Cenk
Başlamış
Kaynak:
https://medyagunlugu.com
Rusya ile Türkiye kadar yüzyıllardır yakın ilişki içinde
bulunmuş ancak birbirlerini bu kadar az tanıyan ülke herhalde az
bulunur...
Aslında bu kısmen hatalı önermeyi en azından devlet olarak Rusya'nın
Türkiye'yi, Türkiye'nin Rusya'yı tanıdığından daha iyi bildiğini, anladığını ve
çözdüğünü söyleyerek düzeltmek gerekiyor. İki ülke arasındaki diplomatik
ilişkilerin bundan 524 yıl önce kurulduğunu düşünürsek hem devlet hem de halk
olarak Rusya ve Ruslar konusundaki bilgisizliğimizi ve ilgisizliğimizi nasıl açıklayabiliriz
acaba? Ama tabii haksızlık etmeyelim, benzer cümleleri Rusya'nın yerine başka
ülkelerin adını yazarak da defalarca kurabiliriz!
Bu ilgisizliğin en doğal sonucu ise, Türkiye'de Rusya'yı bilen, anlayan ve
anlatabilenlerin son derece sınırlı olması ve bu ülkeyle ilgili özgün yani
çeviri olmayan eserlerin fazla yayımlanmaması.
Her şeye rağmen “akıntıya kürek çekenler” de yok değil; Hazal Yalın'ın
“Rusya-Çöküş, Yükseliş ve Dinamikler” kitabı da bunun son örneği.
Kitabın zamanlaması da ilginç ve önemli çünkü 2021'in son günlerinde Sovyetler
Birliği'nin dağılmasının üzerinden tam 30 yıl geçmiş olacak.
Baştan söylemek lazım, Nota Bene Yayınları'ndan kısa süre önce çıkan kitap
ciddi, özenli ve dikkatli bir teorik çalışma. Yani bu, Rusya'ya-magazinin
ötesinde-gerçekten ilgi duyan, anlamaya ve derinlemesine öğrenmeye aç okura
yönelik, gerçek bir başucu olmaya aday bir kitap.
Yazarı kitabın girişinde, "Sovyetler Birliği ve
Rusya Federasyonu hakkında çoğu kez klişe ve ezberlere dayanan peşin hükümlere
karşı tarih, iktisat ve siyasete yani her türlü sosyal değişikliğin temel
yapıtaşlarına eğilmeye ve bunu analitik-teorik bir çerçeveye oturtmaya
çalıştım" diyor.
Yalın'ın kitabı öncelikle, 1991 yılı sonuna kadar dünyayı yönettiği varsayılan
iki güçten biri olan Sovyetler Birliği'ni dağılmaya iten süreçleri
inceliyor.
Yalın ön sözde kitabın “sosyalist ekonominin yapısal krizini ele aldığını”
belirtiyor ve üzerinde yoğunlaştığı dört ana başlığı şöyle sıralıyor:
-Yapısal kriz nasıl ortaya çıktı?
-Krizden çıkmak için hangi yöntemler öngörüldü ve bunlar başarılı oldular
mı?
-Askeri harcamaların bu yapısal krizdeki rolü nedir?
-Kriz, çöküşten sonra nasıl bir ülke tablosuna yol açtı?
Son derece ayrıntılı grafik ve tablolarla desteklenen kitapta Sovyet
ekonomisinde neden reforma ihtiyaç duyulduğu, 1980 yılındaki Afganistan'a
müdahalenin krizdeki payı, reform sürecine halkın katılıp katılmadığı,
dağılmanın ardından 1990'lı yıllarda Boris Yeltsin döneminde devlet
kapitalizmini yerleştirme çabaları ve ülkenin zenginliklerinin yağmalanması
ayrıntılı olarak anlatılıyor.
Yalın haklı olarak, Rusya açısından da dönüm noktası sayılan NATO'nun 1999
yılındaki Yugoslavya müdahalesine de yer ayırıyor.
Kitapta Rus yönetici elitinin refleksleri, 2000 yılında başlayan Vladimir Putin
dönemi, oligarklar, devletlilik kavramı, güvenlik bürokrasisi, yolsuzluklar,
enerji, silah sanayi, eski Sovyet ülkeleriyle ilişkiler detaylı olarak
anlatılıyor ve “Rusya emperyalist bir ülke mi” sorusuna yanıt aranıyor.
Gazeteci Ceyda Karan da yazdığı ön sözde kitap için, “Sovyetler Birliği
sosyalist idealleri terk etmiş olsa bile onun mirasını sahiplenmiş bir yapının
reflekslerini kavramak isteyenler için başucu kitabı olacağını düşünüyorum” diyor.
“Rusya-Çöküş, Yükseliş ve Dinamikler”, Rusya
hakkında yüzeysel değil, derinlemesine bilgi arayan okurun beklentisini
karşılayacak değerli bir çalışma.
Kitabın yazarı Hazal Yalın, Rusya ile ilgili çevrelerin tanıdığı bir isim.
“1945. SSCB-Türkiye İlişkileri”ni de yazan Yalın'ın çoğunluğu klasik Rus
edebiyatından kırktan fazla çevirisi bulunuyor. Makaleleri genellikle Yakın
Doğu Haber’de çıkan Yalın'ın Medya Günlüğü'nde de yayınlanmış çok sayıda ilginç
araştırma yazısı var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder