Moskova

Moskova

9 Temmuz 2017 Pazar

Gogol'un Palto'su

Samih Güven


Gogol’un Moskova’da müzeye dönüştürülen evi en çok merak ettiğim yerlerden biriydi. Müzeyi  ziyaret ederken Dostoyevski'nin Palto adlı öykü hakkında söylediklerini hatırlamış ve bu öyküyü bir kez daha okumaya karar vermiştim. Ama bunun öncesinde yazarın hayatına ilişkin bazı ayrıntılara da göz atmak istemiştim.

Nikolay Vasilyeviç Gogol 1809 yılında Ukrayna’da, derebeyi bir ailede dünyaya geliyor. İyi bir eğitim alıyor ve edebiyata merak salıyor. Yazar, geleneksel Rus gerçekçiliğinin kurucularından biri olarak değerlendirilmektedir. Rus ve dünya öykücülüğü açısından önemli bir yere sahip.

Gogol’un yaklaşımı romantik hayalcilik ve hayata bir tür karamsar bakış açısına dayanıyor genelde. Sonraki dönemlerde ise daha çok toplumsal taşlamalara yöneliyor. Özellikle ironik üslubu yapıtlarına farklı bir güç katıyor.

Birçok yazarın başına geldiği gibi başlangıçta anlaşılamamış. Lise sonrası geldiği Petersburg’ta şiirleri eleştirmenler tarafından alayla karşılanınca yakıyor. Yazdıklarını yakma alışkanlığı Ölü Canlar'ın ikinci cildinde de devam ediyor.

Gogol bilahare Puşkin’le arkadaş oluyor. Onun zevkine ve eleştirilerine çok güveniyor. Düelloda zamansız ölümü onu sarsmış olmalı.

Çocukluğunda Ukrayna’yı, halk kültürünü, köy hayatını çok iyi gözlemliyor. Yine Rusya toplumunu ve Çarlık Rusya’sındaki bürokratik tıkanıklığı, memuriyeti ve toplumsal sorunları iyi analiz edebiliyordu. Bu konuları çoğu zaman ironik şekilde, taşlamalarla ele alıyordu yapıtlarında.

Müfettiş, Palto, Burun gibi öyküleri ve Ölü Canlar adlı kitabıyla Rus ve dünya edebiyatında çok önemli bir yere sahiptir.

Gogol son yıllarında dinsel bir havanın etkisine giriyor ve Ölü Canlar’ın ikinci cildini yazıyor. Fakat beğenmeyip yakıyor. Kudüs’e gidip hacı oluyor. Kilise çevrelerinin ve bazı din adamlarının etkisine giriyor ama bir tür gel gitler yaşıyor daha çok. 1852 yılında Moskova’da yarı çıldırmış şekilde ölüyor büyük yazar.

Dostoyevski bütün Rus gerçekçilerinin Gogol’un paltosundan çıktığını söylemiştir.

Edebiyatçı, yazar Feridun Andaç ise Gogol ile ilgili şu tespite yer veriyor: "Gogol'un anlatılarında insanı yalnızlaştıran, sığındığı yerden çıkaran ironide; gülümserken düşündüren, zaman zaman sizi öfkeye boğan bir bakışla yüzleşirsiniz."

Gelelim Gogol’un Palto adlı öyküsüne. Öykünün başkahramanı, Akaki Akakiyeviç adında 9. derecen bir kalem efendisi. Diğer memurların pek önemsemediği, tersine dalga geçtikleri biri. O ise yazıları temize çekmekten, işini yapmaktan başka bir şey düşünmeyen, kızıla çalan saçları seyrekleşmiş, gözleri bozuk, ellisine yakın bir adamcağız.

Yazarın anlatımıyla Petersburg’da yılda dört yüz Ruble ya da daha az geliri olan memurların yaman bir düşmanı vardır. Bu düşman Kuzeyin soluk kesici ayazından başkası değildir.

İşte öykümüzün kahramanı paltosunun iyice yıprandığını acıyla anladığında terzi Petroviç’e gider ve yamalarla işin çözülmesini umar. Ancak terzi paltonun pelteye döndüğünü, dikiş tutmayacağını söyler. Akaki Akakiyeviç bu gerçeği kabul etmek istemez ama sonunda başka çaresi olmadığını anlar ve yeni palto için tasarruf etmeye başlar. Seksen Rubleye ihtiyacı vardır. Akşam çaylarını bırakma, mum yakmama, daireye gidip gelirken kundurası yıpranmasın diye yolun düzgün yerlerini seçme gibi tedbirlerle para biriktirmeye çalışır.

Sonunda o gün gelir ve Akaki Akakiyeviç yeni paltosuna kavuşur. Son derece mutludur. Hatta eski paltosuyla yenisini yan yana koyar bir akşam. Kendini tutamaz, güler.

Dairedekiler başına üşüşür ve bunu ıslatmak gerekir diye tuttururlar. Sonunda memurlardan biri, küçük memurlarla arkadaşlık edebilecek kadar alçakgönüllü olduğunu göstermek için partiyi kendi evinde düzenleyebileceğini söyler.

Akaki Akakiyeviç akşam paltosuyla fakirlerin sokaklarından zenginlerin sokaklarına doğru keyifli bir yolculuk yapar. Ama parti evinde duman, kalabalık, içkiler ve oyunlar arasında sıkılır ve sonunda kendini dışarı atar.

Soğukta evine doğru yürürken, ıssız bir sokakta karşısına çıkan iki kişi onu yere serip, paltosunu çalar. Ne yapacağını bilemez. Avazı çıktığı kadar bağırır sokaklarda. Bekçi, komiser gibi kişilerle görüşmeler yapar sonrasında ama kimse onu pek ciddiye almaz. Sonunda tavsiye üzerine önemli bir kişiye ulaşmaya çalışır. Bu kişi bir generaldir. Fakat iyi karşılamaz onu, böyle bir konuyla nasıl karşıma gelirsin diye azarlar.


O gün eski paltosuyla dert içinde sokaklarda yürürken hasta olur. Öykünün devamından okuyacaklara haksızlık olmasın diye bahsetmeyeceğim.

Palto öyküsü Rus edebiyatında dönem yazarları arasında büyük etki yaratmıştır. Gogol’un Palto’sundaki ve diğer öykülerindeki gibi ezilmiş ve dışlanmış tipler ve karakterler Rus klasik edebiyatında çokça karşımıza çıkar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder