Mamadış üzerinden Paris’e gitmek
M. Hakkı Yazıcı
Malum bazen konu
kıtlığında dostlar, arkadaşlar arasında bildik konuşmalar muhabbete hakim olur.
Bazıları arabalarından bahis
açar; konu oraya kayar. Hangi markanın, hangi modeli daha iyidir, özellikleri
nelerdir, falan.
Futbol sezonunda
maçlar, takımların durumu konuşulur bolca. Sezon sonunda da bunun yerini
transfer dedikoduları alır.
Bazen ve de çokça
kadın-erkek ilşkileri...
Son zamanlarda Moskova’daki
Türkler arasında bunlara bir de uçak biletleri konusu eklendi. Türkiye’ye
gidip, gelmiş arkadaşlara selam sabah, “nasılsın, iyi misin?” dedikten hemen
sonra uçak biletini nereden, kaça aldığını sormak alışkanlık haline geldi.
Bildiğiniz gibi AB hava
sahasının kapatılması, Rusya'dan Batıya uçmak isteyen uçaklar için olmadık hava
koridorları arayışına itti ve çaresiz bıraktı.
***
Rusçada kulağını
tersten göstermenin, yani yolu boş yere uzatmanın ironik ifadesi olan "в Париж через Мамадыш" (V Parij çerez Mamadış - Paris'e Mamadış
üzerinden) deyimi var.
Bu deyim neredeyse gerçek oldu.
Mamadış (Мамады́ш), Moskova’nın
doğusunda, Rusya'nın Tataristan Cumhuriyeti'ne bağlı Mamadış bölgesinin merkezi
olan, Vyatka Nehri'nin kıyısında, nüfusu 2010 yılı sayımına göre sadece 14.435
olan küçücük bir şehir.
Yani, Paris'e tam ters istikamette…
***
Şimdilerde Türkiye’ye
eskiden en fazla ikibuçuk, üç saatte yapılan Moskova-İstanbul uçuşlarının
yerini en kısası beş saatlik direkt ve sekizbuçuk saatten başlayıp kırk saate
kadar uzayan, Bakü, Erivan, Tahran, Dubai, Doha, Bahreyn, Kahire, Minsk, Moldova
üzerinden yapılan, envai çeşit, bir iki aktarmalı uçuşlar aldı.
Uç babam, uç.
Ve dahası, ruh halimi
bozan, emekli maaşımın en ucuz, ekonomik tek yönlü uçak biletine bile yetmediği gerçeği...
Vah benim enflasyondan tokat üstüne
tokat yiyen zavallı emekli maaşım!
***
Garip bir süreci yaşıyoruz ne yazık
ki. O beğenmediğimiz eski dünyayı arar duruma gelmeyelim maazallah.
Bu durumun müsebbibi konusunda tevatür
muhtelif.
Bir Kızılderili atasözü şöyle:
"Bir suda iki balık kavga ediyorsa bilin ki oradan beş dakika önce uzun
bacaklı bir İngiliz geçmiştir!"
Şu Atlantikçilerin cenahı dünyayı
birbirine katmakta çok mahirler. Ancak oynadıkları oyun artık çok tehlikeli bir
hale geldi. Herkes son zamanlarda Üçüncü Dünya Savaşı’nın çok yakın bir ihtimal
haline geldiğini konuşuyor.
Albert Einstein, "Üçüncü Dünya
Savaşında hangi silahlar kullanılacak bilmiyorum, ama dördüncüsü taş ve sopa
ile yapılacak" demiş.
Adam haklı.
Nükleer Savaş kavramı kullanılmaya
başladığından beri dünyayı saran paranoya çıkması muhtemel Üçüncü Dünya
Savaşı sonrası dünyanın onarılamaz bir yıkıma uğrayacağı, bildiğimiz medeniyetlerin
sona ereceği ve teknolojik ilerlemenin nihayetleneceği şeklinde.
İnsanlık eğer bu yıkımdan az hasarla kurtulabilse
dahi ilkel çağlara geri dönüş çok büyük olasılık.
***
Uzun uçak yolculuklarında zaman kolay
geçmiyor.
Hele bir de uçak
korkunuz varsa!
Antalya tatilinden
dönüşte bizim İgor’un oğlu küçük Maksim’in yanına uçakta bir genç kız oturmuş.
Kızcağız beti benzi
atmış haldeymiş. Belli ki uçmaktan korkuyormuş.
Korkusunu birazcık
üzerinden atabilmek için konuşmak ihtiyacı duyduğundan olacak Maksim’e dönüp,
"Hadi konuşalım. Yol arkadaşınla bir konuşma başlatırsan uçuşların daha
hızlı olacağını duydum," demiş.
Elindeki kitabını henüz
açmış olan Maksim, oflayarak babasına dönüp, nerden çıktı şimdi bu, der gibi
bakmış.
İgor, durumu anlamış,
ama kızcağıza destek olmak lazım. Gözleriyle bunu ima etmiş.
Maksim, elindeki
popüler bilim kitabını yavaşça kapatmış ve kıza "Peki, ne tartışmak
istersin?" diye sormuş.
"Ah,
bilmiyorum," demiş kız, "Elindeki kitaba bakılırsa bilimle ilgili
şeyler seni cezbediyor, kuantum mekaniğini konuşmaya ne dersin?"
Malum, bu sene, 2022 Nobel
Fizik Ödülünün kuantum mekanikleri ile ilgili çalışmalarından dolayı üç bilim
insanına verilmesi bu konuyu yeniden çok tartışılır hale getirdi.
"Tamam,"
demiş küçük Maksim, "Bu ilginç bir konu olabilir. Ama önce sana bir soru
sorayım, "Bir at, bir inek ve bir geyik, hepsi ot yer değil mi? Yani aşağı
yukarı aynı şeyleri… Ancak bir geyiğin dışkısı küçük topaklar halindeyken, bir
inek yassı bir köfteye benzer şeyler pisler ve bir at, kuru ot yığınları
üretir. Neden böyle olduğunu düşünüyorsun? "
"Tanrım," der
genç kız, "İnanır mısın, hiç bir fikrim yok."
"Pekala, o
zaman," demiş Maksim, "Bir b..k bilmediğin halde kendini kuantum
fiziğini tartışmaya yetkin hissediyor musun?"
İgor, gülerek bana “Bundan
sonra ne olmuş olabileceğini tahmin etmişsindir,” dedi.
“İyi yapmamış, ama daha
çocuk o,” diye cevap verdim.
“Maksim’in bu kötü
esprisinden sonra zavallı kızcağız ne diyeceğini şaşırdı. Dönüp, gözlerini
kapadı, Bu arada uçak korkusunu da unutmuş olabilir. Bir ara nefes alıp
verişinden uyumuş olduğunu anladık.”
***
İgor’a, “Sorunlar
bitecek, eninde sonunda barış olacak; ama fazla can yanmadan, kısa zamanda olsa
keşke,” diyorum.
O da, ‘V Parij çerez
Mamadış - Paris'e Mamadış üzerinden’ gibi olmasa bari diyorsun,” yani diye
tamamlıyor.
“Öyle…Ben, her zaman
daha adil, istismarın, sömürünün, hilenin hurdanın, baskının olmadığı iyi bir
dünya hayal ettim. Bu konuda inancımı hiç kaybetmedim.”
“Ustaya sormuşlar: ‘Her
şeyi kaybettik. Ne yapacağız?’ diye; usta cevap vermiş: ‘Nefes alıyoruz,
yeniden başlayacağız’, demiş,” diyor İgor, sohbete nokta koyuyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder