Kaynak: http://www.notosoloji.com/
Anton Çehov, yedi yılını geçirdiği Moskova’nın elli kilometre dışındaki evinin bahçesiyle gurur duyardı. Meyve ağaçları, sebze ve çiçek yetiştirmek, bahçecilikle ilgili kitaplar okumak, yazarı bu konuda da uzmanlaştırmıştı. Kızkardeşi Maria Çehova’yla birlikte araştırarak edindikleri bilgileri topraklarında uyguladı Çehov. Kataloglarda gördükçe egzotik bölgelerden tohumlar sipariş ederek farklı türleri denedi. Patlıcan, enginar, pırasa, kavun bile yetiştirdi. Çiftliğe gelen konuklara her ağacı, çiçekleri ve sebzeleri tek tek dolaştırıp gösterirken kendinden geçer, bahçeye koyduğu çanın sesiyle de yemek saatinin geldiğinden haberdar olurdu. Çehov tohumdan yetiştirdiği küçücük fidelere ve bahçesindeki her şeye çocuğu gibi özen gösterirdi. Tıpkı Üç Kızkardeş’in Albay Vershinin’i gibi.
Anton Çehov, yedi yılını geçirdiği Moskova’nın elli kilometre dışındaki evinin bahçesiyle gurur duyardı. Meyve ağaçları, sebze ve çiçek yetiştirmek, bahçecilikle ilgili kitaplar okumak, yazarı bu konuda da uzmanlaştırmıştı. Kızkardeşi Maria Çehova’yla birlikte araştırarak edindikleri bilgileri topraklarında uyguladı Çehov. Kataloglarda gördükçe egzotik bölgelerden tohumlar sipariş ederek farklı türleri denedi. Patlıcan, enginar, pırasa, kavun bile yetiştirdi. Çiftliğe gelen konuklara her ağacı, çiçekleri ve sebzeleri tek tek dolaştırıp gösterirken kendinden geçer, bahçeye koyduğu çanın sesiyle de yemek saatinin geldiğinden haberdar olurdu. Çehov tohumdan yetiştirdiği küçücük fidelere ve bahçesindeki her şeye çocuğu gibi özen gösterirdi. Tıpkı Üç Kızkardeş’in Albay Vershinin’i gibi.
Çehov evini 1892 yılında, otuz iki yaşındayken satın aldı. On dokuzuncu yüzyılın sonlarında Rusya’daki açlık ve kolera salgınında doktor olarak daha etkin olmak isteyen Dr. Çehov, 1899 yılına dek yaşadığı yedi yıl boyunca çevredeki pek çok hastaya da yardım etti. Her günkü bahçe işlerinden ve hastalarından geriye, yazmak için pek zaman kalmasa da, dev eserler bu evde doğdu. Martı‘yı yazmaya 1894′de başladı, iki yılda tamamladı. Gördükleriyle zenginleşen birikimi Köylüler öyküsünü yazdırdı.
1897′de tüberküloza yakalandı Çehov. Sonraki yıl babasının ölümünden sonra, 1899′da Yalta’ya taşındı. Çehov’un ölümünden sonra, satılan evde yazara ait yalnızca piyano ve yazı masası kalmıştı. Yeni sahip Baron da devrimden sonra tutuklanıp Bolşevikler tarafından öldürülünce, Ekim 1918′de ev devletleştirildi. Tarihsel ve kültürel bir önem yüklenmişse de, gereken bakım ve koruma ne yazık ki sağlanamadı. 1927 yılında kolhoza (Rusya’da köylülerin ortak olarak çalıştırdıkları tarım işletmesi) devredildiğinde yeni binalar, silolar yapıldı. Çehov’un Martı‘yı yazdığı ev de viraneye döndü. 1940′lardan sonra restorasyon projeleri yapıldıysa da savaş nedeniyle işler uzadı. Bu arada, 1941 ve 1970 soğuklarında ağaçlar oldukça zarar görmüş, geride birkaç ıhlamur, huş ağacı ve kavak dışında hiçbir ağaç kalmamıştı . Nihayet 1960′larda Çehov’un bahçesi aslına uygun olarak yeniden ekildi. Yılda 100.000 ziyaretçisi olan müze-evde artık her cumartesi Çehov oyunları sergileniyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder