James Marshall Crotty / Forbes
Çeviri: Nazife Çevik – Rusya Analiz
Yönetmen ve aynı zamanda Yale diplomalı bir aktör olan kayınbiraderim Bruce Katzman, geçtiğimiz günlerde bana bir mektup gönderdi. Bu, Bruce’un favori oyun yazarlarından Anton Çehov’un, ağabeyi Nikolay’a yazdığı mektuptu. Mektup çoğunlukla, Nikolay’ın hoş görülmeyen ve kısa sürede onu mahvedecek olan alkol bağımlılığı üzerine, bir kardeşin nasihatlarından oluşuyorsa da, Amerika’daki eğitim reformuna nasıl yaklaşmamız gerektiğine dair şaşırtıcı ipuçları da içermekte idi.
Örneğin, yazar “Vişne Bahçesi” adlı eserinde, eğitimli bir insanın yerine getirmesi gereken sekiz koşuldan bahsederken, şöyle yazmıştır: “Eğitimli insanlar, şayet bir yetenekleri varsa, bununla gururlanırlar. Ve küçük burjuva sınıfından bir sanat okulunun memuruyla ve Skvortsov’un* misafirleriyle içki âlemi yapmazlar; çünkü onlarla yaşamak için değil; onları eğitmek için yaratılmışlardır.” Yani, sırf gerekli kriterlere uydukları için, gerçek bilgi ve başarıyla uzaktan yakından alakası olmayan ve iyice düşünülmeden belirlenmiş bir kontenjana dâhil oldular diye, her bir öğrenciyi, en iyi eğitimi alacakları kurumlara giriş hakkı tanıyarak ödüllendirmemeliyiz. Bu, toplumun daha alt sınıfından gelen çocukların üzerinde, gerçek yaşamda bir köşeye itilecekleri yönünde yanlış bir izlenim uyandıracaktır. Biz, bunun tam aksine, öğrencilerin tek tip bir eğitim standardına ayak uydurabilmeleri için, hangi kökenden olduklarına bakmaksızın, tüm öğrencilere aynı beklentileri sunmalıyız.
Bu prensibin önemini anlamak için, Kashawn Campbell vakasını hatırlamak yeterli olacaktır. Los Angeles’ın güneyindeki Jefferson Lisesi’nden mezun olan (bu okulda İngilizce’de başarılı olan öğrenci oranı %13 iken, matematikteki başarı oranı %1’dir) Campell, mezuniyet balosunun yıldızı seçilmiş ve törende bir konuşma yapmakla görevlendirilmişti. Ancak dürüst ve çalışkan öğrencimiz, henüz ilk senesinde akademik başarısızlığından dolayı atıldığı Berkeley’deki California Üniversitesi’ne başladığında, bilgilerinin ne kadar yetersiz olduğunun yanı sıra, lise hayatında kendisinden beklenenin de ne denli az olduğunu anlamıştı.
Ne yazıktır ki, Campbell’in farklı alanlarda bilgi sahibi olan diğer öğrencilerle iletişim kurma, örneğin, ders bitiminden sonra kent genelinde yapılan münazaralara katılma gibi bir olanağı olmamıştı. (Bu yarışmalar, Amerika’da devlet liselerinde okuyan, özellikle de fakir ailelere mensup, azınlık ırklardan gençler arasında yapılır. Bu münazaralarda, gençler ileride onlara üniversite eğitimlerinde ya da kariyerlerini geliştirmede yardımcı olacak tartışma üslubunu öğrenirler.) Eğer olsaydı, diğer öğrencilerin altyapısıyla kıyaslandığında, Campbell, bilgi birikiminden bahsetmek yerine, zihinsel yeteneklerini daha isabetli bir şekilde değerlendirebilirdi.
Çehov, bu prensibin ne denli önemli olduğunu çok iyi biliyordu. Nikolay’a yazdığı mektubu şu sözlerle sonlandırmıştı:
“Eğitimli biri olmak ve çevrendekilerin gerisinde kalmamak için, Mister Pickwick’in Serüvenleri’ni okumak ve Faust’tan bir monolog ezberlemek yeterli değildir. Gerekli olan, gece gündüz durmaksızın çalışmak, sürekli okumak, araştırmak ve iradeli olmaktır… Ve bu konuda her bir saat değerlidir. Evine dön, votka şişesini bir kenara fırlat ve kendini okumaya ver. Hiç olmazsa Turgenev’i oku, ki bu güne kadar hiç okumamıştın.
Kibrinden vazgeçmelisin, zira artık bir çocuk değilsin. Yakında otuz yaşına gireceksin. Gün bugündür!
Seni bekliyorum. Hepimiz bekliyoruz.”
Kibrinden vazgeçmelisin, zira artık bir çocuk değilsin. Yakında otuz yaşına gireceksin. Gün bugündür!
Seni bekliyorum. Hepimiz bekliyoruz.”
Mektubun bu kısmını okuduğumda, nasıl da birçok Amerikalı’nın, Phoenix’deki Academy of Great Arts ve Santa Fe’deki St. John Akademisi gibi kâr amacı gütmeyen kuruluşlarca zorunlu kılınan, karmaşık ve teorik eserleri okumanın hayatlarının bir parçası haline geldiğini hatırladım. Şimdi ise Amerika’da, tıpkı Pakistan’ı uzaktan kumandalı bir uçakla bombalamaktan bahsedermişçesine, tek bir eğitim standardından bahsediliyor: uzlaşmak epey zor.
Çehov’un mektubunu okuduktan sonra şu çıkarımı yapmak mümkün: Orta karar bir eğitim sisteminde problemlerin çözümü, müfredatı basitleştirmek, en iyi ve en parlak öğrencilere geriye kalan vasat öğrenciler karşısında sivrilme imkânı sunmak değildir. Tam aksine, tüm öğrencileri, sınırlarını aşmak için çabalamaya ve mücadele etmeye, çevrelerindeki insanlar tarafından onlara sunulan imkânların ötesine geçmeye zorlamalıyız. Ancak bu şekilde, Amerikan vatandaşı olmanın kendilerine sunduğu ayrıcalıklarını muhafaza edebilirler.
The Economist gazetesinin farklı ülkelerdeki eğitim sistemi üzerine yaptığı analize göre, iyi bir eğitimin nihai ölçütü gelir düzeyi değil, kültür seviyesidir. Yani, tıpkı Çehov’un Nikolay’a yazdığı gibi: “Entelektüel insanların arasında kendini rahat hissetmek, onlara uyum sağlamak ve karşılarında ezilmemek için kurallara uygun olarak eğitilmiş bir yetişkin olmak gerekir.”
Çehov’un bilgeliğini benimsemeli ve yüksek akademik eğitime dayanan bir Amerikan kültürü inşa etmeliyiz. Eğitimli ve uygar insanların yaptığı şey budur. Büyük toplumların özellikle başarmaya çalıştıkları budur.
Atalarımızın bizden beklediği budur. Tüm dünyanın beklediği budur. Ve artık bizim beklediğimiz de bu olmalıdır.
Gün bugündür!
Çehov’un bilgeliğini benimsemeli ve yüksek akademik eğitime dayanan bir Amerikan kültürü inşa etmeliyiz. Eğitimli ve uygar insanların yaptığı şey budur. Büyük toplumların özellikle başarmaya çalıştıkları budur.
Atalarımızın bizden beklediği budur. Tüm dünyanın beklediği budur. Ve artık bizim beklediğimiz de bu olmalıdır.
Gün bugündür!
*Skvortsov: Çehov’un, Dilenci adlı öyküsünde geçen avukat. Öykü, Luşkov adında alkolik bir dilencinin avukattan para istemesiyle başlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder