Kaynak:
https://turkrus.com/
Rusya denince gözün önünde ilk canlanan manzaralardan biri,
ince gövdeli, bembeyaz huş ağaçları, yani "beryoza" oluyor. Bu
ağaçlar yalnızca doğayı süslemiyor; şiirden resme, halk dansından yas
törenlerine kadar kültürel belleğin en derin katmanlarına sızıyor. Rüzgârda
titreyen yaprakları, Rus halkının duygularını dile getiriyor; geçmişe, toprağa,
özleme ve dirence aynı anda dokunuyor.
Binlerce yıl boyunca farklı halklar huşu kutsal kabul
etmiş. Udmurtlar, Mariler, Hantılar ve Yakutlar bu ağaca ruh yüklemiş, baharın
gelişini dallarını süsleyerek kutlamış. Eski köylerde, Tроица bayramında genç
kızlar huş dalı taşıyarak ev ev dolaşır, ona adeta canlıymış gibi ikramda
bulunurdu. Bu gelenek, hem doğanın uyanışına hem de ataların anısına saygı
sunmanın bir yolu sayılırdı. Huş, hem yaşamı hem ölümü simgelerdi. Bazı
bölgelerde ölmek üzere olan birini tarif ederken, “beryozkaya gidiyor” denirdi.
19.yüzyıla gelindiğinde huş, Rus sanatında kendine daha
görünür bir yer buldu. Puşkin, Kırım’dan yazdığı bir mektupta ilk gördüğü huş
ağacının yüreğinde nasıl bir memleket özlemi yarattığını anlatıyordu. Şair
Afanasi Fet, onu “hüzünlü bir gelin gibi” betimlemişti. Ama huşun gerçek
anlamda ulusal bir simgeye dönüşmesi, Sergey Yesenin’in şiirleriyle mümkün
oldu. Yesenin, huşu yalnızca doğa betimlemesi olarak değil, çocukluğun, köyün,
anavatanın, hatta annelik duygusunun bir karşılığı gibi ele aldı.
II. Dünya Savaşı sırasında bu imge daha da güçlendi. Anna
Ahmatova'nın dizelerinde huş, işgal altındaki toprağın hafızasını taşıyan bir
tanık gibi belirdi. 1948'de kurulan Beryozka Dans Topluluğu, bu kültürel bağı
sahneye taşıdı. Genç dansçılar, ellerinde huş dallarıyla sahneye çıkarken,
sadece dans etmiyordu; aynı zamanda geçmişe kök salan bir anlatıyı bugüne
aktarıyordu.
Günümüzde huş, Rusya'nın dört bir yanında hâlâ yaşıyor.
Parklarda büyüyor, pullara basılıyor, şarkılarda yankılanıyor. Artık sadece bir
ağaç değil; kolektif hafızanın, sessiz sadakatin ve köklü aidiyetin simgesi
hâline geliyor. Onun gölgesinde insanlar yalnızca dinlenmiyor, bir halkın derin
duygularına temas ediyor. Rusya huşun içinden geçerek kendini anlatmaya devam
ediyor.
5
soruda huş ağacı
1. Huş
ağacı nedir, nerede yetişir?
Huş (Betula), Kuzey Yarımküre’nin serin ve nemli
bölgelerinde yetişen yaprak döken ağaç türüdür. En çok Rusya, Finlandiya,
Norveç, Kanada ve Baltık ülkelerinde görülür. Rusya’da, özellikle Orta ve Kuzey
bölgelerde doğal ormanların büyük kısmını oluşturur. Beyaz kabuğu ve zarif
yapısıyla kolayca tanınır. Ortalama 15–25 metreye kadar boylanır ve 100 yıla
kadar yaşayabilir.
2. Huş
neden Rusya’nın simgesi olarak görülüyor?
Rusya’da huş ağacı sadece doğal bir varlık değil, kültürel ve duygusal bir
figür. Hem halk geleneklerinde hem de edebiyatta, resimde, dansta sürekli
karşımıza çıkar. Tроица (Üçleme) ve Семик gibi bahar ayinlerinde genç kızlar
huş dallarını süsleyerek köyde dolaşırdı. Şair Sergey Yesenin, huşu “vatanın
sesi” olarak betimledi. II. Dünya Savaşı’nda bile huş, halkın direnişinin ve
özleminin sembolü oldu.
3. Huş
ağacı halk kültüründe neyi temsil eder?
Huş aynı anda iki karşıt anlamı taşır: yaşam ve ölüm. Bir yandan gençliği, kadınlığı
ve baharın gelişini simgelerken; öte yandan Slav mitolojisinde ölülerin
ruhlarının konakladığı bir ağaç olarak görülür. Bazı bölgelerde ölmekte olan
bir kişi için “beryozkaya gidiyor” denmesi bu inancın izlerini taşır.
Mezarlıklarda huş ağacı dikilmesi de yaygın bir gelenektir.
4. Huş
ağacının odunu ya da kabuğu hangi alanlarda kullanılır?
Huş odunu hafif, kolay işlenebilir ve yanmaya elverişlidir. Bu yüzden mobilya,
kontrplak, oyuncak, mutfak gereçleri ve kâğıt üretiminde tercih edilir. Kabuğu
ise geleneksel olarak sepet, çatı kaplaması ve yazma yüzeyi olarak
kullanılmıştır. Ayrıca huş kabuğundan elde edilen “katran” doğal antiseptik
özelliğiyle halk hekimliğinde yer bulmuştur.
5.
Bugün huş ağacı Rusya’da ne anlama geliyor?
Bugün huş, Rus kimliğinin görsel bir ögesi hâline gelmiş durumda. Parklarda,
posta pullarında, dans topluluklarında, edebi metinlerde ve çocuk kitaplarında
huş figürü sıkça yer alıyor. 1948'de kurulan "Beryozka" halk dansları
topluluğu bile adını huştan alıyor. Beyaz gövdesiyle hem saflığı hem köksüzlüğe
direnen bir kararlılığı çağrıştırıyor. Rusya’nın kolektif belleğinde huş ağacı
hâlâ yaşıyor; sakin, zarif ve dirençli bir hatıra gibi.