Moskova

8 Ekim 2018 Pazartesi
7 Ekim 2018 Pazar
Sovyetler Birliği eğleniyor!
Sovyetler
Birliği gibi bir deneyimde, sıradan insanlar boş zamanlarını nasıl geçiriyordu?
Nasıl eğleniyordu? Cevap, belki biraz da günümüz dünyasında çalışanların
giderek mahrum kaldığı 'boş zaman'da saklı...
Kavel
Alpaslan
Kaynak:
https://www.gazeteduvar.com.tr/
DUVAR –
Sovyetler Birliği, uzun zamandır ‘her şeyin sansürlendiği ve yasaklandığı
karanlık bir distopya’ olarak anlatılıyor. Bunlar o kadar fazla tekrar ediliyor
ki doğru ile yanlış birbirine karışıyor, yanlışa meşru bir kılıf yaratılıyor!
Bu durumda böylesi ‘kasvetli’ bir dünyada nasıl olur da insanların ‘eğlendiği’
düşünülebilir? Sorunun cevabı, belki biraz da günümüz dünyasında çalışanların
gittikçe mahrum kaldığı boş zamanlarda saklı…
Fazla mesailer, yatmayan maaşlar, yoğun çalışma temposu,
angarya işler, depresyon… Tüm bunlara gün geçtikçe kaybedilen sosyal haklar da
eklendi mi, işte karşınızda 21’inci asrın çalışma hayatı! Peki bunca insan bu
kâbusu nasıl göze alabiliyor? Elbette geçim derdi, hayatta kalma çabası, rıza
üretimi diye sayabiliriz. Fakat hepsi bu mu? İmkânlar yaratıldığında hem
kendimizi yenileyip hem de üretebileceğimiz bu boş zamanımızı neden en büyük
zenginliklerimizden biri olarak görmeyelim?
BOŞ
ZAMAN, EĞLENCE VE ÜRETİM
Hiçbir kapitalist örnek yok ki kesin bir şekilde kâr
hırsını dizginleyip, yalnızca emeğin çıkarları gözetsin. Böylece bu gözü
kararan hırs karşısında ‘refah devleti’ modelini diriltmek için yapılan
büyülerin aslında hepsi biraz havada kalıyor. Bir başka açıdan baktığımızda
emeğin sömürülmesi, boş zamanların sömürülmesi anlamına geliyor ki böylece
eğlenceye ne güç, ne maddi imkân ne de zaman kalıyor.
Düşünün, artı değer üretilmeyen bir dünyada, temel
ihtiyaçlar kolektif bir şekilde karşılanabiliyor. Böylesi bir toplumda,
başkasının zenginliğine zenginlik katmak yerine, kendine kalan boş zamanları
ilgilendiği şey her ne ise onunla uğraşmaya ayırmayı kim istemez? Hem böylece
büyük bir kültür sanat birikimi de doğmaz mı? Peki bu mümkün mü?
Sınıflı toplumlardan önce farklı bir gerçeklikte gayet
mümkündü. Aslında işin daha şaşırtıcı tarafı, bunun bugün her zamankinden daha
çok mümkün olması. Robotlaşma, yapay zekâ derken aslında bu boş zamanların uzun
ve verimli kullanıldığı, artı değerin satılmadığı bir dünya modelinin fiziki
koşullarında bir sorun olmadığını söyleyebiliriz. Fakat konumuz bunun mümkün
olup olmaması ya da nasıl olacağı değil.
Kapitalizmin kâr virüsünün sıçramadığı bir yakın tarih
örneği aradığımızda, artısıyla eksisiyle hep başvurduğumuz bir kaynak var:
Sovyetler Birliği! Buradaki işçilerin boş zamanlarını nasıl değerlendirdiğine
değinmek belki daha sağlıklı karşılaştırmalar yapmayı olanaklı kılabilir.
Sovyetler üzerinde yürütülen bitmek tükenmek bilmeyen tartışmalar tufanında
kendimize yol açmak için önce şunu belirtelim: Uzun zamandır komünist
düşüncenin günahı da sevabı da Sovyetler Birliği’nin boynuna yükleniyor. Bu
deneyim, ne komünizmin yegâne ve son temsilcisidir ne de bu düşünceden azade
değerlendirilebilecek, nevi şahsına münhasır bir örnektir.
Şu açık ki Sovyetler’in karşılaştığı korkunç büyüklükteki
savaşlar, kapitalizmi üretimde yarışarak yenme çabası vb. tüm sorunlar bir
yerde bu sosyalizm deneyiminin, ‘çalışma odaklı’ algılanması sonucunu verdi.
Ancak yine de işçilerin bir şekilde yoğun çalışma ile yaratılan bu hayatta
dahi, diğer kapitalist toplumlarla karşılaştırılamayacak kadar değerli haklara
sahip olduğunu da eklemek gerekir. Lafı fazla uzattık, şimdi işin ‘eğlenceli’
kısmına geçelim ve başta sorduğumuz soruyu tekrarlayalım: Sovyetler gibi bir
deneyimde, insanlar boş zamanlarını nasıl geçiriyordu? Nasıl eğleniyordu, neler
yapabiliyordu?
AVANGART
BİR MACERA: İŞÇİ KULÜBÜ
Önce 1925 yılında Paris’te düzenlenen Uluslararası
Dekoratif ve Endüstriyel Sanatlar Fuarı’ndaki Sovyet pavyonuna gidelim.
Zamanında bu fuarın en ilgi çekici bölümü olarak değerlendirilen bu pavyon,
işçilerin film izlediği, kitap okuduğu, satranç oynadığı bir ‘İşçi Kulübü’
olarak tasarlanmıştı.
Pavyonun iç tasarımı ünlü konstrüktivist Sovyet sanatçısı
Aleksandr Rodçenko’ya ait. Sovyet avangardının önemli eserlerinden biri olarak
görülen tasarımı tanıtan katalogda, sanat tarihçisi ve edebiyat eleştirmeni
Petr Kogan şöyle yazıyor:
“Sergimizin lüks mobilyaları veya değerli mefruşatları
yoktur. Grand Palace’daki ziyaretçiler burada kürk ve elmas bulamayacaklar. Ama
yaratıcı sınıfların yükselişini hissedebilenler, işçi kulübü ve kırsal
okuma odasının kasıtlı sadeliğini ve sert tarzını takdir edebilecekler. Biz,
yeni inşaacılarımızın dünyaya söyleyecek çok şeyleri olduğuna inanıyoruz. Ve
insanlığın en büyük coşkunluğuyla dolan her şeyin, mücadelemizin gerçek anlamı
olan sanatımızı bilmemeyi ve onu ele geçirmemeyi erteleyemeyeceği konusunda
ikna olduk.”
İşçi kulübünün ‘avangart’ yanını biraz daha anlamak
istersek, biraz da Rodçenko’ya kulak vermek gerekiyor:
“Sadece işçi sınıfının kurtuluşu değil, ışık da
Doğu’dandır. Işık, Doğu’dandır – erkek, kadın ve nesnelerle yeni bir ilişki
içindedir. Elimizdeki nesneler de eşit olmalı, aynı zamanda yoldaş olmalı,
burada oldukları gibi siyah ve kasvetli köleler değil. Doğu’nun sanatı
kamulaştırılmalı ve rasyonelleştirilmelidir. Nesneler anlaşılacak, insanların
arkadaşı, yoldaşı haline gelecek ve insanlar, şeylerle nasıl gülüp nasıl
iletişim kurulacağını öğrenmeye başlayacak.”
BİR
‘KÜLTÜR OKULU’ OLARAK KULÜP
O halde şu ana kadar aklımıza, bir ‘işçi kulübü’ mekânı ve
bunun oluşumundaki kimi düşünsel arka planları koyduk. Peki bu, sergilere
sıkışmış ‘ütopik’ bir fikrin, bir o kadar ‘ütopik’ olan tasarımı mı?
1920’lerdeki, hatta bir parça da 1930’lardaki Sovyetler’in kültür sanat
açısından en olumlu yanı, pratiğe dökülmedeki heves olsa gerek. Sovyetler’de
ülke genelinde pek çok İşçi Kulübü inşa edilmişti. Bu yapıların mimarisindeki
yenilikçilik bir tarafa işçilere sağladığı imkânlar oldukça dikkat çekici.
Sinema, kulüplerdeki en popüler faaliyetlerdendi. Bunun yanı sıra spor
salonları, kütüphaneler, sanat kursları… Hepsi işten çıkan işçilerin boş
zamanlarını kültürel üretimle değerlendirmesini ve bunu topluca yapmasını
olanaklı kılıyordu.
Bu kulüpler hakkında mimar Anatole Kopp şunları söylüyor:
“Kulüp hakkındaki önemli nokta, üye kitlesinin doğrudan
dahil olma gerekliliğidir. Kulüplere yaklaşırken dışarıdan yalnızca ‘eğlence’
olarak kanalize edilmemelidir. (…) Kulüp, bir nevi ‘kültür okulu’ olarak hizmet
etmektir. Duvarları içinde her yaştan işçinin gün sonunda dinlenme, rahatlama
ve yenilenen enerjiyi bulması gerekir. Orada, ailenin dışında, çocuklar,
ergenler, yetişkinler ve yaşlılar kendilerini bir kolektifin üyeleri gibi
hissetmeliler. İlgi alanları genişletilmeli. Kulübün rolü, insanları kilisenin
ve devletin eski baskısından kurtarmaktır.”
Tüm bu ihtiyaçları karşılamak için Soyvetlerin kuruluşundan
sonra, sayısız kulüp oluşturuldu. 1939 yılında, 65 bini kırsalda olmak üzere
ülke genelinde 96 bin kulüp bulunuyordu. Başlangıçta kullanılan yapıların, eski
ve büyük özel mülkler olduğunu görüyoruz. Kulüpleri sendikalar ve diğer kimi
siyasi örgütlenmeler yönetiyordu. Daha sonraki yıllarda inşa edilen yapıların,
daha kapsamlı bir kültürel faaliyet alanı sağladığını söyleyebiliriz. Bu
binaların mimarisiyse görülmeye değer…
EĞLENCELERİN EN GÖZDESİ: DANS
Şimdi biraz da günlük hayatta tercih edilen diğer
alternatiflerden bahsedelim. Elbette işçi kulüpleri de bu günlük hayatın bir
parçasıydı fakat boş zamanları değerlendirmek için tek alternatif
değildi. Yaş grupları üzerinden gidecek olursak gençlerin eğlence anlayışından
başlamak, şüphesiz en renkli tercih olacaktır.
Dans etmek, çok eskiden beri insanların en büyük
eğlencelerinden. Gençlik ve eğlence dendiğinde de ister istemez gözümüzde bir
disko -ya da daha 21. yüzyıllı bir deyişle ‘club’- canlanıyor. Bu anlamda disko
kültürü Sovyetler’de özellikle 1980’lerde hâkim oldu. Hatta bir söylentiye göre
ilk disko Letonya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde kuruldu. Baltık
cumhuriyetlerinin Batı Avrupa’ya coğrafi ve kültürel yakınlığı da
düşünüldüğünde, bunun Batılı anlamına yakın bir ‘dans kültürü’ olduğu daha
kolay anlaşılabilir.
Oysa disko yerine ‘dans edilen açık ya da kapalı mekân’
adlandırmasını yapacak olursak, bu kültür Sovyetler’in kuruluşundan yıkılışına
kadar pratikte mevcuttu. Öyle ki, sadece şehirli bir aktivite de değildi, kimi
zaman mekâna dahi ihtiyaç duyulmuyordu. Kolektif çiftliklerin birinde, çekilmiş
aşağıdaki fotoğraf, 1920 ya da 1930’lara ait…
Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin gençlik örgütlenmesi
olan Komsomol da özellikle kimi siyasi toplantıların ardından dans partileri
düzenliyordu. Bunun dışında da Komsomol’un sorumlu olduğu ‘diskolar’ vardı.
Elbette burada hâkim olan havanın 1980 sonlarındaki ‘diskolarla’ aynı olmadığını
tahmin edebiliriz. “Yahu partinin düzenlediği dans etkinliğinde eğlence mi
olur” diyecek olursanız, aslında bu, biraz da geçmişe hangi yıldan ve hangi
konjonktürden baktığınızla ilgili… Burada bilinen anlamda bir ‘disko’ ortamı
yaratılmasa da üyelerin sevdiği, bildiği, dans edebildiği şarkılar çaldığı için
onlar için o kadar da ‘sıkıcı’ algılanmıyor olmasa gerek.
Sovyet gençliği dediysek yalnızca 1980’lerdeki gençleri
düşünmemek lazım. Ne de olsa her neslin kendi gençlik kültürü var. Sovyetler’de
özellikle akordeon, eğlencelerin olmazsa olmazıydı. Bu enstrüman girdiği
herhangi bir ortamı dans pistine çevirebiliyordu.
Fakat özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren
parklarda dans pistlerine daha sık rastlanmaya başlanır. 1970 yılında çekilmiş
‘Başlangıç’ (The Beginning/Naçalo) isimli filme ait aşağıdaki sahne böylesi bir
pistte geçiyor olsa gerek.
Günümüzde bu dans pistlerinin aynı derecede kullanıldığını
söylemek oldukça güç. Elbette değişen kültürün bunda etkisi çok büyük ancak
kimileri tasarım harikası olan bu dans pistlerin bugün kaderlerine terk edilmiş
durumda…
AİLELERDEN
NE HABER?
Dans konusuna fazlaca yer verdiğimize göre son olarak biraz
da ailelerin ‘eğlence’ hayatından bahsedelim. Biletlerin sendikalarca
dağıtıldığı ve hem ücret hem zaman olarak çoğunluğun katılması mümkün olan
kültürel faaliyetler ya da dans pistleri gençler gibi ailelerin de tercih
ettiği etkinliklerdi. Fakat ailelerin en gözde eğlence anlayışlarından birisi,
meşhur daçalarda vakit geçirmekti.
Şehirlerin biraz uzağındaki yeşil alanlara inşa edilen ve
bir nevi ‘yazlık’ olan bu binalar, aslında Sovyetler’den önce de mevcuttu.
Fakat nüfusun ayrıcalıklı küçük bir kısmı dışında, işçilerin böylesi evlere
sahip olması oldukça güçtü. Ekim Devrimi’yle birlikte hali hazırdaki daçalar
kamulaştırıldı, takip eden yıllarda da daha fazla kişinin erişebilmesi için
sayıları artırıldı. Ailelerin boş zamanlarda kullandığı bu konutların geniş
bahçeleri, burada küçük çaplı tarımsal üretimi de mümkün kıldı. Böylece Sovyet
aileleri için tatilleri ve boş zamanları burada geçirmek, yaygın bir eğlence
anlayışına dönüştü.
Verimli bir üretimin sağlanması için en büyük temel
ihtiyaçların biri de üreticilerin kendini yenilemeye, yani dinlenmeye,
eğlenmeye yeterli vakit ayırabilmesidir. Böyle bir olanak sağlandığı takdirde,
bu sürenin toplum için de verimli değerlendirilmesinin önünde hiçbir engel
yoktur.
Sovyetler günümüzün ya da dünün kapitalist toplumlarından
daha mı fazla eğleniyordu? Eğer azınlıktaki bir varlıklı sınıfın eğlencesinden
bahsedeceksek elbette hayır, yanına bile yaklaşamazdı! Ancak asıl mesele
eğlencenin büyüklüğü ya da çeşitliliği mi; yoksa bu ayrıcalığı elde edebilen
kitlenin genişliği mi?
Zorlukların yıkıcı yönünü unutmadan ancak eksiklikleri de
görmezden gelmeden baktığımız zaman, gerçek Sovyet deneyimini anlayabiliriz. Bu
nedenle belki Sovyetler’de bulabileceğimiz en değerli öz, kusursuz bir ‘resmin’
kısıtlı imkânlarla çizilen eskizidir. Ama bu eskizin daha güzel günlere gebe
oluşu, onu pek çok tamamlanmış ‘resim’den daha değerli kılıyor.
Kaynaklar
ve daha detaylı bilgilerin yer aldığı linkler:
1- Sanatın İktidarı 1917 Devrimi: Avangard Sanat ve
Müzecilik – Ali Artun (İletişim Yayınları)
2- How Soviet Workers Spend Their Leisure – I. Korobov (Foreign Languages Publishing House Moscow – 1939)
3- https://www.rbth.com/arts/2013/09/13/1980s_the_golden_age_of_soviet_discotheques_29821.html
4- https://www.wikizero.pro/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvRGFjaGE
5- https://wsimag.com/architecture-and-design/35768-alexander-rodchenkos-workers-club
6- https://thecharnelhouse.org/2014/06/01/soviets-workers-clubs-in-the-1920s/#jp-carousel-19938
7- http://tehne.com/event/arhivsyachina/10-rabochih-klubov-moskvy-1932
8- https://maxim-nm.livejournal.com/328173.html
9- https://thecharnelhouse.org/2014/05/29/aleksandr-rodchenko-lenin-workers-club-in-paris-1925/
2- How Soviet Workers Spend Their Leisure – I. Korobov (Foreign Languages Publishing House Moscow – 1939)
3- https://www.rbth.com/arts/2013/09/13/1980s_the_golden_age_of_soviet_discotheques_29821.html
4- https://www.wikizero.pro/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvRGFjaGE
5- https://wsimag.com/architecture-and-design/35768-alexander-rodchenkos-workers-club
6- https://thecharnelhouse.org/2014/06/01/soviets-workers-clubs-in-the-1920s/#jp-carousel-19938
7- http://tehne.com/event/arhivsyachina/10-rabochih-klubov-moskvy-1932
8- https://maxim-nm.livejournal.com/328173.html
9- https://thecharnelhouse.org/2014/05/29/aleksandr-rodchenko-lenin-workers-club-in-paris-1925/
6 Ekim 2018 Cumartesi
Rusya'da en çok okunan kitaplar
Kaynak:
http://haberrus.com/
Rusya Kamuoyu Araştırma Merkezi (VTSIOM) tarafından
gerçekleştirilen ankete göre Rusya vatandaşlarının yüzde 90'ını sürekli kitap
okuyor.
Hiç kitap okumayanların oranı ise yüzde 4.
Öte yandan yaklaşık her beş kişiden biri (yüzde 22),
edebiyat eserlerini okumadığını söyledi.
Okunan en popüler kitaplar arasında ise ilk sırada çocuk
kitapları (yüzde 31) geliyor.
İkinci sırada yüzde 30 ile tarih ve tarihi roman konulu
kitaplar yer alıyor.
Fantastik kurgu konulu kitap okuyanların oranı yüzde 22,
bilimsel yüzde 21, ders kitapları ise yüzde 20 oranında okunuyor.
Güzellik, sağlık ve psikoloji konulu eserler okuyanların
oranı ise yüzde 11 olarak açıklandı.
Evinde küçük veya büyük bir kütüphaneye sahip olanların
oranı yüzde 87. Bu grup içindeki insanların yüzde 44'ü kitaplıkta 100' e kadar
kitap olduğunu, yüzde 23'ü 100-300 arası ve yüzde 10'u ise 300-500 arası kitap
bulunduğunu söyledi.
Kitaplığında 500 ve üzeri kitap bulunan Rus vatandaşlarının
oranı ise yüzde 5.
Rusya'nın ünlü 'Türkleri'
Fuad
Seferov
Kaynak:
http://www.medyagunlugu.com/
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bu yana geçen yaklaşık
30 yılda Türklerle Ruslar arasında on binlerce evlilik yapıldı. Sovyet
döneminde, istisnalar dışında Türklerle Rusları aynı çatı altında buluşturan
karma evliliklere rastlamıyoruz ama onun öncesinde, yani çarlık zamanında bu
tür evlilikler fazla olmasa da vardı. Daha önceleri derken genelde Çarlık
dönemini kastediyoruz. Türk- Rus evliliklerinden doğan bazı kişiler ünlü oldu
ve Rusya tarihine geçti. İşte o isimlerden bazıları:
Şair
Vasili Jukovski (1783-1852)
Rus şiir dünyasında romantizmin kurucusu Vasili Jukovski,
toprak ağası Afanasi Bunin'in, Türk esiri Saliha'dan olan çocuğu idi. Saliha
1770 yılında Rus-Türk savaşı sırasında Benderı kalesinde (Moldova) esir
düşmüştü. Şair, dönemin çarı 2. Aleksandr'a öğretmenlik yapmıştı. 19. yüzyılda
Jukovski'nin sayesinde kendi öğrencisi ve geleceğin Çarı 2. Aleksandr, önemli
reformlar yaparak Rusya'da köklü değişikliklerin yapılmasına neden oldu.
Bunların arasında çarın 1861 yılında kölelik sisteminin kaldırılmasıyla ilgili
önemli kararı da vardı.
Moskova
Belediye Başkanı Nikolay Alekseyev (1852-1893)
Moskova'nın Çarlık döneminde belediye başkanlığı yapmış
ünlü siyasetçi Nikolay Alekseyev'in büyükannesinin Türk olduğu biliniyor.
Moskova'nın önemli altyapı ve sosyal-kültürel projelerine imza atan dönemin
Belediye Başkanı Alekseyev 18.yüzyılda Osmanlı'dan Rusya'ya göç eden Rum asıllı
Mihail Bostancıoğlu'nun torunu. 30 yaşındaylen, 1885 yılında Moskova Belediye
Başkanı oldu. Dönemin tarihçileri, genç belediye başkanından 'dinamik,
çalışkan, reformcu, yetenekli ve kararlı' biri olarak bahsediyordu. Rus
gazeteci yazar Oleg Foçkin, Alekseyev'in yetenekli karakterini anlatırken,
"O, Türk ninesinin kanını da taşıyordu" değerlendirmesinde bulundu.
Amiral
Aleksandr Kolçak (1874-1920)
Amiral Kolçak (fotoğrafta), Birinci Dünya Savaşı'nda
başarılı bir deniz komutanı idi. Rusya'da devrimin ardından Bolşeviklere
karşı savaşmaya karar verdi. Rusya'nın Sibirya ve Ural bölgesinde Beyaz Rus
Hükümeti'ni kuran Kolçak, 2 yıl sonra Bolşevik yönetimi tarafından tutuklanarak
kurşuna dizildi.
Rus tarihçileri Kolçak'ın Türk İlyas Kolçak Paşa'nın
soyundan geldiğini iddia ediyor. Rus tarihçiler, Ukrayna'nın Hotin kalesi
komutanı İlyas Kolçak Paşa'nın Rus Mareşali Hristofar Minih tarafından esir
alındığını, daha sonra ise Kolçak Paşa'nın Polonya'ya yerleştiğini ve 1794
yılında ise paşanın torunlarının Rusya'ya göçtüğünü belirtiyor.
Anna
Timiryayeva (1893-1975)
Rus ressam ve şair Timiryayeva (fotoğrafta), Amiral
Kolçak'ın sevgilisi olarak tanınıyor. Sovyet döneminde hayatının bir bölümünü
sürgünlerde geçiren Timiryayeva'nin ninesinin Türk olduğu biliniyor. Ünlü
Sovyet Savaş ve Barış filmi çekimlerinde soylu sınıfının dans sahnelerinde
danışmanlık da yapmıştı.
Vadim
Kojevnikov (1909-1984)
Sovyet yazarı ve gazeteci, Sosyalist Emek nişanı sahibi
Kojevnikov'un ninesi Türk idi. Kızı Nadejda Kojevnikova'nın anlattığına göre,
büyük dedesi Türk-Rus savaşı sırasında bir Türk kızla tanışmış ve evlenerek
Rusya'ya getirmişti. Yazar Kojevnikov, Moskova'daki Peredelkino yazarlar
köyünde ünlü Türk şairi Nazım Hikmet'in komşusuydu. Nazım ona "Türk
kardeşim" diye hitap ederdi.
Konstantin
Paustovski (1892-1968)
Ünlü Sovyet yazarı Paustovski'nin de ninesi Türk idi. Nazım
Hikmet'e yazdığı mektubunda Paustovski duygularını şöyle paylaşmıştı:
"Belki de karşılıklı sempatimizin nedeni benim yarı yarıya Türk olmam.
Ninem Trakya'nın Kazanlık bölgesinde doğmuş. Ben de Türk kanı taşıdığım için
onur duyuyorum. Türk işçi ve köylüleri çok seviyorum."
Salih
Lütfiyeviç (1946)
Sovyet ve Rus spor camiasının ünlü isimlerinden Salih
Lütfiyeviç, Türkiye Komünist Partisi kurucularından Salih Hacıoğlu'nun torunu.
Aleksandr Hacı adıyla da bilinen Salih Lütfiyeviç 1960'lı yıllarda Dinamo
Moskova başta ünlü Rus kulüplerinde oynamış, daha sonra Spartak Moskova ve Rus
Milli Takımı'nda görev yapmış saygın bir futbol adamı.
Rusya'nın önde gelen sinema ve tiyatro sanatçısı Mihail
Derjavin, Çarlık dönemindeki Türk-Rus evliliklerine değinirken, Sovyet Mareşali
Semyon Budyonnıy ile yaşadığı anıları paylaşarak, "Genelde Don
Kazaklarının burnu kemerli olur. Budyonnıy'ın da burnu öyleydi. O ise bunun
nedenini bana "Bizim dedelerimiz Türkiye'den kız kaçırıyordu. Türk kızları
mükemmel yemek yapıyordu, zarif ve güzeldiler, fakat iyi derecede Rusça
konuşamıyordu. Genelde suskundular" diye açıklıyordu.
Bu
isimlere ek olarak Türk kökenli Rus soyadları da var:
Örneğin, Karaganov... Rusya Dış ve Savunma Politikası
Konseyinin onursal Başkanı Sergey Karaganov, Türk soyadının taşıdığını bizzat
kendisi açıkladı. Karaganov, "Öncelikle şunu ifade edeyim: Benim soyadım
Türk soyadı. Karagan sözünün kökü Karahan, yani Kara Han sözünden geliyor.
Büyük Han" dedi.
Bir de Turçak soyadı var. Rus tarihi kaynaklara göre, Türk
savaş esirlerinin torunlarına bu soyadı verilmeye başlandı. Bu soyadı
taşıyanlardan biri de iktidardaki Birleşik Rusya Partisi Genel Konseyi
Sekreteri, eski Pskov Bölge Valisi Andrey Turçak (1975 doğumlu).
Ostankino Kulesi: ‘Sana bir tepeden baktım aziz Moskova’ diyebilmek için…
Kaynak:
http://www.turkrus.com/
Moskova’nın en turistik yerlerinden biridir Ostankino
Kulesi. Televizyon Kulesi diye de bilinir. Şansınız varsa ve iyi havaya denk
gelirseniz 70 km kadar ötesini neredeyse bulutların arasından görebilirsiniz.
Kremlin’den “7 kız kardeş” Stalin gökdelenlerine, Kurtarıcı İsa Tapınağı’ndan
Botanik Bahçe’ye kadar…
Ostankino, 1967’de yapılan 540 metrelik bir kule. Dünyanın
en yüksek dördüncü kulesi. En tepeye değilse bile 337 metreye çıkarak
(korkmayın merdivenle değil, saniyede 7 metre ilerleyen asansörle) cam zemin
üzerinde keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz. En önemlisi Rusya başkentini
ayaklarınızın altında hissedebilirsiniz.
Kule’de ister sadece kenti izler, ister aynı anda kahve
içer veya yemek yersiniz. Dilerseniz “sesli rehber” hizmetinden yararlanabilirsiniz.
Rus Kültüründe Matryoşka
Nükhet
ELTUT KALENDER
Her
toplumun yaşam biçimini yansıtan farklı maddi kültür değerleri vardır. Slav
toplumlarında özellikle de Doğu Slav grubunda yer alan Rus halkının yaşamında semaver,
akağaç, sarafan, vodka, kefir ve uşanka önemli maddi kültür unsurlarındandır.
Bir
asrı aşkın süredir matryoşkalar da Rus toplumunun maddi kültür değerleri
arasında yer almaktadır.
MATRYOŞKA
NEDİR?
XIX. yüzyılın sonunda ortaya çıktığı bilinen el yapımı
ahşap kuklalar Rusçada “matryoşka” olarak adlandırılmaktadır. Bu ahşap kuklalar
belirgin el ve ayak detaylarına yer verilmeyen oval görünümlü insan figürü
şeklinde yapılmaktadır. Gövdesinin tam orta yerinden iki parçaya ayrılan ve
içinden kendisinin gittikçe küçülen boyutlarının çıktığı görülen matryoşka
bebekleri guaj boya ile Rus toplumuna özgü motiflerle süslenmektedir. Günümüzde
hediyelik eşya stantlarında çokça karşımıza çıkan matryoşkaların tarihçesinin
yakın geçmişe dayanması nedeniyle matryoşka sözcüğü etimoloji sözlüklerinde yer
almamaktadır.
Ancak Rusça açıklamalı sözlüklerde “matryoşka” sözcüğünün
karşılığı;
(Bu sözcük Türk Dil Kurumu’na ait sözlüklerde matruşka
olarak karşımıza çıkmaktadır, ancak Rus. матрёшка sözcüğünün orijinal
transkripsiyonu matryoşka şeklinde olmalıdır.)
Matryoşka. Öz Rusça. Özel isim statüsündeki Matryona kadın
ismine küçültme-şefkat yapısı ekinin eklenmesinden (Matryoşa evresi
aracılığıyla) daha sonra cins isme dönüşmesiyle oluşmuştur. Diğer kukla cins
isimlerinin oluşumunda da benzer özellik görülmektedir, örn. Rus. petruşka
(bkz.), van’kavstan’ka, Frans. marionetka (bkz.) (Şanskiy, İvanov &
Şanskaya, 1971, s. 258). “Yarı oval ortasından ayrılan içerisine küçük
boyutlarda benzer bebeklerin yerleştirildiği boyalı ahşap bebek” (Ojegov &
Şvedova, 2000, s. 346). “İçine küçük boyutlarda benzer bebeklerin
yerleştirildiği ortası oyuk ahşap kukla” (Lopatin & Lopatina, 2001, s.
285). “Boyanmış ahşap türünde içinde küçük boyutlarda benzer kuklaların
bulunduğu Rus oyuncağı” (www.efremova.info/word/matreshka.html) şeklinde
verilmektedir.
Matryoşka sözcüğünün XIX. yüzyılda Rus toplumunda çok
yaygın bir kadın ismi olan Matryona’dan geldiğinden, Matryona isminin ise
Latincede “anne” anlamına gelen “mater” sözcüğünden türetildiği yönünde halk
etimolojisinin varlığından söz edilmektedir ki Rus dilinde “мать” (mat’)
sözcüğünün “anne” anlamına gelmesi bu halk etimolojisinin doğruluğunu güçlü
kılmaktadır. Rusçada şahıslara verilen isimler hitap dilinde – diğer dillerde
olduğu gibi – daha sevecen, daha candan, daha şefkatli söylem bakımından bazı
suffiksler almakta ya da kısaltmalar yapılmaktadır. Örneğin; Sergey-Seryoja,
İvan-Vanya, Anna-Anya / Annuşka, Natalya-Nataşa vs. Matryona isminin halk
arasındaki hitap biçiminde sözcük sonundaki - a harfinin önünde yer alan - n-
sessiz harfi yerine -ş- ve -k- suffikslerinin eklenmesi yoluyla matryoşka
sözcüğü elde edilmiştir.
Matryoşkalar hakkındaki bir diğer bilgi ise Japon
mitolojisinde yer alan yedi şans tanrısından biri olan bilge mutluluk tanrısı
Fukurumu’ya dayandırılması yönündedir. Buna göre, Tanrı Fukurumu’nun bütün
ailesini bir araya topladığı düşüncesiyle ahşaptan yapılmış çekik gözlü, bıyıklı,
göbekli, sakallı ve kel olarak betimlenen el yapımı ahşap bebeklerden Savva
Mamontov’a Honsū Adası’ndan hediye getirilir. Mamontov, bu figürleri Rus
kültürüne uyarlama kararı alarak “Çocuk Eğitimi” atelyesinde tornacı Vasiliy
Zvyozdoçkin’e bu figürleri yaptırır, Rus ressam Sergey Vasilyeviç Malyutin de
üzerinin boyamasını gerçekleştirir. Bilinen ilk matryoşka elinde siyah horoz
tutan bir kadın görünümünde sekiz figürden oluşmaktadır. Bu durumda
matryoşkalara da aileyi bir araya toplayan anne kimliği yüklendiği
anlaşılmaktadır. 1900 yılında Paris’te dünya çapında düzenlenen bir fuarda
“milli sanat” örneği olarak Rus matryoşkası altın madalya kazanmıştır
(Matryoşka-duşa Rossii). Talaşkino’nun başsanatçısı Sergey Malyutin’in folk
benzeri eserleri kesinlikle orijinaldi. Malyutin, ilk Matruşka’yı, yani iç içe
giren Rus bebeklerini 1891’de yaratan kişiydi. O dönemde Moskova zemstvosunun Rus
oyuncakları konusunda uzmanlaşmış Sergiyev Posad’daki el sanatları atelyesinde
çalışıyordu. Günümüzün popüler inancının tersine matruşkanın Rus halk
kültüründe temeli yoktur. Mamontovlar Japonların iç içe geçen bebeklerinin Rus
versiyonunun yapılması için sipariş verdikten sonra hayal edilmişti. Malyutin
fıçı şeklinde, kolunun altında bir tavuk taşıyan kırmızı yanaklı bir köylü kızı
yarattı. Küçülen bebeklerin her biri köylü hayatının farklı bir yönünü
resmediyordu ve çekirdekte Rus tarzında sıkıca kundaklanmış bir bebek vardı.
Tasarı son derece popüler olmuş ve 1890’ların sonlarına gelindiğinde her yıl
birkaç milyon bebek üretilmeye başlanmıştı. Matruşkanın antik Rus oyuncağı
olduğu miti o zaman yerleşti (Figes, 2002, s. 324, 325).
MATRYOŞKALARIN
GENEL ÖZELLİKLERİ
1890’lı yıllarda Mamontov tarafından ilki yaptırılan
matryoşka - her ne kadar o zaman için öyle düşünülmemiş olsa da - bugün
Rusya’yı temsil eden milli bir sembol niteliğindedir. Kolay şekillendirilebilir
yumuşaklıkta olması nedeniyle ıhlamur ağacı, kızılağaç ya da akağaçtan
üretilmektedir. İç içe en az üç figürden oluşmakla birlikte, kolay taşınabilir
olması, alan bakımından çok fazla yer kaplamaması ve tercih edilebilir fiyatta
olması göz önünde bulundurulursa çoğunlukla beş–yedi figürden oluşan
matryoşkalar en alışılagelmiş olanlarıdır. Ancak özel istek üzerine ellialtmış
ya da daha fazla figürden oluşan devasa boyutlarda matryoşkalar da
üretilebilmektedir.
1913 yılında tornacı N. Bulıçyov özellikle Petersburg’da
düzenlenen oyuncak fuarı için kırk sekiz figürden oluşan matryoşka yapmıştır
(Matryoşka - odno iz yarkih proyavleniy kul’turnıh traditsiy russkogo naroda,
s.13). Her bir figür kendinden önceki figürden ve kendisinin içinden çıkan bir
sonraki figürden desen, renk gibi küçük detaylarla farklılık göstermektedir.
Farklı boyun ve baş yönleri ile mutlu, çekingen, hüzünlü
yüz ifadeleri yüklenen matryoşkalar ise farklı duyguları yansıtmaktadır.
Evde matryoşka bulunmasının o ev halkına mutluluk, iyilik,
huzur ve refah getireceği inancı vardır (Naşa matryoşka, ot traditsii - k
innovatsii). Bu nedenle matryoşkalar hediye eden kişinin hediye ettiği kişiye
dostluk, sevgi ve mutluluk mesajlarını taşıyan hatıra niteliğindedir. Uzun
zamandır Rus matryoşkaları en çok tercih edilen hediyelikler arasında yer
almaktadır. Özenle boyanmış ve pahalı matryoşkalar Rusya’nın kendine özgü bir
sembolü, tipik bir Rus hediyeliği olarak yabancılara satılmaktadır. Ancak
matryoşkalar sadece dekoratif ya da hediyelik ürün değil, her şeyden önce
çocuklar için bir oyuncaktır (Smirnova, 1997, s. 80). Matryoşkalar çocukların
motor gelişimi sürecinde kavrama, sayı, renk ve eşleştirme becerilerini
geliştirmede etkin katkı sağlamaktadır.
MATRYOŞKALARIN
TÜRLERİ
Matryoşka türlerini daha iyi anlayabilmek için ilk Rus
matryoşkası hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse, yuvarlak yüzlü, pembe
yanaklı, açık tenli, çiçek desenleri olan şalı ile çiçekli sarafanı ve beyaz
önlüğüyle elinde siyah bir horoz tutan Rus kadını figürü betimlemesinden söz
edebiliriz. Bilinen ilk matryoşka günümüzde Sergiyev Posad Oyuncak Müzesi’nde
sergilenmektedir. 2001 yılında ise Moskova’da ilk Matryoşka Müzesi açılmıştır.
Matryoşkalar geleneksel ve çağdaş matryoşkalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
A.Geleneksel
Matryoşkalar
Geleneksel matryoşkalar yapıldıkları yerlerin isimleri ile
anılmakta olup Sergiyev-Posad (Zagorsk) matryoşkaları, Polhov-Maydan
matryoşkaları ve Semyonov matryoşkaları olmak üzere üç geleneksel matryoşka
türü bulunmaktadır.
1.Sergiyev-Posad
(Zagorsk) matryoşkaları
Bu matryoşka türü ismini Moskova yakınlarında bulunan eski
adı Zagorsk olan Sergiyev-Posad şehrinden almaktadır. Üzerinde gömlek ve
çiçekli sarafanı ile tasvir edilen ve çene altından düğümlenmiş çiçekli şal
motifi ile bezenmiş, önünde çiçekli önlük, elinde sepet, horoz ya da bohça
tutan, küçük dudaklı, yuvarlak yüzlü pembe yanaklı Rus kadını figürünün
işlendiği bu matryoşka türü Sergiyev-Posad (Zagorsk) matryoşkası olarak
anılmaktadır. Bu matryoşka türünde giysilerin ve vücut hatlarının siyah
konturlarla belirlendiği görülmektedir. Temel olarak ressamlar şal, sarafan ve
önlükteki renk kombinasyonunu değiştirerek kırmızı, lacivert ve sarı renkleri
kullanmaktadırlar (Malıgina & Val’keviç, 2016, s. 635). Sergiyev-Posad
matryoşka boyama merkezi olmuştur. Bu şehirde eli fırça tutabilen herkes
matryoşka boyardı (Matryoşka - odno iz yarkih proyavleniy kul’turnıh traditsiy
russkogo naroda, s.4). 1900 yılında Rus matryoşkası Paris’de madalya aldığı ve
dünyaca ün kazandığı Dünya Fuarı’nda sergilenmiştir. Bu fuarda sergilenmesi Rus
matryoşkasının dünya çapında tanınıp ün kazanmasına neden olmuş ve sonucunda
uluslararası siparişler gelmiştir
2.
Polhov-Maydan matryoşkaları
Polhov-Maydan Köyü’nde yapılması nedeniyle bu ismi taşıyan
matryoşkalar genellikle pembe ya da kırmızı zemin bütününde giysisinin ön kısmı
büyük çiçek motifleriyle süslenmiş, çene altından bağlanmış şal ile
detaylandırılmış, yuvarlak yüzlü, pembe yanaklı, açık tenli, uzun kirpikli,
genellikle mavi gözlü, küçük kırmızı dudaklı ve açık renk saçlarla tasvir
edilen Rus kadını figürüdür. Bu türü Sergiyev-Posad (Zagorsk) matryoşkalarından
farklı kılan özelliği sarafan, bluz, önlük ve el kol detaylarına yer
verilmemesidir.
Boyamalarının ana motifi – çok yapraklı dikenli yaban
çiçeği (gül)dir. Bu çiçek eskiden beri dişiliğin başlangıcının, aşkın ve
anneliğin sembolü sayılmaktadır. Polhov-Maydan ustalarının yaptığı her boyamada
mutlaka gül tasviri vardır (Matryoşka - odno iz yarkih proyavleniy kul’turnıh
traditsiy russkogo naroda, s.15). Bu köy büyük bir köydür ve neredeyse her evde
“tararuşka” dedikleri kendi el emeği matryoşkalarını yapar ve boyarlar.
Matryoşkaların üzerindeki desenlerin büyük gül demetleri, çan, elma, üzüm vs.
gibi isimleri vardır ve gözleri hafif kısık kurnaz bakışlıdır
3.
Semyonov matryoşkaları
Bu grupta yer alan matryoşkalar Nijegorod Bölgesi’nde
bulunan Semyonov şehrinde üretildiği için Semyonov matryoşkaları olarak
anılmaktadır. Semyonov matryoşkalarının en belirgin özelliği giysisinin ön
kısmında yer alan beyaz zemin üzerinde yeşil yapraklı kırmızı tonlarındaki
büyük çiçek demetleriyle, çene altından bağlanan kenar kısımları çiçekli şalla
betimlenmesidir. Bu figürün şalı sarı ise giysisi kırmızı, şalı kırmızı ise
giysisi sarıdır. Bu motifte Rus kadını yuvarlak yüzlü, al yanaklı, açık tenli,
küçük kırmızı dudaklı, mavi gözlü, uzun kirpikli figürle tasvir edilmekte olup
Polhov-Maydan matryoşkalarında olduğu gibi Sergiyev-Posad (Zagorsk)
matryoşkalarından farklı olarak el ve kol detaylarına yer verilmemektedir.
Çiçek boyama stilinde Hohloma geleneksel altın boyama stilinin etkisi olduğu
düşünülmektedir, çünkü Hohloma boyama merkezi ve oyuncak fabrikası aynı şehirde
yani Nijegorod bölgesinde Semyonov şehrinde bulunmaktadır.
B)
Çağdaş Matryoşkalar
Matryoşka üretiminde her şehrin kendine özgü boyama stili
vardır. Özellikle geleneksel olmayan özgün çalışmalar değerlidir (Matryoşka-
odno iz yarkih proyavleniy kul’turnıh traditsiy russkogo naroda, s. 4).
Geleneksel matryoşka türlerinden farklı olarak üretici ve tüketicilerin kişisel
zevklerine hitap edecek şekilde tasarlanan matryoşkalar çağdaş matryoşkalar
grubunda değerlendirilmektedir. Bu türü de kendi içerisinde Gjel matryoşkaları,
Hohloma matryoşkaları ve sanatsal matryoşkalar olarak adlandırmak mümkündür.
1.Gjel
Matryoşkaları
Seramikleriyle tanınan Gjel’de yapılan matryoşkalar bu
yerleşim yerinin adını almıştır. Bu tür Rus seramik ve porselenlerinde hâkim
olan koyu mavi zemin üzerinde maviden beyaza giden tonlar kullanılarak yapılan
süslemelerle kendisini göstermektedir. Giysisinin ön kısmı çiçek demetleriyle
süslenmiş, yuvarlak yüzlü, açık tenli, açık renk saçlı, mavi gözlü, uzun
kirpikli, al yanaklı, küçük kırmızı dudaklı Rus kadını tasviriyle Gjel
matryoşkalarının boncuk ya da dantel ile süslenmiş şal detayı bulunmaktadır.
Ancak el kol ya da diğer vücut hatlarına ilişkin detaylara yer verilmemektedir.
2.
Hohloma Matryoşkaları
Ağaç oyma sanatıyla tanınan Hohloma’da yapıldığı için bu
tür matryoşkalar Hohloma matryoşkaları olarak adlandırılmaktadır. Bu nedenle
Rus kültüründe Hohloma matryoşkalarının da ayrı bir yeri vardır. Hohloma
türünde üretilen matryoşkalar yuvarlak yüzlü, açık tenli, mavi gözlü, açık renk
saçlı, pembe yanaklı geleneksel matryoşkalardan farklı olarak şalı gerdanını,
hatta göğsünü kapatacak şekilde çene altından bağlanmış, giysisinin ön kısmında
kırmızı çiçek ya da orman meyvelerinin yer aldığı, çoğunlukla kırmızı ve sarının
hâkim olduğu, kısmen de yeşil ve siyah detayların yer aldığı Rus kadını
figürüdür.
3.
Sanatsal Matryoşkalar
XX. yüzyılın 80’li yıllarının sonu, 90’lı yılların başından
itibaren matryoşka sanatının gelişiminde özgün matryoşka dönemi olarak
adlandırılan yeni bir dönem başlamıştır. Gorbaçov dönemi “perestroyka”sı gibi
meşhur siyasi ve ekonomik değişimler dünya çapında Rus kültürüne, Rus kimliğine
ve toplumun varoluşuna ilişkin büyük bir ilgi uyandırmıştır. Ekonomik
değişimler özel atölyelerin açılmasına imkân tanımıştır (Matryoşka - odno iz
yarkih proyavleniy kul’turnıh traditsiy russkogo naroda, s. 16).
Genellikle hediyelik eşya stantlarında kişisel zevk,
hayranlık duygusu ya da esprili hediye anlayışına hitap edecek şekilde,
çoğunlukla politikacıların - ya da daha nadiren ünlü kişilerin - gerçek
görüntüleriyle ya da karikatürize edilmiş tasvirleriyle kendilerine yer bulan
matryoşkalar bu gruba dâhil edilmektedir. Ayrıca masal kahramanları, animasyon
film kahramanları ve çizgi film karakterleri de sanatsal matryoşkaların
çeşitliliğine renk katmaktadır.
Önceleri matryoşka güzel Rus kadını suretinde resmedilip
boyanırdı, ancak daha sonraları liderlerin, çarların, imparatorların yüzlerinin
resmedildiği tarihsel matryoşkalar, Kuroçka-Ryaba, Teremok, Kolobok gibi Rus
halk masallarındaki motiflerin resmedildiği matryoşkalar ile kültürel ve mimari
eserlerin tasvir edildiği sarafanlı matryoşkalar gibi yeni figürler ortaya
çıkmıştır (Matryoşka - odno iz yarkih proyavleniy kul’turnıh traditsiy russkogo
naroda, s. 4, 5).
SONUÇ
Matryoşkanın yapısına bakarak, insan dâhil her şeyin sonsuz
bölünebilen ve bütünlüğünü geri kazanan yumurtadan başladığı, dünyanın eski ve
sonsuz ilk şekli tahmin edilmektedir. Matryoşka herkes için kendi özünden doğan
anneliğin kıymetli bir simgesidir ve doğurganlık konusunda olduğu kadar
üretkenlik hakkında da bir fikir verir (Kobıçeva, razdel I, narodnaya igruşka,
Tsennost’ narodnoy igruşki, s. 6)
Bitehtin matryoşka yapımında Moskova yakınlarındaki Zagorsk
ve Volga kıyısındaki Semyonov şehirlerinin Hohloma boyaması gibi ün yapmış iki
önemli merkez olduğunu ifade etmektedir. Ancak, Bitehtin ülkenin çoğu şehir ve
kasabalarında ve diğer Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinde geleneksel milli
kıyafetleriyle matryoşka yapılmaya başlandığının da altını çizmektedir (B.
İ.Bitehtin, Narodnoye dekorativnoye iskusstvo, Rospis’ po derevu, s.50). Bu
nedenle de Gjel, Hohloma, Gorodetsk, Tver’, Vyatka gibi daha birçok yerde
üretilen çağdaş matryoşkalar ve bunlara ilaveten sanatsal matryoşkalar,
geleneksel matryoşkaların alternatifi olarak karşımıza çıkmaktadır. Her ne
kadar matryoşka yapımında yaratıcılığın sınırı olmasa da Kotrunova’dan (U niyo
osoboye imya, “narodnaya”) edindiğimiz bilgi ışığında matryoşkaların şeklinin
değiştirilmeye çalışılmış olmasına rağmen koni şeklindeki figürlerin talep
görmediğini ve matryoşkaların günümüze kadar geleneksel biçimini muhafaza
ettiğini ifade edebiliriz.
Rus matryoşkasının temelinin Japonya’ya, Honsū Adası’ndan
hediye getirilen bilge mutluluk Tanrısı Fukurumu’nun ahşaptan yapılmış iç içe
geçmiş bebek figürüne dayandığını belirtmiştik. Ancak Japonya’da ilk hangi
düşünceden hareketle böyle bir tasarım yapıldığı konusunda detaylı bilgiye
sahip değiliz. Garbuz (2007) Rus matryoşkasının geçmişini Doğu ile
ilişkilendirirken sadece Japonya’dan bahsetmemektedir. Bu iç içe geçmiş sökülüp
takılabitakılabilen ahşap bebeklerin geçmişini Antik Çin ve Hindistan’a kadar
dayandırarak bu ahşap bebeklerin muhtemelen Budizmin reenkarnasyon ve ebedi
dönüş düşüncelerinin gözle görünür etkisi olarak ortaya çıktığını savunmuştur.
Matryoşkaların oluştuğu figür sayısı bakımından çeşitlilik
gösterdiğinden ve minimum üç ila beş figürden oluşan matroşkaların yanısıra
özel sipariş doğrultusunda çok sayıda figürden oluşan matryoşkalar
yapıldığından söz etmiştik. Matryoşka olarak adlandırılan iç içe geçen bu ahşap
bebekler doğurganlık, bereket ve çok çocukluluğun sembolü sayılmaktadır.
Hindistan’ın “Chennai” şehrinde Rusya Federasyonu Başkonsolosluğu bünyesindeki
ilköğretim okulunda 2014-2015 eğitim-öğretim yılında “Etu kukolku otkroy!...”
adlı projede Matryoşka bebeklerin geleneksel olarak yedi figürden oluştuğu,
yedinin masalsı bir rakam olduğu bilgisi verilmekte ve семья (aile) sözcüğünden
hareketle7 yedi figürden oluşan matryoşkanın ailenin sembolü olduğu ileri
sürülmektedir. (Naçal’naya obşeobrazavatel’naya şkola pri General’nom
konsul’stve RF v gorode Çennai, İndiya, 2014-2015 uçebnıy god, Tvorçeskiy
proekt na temu : “Etu kukolku otkroy!...”)
Matryoşka bebeklerin içinden çıkan her bir figür birbirinin
kopyası gibi görünse de dikkatle incelendiğinde her birinin yüz ifadeleri,
giysi deseni ya da rengi gibi birçok detay farklılık göstermektedir. Garbuz
(2007) her bir matryoşkanın hem kendine özgü hem de tipik olduğunu ifade
etmekte ve postmodernizm kültürüne adanmış çalışmalarda da kopyanın ve
orijinalinin farklılığı ve tekrar etmesi konusunun önemli bir yer tuttuğunu
vurgulamaktadır.
Matryoşkalar şekil bakımından da farklılık göstermektedir.
Sergiyev-Posad (Zagorsk) matryoşkası geniş, Semyonov matryoşkası hafif
uzunlamasına, Polhov Maydan matryoşkası ise dar sivri kafasıyla daha uzun bir
görünüme sahiptir. (U matryoşki ded – yaponets. Pervaya russkaya matryoşka).
Çağdaş matryoşkalar sınıfına dâhil olan Gjel matryoşkaları biraz daha enine
geniş, boyları ise daha kısa iken, Hohloma matryoşkaları ise daha dar ve uzun
görünümlüdür. Sanatsal matryoşkalar ise görünüm bakımından elinde şekil bulduğu
yaratıcısının hayal gücüne ve ortaya koyacağı esere bağlı olarak değişmektedir.
Matryoşkalar sadece Rus kültürünü yansıtan hediyelik ya da
dekoratif eşya olarak kullanılmamaktadır. Günümüzde okul öncesi eğitim sürecinde
de aktif biçimde çocukların renk, sayı, büyüklük-küçüklük ilişkisi kurma,
eşleştirme-bütünleme gibi temel olguları kavramalarına yardımcı eğitici bir
oyuncak görevindedir. Kotrunova da (U niyo osoboye imya, “narodnaya”)
matryoşkanın çocukların üzerinde önemli bir duygusal etki aracı olduğunu ve
matryoşkaların dış görünüşündeki farklılığın çocukların oyunda çizim esnasında
yaratıcılık unsurlarının ortaya çıkmasının temelini oluşturduğunu
savunmaktadır.
Postmodern kültür modellerinden biri olarak matryoşkanın
incelenmesi hiçbir zaman başlı başına bir araştırma konusu olmamıştır (Garbuz,
2007). Matryoşkalar hakkında özellikle de belirli bir türü hakkında nitel
verilere dayanan bilimsel bir araştırma bulunmamakla birlikte matryoşkalar
hakkında yazılmış inceleme yazıları, ödevler ve bir iki kitaptan öteye geçmeyen
kaynaklardır.
Yapılan bu araştırmada matryoşkanın temelinin sanılanın
aksine Rusya’da atılmadığı, Japonya’dan getirilen Fukurumu ahşap bebeklerinden
esinlenilmesi sonucu Rus tarzını yansıtan iç içe giren ahşap bebekler yapılarak
Rus kadınını simgelediği için o dönemin kadın ismi olarak yaygın kullanılan
Matryona isminden türetilen “matryoşka” isminin verildiği, geleneksel ve çağdaş
matryoşka türlerinin yanı sıra sanatsal matryoşkaların da talep gördüğü,
matryoşkaların dekoratif, hediyelik ve eğitsel amaçlarla kullanıldığı
sonuçlarına ulaşılmıştır.
KAYNAKÇA
Bitehtin B. İ., Narodnoye dekorativnoye iskusstvo, Rospis’
po derevu.
Çuharev P., & Yuryeva М. (2014). Matryoşka-odno iz
yarkih proyavleniy kul’turnıh traditsiy russkogo naroda. Novosibirsk, МБОУ СОШ
№91.
Dorofeyeva A. (Glavnıy red.), Çijkova T. (Hudojestvennıy
red.), Drujinina L. (Seriynoye oformleniye), & Kurıleva Yu. (Kompyuternaya
verstka). (2009). Polhov-Maydan izdeliya narodnıh masterov-Mir v kartinkah,
Naglyadno didaktiçeskoye posobiye. Moskva: MOZAİKASİNTEZ.
Figes O. (2002). Nataşa’nın dansı: Rusya’nın kültürel
tarihi (Çev. Figen Dereli). İstanbul: İnkılap.
Garbuz, O. V. (2007). Vstreçi po obe storonı zerkala ili
matryoşka i postmodern. Analogika Kulturologii, 9.
Kobıçeva Ye. İ. (2010)., Narodnaya igruşka (Razdel I),
Tsennost’ narodnoy igruşki, Moskva, Gumanitarnıy izdatel’skiy tsentr, Vlados.
Коtrunova L.P. (2016). U niyo osoboye imya, narodnaya.
Lopatin V. V., & Lopatina L. E. (2001). Russkiy
tolkovıy slovar: Moskva: Russkiy yazık. İstanbul: Multilingual.
Malıgina A. V., & Val’keviç S. İ. (2016).
Matryoşkasimvol Rossii, Mejdunarodnoy studençeskiy nauçnıy vestnik, Materialı
konferentsii, Şuyskiy filial FGBOU VPO “İvGU”, Şuya, Rossiya, 4.
Ojegov, S. İ., & Şvedova, N. Yu. (2000). Tolkovıy
slovar’ russkogo yazıka, 4-oe izdaniye, Moskva: RAN.
Smirnova, Ye. O. (1997). Kak igrat’ s matryoşkoy.
Psihologiçeskaya Nauka i Obrazovaniye, 4, 80-82.
Şanskiy N. M., İvanov V. V., & Şanskaya T. V. (1971).
Kratkiy etimologiçeskiy slovar’, 2-oe izd., Moskva: Prosveşçeniye.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)