Kaynak : bi
kahve bi kitap
Bir zamanlar büyük ve güzel bir Rus edebiyatı vardı.
Sahi nerelerde o? Tüm o fikriyle, ruhuyla, merhametiyle, isyanıyla, yaşayan
karakterleriyle ünlü edebiyat nerelerde? Nerelerde o Rus ruhu? Nerelerde
Raskolnikov, Alyoşa, İvan, Çiçikov, Oblomov ve diğerleri? O garip, acınası,
sevilesi, kızılası ve tekrar acınası karakterler… Nerelerde o suçlar ve
cezalar, savaşlar ve barışlar, ustalar ve Margaritalar? Birkaç yıl önce Le
Magazine Littéraire bir sayısını Dostoyevski’ye ayırmıştı. Rus
edebiyatı uzmanı Ludmila Saraskina ile yapılmış güzel bir söyleşi de vardı
dosyada. Saraskina’nın “Dünden bugüne, Dostoyevski’nin Rus
edebiyatındaki mirası nedir?” sorusuna verdiği yanıt çok ilgimi
çekmişti. Saraskina, Dostoyevski’den hemen sonra gelen Andrey Belıy, Alexandre
Blok gibi yazar ve şairlerin büyük birer Dostoyevski hayranı olduklarını, hatta
kendi eserlerini onun etkisi altında verdiklerini söylüyordu. Onu sevdiklerini
ve kendilerini ona yakın hissettiklerini ekliyordu. Ancak çağdaş yazarlar söz
konusu olduğunda durum bambaşkaydı Saraskina’ya göre. Bugün artık para için,
modaya uygun ve mevsimlik yazılıyordu. Yazarların post-modernizmle
post-post-modernizm arasında gidip geldiklerini söylüyordu. Daha da ilginci,
pek çok yazarın Dostoyevski’nin kutsal mirasından rahatsız olduklarını ve bu
mirasa karşı savaştıklarını söylemesiydi. Sebep ortadaydı Saraskina’ya göre.
Dostoyevski söz konusu olduğunda tüm bu yazarlar kendilerini çok çok küçük ve
vasat hissetmekteydiler. Saraskina, Nabokov’un bile Dostoyevski’ye savaş açmış olduğundan
bahsediyordu söyleşide. Çok güzel bir röportajdı gerçekten.
Nerden nereye? Ben aslında Platonov’un Mutlu
Moskova’sından söz edecektim. Ama elimde değil. Bugün ne zaman Rus
edebiyatından yeni bir kitap okusam, o büyük büyük referans noktaları karşıma
dikiliveriyor. İçinden çıkamıyorum. Oysa Platonov’a haksızlık etmek istemem.
Çünkü Mutlu Moskova güzel bir kitap. Özellikle de varoluşçuluk
akımına meraklı benim gibi bir okuyucu için. Platonov 1899 yılında
doğmuş. Mühendislik eğitimi almış. Gorki tarafından yeteneği keşfedilince
parlak bir giriş yapmış edebiyat dünyasına. Ancak daha sonraları, rejim
eserlerinden rahatsız olunca pek çoğu yasaklanmış. Örneğin Platonov’un
1930’larda yazdığı Mutlu Moskova Rusça’da ilk kez 1991 yılında
yayımlanabilmiş. Sovyetler yıkılınca yani… Mutlu Moskova, hem küçük yaşta öksüz
kalan Moskova Çestnova’nın hem de Moskova’nın yolunun kesiştiği değişik meslek
gruplarından bir grup idealist Sovyet insanının hikâyesi… Her biri içlerindeki
boşluğu, hiçlik hissini susturmak için yaptıkları işe dört elle sarılmış
durumdalar. Ya da Komyagin gibi sefilliğin dibine vurmuş yaşıyorlar. Ama yaşam
oralarda bir yerde. Ve tüm bu çaresiz adamların kapısına dayanmış, rahat
vermiyor. Aşk bir kurtuluş olabilir mi acaba? Moskova’nın aşkı… Kitaptan küçük,
güzel bir alıntıyla yazımı bitiriyorum.
“İdare ediyorum,” dedi Komyagin. “Yaşadığım da
söylenemez zaten, sadece karışmış oldum bir defa dünyaya, aldılar bulaştırdılar
beni bu işe… Ne gereği varsa!”
“Nasıl ne gereği varsa?” diye sordu Moskova.
“Gönlüm yok,” dedi Komyagin. “ Sürekli şişinmek
gerekiyor – ya düşüneceksin, ya konuşacaksın, ya bir yere gideceksin, ya bir
faaliyet göstereceksin… Oysaki benim hiçbir şeyde gönlüm yok, yaşadığımı da
unutuyorum devamlı, anımsarsam da bir ürperti…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder