Moskova

Moskova

9 Temmuz 2017 Pazar

Stalin birinci, Putin ikinci



Rusya halkına göre, tüm zamanların ve halkların "en önde gelen şahsiyeti" Stalin... 

Levada Center'ın düzenlediği ankette tercihini Stalin'den yana kullananların oranı yüzde 38. 

İkinci ve üçüncü sırada yüzde 34 ile Vladimir Putin ve Aleksandr Puşkin var.

Konuyu haberleştiren İnterfaks Ajansı ankete katılanların önüne hazır isimler konmadığına, katılımcıların isimleri kendilerinin telaffuz ettiğine ve birden fazla isim verebildiğine dikkat çekiyor. Bu nedenle oran toplamı yüzün üzerinde.

"En önde gelen şahsiyet" olarak Lenin'i görenlerin oranı yüzde 32. 

Modern Rusya'nın kurucusu Çar Petro'yu seçenlerin toplam içindeki payı yüzde 29.


Levada'nın 2012'de düzenlediği ankette yine aynı isimler yer almış, bununla birlikte sıralama ve oranlar daha farklı şekillenmişti:

Stalin - yüzde 42, Lenin ve Çar Petro - yüzde 37, Puşkin - yüzde 29 ve Putin - yüzde 22.

Rusya’da halkın yemek tercihleri: Hangi yemekler, hangi soslar popüler?


Arama motoru Yandex, Rusya’da halkın en çok hangi yemekleri tercih ettiğini inceledi. 

Listenin başında tavuk eti, patates ve lahana yemekleri geliyor. 

Business FM’in internet sitesinde yer alan habere göre, Rusya’da halkın en sevdiği sos mayonez. 

Rusyalıların yemek tercihleri, mevsime ve yaşadıkları yere göre değişiklik gösteriyor. 
Örneğin Moskovalılar arasında en popüler yemeklerden biri, krema, yumurta sarısı, kaşar peyniri karışımı ağırlıklı Carbonara soslu makarna.

Yandex yetkilisi Natalya Krupenina, “Yandex'te yapılan aramalara göre Rusya’daki en popüler yemekleri belirledik. En fazla aranan gıda ürünlerinin başında açık ara farkla tavuk eti var. Ardından patates, et, lahana, lor peyniri, mantar, domates, elma, domuz eti, balık eti, yumurta ve süt geliyor. 

Yandex kullanıcılarının, yemek tarifleriyle ilgili yaptıkları aramaları inceledik. Örneğin şubat ayında, herkesin bilinı (krep) pişirdiği görülüyor. Sonra Ortodoks perhizi ve Paskalya yemekleri ile ilgili tarifler aranıyor. Ülkenin farklı bölgelerindeki yemek tercihleri de farklılık gösteriyor” dedi.  


Sitenin verilerine göre Rusyalılar arasında en popüler yemek tarifleri ise Sezar salata, mantar ve köfte çorbası, bisküvili kek, Napolyon pastası, elmalı turta ve krep.

Ruslar nasıl insanlar?


Samih Güven 


Almanlar çalışkan ve kanuna saygılı, Amerikalılar iş odaklı, neşeli ve pragmatik, Fransızlar kibar ve rahat, Çinliler ise gizemli ve anlaşılmaz gibi genellemeler vardır ya hani. Peki, Ruslar nasıl insanlar? Böyle genellemeler doğru olmasa da merak uyandıran konular. Ayrıca her toplumda hemen her tür insan olduğuna şüphe yok. Bu başlığa yer vermemin nedeni ise arkadaşların, tanıdıkların merak etmesi ve bu konuda sorular sorması. Ayrıca Rusların gözünde biz nasıl görünüyoruz diye bir soru sorup kendi anılarımı ve gözlemlerimi paylaşacağım için bu konuyu da ele alabilirim diye düşündüm.

Aslında insan karakteri psikoloji bilimine göre yüzde 30 civarında genetik olarak geliyor. Kalan bölüm ise çevre, aile, eğitim ve diğer koşullar tarafından belirleniyor. Dolayısıyla toplumsal koşullar çok önemli. 

Rus yazar, edebiyatçı Plehanov’un Bireyin Tarihteki Rolü adlı bir kitabını okumuştum öğrencilik yıllarında. Çok güzel bir kitaptı. Kısaca ifade etmeye çalışırsam şunu söylüyordu: İnsanlar tek tek toplumlarının hayatına önemli katkılar getirebilir. Ama bunların etkisi ve sıklığı koşullar tarafından belirlenir. Dolasıyla bireylerin, toplumların özelliklerine bakarken, her türlü kültürel, tarihsel, ekonomik ve sosyolojik ortamı dikkate almak gerekir.

Şu açık ki, edebiyatta ve sanatta, bilimde, politikada ve daha birçok alanda çok sayıda değerli Rus bulunuyor.  Ama günlük hayattaki insan davranışları daha ilgi çekici bana kalırsa. 

Rusların genel olarak çok olumlu özellikleri var bence. Çok büyük ve önemli kaynakları olan bir ülkeyi korumak ve geliştirmek, sert bir iklimle mücadele etmek, büyük savaşlar ve buhranlar yaşamak, önemli bir komünizm deneyimi görmek ve birden sudan çıkmış balık gibi kendini kapitalist koşulların içinde bulmak. Bütün bunlar kolay olmamalı. Bu yüzden tıpkı diğer toplumlar gibi saygıyı hak eden bir toplum. Onun dışında politik konular ise herkesin farklı yaklaşabileceği ve benim burada bahsetmeyi uygun bulmadığım bir konu. Bunun ötesinde Moskova’da yaşadığım üç yıl boyunca bazı gözlemlerimi şöyle izah edebilirim.

Daha çok müzelerde karşılaştığım yaşlı, tombiş teyzeler (babuşkalar) hep ilginç gelmişti bana. Yaşlarına rağmen hepsi dikkatli ve ataklardı. Fotoğraf çekmek için ilave ödeme yapmadığınız halde fotoğraf çekerseniz, paltonuzu vestiyere bırakmadan dolaşmaya başlarsanız ya da her bölümün girişinde bulunan açıklayıcı broşürleri okumadan diğerine geçmeye kalkarsanız fırça yersiniz. Geçenlerde ilginç bir fırçalama olayının St. Petersburg’daki Hermitaj müzesinde yaşandığını öğrendim. Yaşlı bir müze görevlisi yüksek topuklu bir kadını azarlamış. Müzeye mi geldin, düğüne mi, asırlık saray zemine uygun ayakkabı giy, demiş. Haksız mı?

Moskova’da insanlar özellikle ortamına göre giyinmeyi bilirler. Kadınlar giyim kuşam ve görünüş konusunda dikkatli ve özenlidir. Müzelerin, restoranların, barların hemen hepsinin girişinde paltoları vermek için özel bölümler ve görevliler vardır. Mekânların iç estetiğini gereksiz, rengarenk ıvır zıvırla bozmanızı engeller bu. Paltonuzu alıp numara verirler. Kadınlar çizmeleri için ayrıca poşet getirip, şık salon ayakkabıları ile değiştirebilirler. Özellikle büyük salonlardaki konser veya gösteri çıkışlarında paltonuzu almak için bazen yarım saat kadar sırada beklemeniz gerekse de güzel bir özelliktir bu.

İlk bakışta bazı materyalist unsurlar olduğunu düşünseniz bile romantizm, aşk arayışı ve çiçekler önemli bir yer tutar bana kalırsa. Çiçeklerin günlük hayatın önemli bir parçası olduğunu hemen her köşe başında çiçekçi olmasından ve çoğunun yirmi dört saat açık kalmasından anlıyorsunuz. Özel günlerde, özellikle doğum günlerinde çiçekler çok önem kazanıyor. Konserlerde en az on-on beş kişinin sanatçılara çiçek verdiği görülür. Ama en çiçekli gün kadınlar günüdür. O gün sokaklarda hemen her kadının elinde bir demek çiçek görebilirsiniz. İş arkadaşlarının, yakınların, kocaların veya sevgililerin çiçek almaları gereken önemli bir gündür bu.

Bazı ülke insanlarında daha çok görebileceğimiz bir özellik var. Kendini abartma, reklam yapma, bazen de gereksiz samimiyette bulunma. Sanırım Ruslar bu açılardan farklılar. Genelde sakin hatta sert insanlar olduklarını düşünebilirsiniz. Ama kendilerini abartmayı da abartanları sevmiyorlar bence. Çoğunlukla dürüstler, dostlukların zamanla ve güven esasına göre ilerlemesini istiyorlar. Başlangıçtaki soğuk ve mesafeli tavırları sizi tanıyıp güvendikten sonra değişebiliyor. Örneğin başka bir ülkede birine İngilizce biliyor musun diye sorsanız, bir biliyorsa on biliyormuş gibi cevap verebilir. Ama bunu Moskova’da sorarsanız neyse onu söylerler, hatta mütevazi davranırlar.

Herkes için bunu söyleyemeyiz elbette ama gösterişi ve eğlenmeyi seviyorlar bizim gibi. Bu doğu toplumlarının bir özelliği mi bilmiyorum. Ya da yıllarca ertelenmiş ve bastırılmış tüketme dürtüsünün dışa vurumu mu emin değilim. Gençler dahil birçok insan için hayatını şuna indirgeyebilirsiniz, rahat ve imkanlı bir yaşam. Ülke tarihindeki çalkantıları, ekonomik sorunları, büyük dönüşümleri göz önüne aldığımızda bunun çok anlamsız bir şey olduğunu düşünmüyorum aslında. Komünizmin dağılmasından sonraki 90’lı yıllar tam bir karmaşa olmuş. Ekonomik, idari çöküş görülmüş. Toplumda büyük bir ümitsizlik havası egemen olmuş. Uç eğilimler güçlenmiş ve düzensizlik artmış. Neyse ki 2000’lı yıllardan itibaren ekonomi düzelmeye başlamış ve belli bir düzen kurulabilmiş. Petrol fiyatlarının da etkisiyle refah artmış ve yoksulluk azalmış, insanlar artık daha umutlu hale gelmişler. Tabi bu noktada sn. Putin'in etkisini de görmek gerekiyor.

Aslında çok ilginç ve zorlu bir tarihleri var. Rusya toprakları Perslerden, İskitlere, Napolyon’dan Hitlere kadar pek çok işgalciye yenilgi getirmiş. Bu yüzden milliyetçi bir toplum olarak ifade etmek yanlış olmayacaktır. Rusya 17 milyon kilometrekarelik yüzölçümüyle dünyanın en büyük ülkesi. Bu kadar geniş ve farklı iklimlerden oluşan coğrafyaya yayılmış bir ülkeyi yönetip kalkındırmaya çalışmak, yerel faaliyetlerin koordine edilmesi kolay olmamalı. Ayrıca, coğrafi ve çevresel faktörlerin toplum ve kültür üzerine her zaman önemli etkileri oluyor.

Ruslar 10. Yüzyılda Hristiyanlığı kabul etmişler. Diğer dinlerin tartışıldığı, o dönemde Yahudiliğin devleti olmayan insanların dini gibi görülmesi, Müslümanlıkta da içkinin yasak olmasının etken olduğunu söyleyen değerlendirmeler olsa da Hristiyanlığın seçilmesinin ana nedeni Bizans ile yakın olma ve güç kazanma arayışı. Ama Rusların genel olarak dindar bir toplum olduğunu söyleyemeyiz.

Ruslar açısından insan yaşamını etkileyen koşullarda komünizm öncesindeki en büyük değişiklik Büyük Petro zamanında olmuş. Rusya’nın Batılılaşacağı açıktı belki ama Büyük Petro bu sürecin başkahramanı olmuş. Eğitim ve kültür alanında ekonomi ve maliye alanlarında, idari reformalar gibi konularda büyük devrimlere imza atmış. Sınır bataklıklarını güzel bir imparatorluk başkentine dönüştürmüş (St. Petersburg). Ayrıca batılı giyim, davranış ve kullanımları da çoğu zaman buyrukla ve güçlü muhalefete rağmen getirmiş.

Ruslar genel olarak sanatı ve sanatçıyı seven bir toplum.  Konser sonlarında sanatçılar, dakikalarca, ayakta ve coşkuyla alkışlanıyor. Onlarca seyirci getirdiği çiçekleri sahneye uzatıyor.

Kadınlar hemen yer yerde çok etkinler. İş hayatında, sanatta, sporda, her yerde ön plandalar. Gerek kültürel nedenler ve gerekse komünist dönemin de etkileriyle ve bugünkü anlayış ve eğitim sisteminin de etkisiyle kadınların oldukça özgür olduğunu, toplumun onlara karşı muhafazakâr bir tutumunun olmadığını görüyoruz.

Erkeklerin genelde sert ifadeli olduğu söylenir ama kendi arkadaş muhabbetlerinde oldukça neşeli ve samimi olduklarını gözledim. Yabancılarla hemen samimi olmuyorlar belki ama tanıyıp güven verdikten sonra iyi arkadaş olunabileceğini düşünüyorum.

Çocukların ne denli sevimli olduklarını tahmin edersiniz. Küçük sarı şekerler. Şımarık değillerdir ve olağanüstü sakindirler. Ağlayanına az rastlarsınız. Bunun genetik özelliklerden kaynaklandığını söylemek mümkün olabileceği gibi, eğitim ve yetiştirme tarzıyla da alakalı olabilir elbet.

Rusya tarihinde insanlar en büyük acıları Stalin döneminde yaşamış. Bunları örtmek istermişçesine mutluluk toplumsal hayatın her düzeyine işlemiş bir tema haline getirilmiş. Sağlıklı köylüleri güneşli tarlalarda, başaklar arasında, gülerek mavi gökyüzüne bakarken; coşkulu işçileri fabrikada resmetme sıkça rastlanır hale gelmiş.

Yani Rusları anlayabilmek için, tarihlerine, ekonomik gelişmelere, toplumsal düzendeki gelişmelere ve iklim gibi birçok unsura birlikte bakmak gerekiyor. Tıpkı her toplum açısından yapmamız gerektiği gibi. Tabiatıyla bunlar yalnızca benim gördüğüm şeyler, başka birinin başka bir gözle yaklaşması da mümkündür elbet.


Gen araştırması: Rusların yüzde 20'si İngiltere ve Fransa kraliçesiyle akraba çıktı!


Yapılan bir gen araştırmasının sonuçlarına göre, Rusların yüzde 20’lik kısmının kökleri İngiliz ve Fransız kraliyet ailelerine kadar uzanıyor. Genotek adlı gen araştırmaları merkezinin 2 bin 500 kişi üzerinde yaptıkları araştırmadan bu sonuç çıktı.

Araştırmaya göre her beş Rustan birinin İngiliz Windsor hanedanı ve  Fransız kraliçesi Marie de Medici’ye kadar uzanan kan bağı var. Bu bağ, imparatorluk yıllarında Avrupa’nın asil aileleri arasındaki evliliklerden kaynaklanıyor.


İngiltere kraliçesi Victoria’nın kan bağlarının Çar 2. Nikolay’ın oğulları ile aynı “aile ağacına” bağlandığı da haberde vurgulanıyor. Bu durumda Kraliçe Elizabeth de Rusya ile "kan bağı" ilişkisi sahibi.

Daha önce aynı şirketin bir gen araştırması, Rusların yüzde 83'ünün akrabalık bağları olduğunu göstermişti.

Moskova’nın ekoloji tablosu: En temiz ve gürültüsüz yerler nereler?


Moskova Belediyesi Çevre Komitesi, başkentte çevre kirliliği açısından son yıllarda yaşanan değişimleri mercek altına aldı. Komsomolskaya Pravda gazetesinin aktardığı rapora göre, Moskova’da hava kirliği açısından en temiz yerler kent merkezi ile Zelenograd.

Moskova’da 2012 yılında 4 milyon 200 otomobil varken, bu sayı bugün 4 milyon 594 bine yükseldi. Bunların yüzde 90,4’ü binek otomobili, yüzde 8,5’ü kamyon, yüzde 1,1’i otobüs. Buna rağmen istatistikler, başkentte hava kirliliğinin son üç yılda azaldığına işaret ediyor.

Moskova’da bugün halkın yüzde 37’si gürültü kirliliğinin normların üzerinde olduğu yerler yaşıyor. Başkentte gürültü kirliliği ile ilgili gelen şikayetlerin yüzde 77’si inşaatlar, yüzde 7,3’ü yol onarım çalışmaları, yüzde 3,4’ü otomobiller, yüzde 2,4’ü sanayi işletmeleri ve santrallerle ilgili.

Başkentin en gürültülü yerleri batı, merkez ve güney semtleri, en sesssiz bölgeleri ise Zelonograd, Yeni Moskova ve güneydoğu semtleri.

Moskova’da geçen sene 20,6 milyon ton çöp atığı birikti. 2015’te bu rakam 22,8 milyon tondu.


Ekoloji uzmanları, Moskova’da kışların daha kısa ve sıcak, yazların ise daha kısa, serin ve yağışlı geçmeye başladığına dikkati çekiyor.

Rusya'da halkın yüzde 43’ü Stalin dönemindeki baskıları "zorunlu tedbir" diye affediyor

Kaynak: Sputnik

Rusya'da yapılan bir ankete katılanların yüzde 43'ü, Sovyetler Birliği'ne bir süre liderlik eden Josef Stalin dönemindeki uygulamaların zorunlu tedbirler olduğunu düşünüyor. 

Rusya Kamuoyu Araştırma Merkezi (VTSİOM) tarafından yapılan anket, Rusların yüzde 43'ünün Sovyet lideri Josef Stalin döneminde SSCB'de yaşanan kitlesel baskıları ülkede düzenin korunmasına yönelik zorunlu bir tedbir olarak gördüğünü ortaya koydu. 

Rusya'da yapılan bir ankete katılanların yüzde 43'ü, Sovyetler Birliği'ne bir süre liderlik eden Josef Stalin dönemindeki uygulamaların zorunlu tedbirler olduğunu düşünüyor.


Rusya Kamuoyu Araştırma Merkezi (VTSİOM) tarafından yapılan anket, Rusların yüzde 43'ünün Sovyet lideri Josef Stalin döneminde SSCB'de yaşanan kitlesel baskıları ülkede düzenin korunmasına yönelik zorunlu bir tedbir olarak gördüğünü ortaya koydu.

Gogol'un Palto'su

Samih Güven


Gogol’un Moskova’da müzeye dönüştürülen evi en çok merak ettiğim yerlerden biriydi. Müzeyi  ziyaret ederken Dostoyevski'nin Palto adlı öykü hakkında söylediklerini hatırlamış ve bu öyküyü bir kez daha okumaya karar vermiştim. Ama bunun öncesinde yazarın hayatına ilişkin bazı ayrıntılara da göz atmak istemiştim.

Nikolay Vasilyeviç Gogol 1809 yılında Ukrayna’da, derebeyi bir ailede dünyaya geliyor. İyi bir eğitim alıyor ve edebiyata merak salıyor. Yazar, geleneksel Rus gerçekçiliğinin kurucularından biri olarak değerlendirilmektedir. Rus ve dünya öykücülüğü açısından önemli bir yere sahip.

Gogol’un yaklaşımı romantik hayalcilik ve hayata bir tür karamsar bakış açısına dayanıyor genelde. Sonraki dönemlerde ise daha çok toplumsal taşlamalara yöneliyor. Özellikle ironik üslubu yapıtlarına farklı bir güç katıyor.

Birçok yazarın başına geldiği gibi başlangıçta anlaşılamamış. Lise sonrası geldiği Petersburg’ta şiirleri eleştirmenler tarafından alayla karşılanınca yakıyor. Yazdıklarını yakma alışkanlığı Ölü Canlar'ın ikinci cildinde de devam ediyor.

Gogol bilahare Puşkin’le arkadaş oluyor. Onun zevkine ve eleştirilerine çok güveniyor. Düelloda zamansız ölümü onu sarsmış olmalı.

Çocukluğunda Ukrayna’yı, halk kültürünü, köy hayatını çok iyi gözlemliyor. Yine Rusya toplumunu ve Çarlık Rusya’sındaki bürokratik tıkanıklığı, memuriyeti ve toplumsal sorunları iyi analiz edebiliyordu. Bu konuları çoğu zaman ironik şekilde, taşlamalarla ele alıyordu yapıtlarında.

Müfettiş, Palto, Burun gibi öyküleri ve Ölü Canlar adlı kitabıyla Rus ve dünya edebiyatında çok önemli bir yere sahiptir.

Gogol son yıllarında dinsel bir havanın etkisine giriyor ve Ölü Canlar’ın ikinci cildini yazıyor. Fakat beğenmeyip yakıyor. Kudüs’e gidip hacı oluyor. Kilise çevrelerinin ve bazı din adamlarının etkisine giriyor ama bir tür gel gitler yaşıyor daha çok. 1852 yılında Moskova’da yarı çıldırmış şekilde ölüyor büyük yazar.

Dostoyevski bütün Rus gerçekçilerinin Gogol’un paltosundan çıktığını söylemiştir.

Edebiyatçı, yazar Feridun Andaç ise Gogol ile ilgili şu tespite yer veriyor: "Gogol'un anlatılarında insanı yalnızlaştıran, sığındığı yerden çıkaran ironide; gülümserken düşündüren, zaman zaman sizi öfkeye boğan bir bakışla yüzleşirsiniz."

Gelelim Gogol’un Palto adlı öyküsüne. Öykünün başkahramanı, Akaki Akakiyeviç adında 9. derecen bir kalem efendisi. Diğer memurların pek önemsemediği, tersine dalga geçtikleri biri. O ise yazıları temize çekmekten, işini yapmaktan başka bir şey düşünmeyen, kızıla çalan saçları seyrekleşmiş, gözleri bozuk, ellisine yakın bir adamcağız.

Yazarın anlatımıyla Petersburg’da yılda dört yüz Ruble ya da daha az geliri olan memurların yaman bir düşmanı vardır. Bu düşman Kuzeyin soluk kesici ayazından başkası değildir.

İşte öykümüzün kahramanı paltosunun iyice yıprandığını acıyla anladığında terzi Petroviç’e gider ve yamalarla işin çözülmesini umar. Ancak terzi paltonun pelteye döndüğünü, dikiş tutmayacağını söyler. Akaki Akakiyeviç bu gerçeği kabul etmek istemez ama sonunda başka çaresi olmadığını anlar ve yeni palto için tasarruf etmeye başlar. Seksen Rubleye ihtiyacı vardır. Akşam çaylarını bırakma, mum yakmama, daireye gidip gelirken kundurası yıpranmasın diye yolun düzgün yerlerini seçme gibi tedbirlerle para biriktirmeye çalışır.

Sonunda o gün gelir ve Akaki Akakiyeviç yeni paltosuna kavuşur. Son derece mutludur. Hatta eski paltosuyla yenisini yan yana koyar bir akşam. Kendini tutamaz, güler.

Dairedekiler başına üşüşür ve bunu ıslatmak gerekir diye tuttururlar. Sonunda memurlardan biri, küçük memurlarla arkadaşlık edebilecek kadar alçakgönüllü olduğunu göstermek için partiyi kendi evinde düzenleyebileceğini söyler.

Akaki Akakiyeviç akşam paltosuyla fakirlerin sokaklarından zenginlerin sokaklarına doğru keyifli bir yolculuk yapar. Ama parti evinde duman, kalabalık, içkiler ve oyunlar arasında sıkılır ve sonunda kendini dışarı atar.

Soğukta evine doğru yürürken, ıssız bir sokakta karşısına çıkan iki kişi onu yere serip, paltosunu çalar. Ne yapacağını bilemez. Avazı çıktığı kadar bağırır sokaklarda. Bekçi, komiser gibi kişilerle görüşmeler yapar sonrasında ama kimse onu pek ciddiye almaz. Sonunda tavsiye üzerine önemli bir kişiye ulaşmaya çalışır. Bu kişi bir generaldir. Fakat iyi karşılamaz onu, böyle bir konuyla nasıl karşıma gelirsin diye azarlar.


O gün eski paltosuyla dert içinde sokaklarda yürürken hasta olur. Öykünün devamından okuyacaklara haksızlık olmasın diye bahsetmeyeceğim.

Palto öyküsü Rus edebiyatında dönem yazarları arasında büyük etki yaratmıştır. Gogol’un Palto’sundaki ve diğer öykülerindeki gibi ezilmiş ve dışlanmış tipler ve karakterler Rus klasik edebiyatında çokça karşımıza çıkar.