Halil
Ocaklı
Kaynak:
https://medyagunlugu.com/
Rusya’da imparatorluğu deviren ve Sovyetler Birliği’nin
kurulmasına yol açan Ekim Devrimi, kaos ve belirsizlik ortamıyla birlikte
gelmişti…
1917’de ve sonraki yıllarda, üç yüz binden fazla Rus
ülkelerindeki siyasi belirsizliklerden ve çatışmalardan kaçarak İstanbul’a
sığınmıştı.
Aziz İstanbul, işgal döneminin tüm zorluklarına rağmen,
zulüm ve çatışmalardan kaçan Rus sığınmacılara kapılarını açmış ve
konukseverliğini göstermiştir.
Sığınan Rusların çoğu, İstanbul’u bir “acil çıkış kapısı”
olarak görmüş ve Batı ülkelerine gitmiş olsa da, kalanlar da az değildi.
İstanbul’da kalmaya karar veren Rusların önemli bir kısmı, Türk adı ya da Türk
adlarına benzer adlar alarak kent nüfusuna katıldı ve kaynaştı. Bu süreç,
İstanbul’un çok kültürlü yapısını daha da zenginleştirdi ve şehri bir “çok
sesli bir kültür korosu” haline getirdi.
Yaklaşık yüzyıl önceki bu örneğe benzer şekilde ama bu kez
Antalya, Rusya’dan yüksek düzeyde göç almış durumda. Şubat 2022’den bu yana
200.000’den fazla Rus (ve Ukraynalı), Ukrayna’daki çatışmalardan uzak durmaya
çalışarak Antalya’ya geldi.
Gelenlerin çoğu daha önce burada tatil yapmış ve şehri
tanıyordu, bu yüzden yaşamlarında yeni bir sayfa açmak için Antalya’yı seçmek
zor olmadı. Böylece Antalya’da yaşayan Rusların “Rusyalı Gelinler” profiline
şimdi bir de aileler ve girişimciler eklenmiş oldu.
Bu ani göç dalgası nedeniyle konut satış ve kiralama
rakamlarında aşırı bir artış yaşanması, Antalya halkını rahatsız etti ve
şehirdeki yaşam alışkanlıklarını etkiledi. Bu durum karşısında Göç İdaresi,
Rusların oturma izinlerini yenilememeye başladı ve bu da göçmenler arasında
tedirginliğe neden oldu.
Oturma izinleri uzatılmayanların büyük bir kısmı,
Sırbistan, Arjantin, Orta Asya, Kamboçya gibi yerlere göç etmeyi tercih
ederken, bazıları Rusya’ya döndü. Ancak, Antalya’da kalmaya karar veren
Rusların sayısının (Şubat 2024 itibarıyla) yaklaşık 40-45 bin olduğu tahmin
edilmekte.
Bununla birlikte, “bir ayağım Türkiye’de olsun” diyen bu
kişiler Türk vatandaşlığı alabilmek için taşınmaz yatırımı dâhil çeşitli
yollara başvuruyor. Vatandaşlığa geçiş sürecinde, adlarını değiştirmeyi tercih
edenler de var. Bu durum, özellikle Rus çocukların Türk toplumuna uyumu ve yeni
kimliklerini benimsemeleri sürecinde ilginç manzaralar ortaya koyacak.
Türk adları alarak yeni bir hayata başlayan bu kişilerden
bazılarını tanıyorum.
Bu kişilerden biri Gürsu Mahallesi’nde yaşayan Vitali.
Aslında adını Veli olarak değiştirmeyi planlıyormuş ancak vatandaşlık
başvurusuna giderken eşi ondan ünlü bir Türk dizisindeki kahramanın adını
seçmesini istemiş. Böylece bizim Vitali, Kemal olmuş.
“Oh Lady Mary” şarkısını çok seven bir Rus komşumuz
şarkının orijinalinin aslında Berkant’ın söylediği Samanyolu olduğunu
öğrenince, kendine Berkant adını seçmiş. Kimileri ise ünlü dizideki Süleyman
adını kendine uygun görmüş. Hatta Süleyman Arslan adını alan bir Rus’un evine
yanlışlıkla icra bildirimi gönderildiği haberlere konu olmuştu.
Bir gün kuafördeyim, Rus olduğu her halinden belli olan
biri eğilerek “Selamünaleyküm Ali abi” dedi. Kuaför de ona “Aleykümselam,
hayırlı Cumalar Dimitri” dedi. Şaşkın şaşkın baktığımı görünce ekledi: “Abi
bu bizim Dimitri yandaki binada 2 daire satın aldı ve vatandaş oldu. Biz de
mahalle esnafı olarak Türkçe öğretiyoruz.”
Dimitri’nin vatandaşlık aldığı ama adını değiştirmediği
anlaşılıyor ancak başka bir Dimitri, Demir adını aldı. Gözlemlerim, adlarını
değiştirenlerin genellikle ilk seslerinden dolayı Rusça adları çağrıştıran
adlar seçme eğiliminde olduklarını gösteriyor. Bu eğilimin nedeni duygusal ve
işitsel olarak önceki adı anımsatması ve telaffuz kolaylığı sağlaması olabilir.
İşte bazı örnekler:
Nikita-Nihat
Artyom- Ertan
Sergey-Sergen
İlya-İlyas
Boris-Barış
Dimitri-Demir
Leonid-Levent
Ruslan-Aslan
Kseniya-Sena
Elena-Ela
Yulya-Hülya
Natalya- Nazan
Tatyana-Tansu
Marina-Merve
Svetlana-Selda
Janna-Jale
Not: Kişisel verileri korumak adına soyadları yazmıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder