Rusya dünyanın en büyük ülkesi. Kaliningrad’dan Vladivostok’a
kadar uzanan kocaman bir ülke.
Alabildiğine büyük ormanlar ve ovalar ülkesi…
Aslında gerçek Rusya bu ormanlarda ve ovalarda başlar.
Yılın iki farklı döneminde tek bir rengin baskın olduğu bir coğrafya; uzun
süren kış boyunca kar beyazı, yazın ise yeşilin hakim olduğu bir ülke. Alabildiğine beyaz ve yeşil…İnsanın içini bir
enginlik ve genişlik duygusu kaplar.
Ruslar steplere yayılmadan önce hep ormanlarda yaşarlardı. Bu yüzden de
ormanlar Rusların asıl vatanı sayılır.
Ucu bucağı olmayan bu kocaman ülkede insan kendisini hem kalabalıklar
içinde, hem de yalnız hisseder. Rus insanı da uçlarda yaşar. Aşklarını da,
savaşlarını da en tutkulu bir biçimde yaşar.
Rus insanı ve cemaatleri bir uçtan diğer bir uca savrulurlar. Hep uçlarda,
kutuplarda yaşarlar. Rus insanının “orta”sı yoktur. Rus ruhu aşırılıkların
yuvasıdır.
Mutlak itaatkar veya isyancı, ihtilalci; inançlı, dindar veya dinsiz, imansızdır…
Bu ülkede içenler ölesiye içip sarhoş olurlar. İçerken adeta toplumun bütün
sınırlarından, değerlerinden, kendilerine biçilmiş, uygun görülmüş
kıyafetlerinden sıyrılırlar. İçenler için o anda yaşamın en büyük mutluluğu ve
amacı bu sarhoşluktan asla uyanmamaktır. Ve genellikle de bu sarhoşluk içinde
yiter giderler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder