Moskova

Moskova

6 Kasım 2010 Cumartesi

Kızıl Bayrak diken işçi kadın resmine 1,5 milyon dolar

Sotheby's müzayede evinde Rusya satışları gününde düzenlenen açık artırmalarda en yüksek fiyat Yuri Pimenov'un resmine verildi. Pimenov'un 'Bir mayıs kutlamaları' yapıtı 1 milyon 500 bin dolara satıldı.

New York'ta bulunan Sotheby's müzayede evinde bugün Rusya satışları gerçekleştirildi. Açık artırmada en büyük ilgi Sovyet dönemine ati 'Sosyalist realizim' adı verilen akımın klasik yapıtlarına gösterildi. Müzayedede Pimenov'un Moskova'da bir bina üzerine iki kadın işçinin kırmızı bayrağı dikmesini resmettiği 'Bir mayıs kutlamaları' adlı sanat eseri en yüksek fiyata satıldı. 2.5 metre büyüklüğünde 1950 yıllarında hazırlanan boyalı tuval 1 milyon 500 bin dolara açık artırmaya telefonla bağlanan bir kişi tarafından satın alındı.

Müzayedede sergilenen yapıtların yüzde 30'u alıcı bulmazken satılan sanat eserleri başlangıç fiyatlarından en az 2-3 kat pahalıya müşteri bulabildi.

Aleksey Kravçenko'nun 1920lerde Hindistan'ı ziyaretinden esinlenerek yaptığı 'Hindistan masalı' resmi ise 1 milyon 480 bin dolara satıldı. Alexandre Iacovleff'in 1932 yılında buddist rahipleri çizdiği 'Lamalar grubu' resmi 782 bin 500 dolara alıcı buldu.

Sotheby’s'tan yapılan açıklamada müzayedede yer alan alıcıların yarısı Rus yarısı Amerikalı'lardan oluştuğunu belirtti.

Müzayedenin ikinci oturumuda özel koleksyonlarından 83 parça yer aldı. Aralarında Faberge'nin ve diğer Rus sanatçıların yapıtları sunuldu. Tüm sanat eserlerinden sadece sekizi satılamadı. Faberge'nin parçlarının satışı toplam 14 milyon 400 bini buldu.

Parçalar arasında ise en pahalı satış emaye işi eseri içme kapları oldu. Rusçası 'kovş' adı verilen içme kabın müzayedede 500 bin dolara kadar çıktı. Faberge tarafından hazırlanan 'kovş' ise başlangıç fiyatı 60 bin dolardan 242 bin 500 dolara yükseltilerek satıldı.

Yaşar Niyazbayev, Cihan
Kaynak :http://www.haberrus.com/

Rusya’da kilo ile satılan kitaplara hücum!

Rusya’nın Çelyabinsk kentinde bir kitapçı ilginç bir satış gerçekleştiriyor. Eski Sovyet döneminde olduğu gibi vatandaşları daha fazla kitap okumaya özendirmek için mağaza yönetimi, satış promosyonu olarak kitapları kilogramla satmaya başladı.

Çelyabinsk’in “KnigaLEND” isimli mağazası “Kilo ile kitap” promosyon satışı gerçekleşitiriyor. Tıpkı gıda mağazasında olduğu gibi terazinin bir gözüne kitap, diğerine ise kilogramlar konuyor. Ve istediğin kiloda kitap alabilirsin. İçeriğinin siyasi, ticari, ekonomik, şiir, masal ve roman olmasının hiç önemi yok. Önemli olan kitabın ağırlığı. Fakat kitabın içeriğiyle ilgili tercihi müşteri yapabiliyor.

Fiyatlar kilogram başı 100, 170 ve 370 ruble (1 dolar 30 ruble) arasında değişiyor. Mağaza tıpkı eski Sovyet dönemini hatırlatıyor: Kitabları Sovyet tezgah kıyafetli bayanlar satıyor. Promosyonla ilgili yorum yapan mağaza satış sorumlusu Alena Vatutina, “Sovyetler Birliği’nin iyi özelliklerini bu promosyonla yaşatmaya çalışıyoruz. Bu satışın ilginç olacağını düşünüyoruz” dedi. Vatutina, 400 rubleden fazla alışveriş yapan müşterilere piyango sürprizi yapacakları müjdesini de verdi.

Kitaplar arasında Aleksandr Puşkin, Lev Tolstoy, Fyodr Dostoyevski gibi ünlü klasik yazarlar dahil günümüzün Rus dedektif romanlarını da bulmak mümkün. Mağazanın satışa çıkardığı kitapların toplam ağırlığı on ton ve yazar sayısı ise beş bini geçiyor.

Fuad Seferov,Cihan
Kaynak: http://www.haberrus.com/

4 Kasım 2010 Perşembe

Bir Rus romanı okur gibi



Elif Dastarlı,
Radikal





Çarlık Rusyası'ndan resimler Pera Müzesi'nde...
Yaşlı köylülerin, açlığın ve savaşın resimleri Bolşevik Devrimi'nin de habercisi...


1861 yılında toprak köleliğinin kaldırılmasıyla Rusya büyük bir değişim yaşar. Köylüler görece özgürleşir, ama kapitalistleşme ve burjuvazinin gelişmesi karşısında fakirlik sefalet derecesine ulaşır. Dostoyevski, Tolstoy, Turgenyev ya da Gogol gibi büyük edebiyatçıların tüm dünyayı etkisi altında bırakan çarpıcı eserleri, bu ‘acı’ gerçekten beslenir. Rus resim sanatı ise edebiyat kadar popüler olmamış ancak en az o kadar etkileyici eserlerle ezilenleri anlatır.

İşte bu dönemin birbirinden seçkin eserleri ilk kez Türkiye’de sergileniyor. ‘Çarlık Rusyası’ndan Sahneler: Rus Devlet Müzesi Koleksiyonu’ndan 19. Yüzyıl Rus Klasikleri’, bugünden itibaren Pera Müzesi’nde. Küratörlüğünü Rus Devlet Müzesi Müdürvekili Evgenia N. Petrova ve Tayfun Belgin’in yaptığı sergi, 1917 Sovyet Devrimi’ne kadar Rus halkının kaderini ve kederini izlemek bakımından kaçırılmayacak bir fırsat.

İlya Repin, Venetsianov, Pavel Fedotov, Vasiliy Perov, Nikolay Yaroşenko, Vladimir Makovski ve Kasatkin gibi sanatçılara ait 65 eser yer alıyor. Bünyesinde bulundurduğu 360 bin eserle büyük bir görkeme sahip St. Petersburg’daki Rus Devlet Müzesi’nden seçilen eserler arasında Repin’in ‘Volga Kıyısında Burlaklar’ gibi başyapıtları da var.

Yaşayacağı büyük devrimler öncesi toplumsal gerginliği yükselen Rusya’yı sanatçılar bir tiyatro sahnesi gibi tuvallerine aktarmış. Resimlerin sert gerçekliği izleyenin iliklerine işliyor. Savaşın, yoksulluğun olabildiğince gerçekçi biçimde aktarıldığı eserler, dönem Rusya’sının panoramasını gözler önüne getiriyor. Yırtık giysiler içinde dilenen fakir çocuklar, savaşa gönderilen köylü gencin ailesine vedası, tarlada çalışan ihtiyarlar veya düşkünler evinin sakinleri… Çernişevski’nin “Güzel olan hayatın ta kendisidir” sözlerinin canlı birer kanıtı gibi algılanmış ve vicdanları harekete geçirmek için idealize edilmişler. Bunların yanı sıra toprak ağasının veya zengin tüccarın düğünü ya da çöpçatanlık anının tasviriyle bu hayatların gösterişliliği de birer parodiye dönüştürülmüş. Zaman zaman fotoğrafik bir anlatıma ulaşan bu resimler sanatçıların atölyelerde, zaman zaman modellerle, çokça düşünerek ve titizlikle kurgulayarak ortaya çıkarılmış.

Serginin bütünü son derece etkili, ama İlya Repin yine birkaç adım öne çıkıyor. Etrafındaki gerçekliğin doğal olarak tuvale yansıdığını söyleyen realizmin bu büyük ismi büyük bir resmiyle sergide yer alıyor. ‘İşte Enginlik!’ adlı resimdeki fırtına içinde coşkuyla salınan genç kız ve delikanlının resmi, biraz Alman romantiklerini de çağrıştırırken, sanatçının ideal dünya hayalini ortaya koyuyor.

Kandinsky izleri

Sergideki peyzajlar, resim tekniğinin sınırlarının ustalıkla zorlandığı sahneler olarak okunabilir. Arhip Kuindji’nin ‘Kırağı Üzerinde Güneş Lekeleri’ ya da Valentin Serov’un ‘At Arabasında Köylü Kadın’ adlı soyuta yaklaşan resimlerinde büyük Rus ressam Kandinsky’nin ipuçlarını görmek mümkün. ‘Çarlık Rusya’sından Sahneler’, 20 Mart’a kadar görülebilir.

***

Rusya edebiyatını resimlerle okuyalım -

SİBEL ORAL -Taraf


Çarlık Rusyası’ndan Sahneler, 19. yüzyıl Rus resmini Pera Müzesi’ne taşıdı. Sergi, Rus edebiyatının tuvale yansımış hali...

Biri size; “Rus edebiyatını Pera Müzesi sergi salonlarında okuyabilirsiniz” dese eminim inanmazsınız. Ama bugünden itibaren Pera Müzesi’ne adım attığınız anda kendinizi Tolstoy’un, Gogol’un, Dostoyevski’nin satırları arasında bulabilirsiniz.19. yüzyıl Rus resminin Repin, Venetsianov, Fedotov, Popov, Perov, Yaroşenko, Makovski gibi büyük ustalarının başyapıtlarını Çarlık Rusyası’ndan Sahneler: Rus Devlet Müzesi Koleksiyonu’ndan adlı sergide görebilirsiniz. Bizden söylemesi; sergiyi gezerken dönemin Rusyası’nı hemen her yönüyle anlatan eserler ve onların ele aldığı konular sizi Rus edebiyatı eserleri okuyormuşcasına içine alabilir...

Repin’in Burlakları
Eserlerin en önemli özelliği 19’uncu yüzyıl Rusyası’nın tarihini, sorunlarını ve kültürünü yansıtması şüphesiz. Eserlerdeki savaş, yoksulluk, çocuklar, askere uğurlananlar, halk eğlenceleri ve kadın konuları dönemin bir özeti niteliğinde. Sergi’nin en önemli sanatçısı olan İlya Repin’in tabloları göz kamaştırıcı olmakla birlikte Rus realizminin de en somut örneği. “Benim için Gogol’ün, Belinski’nin, Turgenyev’in, Tolstoy’un idealleri hâlâ yaşıyor. Mütevazı çabam, vargücümle düşüncelerimi gerçeğe yaklaştırmaktır” diyen Repin’e göre gerçeklik öylesine acımasız ki, kendisinin de nakış motifleriyle vakit geçirmeye vicdanı elvermiyor. Repin, serginin en önemli tablolarından 1879 tarihli Askere Uğurlama adlı tablosunda, 1877-1878 Rus-Türk Savaşı’ndan esinlenmiş. Tabloda savaşa giden askerin belki de son kez gördüğü ailesiyle vedalaşma anındaki çaresizlik ve duyduğu acı muhteşem verilmiş. Aynı şekilde önemli olan diğer bir tablo ise; Volga Kıyısında Burlaklar. Repin bu eserinde Rus halkının içindeki dayanma gücü ve azmi anlatıyor. Yeşil ve kahverengi renklerin hâkim olduğu tablo Rus resim sanatının en önemli eserlerinden biri olarak görülüyor.

Kadınlar ve eşitsiz evlilik
Rus resim sanatının diğer bir odak noktası olan kadınlar ise trajik hikâyeleri su yüzüne çıkarıyor. Genç kızların kendilerinden oldukça yaşlı, soylu adamlarla evlendirilmesi ve çok erken dul kalmalarını konu edinen bu tablolar da toplumsal adet ve geleneklerin trajik sonuçlarını gözler önüne seriyor. Firs Juravlev, Sunağın Önünde, Akim Karneyev’in Eşitsiz Evlilik ve Pavel Fedotov’un Genç Dul isimli tabloları bu durumu en ince ayrıntısına kadar renk ve çizgilere yansıtıyor. Aleksey Maksimov’un Kör Usta’sı, Valeriy Yakobi’nin Dilencinin Paskalyası, Karl Lemoh’un Yeni Arkadaş’ı ise dönemin köy yaşamını ustalıkla resimliyor. Siz tüm bu resimlere bakarken, tabloların kompozisyonları size aynı resimde birden fazla hikâyeyi anlatıyor, bu sayede de bir tabloya dikkatle baktığınızda kendinizi bir Rus romanı içinde bulabilirsiniz. Aman dikkatli okuyun, çünkü, az ileride Tolstoy portresinde büyük usta sizi izliyor olacak.

Sergi bugünden itibaren 20 marta kadar Pera Müzesi’nde izlenip, okunabilir...

***

Yukarıdaki haberlere şaka niyetine ilave bir not:

"Sovyetler Sonrası Rusyası'dan Resimler"

"Çarlık Rusyası'ndan resimler" haberleriyle ilgili yukarıdaki Repin(Илья Репин)'in ünlü resminin("Bargehaulers on the Volga river",1870-73) photoshop'lanmış aşağıdaki örneği ise "Sovyetler Biriiği Sonrası Rusyası'dan Resimler" ismiyle düzenlenebilecek ironik bir başka serginin içinde yer alabilir herhalde.

İzbe


“Bir sırrı sürüklüyor terlikler pıtır pıtır / İzbe sofalarında izbe sofalarında"-
N. F. Kısakürek

Rusça ile Türkçe arasındaki sözcük alışverişine bir örnek daha…
İzbe, Türkçeye Rusçadan geçen basık, loş, nemli, kuytu yer anlamına gelen bir sözcük. Bu sözcüğün Rusçadaki benzeriyse izba (Изба).
İzba, yine “izba” yazılışıyla, aynı anlamda İngilizcede de var. Muhtemelen İngilizceye de Rusçadan geçmiş. İngilizcedeki bir başka karşılığı da “cottage”. Yani küçük kulübe anlamında.
İzba (Изба), Rusçada daha çok eski köy evleri için kullanılıyor.
Anton Çehov, bir öyküsünde izbayı şöyle anlatıyor:

“Nikolay Çikildeyev,... köye, evine gitmesi gerektiğine karar verdi. Evde hastalık daha kolay atlatılabilirdi, evde yaşamak daha ucuz. Boşuna dememişler: Evde duvarların bile yardımı olur, diye.
Akşama doğru köyü Jukovo'ya vardı. Çocukluk anılarında yaşattığı baba ocağı aydınlık, rahat, sakin bir yer olarak canlandı. Şimdi izbaya girince bayağı ürkmüştü: Öyle karanlık, basık ve pisti ki. Kendisiyle birlikte gelen karısı Olga, kızı Şaşa, neredeyse izbanın yarısını kaplayan isten, sinekten kararmış kirli, büyük ocağa şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Ne kadar da çok sinek vardı! Ocak iğrilmiş, duvarlardaki kirişler yana yatmıştı, izba neredeyse çökecek gibiydi. Öndeki köşede kutsal resmin yanına şişe etiketleri, gazete kesikleri yapıştırılmıştı: Bunlar resim yerini tutuyordu. Yoksulluk, yoksulluk!”

(îzba : Köy evi, izbe).
(Anton Çehov,Köylüler (Mujikler), 1897)

2 Kasım 2010 Salı

Bizim "saray"ımız Rusların kileri mi?

Hem Türkçede, hem de Rusçada olan benzer bazı sözcükler var. Bunların ne zaman ve nasıl bir kültürden diğer kültüre geçtiği kuşkusuz ciddi bir etimolojik çalışmayı gerektiriyor.

Bu sözcüklerden bazıları okunuş ve söyleniş benzerliklerine rağmen ters anlamlarla yüklü.

Buna bir örnek “saray” sözcüğü...

Türkçedeki anlamı malum; Farsçadan dilimize geçen, sultanlara yakıştırdığımız görkemli yapılardan söz ederken kullandığımız bu sözcüğün Rusçadaki karşılığı “сарай”ın anlamı evlerin yanındaki müştemilat bile diyemeyeceğimiz küçük, mütevazi ambarlara, depolara verilen ad.

Belki de Ruslar, Türklerden ya da Türklerin akrabası Tatarlar gibi diğer uluslardan geçen bu sözcüğü biraz da ironik anlamıyla kullanıyorlar.

Geçenlerde, geleneksel Rus adetlerden mantar toplama eylemi için Vladimir’e giden arkadaşım, doğasına hayran olduğu bir köyden ev alma fikrine kapıldı. Sahibi evin resimlerleriyle, planını e-posta ekinde yolladı. İki dönümlük bahçede küçük bir evle birlikte banyo, tuvalet (Rus daçalarında banyo ve tuvalet evin dışında, bahçede) ve üç tane “saray” vardı. Evet, yanlış okumuyorsunuz, üç “saray”!...

Fikriniz olsun diye, yukarıda “сарай”a örnek bir resimle, aşağıda “saray”ının önünde poz veren bir “prenses” resmi var.

1 Kasım 2010 Pazartesi

Helikopterin Babası: Igor Sikorsky















Kaynak : http://www.aslihanruscaogreniyor.blogspot.com/

Amerikalı meşhur helikopter üreticisi Sikorsky’yi bilirsiniz. Peki Sikorsky’nin kurucusu İgor İvanoviç Sikorsky’nin (Игорь Иванович Сикорский) aslında Kiev doğumlu bir Rus olduğunu biliyor musunuz?

İgor Sikorsky, 25.Mayıs.1889’da o sırada Rus İmparatorluğu’nda bir şehir olan Kiev’de doğmuş. Annesi tarafından evde eğitilen genç İgor, sanat eğitiminin bir parçası olarak Leonardo Da Vinci’nin eserleriyle tanışmış. Babasıyla birlikte Almanya’ya yaptığı yolculukta da doğal bilimlere ilgi duymaya başlamış. Henüz 12 yaşında, küçük lastik tahrikli bir helikopter yapmış. 14 yaşında St. Petersburg’daki İmparatorluk Deniz Harp Okulu’na başlamış, ama mühendis olmaya karar verdiği için okuldan ayrılmış. Bir süre Paris’te okuduktan sonra 1907’de Kiev Politeknik Üniversitesi’ne başlamış. 1908’de babasıyla gittiği bir başka Almanya seyahatinde Wright kardeşlerin uçağı ve Zeppelin’in zeplininden haberdar olmuş ve geleceğinin havacılıkta olduğuna karar vermiş. 1909’da o sırada havacılığın kalbi olan Paris’e gitmiş ve öğrenimine orada devam etmiş.

Ondan sonra Rusya’da havacılık ile ilgili çalışmalarına devam etmiş. İlk tasarımı olan iki kişilik S-5 uçağını uçurarak pilot brövesini almış. 1912’de Rus Baltık Demiryolu Araçları Fabrikasının uçak bölümünde baş mühendis olarak çalışmaya başlamış. 1913’te dünyanın ilk birden fazla motorlu uçağı olan dört motorlu S-21’i tasarlamış. I. Dünya Savaşı sırasında da dünyanın ilk dört motorlu bombardıman uçağını geliştirmiş. 1919’da devrim yüzünden yıkıma uğrayan Rusya’da havacılık ile ilgili çalışmalarını yürütemeyeceğine karar vermiş ve ABD’ye göç etmiş.

ABD’deki ilk yıllarında okul öğretmenliği yaparak geçimini sağlayan Sikorsky, bir yandan da havacılık ile ilgili çalışmalarını sürdürebilmek için fırsatlar aramış. 1923’te New York’ta Sikorsky İmalat Şirketi’ni kurmuş. ABD’deki eski Rus subaylarından destek görmüş. Aynı zamanda ünlü besteci Rakhmaninov’dan da finansal destek almış. İlk prototipi ilk uçuşlu testte zarar görmüş, ama Sikorsky, yatırımcılarını ilave kaynak sağlamaya ikna etmiş. Bu ek kaynakla, ABD’nin ilk çift motorlu uçaklarından biri olan S-29’u yapmayı başarmış. 1929’da şirket, Stratford Connecticut’a taşınmış ve şimdiki United Technologies’in bir parçası haline gelmiş.

Sikorsky, bir yandan da dikey uçuşla ilgili çalışmalarına devam etmiş. Bu alanda patentler almış. Tek motorlu helikopteri Vought-Sikorsky VS-300, 14.Eylül.1939’da ilk uçuşlu testini yapmış. Bu uçuş sırasında helikopter, kararlılık sorunlarından dolayı kablolarla bağlı olarak uçurulmuş. 13.Mayıs.1940’ta ise ilk serbest uçuşunu yapmış. Bu başarılı ilk helikopter uçuşu değilmiş ama ABD’deki ilkmiş ve tasarımıyla ilgili pek çok ilki içeriyormuş. Bunun ardından, 1942’de dünyada ilk seri üretilen helikopter olan R-4’ü geliştirmiş.

Sikorsky, dünya havacılık tarihine yaptığı hizmetlerinin yanında Rus Ortodoksluğu ile de yakından ilgilenmiş ve bu alanda da 3 tane kitabı basılmış.

İgor Sikorsky, 1972’de Easton, Connecticut’ta evinde ölmüş.

Uzayda İnsanoğlunun Yolunu Açan Köpek: Layka














Kaynak: http://www.aslihanruscaogreniyor.blogspot.com/

Daha önce sizlere ‘Moskova Notları’ isimli blog’dan bahsetmiştim. ‘Moskova Notları’nda 18.Ekim’de, Sputnik-5 ile uzaya çıkmış ve geri gelmiş 2 köpekle ilgili bir yazı yayınlandı. Onun üzerine ben de Layka’yı anlatmaya karar verdim.

Uzay Yarışı’nda Sputnik isimli ilk insan yapımı uyduyu yörüngeye göndererek birinci zaferini kazanmış olan Sovyetler Birliği, Bolşevik Devrimi’nin 40. yılında yeni bir zafer kazanmaya karar verir: Yörüngeye ilk memeli canlıyı göndereceklerdir. Bu memeli Moskovalı bir sokak köpeği olan Layka (Лайка, Türkçesi ‘Havlayan’) olur.

Sovyet bilim adamları, zor koşullarda yaşamaya alışık olacağı için özellikle bir sokak köpeğini seçerler. Layka yaklaşık 3 yaşındadır. Uçuştan önce çeşitli testler yapılır ve Layka’ya eğitim verilir. Fırlatmanın Bolşevik Devrimi’nin 40. yılında yapılacak olmasının getirdiği zaman baskısı yüzünden, aracın dünyaya geri dönüşü planlanmaz ve Layka’nın geri dönmeyeceği baştan belli olur.

3.Kasım.1957’de içinde Layka’nın da bulunduğu Sputnik-2 uydusu Baykonur kozmodromundan fırlatılır. Uyduda Layka için yaşam destek sistemleri, jel halinde yiyecek, Layka’nın yaşam faaliyetlerini ve kabindeki ortamla ilgili bilgileri ölçüp dünyaya ileten sistemler bulunmaktadır. Layka, uzaya çıkan ilk memeli olur ve bir memelinin fırlatma ve uzay koşullarında hayatta kalabileceğini ispatlar.

Sputnik-2, Layka’nın ölümünden sonra yörüngede dönüşüne devam eder ve 14.Nisan.1958’de atmosfere yeniden girer ve yanar.

Layka’nın nasıl öldüğü uzunca bir süre tam açıklanmaz. Resmi açıklamalarda çelişkiler bulunur. Ekim 2002’de, Sputnik 2 görevinde çalışmış olan bilim adamlarından biri, Dimitri Maleşenkov, Layka’nın fırlatmanın ilk gününde, birkaç saat içinde aşırı stres ve sıcaklıktan dolayı öldüğünün neredeyse kesin olduğunu açıklar. Teknik bir sorundan dolayı, kabindeki sıcaklık planlananın üzerine çıkmıştır.

Layka’dan sonra insanoğlu uzayda çok yol alır. Layka da farklı ülkelerce farklı şekillerde onurlandırılır. 2008’de Moskova yakınlarındaki bir araştırma tesisinde Layka adına bir anıt açılır. Mars’taki bir bölgeye onun adı verilir. Pek çok ülkede pullarda, kartpostallarda, çizgi romanlarda, şarkılarda yer alır. Umarım, bunlar yetmiştir, Layka biz insanoğlunu affetmiştir.