Kaynak: http://turkish.ruvr.ru/
Teatr.doc Belgesel Tiyatro Merkezi’nde düzenlenen Türk Tiyatro Günü kapsamında sergilenen oyunları izleyen seyirciler, Bizans Şehri Konstantinopolis’in 1453 yılında fethedilmesinden 2013 yılının Haziran ayında Taksim Meydanı’ndaki Gezi Parkı protestolarına kadar olan beş yüz yılık İstanbul tarihine tanık oldular. Organizasyonun en dikkat çeken etkinliği ise Gezi Parkı olayları hakkında Türk senaristlerce kaleme alınan ve Moskovalı tiyatrocular tarafından sahnelenen tiyatro oyunu oldu.
Söz konusu kültürel projenin başkanlığını yapan Mihail Durnenkov, kendisi ile yaptığımız sohbette mikrofonlarımıza şunları söyledi: ‘‘Geçtiğimiz yılın Mayıs ayının sonunda televizyondan haberleri izlediğimizde Taksim Meydanı’nda gerçekten nelerin yaşanmakta olduğunu çok merak ettik. Bunun üzerine Perepost Festivali’nin organizatörleri olan Anna Banasyukeviç ve Yevgeni Kazaçkov, Teatr.doc Sanat Yönetmeni Yelena Gremina ile birlikte bu projeyi hazırlamaya başladılar. Hemen akabinde, Türk senaristlere gerçekten nelerin yaşandığını anlatan bir oyunu yazmalarını önerdik. Bunun için GalataPerform Tiyatrosu Sanat Yönetmeni Yeşim Özsoy Gülhan ile kişisel diyalogumu kullandım. Kendisi senaryonun yazılması için gereken tüm desteği sağladı ve yazarlarla iletişime geçti. Senaryo yazarlarından biri olan Sami Özbudak’ı proje kapsamına almakta başta büyük güçlük çektik. Çünkü Sami Özbudak bizzat olayların tam merkezinde bulunmuş, direniş esnasında tabir – i caizse kurşunların altında mücadele vermişti’’.
Senaryonun yazarları olan Şenay Tanrıvermiş, Öznur Şahin, Sami Özbudak ve Burak Safa Çalış metnin kendilerine ait olan kısımlarında kendi kahramanlarını yaratmış ve anlatmış: Eylemci bir genç kız, üniversiteden sonra kendine barikatlarda yer bulan bir delikanlı, iki yetişkin erkek çocuğunu protestocular arasında kaybeden bir anne ve Taksim’deki protestolara katılabilmek için özel yaşamından ve işinden vazgeçen bir başka genç adam. Senaryo metnini Rusça Mariya Merzlyakova çevirirken, Rusya’da sahnelenen oyunun rejisörü ise Yelena Novika olmuş. Senaryoyu kaleme alan yazarlar, bir buçuk saat süren oyunda kendi duygu ve düşüncelerini metne dahil etmeden, seyircilerin dikkatini en yüksek seviyede tutmak suretiyle protestolar esnasında yaşanan tüm olayları, bu olaylara tanık olan kahramanlarının gözlerinden, onların düşünceleri ve sözleri ile aktarmaya büyük gayret göstermiş. Bu görevi yerine getirme konusunda sanatsal teknikler, görsel uygulamalar ve çeşitli meditasyon teknikleri senaristlere yardımcı olmuş. Yazarlardan biri olan Şenay Tanrıvermiş’in oyunla ilgili görüşleri şöyle: ‘‘Söz konusu projeyi GalataPerform dokümanter yapalım diye bize teklif etti. Bu sebeple, oyun üzerine 4 yazar olarak çalıştık. Senaryoya göre, aktif olarak direnişe katılan 2 tane oğlum var. Yani ben, bir anne gibi yazdım. Yaratıcılıktan çok, dokümanter olduğu için direk duygularımı ve düşüncelerimi paylaşmak, yaşadığım tecrübemi paylaşmak istedim. O yüzden yaratıcılıktan bahsedebileceğim oyun değil. Diğer yazarlar da işin içindeydi. Süreci bire bir yaşadık. O yüzden oyun için haber kaynakları bizzat kendimiz idik. Bu tarihi olayın her dakikasını yaşadık. Olaylar esnasında insanlara kişisel olarak ulaşmaya çalışıyordum. Ama haber alamadığımız için hepimiz birbirimizden haber alıyorduk. Çok haberleşiyorduk evet. İnşallah bu oyun İstanbul’daki tiyatromuzda da oynanacak ama emin değiliz tabii ki… İnsanlar bunun gibi siyaset içeren bir sanata hazır mı bilmiyoruz. Belki ilkbaharda Gezi Parkı’nda bile oynayacağız oyunu kim bilir?’’
Oyunda izleyicilere Gezi Parkı direnişinin sembolü olmuş bazı önemli nüanslar da hatırlatıldı: Tür protestocuların bir araya gelmesini sembolize eden kâğıt bardaktaki çay, barışçıl gösterilerin sembolü olmuş ağaç ve gösteriler esnasında CNN Türk tarafından ekrana getirilip Twitter’in ana haber kaynağı olmasını sağlayan penguenler. Oyundaki en tipik sahnelerden biri ise ayakkabı hırsızı olan serseri Necip’in protestocuların arasına karışması ve protestolar esnasında farkına vardığı binlerce pahalı ayakkabıyı çalma fikrinden önce kendi kendine, ‘‘Kim bilir kaç kilometre yürüdüler de bu kadar yıprandılar. Gezi olmasaydı sadece kaldırımda yürüyerek onlar bir arada görmem mümkün olmazdı’’ şeklinde konuştuğu sahne oldu. Senaristler, Gezi protestoları esnasında en mutlu olan insanların sokakta yaşayan evsizler, kimsesizler ve serseriler olduklarını, çünkü sokakta hayatta kalmanın kurallarını en iyi bilen ve diğerlerine öğretebilecek olan bu insanların söz konusu protestolar sayesinde en sonunda kendilerini gösterebilecekleri ve işe yarayabilecekleri bir ortam yakaladıklarının altını çiziyorlar.
Teatr.doc Sanat Yönetmeni Yelena Gremina’nın görüşleri: ‘‘İnsanlar yaşadıkları endişeleri ve korkuları bizimle paylaştılar. Ben şahsen süsten ve şatafattan uzak bu insanı deneyime çok değer veriyorum. Burada gördüğünüz hiçbir şey dogmatik, ideolojik ya da politik değildi. Oyunda gördükleriniz, kan akana kadar geçen sürede insanların kâğıt bardaklarla içtikleri çayın ve gençlik duygusunun etrafında bir araya geldiklerinde hissettiği duyguların bir yansımasıydı. Bu anların değeri, söz konusu ortamı yaşayan ve orada olanlara tanıklık edenler için daimi olacaktır. Oyunun seyircilerden aldığı pozitif reaksiyondan dolayı ise son derece mutluyuz’’.
Oyunu izleyen Türkolog, Rejisör ve Senarist Kiril Bertyayev ise mikronlarımıza şunları söyledi: ‘‘Oyunun ilk provalarını da görme şansımız olmuştu. Bu sebeple sanatsal bir bakış açısı ile yaşanan ve ilerideki zamanlarda ortadan kalkacak olan ufak tefek pürüzleri burada dile getirmenin herhangi bir fayda sağlayacağını düşünmüyorum. Genel olarak, son derece ilginç bir deneyim olarak nitelendirebileceğim söz konusu projenin çok hoşuma gittiğini belirtebilirim. Rusya ile Türkiye arasındaki mevcut kültür alışverişinin sağladığı bakış açısı ile olaylar çok daha enteresan bir hale geliyor. Proje, hem Türkiye’de yaşanmakta olan sosyal ve politik olayları, hem de GalataPerform ve Teatr.doc gibi tiyatroların varlığı hakkında Rus kamuoyunu bilgilendiriyor. Hem Türk – Rus ilişkileri, hem de çağdaş tiyatro açısından son derece önemli ve büyük bir olay olarak değerlendirebileceğimiz bu oyunu, projenin fikir babası olan Mihail Durnenko sayesinde izleme imkanı bulduk. Bizim izleyicimizin Türkiye’deki mevcut durumu kavrayabilmesi için, her şeyden önce Türk kültürünü çok daha fazla bilmesi gerekmektedir. Bu ve buna benzer projeler ise söz konusu amaca en iyi hizmet edecek argümanlardır kanaatindeyim’’
Oyunun ardından Belgesel Film Okulu öğrencilerinden Alla Maksimova tarafından hazırlamış olan ‘‘Her yer Taksim! Her yer direniş!’’ isimli belgesel film de seyircilerin beğenisine sunuldu. Filmde arkadaşının daveti üzerine İstanbul’a gelmiş olan genç kızın birden bire olayların ortasında kalması ile yaşadıkları çarpıcı bir dil ve görsellikle anlatılıyor. Protesto gösterilerine birebir şahit olan öğrenci genç kız, gördüklerinin hepsini kayda almaya başlıyor ve duyarlı Türk vatandaşlarının kendisine nasıl yardım ettiklerini, çatışma esnasında Türk polisini bile güldürmeyi nasıl başardıklarını ve bir meyhanenin nasıl bir ilkyardım merkezine dönüştüğünü ilk elden seyircilere aktarıyor.
Oyunların ve belgesel film gösteriminin ardından seyircilerden büyük ilgi gören Türk senaristler, oyununun dışında, Türkiye’de şu an nelerin yaşanmakta olduğu ve söz konusu protestoların nasıl sonuçlandığına ilişkin pek çok soru aldı. Programın ardından görüşlerini bizimle paylaşan bir seyirci ise mikrofonlarımıza şunları söyledi: ‘‘Şu an, ülke için hiç de kolay olmayan bir zaman yaşamakta. Özellikle olaylara tanıklık edenlerden bu protestocuların birbirinde son derece farklı konumlarda bulunan politik görüşlerinden sıyrılarak Taksim’de bir araya geldiklerini ve birbirlerinde ortak noktalar bulmayı başarmak suretiyle tıpkı aynı aileye mensup kardeşler gibi kenetlendiklerini duymak son derece önemliydi. Dışarıdan çok ilginç, eğlenceli ve memnuniyet verici gibi görünse de bir tarihi olaya bizzat tanıklık etmek her zaman zor ve tehlikelidir’’.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder