Riki tiki tambo
M. Hakkı Yazıcı
Kaynak:
https://medyagunlugu.com/riki-tiki-tambo/
İrina’nın kızkardeşi doğum yapmıştı. Bebeğin annesininki gibi masmavi gözleri vardı.
Hepimiz sırayla kutladık.
Ben içimden yaşadığımız sorunları düşünerek bütün bu dertlerin son bulduğu huzur ve barış içinde bir dünyada büyümesini temenni ediyorum.
Dünyamızın bütün güzelliklerinin yanısıra ne yazık ki sorunlar da yeni doğan yavrularımızı bekliyor. Keşke elimizden gelebilse de onlara daha yaşanabilir bir dünya bırakabilsek.
Ne zaman bir yakınımın çocuğu doğsa hemen aklıma Nazım Hikmet’in güzel şiiri gelir:
“Hoş
geldin bebek
yaşama
sırası sende
senin
yolunu gözlüyor kuşpalazı boğmaca kara çiçek sıtma
ince
hastalık yürek enfarktı kanser filan
işsizlik
açlık filan
tiren
kazası otobüs kazası uçak kazası iş kazası yer depremi sel baskını
kuraklık falan,” diye başlar.
Biz de adettendir ya, “Analı, babalı büyüsün” diye temennide bulunuruz doğum kutlamalarında.
Ayrıca yavrumuzun barış içinde yaşanan sağlıklı, mutlu, uzun bir ömrünün olmasını diliyoruz.
***
Bizim Serkan’ı artık tanıyorsunuz. Tepkilerini ve garip sorularını da…İrina, kızkardeşinin hastaneye yatırıldığını söylediğinde, “Nesi var onun?” diye sormuştu.
İrina’nın cevabı da az ilginç değildi:
“Bilmiyorum.”
Ben, “Serkan’cım, insanlar her zaman olumsuz şeyler yüzünden hastaneye yatmıyor, bazen iyi şeyler için de hastaneye gidiliyor” diye uyarıyorum.
Gülüşmelerden sonra Serkan, “Haaa!” diye bağırıp, nihayet anladığını ilan etmişti.
Serkan, “İsmi belli oldu mu?” diye soruyor.
“Bir kaç isim düşünüyorlar, ama henüz karar vermediler.”
***
Ruslar genellikle geleneksel isimleri tercih ediyorlar.
Bir kaç yıldır Rusya’da bebeklere konulan en popüler isimler erkeklerde Aleksandr, kızlarda Sofiya imiş.
Moskova'da yeni doğan bebeklere verilen diğer popüler kadın isimleri Anna, Maria, Eva ve Vasilisa’ymış. Erkekler arasında en popüler diğer isimler ise Mikhail, Lev, Maksim ve Mark olmuş.
Moskova Evlendirme ve Nüfus Kayıt İdaresi (ZAGS) geçen sene yeni doğan çocuklara verilen en sıra dışı isimleri de açıklamış.
Bazı
ebeveynler kız çocuklarına Feya, Blagodariya, Rossiyana gibi isimler
koymuşlar.
Ellada, Malina, Vesna, Angela, Nektarina, Apreliya, Vselena, Severina da yılın en sıra dışı isimleri arasındaymış.
Moskova'da geçen sene erkek çocuklar için Spartak isminin de daha popüler hale geldiği, önceki seneye göre dört kat daha fazla tercih edildiği belirtilmiş.
***
Gündelik hayatta Aleksandr'ı Saşa, Yelena'yı Lena, Mihail'i Mişa, Pavel'i Paşa diye kısaltan, özetle tüm isimlerin "kısa verisyonunu" tercih eden Ruslar, son dönemde "kağıt üzerinde" de olsa çocuklara ikili ve hatta üçlü isimler vermek gibi yeni bir moda başlatmışlar:
Moskova’da geçen yıl yeni doğan bebeklere sıklıkla çift, üçlü ve hatta dörtlü isimler verilmiş.
ZAGS tarafından yapılan açıklamaya göre, çift isimli bebeklerin çoğunun isimleri arasına boşluk konulurken, bazı ebeveynler defis (-) ile ayrılmış isimleri tercih etmişler.
Erkek çocuklarına verilen bazı isimler: Aleksey-Nikolay, Yan-Roman, Mark-İosif, Egor-Luka, Grigoriy-Maksim, Yevgeniy-Yan, Avgustin-İvan, Lev-Aleksandr.
Kız çocuklarına verilen bazı isimler: Luna Kristal, Avrora Mari Viktoriya, Eva-Gabriel, Taisiya-Antonina, Mariya-Viktoriya, Tatyana-Sofiya
Yetkililer, özellikle “Anna” ve “Eva” isimlerinin çift isim olarak sıkça tercih edildiğini belirtmişler.
Öne çıkan bazı Anna ile başlayan isimler: Anna-Mariya, Anna-Yelizaveta, Anna-Aleksandra.
Ayrıca, “Eva” ile başlayan çift isimler de yaygın olarak kullanılmış. Moskova’da doğan bebeklerden bazılarının ismi Eva-Mariya, Eva-Yeseniya, Eva-Diana olmuş.
Yetkililer, çift ve üçlü isim verme trendinin Moskova’da giderek yaygınlaştığını ve ebeveynlerin çocuklarına özgün ve farklı isimler koyma eğiliminde olduklarını vurgulamışlar. Medyaya yansıyan haberlere göre özellikle Moskova'daki ebeveynler, yeni doğan bebeklerine isim vermek için giderek daha fazla sayıda ismin "karmaşık tasarımlarını" buluyor.
Verilen örneklerden, kimilerinin "hikayesi olan isim", kimilerinin ise "aristokrat görünme" derdinde olduğu anlaşılıyor.
Moskova Nüfus Dairesi Başkanı Svetlana Ukhaneva, geçen yıl resmen kayda geçen bu kapsamdaki bazı isimleri örneklemiş:
Kızlarda Aleksandra Flor de Maria, Anastasia Aleksandra Annabella, Mia Nadejda Nancy, Aurora Frederica, Adelina Victoria.
Erkeklerde Adrien Jules Mişel, Aleksandr Mişel Boris, Saveliy-Svyatoslav.
Bu durumda nüfus kayıtlarına Ruslarda adet olan baba adı da eklenirse örneğin şöyle bir kimlik kaydıyla karşılaşmak mümkün: Anastasia Aleksandra Annabella Sergeyevna İvanova.
***
Biz bu muhabbeti sürdürürken İrina, ilginç bulduklarını kardeşine fikir vermek için not alıyordu.
İrina’nın kızkardeşinin bebeğine hangi isim konulacağını konuşurken konu dallanıp budaklanmıştı.
İgor, “Aslında bir insanın ömrü boyunca taşıyacağı isim meselesi önemli. Düşünmeden verilen isimler çocuklar için sonradan yaşamlarında zorluklar yaratıyor,” diyor.
“Farklı kültürlerde farklı gelenekler oluşmuş çocuklara isim vermek konusunda,” diyorum.
İspanyollar iki soyadı kullanır, isimlerinin bu kadar uzun olmasının sebebi de budur. İlk soyad annenin soyadı, ikinci soyad ise babanın soyadıdır. Yani bir kimse iki dedesinin de soyadını aynı anda taşır.
Bizim bir okul, mahalle, asker arkadaşımızdan bahseder gibi “Che” diye bildiğimiz Ernesto Che Guevera’nın adı ne kadar kısa görülüyor değil mi?
Ama meğer öyle değilmiş. Medya Günlüğü’nde daha önce de yazıldığı gibi, kısa, akılda kalıcı ve gösterişsiz bir isim olan “Che”, Arjantin’de dikkat çekmek için kullanılan, Türkçeye “hey sen!”, “dostum” ya da “hemşerim” olarak çevrilebilecek bir sözmüş.
Kübalı arkadaşları bu yabancı kelimeyi onunla özdeşleştirip ona bu lakabı takmışlar. Bu kelime genellikle arkadaşlar arasında, samimi ortamlarda kullanılıyormuş. Che Guevara’nın doğum belgesinde ise adı Ernesto Guevara olarak geçer, ancak bazen bazı belgelerde Ernesto Rafael Guevara de la Serna olarak da kaydedilmişti.
İspanyolca konuşulan ülkeler isimlerin uzun olmasıyla ünlü. İspanyol futbolcuların oynadığı maçlarda spikerler oyuncuların adını tam okumaya kalksa sonu gelene kadar maç biter veya sizin uykunuz gelir.
İspanyol ressam ve heykeltıraş Pablo Picasso dünyanın en uzun isimlerinden birine sahipmiş galiba.
20. yüzyılın en çok tanınan sanatçılarından Picasso'nun tam ismini yazmak yaklaşık iki satırınızı alıyor: Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso.
İgor, “İsim değil, destan mübarek!” diyor.
Serkan araya giriyor:
“Yeni Zelanda doğumlu emekli güvenlik görevlisi Laurence Watkins, 2 bin 253 isimden oluşan tam adıyla Guinness Dünya Rekorları’na girmiş. Adını 1990’da değiştiren Watkins, o günden beri 'dünyanın en uzun ismi' rekorunu elinde tutuyormuş. Tam adını okumak ise yaklaşık 20 dakika sürüyormuş.”
“Vay vay vay!”
“Watkins’in adı, altı sayfaya yayılan doğum belgesinde ve eski pasaportunda özel düzenlemeler gerektirirken, yeni yasalar sonrası Yeni Zelanda vatandaşları artık 70 karakteri aşan isim kullanamıyormuş.
Sosyal medyada tekrar gündeme gelen Watkins, günlük yaşamında adını Laurence Alon Aloy Watkins olarak kısaltıyormuş.”
***
Serkan, “Çinlilerin isimleri ne kadar kısa halbuki, d’il mi abi? Mesela Çin Devlet Başkanının ismi Şi Cinping,” diyor.
“Öyle miymiş acaba?” diye gülüyorum ve çocukluğumdan hatırladığım bir hikaye var, onu anlatmaya başlıyorum.
Ben küçükken akşamları radyoda yayınlanan ‘Uykudan Önce’ diye bir çocuk programı vardı, o programda dinlemiştim. Benim yaşımdaki pek çok kişi muhtemelen birkaç kere denk gelip, dinlemiştir.
Her şeyi kolayca hatırlamam, ama nasıl olduysa hikayedeki Çinli çocuğun tuhaf ismini seneler geçmesine rağmen unutmadım: “Riki tiki tambo nasirambo hariparipuşki paripumpa”.
Söylemesi bile ne kadar zor değil mi?
Ancak ne tuhaf, seneler geçmesine rağmen bu isim ezberimden kaybolmadı.
Hikaye şöyle:
İki küçük Çinli kardeş evlerine yakın bir bahçede oynuyorlarmış.
Koşturmaca, kovalamaca sırasında Riki tiki tambo nasirambo hariparipuşki paripumpa isimli daha küçük olanı bahçenin kuyusuna düşmüş.
Şükürler olsun bir yaralanma olmamış, ama zavallı çocuk derin kuyudan çıkamıyormuş. Abisi yardımına koşmuş, ancak elinden bir şey gelmemiş.
Zavallı küçük oğlan kuyunun dibinde çırpınıp yardım istiyormuş.
Abisi, yardım istemek için panik içinde sağa sola koşmuş, bir yandan da bağırarak olayı anlatıyormuş:
“Riki tiki tambo nasirambo hariparipuşki paripumpa kuyuya düştü. N’olur yardım edin.”
Komşularda da bir telaş. Koştururken onlar da rastladıklarına durumu anlatıp, yardım istiyorlarmış:
“Riki tiki tambo nasirambo hariparipuşki paripumpa kuyuya düşmüş, koşun.”
Bu uzun ismi tekrarlayarak olayı anlatırken zaman geçiyor, geç kalınıyormuş, panik de artıyormuş haliyle.
Neyse küçük çocuk sonunda kurtarılıyor. Çinliler bundan bir ders çıkarıp çocuklarına artık uzun isimler koymamaya karar veriyorlar.
Bu, eğlencelik, kurmaca bir masal tabii ki.
Serkan’ın hoşuna gidiyor. Sanki darbuka ritmiymiş gibi tekrarlamaya başlıyor:
“Riki tiki tambo nasirambo hariparipuşki paripumpa.”
***
Serkan,
okuduğu bir haberi aktarıyor.
Sputnik’in haberine göre Dakar’dan Brüksel’e seyahat eden bir uçakta beklenmedik bir olay yaşanmıştı. Uçuş sırasında bir hamile yolcunun doğum sancıları başlamış, mürettebat ve yolcuların yardımıyla sağlıklı bir doğum gerçekleşmişti.
Anne, dünyaya gelen bebeğine "Fanta" ismini vermişti. Bu alışılmadık isim, kısa sürede sosyal medyada gündem olmuştu. Sosyal medya kullanıcıları dururlar mı, hemen bebeğin adıyla ilgili hem esprili hem de ilginç yorumlar yapmışlardı.
“Ne yani, bebeğin ismini sarı kola mı koymuşlar?” demiş biri.
“Niğde gazozu daha güzel olurdu,” demiş bir diğeri.
Bir sosyal medya kullanıcısı, "Hayatı fantastik olur umarım" yorumuyla dikkat çekerken, bir diğer kullanıcı, "Sprite ağlamaya gitmiş olabilir" diyerek olaya mizahi bir yaklaşım getirmiş.
Bizde de ilginç şeyler oluyor.
Aydın’da yaşayan bir çift dünyaya gelen erkek çocuklarına Japon iş adamı ve mühendis, ünlü otomobil markası Honda'nın kurucusu Soichiro Honda'nın ismini vermiş.
Baba,
7 yaşından beri motosiklet tamir ve bakımıyla uğraştığını belirterek,
"Motosikletleri çok seviyorum. Bir gün çocuğum olursa ismini Honda
koyacağım diye hep hayal ediyordum. Oğlumun ismini Honda koydum. Hayalim gerçek
oldu. Çok mutluyum" demiş.
Karısı da eşini destekliyor, "Evlilik sürecinde eşimle sürekli bu isim
konusunu konuşuyorduk. Söylediğinde hemen kabul ettim. Ben de motosiklet
tutkunuyum. Aynı zamanda eşimle birlikte tamir işi yapıyoruz. Soichiro
Honda'nın geçmişini de bildiğim için bunu kabul ettim. İnşallah vatanına,
milletine hayırlı bir evlat olur" diye konuşmuş.
***
İgor,
geleneksel isimleri tercih ediyor. Bu konuda da biraz muhafazakar.
Onun bu konudaki ısrarlı düşüncelerini bildiğimden biraz kızdırmak istiyorum.
“Rusya’da Z kuşağından gençler, isimlerinden ve özellikle de bunlardan türeyen baba adlarından (otçestvo) giderek daha fazla rahatsız olmaya başlamış,” diyorum.
Bildiğimden değil, gazetelerden okuduğum haberlerden.
Sosyal medyada ve internet forumlarında bu konu üzerine yoğun bir mizah akımı oluşmuş durumdaymış güya. Gençler, “İgoreviç” ya da “Denisovna” gibi baba adlarının kulağa komik geldiğini ve kendilerini ciddi bir şekilde temsil edemediği düşüncesindeymiş. Özellikle erkek isimlerinden türetilen baba adlarının alay konusu olması, bu tartışmayı daha da alevlendiriyormuş. Örneğin, İgor isminin “İgoreviç” olarak kullanılması, bazı gençler tarafından “trajik” bulunuyormuş, zira "İgoreviç" isminin içindeki "gore" dert, sıkıntı anlamına geliyor. Ayrıca bu isim için “adeta çocuk masalı kahramanı gibi” yorumları da mevcut. Rusçada gerçekten de sık sık Popoviç ve Nikitiç gibi isimler içeren masallar mevcut.
İgor’a oğlu Maksim’in böyle dertleri var mı?” diye soruyorum.
Aldırmaz bir tavırla gülüyor, “Saçma,” diyor.
***
Konuyu yine uzattık, gülmelik bir anektodla bitirelim.
Serkan, Moskova’da bir inşaat şirketinde çalışan Karadenizli arkadaşının anekdot tadında hikayesini anlatıyor.
Ahmet, yeni doğan kızına Nihamsi ismini koymak ister, nüfus memuru böyle isim olmaz diye itiraz eder.
Ahmet, hamsi balığının hastasıdır.
Tavasını, buğulamasını, pilavlısını, hepsini çok sever.
Ne var bunda, ağzının tadını bilen herkes sever diyeceksiniz; ama Ahmet’in sevgisi bir başka. Balıkçı olan ailesinin ekmek kapısı da hamsidir zira.
Ahmet, ısrar eder, kızının adını koymakta. Nüfus memuruna:
“Haçan memur bey, Nilüfer ismi olur da niye Nihamsi ismi olamıyormuş? Bi anlat bana daaa!”
Nüfus memuru, şaşırmış, susmuş, öyle bakıyormuş.
Ahmet, devam etmiş:
“Lüfer
de balık, hamsi de... Öyle değul mi?”

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder