Şu sıralarda, bizi Moskova’da önümüzdeki hafta başında, 3 Haziran 2013 Pazartesi
günü, Nazım’ın aramızdan ayrılışının 50. Yılı anması heyecanı sardı.
Pazartesi sabahı Novodeviçiy Mezarlığı’ndaki mezarının başında Türkiye’den
gelecek sanatçılar, kültür insanları ve dostlarla Nazım’ı her yıl olduğu gibi yeniden
anacağız. Zülfü Livaneli ve Zuhal Olcay da bir önceki akşam bir konser
verecekler.
Haliyle Nazım’ın şiirleri, anıları, onunla ilgili çeşitli konular geliyor
akıllara…
***
Nazım’ın ölmeden önce yaşadığı ev, bizim mahallede, oturduğumuz eve onbeş dakikalık yürüme mesafesinde, 2. Pesçanaya Sokak’ta. Sık sık Nazım’ın
apartmanının avlusunda oturup, onu tanıyan bir babuşka ya da deduşkayı
yakalayıp anılarını anlattırmayı hayal ediyorum.
Haliyle Nazım’ın şiirleri burada daha çok okunuyor. Ve de yüreğe dokunuyor. Hele hele memleket hasretimin içime iyice çöktüğü günlerde onun gurbet ve vatan hasretiyle ilgili şiirleri beni fena halde etkiliyor.
Mahallede bir de Nazım Hikmet Çocuk Kütüphanesi var. Niyetim birazdan bu
kütüphaneye gidip, Nazım’ın şiirlerinden RTİB’in derleyip, Rusçaya çevirtip
bastırdığı kitaptan Rus çocuklarıyla birlikte onun şiirlerini okumak.
***
Portekizli şair Daniel Filipe, 1962 yılında bir şiirine şöyle bir başlangıç
yapmış :
"Şu 1962 yılında
taş uçaktaki Nazım Hikmet gibi değilim
kentimdeyim
nereye istersem gidebilirim.."
taş uçaktaki Nazım Hikmet gibi değilim
kentimdeyim
nereye istersem gidebilirim.."
Taş uçaktaki Nazım Hikmet !.. Bu metafor, Nazım’ın hapisliğini, göçmenliğini,
memleket hasreti içinde ölmesini mi anlatmak istiyor acep? Şair, Nazım'ın uzun
yıllar hapis yattığını bildiği için "taş ocağı" metaforunu mu kullanıyor?
Her neyse, gelelim Nazım Hikmet’in insanoğlunun uzayı keşfetme, fethetme
serüvenine ilişkin söylediklerine.
Ay'a gidilmesinden yıllar sonra bile Suudi Arabistan'da, yolculuğun gerçek olmadığı, böyle bir yolculuğun yapılamayacağı üniversitelerde okutulurken, Nazım Hikmet "daha da ötelere" gidileceğinin şiirini yazar, 1959 yılında :
"Ay'a gidilecek
daha da ötelere,
teleskopların bile görmediği yere.
Ama bizim dünyada ne zaman kimse aç
kalmayacak
korkmayacak kimse kimseden,
emretmeyecek kimse kimseye,
yermeyecek kimse kimseyi,
umudunu çalmayacak kimse kimsenin ?
İşte ben komünistim bu soruya karşılık
verdiğim için.."
Nazım Hikmet bu dizeleri 13 Eylül 1959'da, Sovyetler Birliği'nin "Lunik 2" adlı uzay gemisini fırlatmasından birkaç gün önce, 26 Ağustos'ta yazar.
Lunik 2, biraz sert olsa da, Ay yüzeyine inmeyi başaran ilk araçtır.
Nazım'ın şiire "Ay'a gidilecek" dizesiyle başlaması, uzay
yolculukları konusunda gündemi ne denli yakın takip ettiğini gösterir. Şair, bu
başarıdan bir yıl önce, 1958 yılının 4 Ocak günü fırlatılan "Lunik 1"
in yerçekiminin etkisinden kurtulmayı başaran ilk roket olduğunu ve Ay'ın 7.500
kilometre yakınından geçerek güneş sistemindeki yörüngesine oturduğunu da çok
iyi bilmektedir. Ve Nazım, 1959'un Aralık ayında, "daha da ötelere"
gidileceğinin inancıyla şu dizeleri yazar :
"Merih'e giden kosmos gemisinde turistler
Yeryüzüyce yazılmış şiirler okuyacak..
Her sözü beste beste, renk renk, kat kat açarak
en sırlı çekirdeğe ulaşabilecekler.."
"Merih'e giden kosmos gemisinde turistler
Yeryüzüyce yazılmış şiirler okuyacak..
Her sözü beste beste, renk renk, kat kat açarak
en sırlı çekirdeğe ulaşabilecekler.."
Nazım, yıldızlardan birinde yaşadığına inandığı uzaylılarla ilk
karşılaşacak olanların Sovyet kozmonotlar olacağına emindir. Bu yüzden
"Kosmosun Kardeşliği Adına" adlı şiirinde, Rusça'da yoldaş anlamına
gelen
"Tavariş" sözcüğüne yer verir :
"Ve
yıldızlardan birinde
hangisinde bilmiyorum
yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz
hangi dilde bilmiyorum
yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz onunla
Tovariş diyecek
söze bu sözle başlayacak biliyorum.."
hangisinde bilmiyorum
yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz
hangi dilde bilmiyorum
yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz onunla
Tovariş diyecek
söze bu sözle başlayacak biliyorum.."
Nazım Hikmet, bu şiirini 13 Nisan 1961 tarihinde Paris'te yazmıştır.
Yani, uzaya gönderilen ilk insan olan Yuri Gagarin'in, dünyayı aracının
penceresinden seyretmesinden bir gün sonra !.. Şairin "biliyorum"
diye kendisinden son derece emin bir ifade kullanmasının nedeni, "Vostok
1" adlı uzay aracının yaptığı başarılı yolculuktur.
"Kosmosun Kardeşliği Adına" şiiri edebiyatımızda bir uzaylıya seslenen ilk dizelerdir. Belki, bu özelliğiyle dünya şiirinde de ilk örnekler arasındadır.
"Kosmosun Kardeşliği Adına" şiiri edebiyatımızda bir uzaylıya seslenen ilk dizelerdir. Belki, bu özelliğiyle dünya şiirinde de ilk örnekler arasındadır.
Radi Fiş, "Nazım'ın Çilesi" adlı kitabında şöyle tanımlar şairi :
"Uzun boylu, güçlü kuvvetli, yakışıklı, etrafa neredeyse fiziki bir
şekilde hissedilen ruhi enerji saçan bir insandı. İcap etmiş olsa, başka
dünyalarda yaşayan kimselere dünyamızın insanını en olumlu şekilde temsil etmek
için Nazım'dan daha iyi elçi bulunamazdı. Onunla ilişki kurmak bahtiyarlığına
eren, enerji sahasına yaklaşabilen herkes, ondan harikulade bir kuvvet ve
enerji alarak ayrılıyordu. Tasavvur olunan her şey mümkün görünmeye başlıyordu
ve onun mensup olduğu cinse mensup olmakla iftihar etmeye başlıyordu insan. Bu cinsin, bu ırkın adı ise İNSANLIK
idi.."
Nazım, uzaya gidecek ilk insanın bir Sovyet vatandaşı olacağını da daha
önceden söylemişti.
1961 yılında Sovyetler Birliği’nde çıkartılan Znanie-Sila adlı bilim
dergisinin 6 nolu sayısında uzaya ilk çıkan (12 Nisan 1961) Sovyet kozmonotu Yuri
Gagarin’in hayatı kaleme alındı. Yazıda, Nazım’ın 2 ay önce bir Sovyet
vatandaşının dünyada ilk olarak uzayı fethedeceği tahmininde bulunduğu yazıldı.
Makalede Nazım, “Venüs gezegenine uzay aracının fırlatılmasının ardından
(Şubat 1961) Moskova radyosu muhabirleri evime ziyarete gelerek bana bu soruyu
da sordu: Uzaya çıkan ilk insan hangi ülkenin vatandaşı olacak? Bu Sovyet vatandaşı olacak. Bu insanın Sovyet
vatandaşı olması lazım.Başka türlü olamaz. Ben mistik düşünmüyorum. Ama yine de
tarihin mantığına inanıyorum. Bu mantık bana şunu fısıldıyor: Ancak ve ancak
1917 yılında ayağında çizme ve kafasında şapkayla Kış Sarayı’na (1917 Bolşevik
Devrimi) hücum eden Putilov fabrikasının bir işçisinin oğlu uzaya hücum edecek.
Ama bu sefer kozmonot elbisesiyle ve tabii ki tüfeksiz şekilde.” tahmininde
bulundu.
Nazım’a göre, dünyanın sosyal adaleti adına devrim yapan bir işçinin oğluna
uzay yolculuğu gibi bir görev düşecekti.
Sovyet bilim
dergisi, Nazım’ın tahmininde sadece edebiyat şeklinde haklı çıkmadığına dikkat
çekerek, “Putliov fabrikasının işçisinin oğlu uzaya ilk çıkacak sözleriyle
Nazım haklı çıktı. Gagarin’in dedesi Putilov fabrikasında çalışmıştı.” dedi.
Putilov fabrikasının işçileri Rusya’nın 3 devrim olayında önemli rol oynamıştı.
Yararlanılan kaynaklar : http://tarihtenanekdotlar.blogspot.ru/ & Haberrus.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder