Samih
Güven
Kaynak:
https://samihguven.blogspot.ru/
Gogol’un Moskova’da müzeye dönüştürülen evi en çok merak
ettiğim yerlerden biriydi. Müzeyi ziyaret ederken
Dostoyevski'nin Palto adlı öykü hakkında söylediklerini hatırlamış ve bu
öyküyü bir kez daha okumaya karar vermiştim. Ama bunun öncesinde
yazarın hayatına ilişkin bazı ayrıntılara da göz atmak istemiştim.
Nikolay Vasilyeviç Gogol 1809 yılında Ukrayna’da, derebeyi
bir ailede dünyaya geliyor. İyi bir eğitim alıyor ve edebiyata merak salıyor.
Yazar, geleneksel Rus gerçekçiliğinin kurucularından biri olarak
değerlendirilmektedir. Rus ve dünya öykücülüğü açısından önemli bir yere sahip.
Gogol’un yaklaşımı romantik hayalcilik ve hayata bir tür
karamsar bakış açısına dayanıyor genelde. Sonraki dönemlerde ise daha çok
toplumsal taşlamalara yöneliyor. Özellikle ironik üslubu yapıtlarına farklı bir
güç katıyor.
Birçok yazarın başına geldiği gibi başlangıçta
anlaşılamamış. Lise sonrası geldiği Petersburg’ta şiirleri eleştirmenler
tarafından alayla karşılanınca yakıyor. Yazdıklarını yakma alışkanlığı Ölü
Canlar'ın ikinci cildinde de devam ediyor.
Gogol bilahare Puşkin’le arkadaş oluyor. Onun zevkine ve
eleştirilerine çok güveniyor. Düelloda zamansız ölümü onu sarsmış olmalı.
Çocukluğunda Ukrayna’yı, halk kültürünü, köy hayatını çok
iyi gözlemliyor. Yine Rusya toplumunu ve Çarlık Rusya’sındaki bürokratik
tıkanıklığı, memuriyeti ve toplumsal sorunları iyi analiz edebiliyordu. Bu
konuları çoğu zaman ironik şekilde, taşlamalarla ele alıyordu yapıtlarında.
Müfettiş, Palto, Burun gibi öyküleri ve Ölü Canlar adlı
kitabıyla Rus ve dünya edebiyatında çok önemli bir yere sahiptir.
Gogol son yıllarında dinsel bir havanın etkisine giriyor ve
Ölü Canlar’ın ikinci cildini yazıyor. Fakat beğenmeyip yakıyor. Kudüs’e gidip
hacı oluyor. Kilise çevrelerinin ve bazı din adamlarının etkisine giriyor ama
bir tür gel gitler yaşıyor daha çok. 1852 yılında Moskova’da yarı çıldırmış
şekilde ölüyor büyük yazar.
Dostoyevski bütün Rus gerçekçilerinin Gogol’un paltosundan
çıktığını söylemiştir.
Edebiyatçı, yazar Feridun Andaç ise Gogol ile ilgili şu tespite yer veriyor: "Gogol'un anlatılarında insanı yalnızlaştıran, sığındığı yerden çıkaran ironide; gülümserken düşündüren, zaman zaman sizi öfkeye boğan bir bakışla yüzleşirsiniz."
Edebiyatçı, yazar Feridun Andaç ise Gogol ile ilgili şu tespite yer veriyor: "Gogol'un anlatılarında insanı yalnızlaştıran, sığındığı yerden çıkaran ironide; gülümserken düşündüren, zaman zaman sizi öfkeye boğan bir bakışla yüzleşirsiniz."
Gelelim Gogol’un Palto adlı öyküsüne. Öykünün başkahramanı,
Akaki Akakiyeviç adında 9. derecen bir kalem efendisi. Diğer memurların pek
önemsemediği, tersine dalga geçtikleri biri. O ise yazıları temize çekmekten,
işini yapmaktan başka bir şey düşünmeyen, kızıla çalan saçları seyrekleşmiş,
gözleri bozuk, ellisine yakın bir adamcağız.
Yazarın anlatımıyla Petersburg’da yılda dört yüz Ruble ya
da daha az geliri olan memurların yaman bir düşmanı vardır. Bu düşman Kuzeyin
soluk kesici ayazından başkası değildir.
İşte öykümüzün kahramanı paltosunun iyice yıprandığını
acıyla anladığında terzi Petroviç’e gider ve yamalarla işin çözülmesini umar.
Ancak terzi paltonun pelteye döndüğünü, dikiş tutmayacağını söyler. Akaki
Akakiyeviç bu gerçeği kabul etmek istemez ama sonunda başka çaresi olmadığını
anlar ve yeni palto için tasarruf etmeye başlar. Seksen Rubleye ihtiyacı
vardır. Akşam çaylarını bırakma, mum yakmama, daireye gidip gelirken kundurası
yıpranmasın diye yolun düzgün yerlerini seçme gibi tedbirlerle para
biriktirmeye çalışır.
Sonunda o gün gelir ve Akaki Akakiyeviç yeni paltosuna
kavuşur. Son derece mutludur. Hatta eski paltosuyla yenisini yan yana koyar bir
akşam. Kendini tutamaz, güler.
Dairedekiler başına üşüşür ve bunu ıslatmak gerekir diye
tuttururlar. Sonunda memurlardan biri, küçük memurlarla arkadaşlık edebilecek
kadar alçakgönüllü olduğunu göstermek için partiyi kendi evinde
düzenleyebileceğini söyler.
Akaki Akakiyeviç akşam paltosuyla fakirlerin sokaklarından
zenginlerin sokaklarına doğru keyifli bir yolculuk yapar. Ama parti evinde
duman, kalabalık, içkiler ve oyunlar arasında sıkılır ve sonunda kendini dışarı
atar.
Soğukta evine doğru yürürken, ıssız bir sokakta karşısına
çıkan iki kişi onu yere serip, paltosunu çalar. Ne yapacağını bilemez. Avazı
çıktığı kadar bağırır sokaklarda. Bekçi, komiser gibi kişilerle görüşmeler
yapar sonrasında ama kimse onu pek ciddiye almaz. Sonunda tavsiye üzerine
önemli bir kişiye ulaşmaya çalışır. Bu kişi bir generaldir. Fakat iyi
karşılamaz onu, böyle bir konuyla nasıl karşıma gelirsin diye azarlar.
O gün eski paltosuyla dert içinde sokaklarda yürürken hasta
olur. Öykünün devamından okuyacaklara haksızlık olmasın diye bahsetmeyeceğim.
Palto öyküsü Rus edebiyatında dönem yazarları arasında büyük etki yaratmıştır. Gogol’un Palto’sundaki ve diğer öykülerindeki gibi ezilmiş ve dışlanmış tipler ve karakterler Rus klasik edebiyatında çokça karşımıza çıkar.
Palto öyküsü Rus edebiyatında dönem yazarları arasında büyük etki yaratmıştır. Gogol’un Palto’sundaki ve diğer öykülerindeki gibi ezilmiş ve dışlanmış tipler ve karakterler Rus klasik edebiyatında çokça karşımıza çıkar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder