Samih
Güven
Kaynak:
https://samihguven.blogspot.ru/
Rus romanlarının çekici yönlerinden biri de bizi konuk
ettikleri soyluların masalsı yaşantısı mıydı acaba? İnsan hayatının
doğum, ölüm, ilk aşk, evlilik, mutluluk, yalnızlık, ihanet, yoksulluk,
zenginlik, savaş ve barış gibi birçok önemli aşamasını büyük ölçüde soyluların
hayatının içinden geçerek ama sıradan insanların hayatını da anlayarak okuduk bu
romanları. Rus yazarlarınca dürüst, tarafsız ve gerçekçi şekilde ele alınışını
izledik bu hayatların.
İsim gününde ya da davetlerde ne giyeceğini düşünen güzel
prenseslerin telaşı, etrafta koşuşturan uşaklar, kütüphanesinde kahvesini
yudumlayan kontlar, konaklara sürekli misafir taşıyan at arabaları, troykalar
canlandı zihnimizde.
Ya da Tolstoy’un deyimiyle davet sahibi gururlu konteslerin
görevlendirdiği orkestranın sesini çatal bıçak sesleri, konukların konuşmaları
ve uşakların ayak sesleri bastırıyordu.
İlk aşklarını yaşayan prens ve prenseslerin o duygu ve arzu
dolu dünyalarına, evlilik heyecanlarına şahit olduk.
Aslında televizyon, telefon, internet gibi olguların
bulunmadığı o dönemlerde davetler, balolar, tiyatrolar, mektuplar insanların
sosyalleştiği en önemli etkinliklerdi. Evlerin çeşitli bölümlerinde toplanan
kadınların başkaları hakkındaki konuşmaları, yeni evelenecekler, aşklar, önemli
gelişmeler hakkındaki fikirlerini gözledik bu romanlarda. Erkeklerinse ülke
meseleleri, dünya siyaseti, sanat, edebiyat hayatı ve başkaları hakkındaki
konuşmalarına denk geldik benzer şekilde.
Genel olarak bakıldığında, Rus soylu sınıfı özellikle 17,
18 ve 19. yüzyıllarda Rus toplumunun dinamosu ve sürükleyici gücüydü. Bu
sınıfın önemli bir misyonu vardı. Bu da sanat ve edebiyatı himaye etmek,
kurumların ve ekonominin gelişmesine katkı sağlamak ve toplumun ilerlemesine
öncülük etmekti.
Büyük Petro batılılaşma çabalarının merkezine soylu
sınıfını koymuştu deyim yerindeyse. Moda, sanat, davranışlar ve entelektüel
fikirler açısından soylu sınıfına önemli görevler vermişti. Avrupa ülkelerine
seyahat etmelerini zorunlu kılmış, giyim kuşam ve davranışlar konusunda
buyruklar getirmişti.
Büyük Katerina döneminde de Petro’dan beri süregelen
idareyi modernleştirme, eğitimi ve sanatı teşvik etme yönündeki gelenek güçlü
şekilde sürdürülmüş ve soylu sınıfına önemli görevler verilmişti.
Dünya genelinde soylular ve unvanları özellikle Ortaçağ
Avrupa’sında yaygınlık kazanmıştı. Kral ya da imparator her şeyin sahibi ve
üstünde olurken kralların bağışladığı, aileden geçen, önemli hizmetler sonucu
ya da başka şekillerde edinilen topraklara bağlı olarak önemli haklar elde eden
insanlardı soylular.
Rus soylu sınıfı ise 14. yüzyılda ortaya çıkmaya başlarken
20. yüzyıl başlarında nüfusun yüzde birine kadar ulaşmış ve Ekim Devrimi ile
birlikte ortadan kalkmıştı.
19. yüzyıldaki Rus toplumuna bakıldığında soylular (dük,
prens, kont, vikont, baron), ruhban sınıfı, tüccarlar, köylüler ve serfler gibi
ana katmanlar bulunuyordu. Soylu sınıfın diğerlerine göre önemli ayrıcalıkları
vardı. Bunlar arasında toprağa bağlı olarak çalışan serflere sahip olmak, bazı
özel eğitim kurumlarına gidebilmek, bedensel cezalardan muaflık, arma taşıma
gibi haklar bulunuyordu. Ama soyluları ayıran en önemli şey topraktan gelen
zenginlik ve yüksek yaşam standartlarıydı elbette. İyi eğitim alıyor, seyahat
ediyor, sanat ve edebiyatla uğraşıyorlardı.
Rus soylu sınıfı Çarlık sisteminin ve toplumun önemli bir
unsuruydu. Bununla birlikte 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yeni
değişim dinamiklerinin ortaya çıkmasıyla bu sınıfının etkisi de azalmaya
başlamıştı. Genelde kamu görevlerindeki çalışmaları, fikir hayatına etkileri ve
toplumun siyasi ve ekonomik hayatına katkılarıyla son derece önemli olan Rus
soyluları ağırlaşan toplumsal sorunların çözümü konusunda etkisiz kalıyordu.
Bazı soylularsa topraklarını kendiliğinden serflere dağıtıyor, değişimi
anlamaya çalışıyordu. Ekim Devrimi sonrasına ise önemli bir kısmı ülkeyi terk
etmiş, bir kısmı da sürgüne gönderilmişti.
Böylece Avrupa ülkelerinden farklı olarak soyluların
topluma olan etkisi büyük ölçüde sona eriyor, komünist sistem ile birlikte
yepyeni bir sosyal ve ekonomik düzene geçiliyordu.
Kısacası Rus klasik romanlarında okuduğumuz soyluların o
masalsı yaşamı, güzel prensesler, aşklar ve ihtiraslar, hayatın anlamına dair
çıkarımlar bu romanları güzelleştiren en önemli unsurlardan biriydi belki de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder