış, Tolstoy tarafından yedi yılda tamamlanmıştır.
Romanda beş soylu ailenin öyküsüyle birlikte arka planda
yazarın yaşadığı dönemdeki Rusların toplumsal hayatı ve Napolyon ordusuyla
yapılan mücadele anlatılmaktadır.
Napolyon’un Rusya’yı işgali sırasında geçen Savaş ve
Barış, yazılmış en büyük romanlardan biri olarak kabul edilir. Romanın baş
kahramanları hayatın anlamını arayan Pierre Bezukhov ve sivri dilli Prens
Andrey savaşın acılarıyla yoğrulmuşlar; Nataşa Rostov ise düşüncesiz
davranışları nedeniyle mutluluğunu tehlikeye atmıştır. Tolstoy, karakterlerinin
değişen kaderlerini takip ederken, insanlığa bakışını hem epik özellikleri olan
hem de içten bir hünerle ele alıyor ve muhteşem bir roman ortaya çıkarıyor.
İnsanın var olduğu yerde eksik olmayan aşk, hırs, iyilik,
düşmanlık ve entrika... Bir yanda ne için yapıldığı bilinmeyen ve onca insanın
ölmesine sebep olan savaşlar; diğer yanda 'barış'ın küçük bir sınıfın daimi
kaderi oluşu... Savaşta da barışta da dürüstlüğü ilke edinmiş kahramanlar... 19.
yüzyıl başlarında Napolyon orduları ile Rus askerleri arasında yaşanan savaş
panoraması altında adeta bir belgesel gibi ilerleyen romanda, yüzlerce farklı
karakterin gözüyle Rus toplumsal yaşamı anlatılır. Savaş ve Barış, 'hayatın,
zamanın Rusyası’nın, tarihin ve sınıf kavgalarının olağanüstü bir tablosu’dur.
Tolstoy’un bir destan niteliğindeki romanı, yüzlerce
farklı karakteri olan, sevgiden nefrete, acıdan mutluluğa, dostluktan
düşmanlığa, korkaklıktan cesarete, vatan sevgisinden kişisel çıkarlara kadar
pek çok ahlaki ve toplumsal değeri titizlikle işleyen bir eserdir…
Tolstoy, 1. cildin girişinde yer verilen önsözünde Savaş
ve Barış’ı yazarken hissettiklerini, yaptığı zorlu çalışmaları ve romanın
geçirdiği aşamaları anlatıyor. Bu metinler, özellikle bu dev romana daha
yakından, yazarının gözünden bakma fırsatı verdiği için çok önemli.
Tolstoy, bu romanda anlatılan büyük tarihsel olayların
yalnızca imparatorların ya da toplumları yönetenlerin iradeleriyle ortaya
çıkamayacağını, bu tür gelişmelerin pek çok nedenlerin bir araya gelmesiyle
gerçekleştiğini kanıtlamaya girişiyor romanının sonunda.
Bu muhteşem eserin yazarı Tolstoy, 28 Ağustos 1828’de
Rusya’nın Tula bölgesinde Yasnaya Polyana köyünde doğdu. Toprak ağası bir
kontun oğluydu. Yalnız, ömrünü servetinin sağlayacağı rahatlık içinde geçirmek
istemedi. Üniversiteyi bırakarak orduya girdi. Kazaklar arasına karıştı. Hayatı
olaylar içinde yaşayarak tatmak istiyordu. Yazı hayatına, 1852’de, yirmi dört
yaşında Sovrennik (Çağdaş) adındaki dergide başladı. 7 Kasım 1910’da 82 yaşında
arkasında dev eserler bırakarak hayata veda etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder