Samih
Güven
Kaynak:
https://samihguven.blogspot.com/
Temmuz ayı başında Rossiyskaya Gazetesi’nde yer alan
bir haberde Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rus ekonomisinde işgücünün
yetersiz olduğuna ilişkin görüşlerine yer verildi. Putin, yakın gelecekte
işgücü yetersizliğinin daha da belirgin hale geleceğini, bunun da ekonomik büyümenin
ciddi bir sınırlayıcısı olacağını ifade ediyordu.
Bu görüş Rusya ekonomisini takip eden yerli ve yabancı
uzmanların sıklıkla dile getirdiği bir durumdu aslında. Fakat sayın Putin en
yetkili ağızdan konunun ciddiyetle ele alınması gerektiğini ifade etmiş oldu.
Genel olarak Rusya ekonomisindeki büyümeyi sınırlandıran
faktörlere bakıldığında, bunların petrol ve doğal gaz bağımlılığı, yatırım
ortamındaki sorunlar, işgücü verimliliğinin düşük olması yanı sıra azalan aktif
nüfus olduğu görülüyor. Salgın öncesinde genelde düşük büyüme oranına rağmen
işsizlik oranının yüzde 4-5 gibi düşük bir seviyede seyretmesinin en önemli
nedeni de aktif nüfusun azalıyor olması aslında.
Bugün 17 milyon kilometrekare yüz ölçümü ile dünyanın en
büyük ülkesi olan Rusya’nın nüfusu 146,7 milyon. Bu nüfus büyüklüğü
ile Rusya Avrupa’da ilk sırada, dünyada ise dokuzuncu sırada yer alıyor.
Kilometre kareye ise 9 kişi düşüyor. Bu sayı örneğin Türkiye’de 106, Almanya’da
ise 232.
Rusya nüfusundaki tarihsel gelişmelere kısaca bakılacak
olursa örneğin 1897 yılında imparatorluk dönemindeki nüfusun 128 milyon olduğu
görülüyor. 1917 yılında ise Rusya nüfusu 91 milyon olarak hesap edilmiş. Bu
yıldan itibaren nüfusun genel olarak yükseldiği ve 1991 yılında 148 milyona
ulaştığı görülüyor. Tabi II. Dünya Savaşının getirdiği olumsuzluğu da not etmek
gerekiyor. Malum tüm Sovyet coğrafyasında 26 milyon kişi hayatını kaybetmişti.
Komünizmin dağılmasından sonra 90’lı yıllar boyunca nüfus
açısından önemli sorunlar baş göstermişti Rusya’da. Bu yıllardan itibaren ölüm
oranı doğum oranını geçmeye başlamıştı. Ortaya çıkan kötü koşullarda hem sağlık
imkanları hem de yaşam kalitesi hızla bozulmuştu. Ayrıca önemli ölçüde göç
olmuştu. Bunların sonucu olarak da nüfusta önemli bir azalma yaşandı. Rusya’da
son 20 yılda yaşam koşullarında önemli iyileşmeler sağlansa da nüfustaki
durağanlık devam ediyor. 2014 yılında 143,7 milyon olan Rusya nüfusu 2015
yılında Kırım nüfusunun dahil edilmesiyle 146 milyona yükseldi.
Yapılan çeşitli projeksiyonlara göre önümüzdeki yıllarda
Rusya nüfusunda azalma bekleniyor. Örneğin 2019 yılında Birleşmiş Milletler
tarafından yapılan tahmine göre 2050 itibarıyla Rusya nüfusunun 135 milyona,
Dünya Bankası tarafından ise 132 milyona düşmesi bekleniyor.
Son yıllarda sevindirici bir gelişme doğumda yaşam
beklentisinin yükseliyor olması. Yaşam beklentisi erkeklerde 67, kadınlarda ise
77’e yükselmiş durumda. Doğum oranı düşük ülkelerden biri olan Rusya’da devlet
tarafından ailelerin daha fazla çocuk yapmasını teşvik etmek üzere çeşitli
yardım programları uygulanıyor. Doğum oranı (1000 kişide) Rusya’da 1,5
seviyesinde iken örneğin Türkiye’de 2,1 civarında. Bu oran birçok Afrika
ülkesinde 5-6 seviyelerinde. Diğer taraftan son yıllarda azalma gösterse de
Rusya ölüm oranları nispeten yüksek bir ülke. İstatistiklere göre Rusya’da her
yıl bin kişide 13 kişi hayatını kaybederken bu sayı örneğin Türkiye’de 6.
Rusya’da iş gücü ise toplam 76 milyon civarında. Bunun 39
milyonu erkek, 37 milyonu kadınlardan oluşuyor. Erkeklerde işgücüne katılım
oranı yüzde 71, kadınlarda ise yüzde 56 seviyesinde. Rusya işgücü açığını genel
olarak BDT ülkelerinden gelen yaklaşık 12 milyon civarındaki göçmen işçi ile
çözmeye çalışıyor. Ayrıca son yıllarda diğer ülkelerden nitelikli yabancı
uzmanların ülkeye çekilmesine çalışılıyor. Ancak genel olarak büyük şehirlerde
kiraların yüksek olması ve 2014 yılından itibaren gelirlerde yaşanan azalma
yabancı uzmanlar için Rusya’nın cazibesini azaltıyor. Dolayısıyla daha fazla
yatırım, büyüme ve gelir artışı bu açıdan önem taşıyor.
Sonuç olarak Rusya’da azalan nüfus önemli bir sorun ve bu
durum sayın Putin’in dediği gibi büyümeyi sınırlandıran bir faktör. Daha fazla
yabancı uzmanın Rusya’ya çekilmesi ve teknolojik alt yapının güçlendirilerek
işgücü verimliliğinin artırılması konu bağlamında önem arz ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder