Şimdi
ve sonra
M.
Hakkı Yazıcı
Vladimir İvanoviç’le dertleşiyoruz.
Aslında dertleşmek için değil, birbirimizin yeni yılını kutlamak için bir araya gelmiştik.
2023 ne yazık ki pek hayırla anacağımız bir yıl değildi, 2024’ün en azından bir önceki yıl kadar lanet bir yıl olmamasını diliyoruz.
“Gelen gideni aratır” sözünü hatırladıkça da ürperiyoruz.
Uzun zamandır kötü olayların pençesindeyiz.
Pandemi, vekalet savaşları, ekonomik zorluklar,.. say say bitmiyor.
Malum beylik kutlama sözleri vardır. Sağlık, mutluluk, başarı, huzur, falan filan diliyoruz gibilerinden…
İyilik ve kötülük, 12 raunt, sanki asırlardır ringde dövüşen boksörler gibi. Umarız bu son raunt olur; iyilik, sıkı bir sol kroşe ile kötülüğü yere indirip nakavt eder; rahatlar, feraha çıkarız.
Bazen karamsarlaşıyoruz, ancak sonra yeniden gücümüzü topluyor iyimser bir ruh halini kuyruğundan yakalıyoruz.
İnsanlar genellikle umudunu tümüyle kaybetmiyor, içlerinde her şeye rağmen yeni yılın eski yılı aratmayacak olmasına dair bir ümidi yeşertiyorlar. Yılbaşlarını coşkuyla kutluyorlar.
Hele hele bu, Rusya’da önemli bir gelenek halinde.
Bu sene de öyle oldu. Yeni yılın gelişi sıkıntılara rağmen neşeyle kutlandı diyebiliriz.
***
Canımız bir şeylere
sıkıldığında insan, bazen bir zaman makinesine binip ütopyaların vadettiği iyi
bir zaman dilimine dertlerin üzerinden atlayarak ulaşmak veya geri vitesine
takıp geçmişe, güzel olduğunu düşündüğümüz günlere geri dönmek, eskileri yeniden
yaşamak hayalini kuruyor.
“Ben ikisine de razıyım,”
diyorum.
Vladimir İvanoviç,“Sen de çok
şey istiyorsun,” diyor. “Ve hatta kolaycısın, bu pasifist bir tutum; tam
tersine günün zorluklarına göğüs gerip, iyilikler için mücadele etmelisin.”
Düşünüyorum, “Haklısın,”
diyorum. “Bugün mesajlara bakarken gördüm Elon Musk, yılın ilk gününde ‘Today
is the first day of the rest of your life’ diye bir mesaj paylaşmış, bugün
yaşamınızın geri kalan kısmının ilk günü diyor.”
Gülüyor:
“Aferin ona, bazen doğru
laflar ediyor, ancak bu, sosyal medyada dolaşıp duran yazarı belirsiz bir
şiirden alınmış bildik bir dize.”
***
Vladimir İvanoviç’e bizim
Serkan’ın anneannesinin bir hikayesini anlatıyorum.
Serkan, anneannesine sormuş,
“Nine, zaman makinen olsa n’apardın?” diye.
Meğer kadıncağız senelerden
beri komşusu Nezahat Hanıma içerlermiş. O, oğlunun düğününde geline bir
cumhuriyet altını takmış, Nezahat Hanım ise onun kızının düğününde sadece bir
çeyrek altın takmış.
“Ah, öyle bir zaman makinem
olsa atlar giderdim yirmi sene geriye, cumhuriyet altını yerine ben de çeyrek
altın takardım, ah aptal kafam,” diye söyleniyormuş.
***
Bazı bilim insanlarına göre,
çok hızlı yolculuk yapmak zamanda geleceğe gitmemizi sağlarmış. Zamanda geçmişe
gitmek ise birçok fizik modeline göre imkânsızmış.
Bilemiyorum.
Benim aklım, bildiklerim,
popüler bilim kitaplarının ötesindeki şeyleri anlamaya pek yetmiyor. Onun için
haddimi bilip, fazla derin konulara girmiyorum.
Vladimir İvanoviç’in de topa
girmeye pek niyeti yok.
Yine de ucundan, kenarından
devam ediyoruz.
Zaman makinesi henüz icat
edilmedi, fikrini ise ilk dillendirenlerden biri ünlü İngiliz bilim kurgu
yazarı Herbert George Wells idi.
Wells’in ilk romanı olan Zaman Makinesi 1895 yılında
yayımlandı.
Roman, bir mucidin uzak geleceğe yaptığı yolculuğu
anlatıyordu.
Romanda Victoria dönemi Londra’sında yaşayan bir bilim
insanı zamanda yolculuk yapmak üzere icat ettiği makineyle geleceğin
İngiltere’sini ziyaret ediyor. Ve Sekiz Yüz İki Bin Yedi Yüz Bir yılında
yaşadığı serüveni bir dost, arkadaş toplantısında etrafındakilere
anlatıyor.
Geleceğin dünyası ayrıcalıklı
insanların rahat, dertsiz, tasasız bir hayat sürdükleri bir yermiş meğer.
Wells, romanında Victoria
dönemi İngiltere’sindeki zenginlerle yoksullar arasında giderek büyüyen
uçuruma yönelik eleştirisini dile getirir. Tarihin ve gelişmenin anlamını
sorgular. Toplumsal adaletsizliğin sürüp gitmesi halinde meydana gelecek
felaketlere dair uyarılarda bulunur.
Yazar, 1866’da doğmuş, 1946 yılında
yaşamını yitirmişti. Ve haliyle iki büyük dünya savaşı felaketine de şahitlik
etmişti.
Romanındaki gibi bir zaman
makinesine sahip olsaydı kuşkusuz bu zaman dilimlerini atlamak isterdi.
İlave bir bilgi: Wells, Rusya'yı 1914, 1920 ve 1934'te
üç kez ziyaret etmiş, Sovyet liderleri Vladimir
Lenin ve Joseph Stalin ile görüşmüş.
***
Zamanda yolculuk sadece bir
olasılık olarak görülmüyor, aynı zamanda yaşanıyor, ama galiba Wells’in hayal
ettiği bir şekilde değil.
Vladimir İvanoviç’in aklına Sergey
Krikalyev geliyor.
Sergey
Konstantinoviç Krikalyev, 27 Ağustos 1958 Leningrad doğumlu, Rusya
Kahramanı, Sovyet ve Rus havacılık sporcusu ve kozmonot… SSCB'nin
pilot-kozmonotu.
Uzayda geçirilen toplam süre
rekorunu elinde tutuyor. Bu rekor 803 gün. Bu, kozmonot
tarafından altı fırlatmada başarıldı. Ayrıca Sergey Krikalyev toplam 41
saat 26 dakika süren sekiz uzay yürüyüşü gerçekleştirdi.
Sovyet kozmonotu Sergey Krikalyev'in
meslek yaşamının uzay araştırmaları tarihinde özel bir bölümü ve ilginç
bir hikayesi var.
Kazakistan'daki Baykonur
fırlatma sahasından Sovyetler Birliği zamanında Soyuz roketiyle uzaya başarıyla
gönderilmiş, ancak görev süresinin uzamasıyla Sovyetler Birliği dağıldıktan
sonra dönebilmişti.
Sergey Krikalyev, Sovyetler
Birliği vatandaşı olarak başladığı yolculuğunu farklı bir ülke vatandaşı olarak
tamamlayan tek kozmonot olma hüviyetiyle tarihe geçti.
Sergey Krikalyev'in 1991'de
nasıl "uzayda unutulduğuna" dair bir hikaye var; ancak kozmonotun
kendisi bunun gazetecilerin türettiği düzmece bir haberden ibaret olduğunu
söylemişti. Yani "unutulma" söz konusu değildi.
“O sırada ana keşif gezimin
yarısı geçmişti ve benzer üç zaman dilimi daha uzayda kalmak zorunda kaldım,”
demişti.
Princeton Üniversitesi Fizik
Bölümü akademisyeni J. Richard Gott'a göre, dünyadaki gelmiş geçmiş en büyük
zaman gezgini Sergey Krikalyev imiş.
Sovyetler Birliği'nin çöküşü
nedeniyle 311 gün - yani 10 aydan biraz fazla - uzayda mahsur kalmıştı.
Sovyetler Birliği çöktüğünde
uzaydaydı. Eve dönemeyince, başlangıçta olduğundan iki kat daha fazla
zaman harcadı ve bambaşka bir tarihi dönemde yurduna döndü.
Her türlü zorlukla baş
edebilmek için özel bir eğitim görmüş bir bilim insanı ve kozmonot olmasına
rağmen bu zaman atlama haline belki Sergey Krikalyev de şaşırmıştır.
***
ODTÜ Fizik Bölümü’nden, bilim
ustası Özgür Can Özüdoğru, Bilim ve Gelecek Dergisi’nde yayımlanan “Zaman
yolculuğunun kısa bir tarihçesi” başlıklı bilimsel makalesinde konuyla ilgili şöyle
yazmış:
“H.
G. Wells, ilk romanı The Time Machine’i (Zaman Makinesi) 1895’de; yani
Büyük Britanya Kraliçesi Victoria’nın hükümdarlığının sona ermesinden yalnızca
birkaç yıl önce yayımlamıştı. Tıpkı bu hanedanın bitişi gibi, o dönemde dünyada
başka bir hanedanlık da etkisini yitirmekteydi: 200 yıllık Newton fiziği… 1905
yılında Albert Einstein özel görelilik kuramını yayımladı. Kuram Newton’ın
“elma fiziği”ni bir kenara atıp, Wells’in varsayımlarını mutluluğa boğuyordu,
çünkü kuramın mümkün kıldığı şeylerden biri de zamanda yolculuktu. Böyle bir
şeyi Newton fiziğinde düşünmek bile imkânsızdır, zira Newton fiziği için zaman
düz akan bir ok gibidir, ne hızlanır ne de yavaşlar. Fakat Einstein için zaman
“göreli”ydi.
Zamanda
yolculuk yalnızca mümkün olarak görülmüyor, aynı zamanda yaşanıyor, yalnızca
Wells’in hayal ettiği bir biçimde değil. Princeton Üniversitesi Fizik Bölümü
akademisyeni J. Richard Gott’a göre, dünyadaki gelmiş geçmiş en büyük zaman
gezgini Sergei K. Krikalev’dir. 1985’de başlayan uzun kariyeri boyunca Sovyet
kozmonot, uzayda kesintisiz olarak 803 gün geçirdi. Einstein’ın da kanıtladığı
gibi, onun için zaman Mir Uzay İstasyonu’nda, Dünya’ya göre çok daha yavaş
geçti. Tüm bunların sonucunda Krikalev, dünyada bulunan tüm varlıklardan 1/48
saniye daha az yaşlandı, yani başka bir açıdan baktığımızda zamanda 1/48 saniye
geleceğe gitmiş oldu.
Zamanda
yolculuğu gözlemlemek, çok yüksek hızlarda çok uzun mesafeler kat edildiğinde
daha kolay anlaşılır. Eğer Krikalev Dünya’yı 2015 yılında terk edip Betelgeuse
yıldızına, ışık hızının yüzde 99,995’ı gibi bir hızda gidip geri gelseydi
(Betelgeuse 520 ışık yılı uzaktadır), döndüğünde Dünya’da 1000 yıla yakın bir
zaman geçmiş ve tanıdığı herkes ölmüş olacaktı. Onun için ise, yalnızca 10 yıl
gibi bir süre geçmiş olurdu. “Zamanda yolculuğu nasıl yapacağımızı biliyoruz,”
diyor Gott, “bu tamamen para ve mühendislik meselesi”.
***
Benim zaman makinesiyle orda
burda dolaşma hayalimden vazgeçip ayaklarımı yere basmam gerekiyor sanırım.
Bildiğimiz uluslararası
olaylara benzemeyen yeni bir dönem yaşıyoruz. Dünyanın her köşesinde sorun var.
Hem sıcak, hem de soğuk savaş bir arada yaşanıyor. Bu yeni soğuk savaşta
delikanlılık da iyice tarihe karışmış durumda.
Eskisinde uzay yarışı vardı
mesela. Bilime, teknolojiye bir nebze katkısı vardı hiç olmazsa. Şimdiyse
neredeyse unutuldu.
Sosyal bilimciler, “Tarihin
tekerleği hep ileriye ve iyiye doğru döner,” der.
Hızla ileriye doğru döndüğünü
bildiğimiz bir tekerlek bazen geriye dönüyormuş gibi görünebiliyor. Belli bir
noktaya gelindiğinde önce tekerlekler daha yavaş dönüyor gibi görünür, sonra
kısa süreliğine duruyor gibi görünür ve devamında da geriye dönüyormuş gibi
görünür.
Bu bir yanılsamadır.
Yani telaşa, enseyi karartmaya
gerek yok!
Tolstoy, “En güçlü iki savaşçı, sabır ve zamandır,” demiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder