Moskova

Moskova

18 Aralık 2011 Pazar

Kuyruklu Yaşam
















M.Hakkı Yazıcı
mhyazici@yandex.ru
Kaynak: http://www.turkrus.com/


Şurik, mırıl mırıl söyleniyordu.
“Ne söyleniyorsun?” diye sordum.
Giorgi, Şurik’in evinde tadilat yapan Moldovyalı usta, söz verdiği saatte gelmemiş, bir gün sonra yüzü kıpkırmızı gelmişti. Ancak sağlam bir gerekçesi vardı; dini bütün bir ortodoks olarak İsa’nın Kurtuluşu Katedrali’nde sergilenen “Meryem’in Kuşağı”nı görmeye gitmişti.
Şaka değil, neredeyse bütün bir gün, dışarıda, kuyrukta beklemişti. Yüzü yanmıştı; hani şu “amele yanığı” dediğimiz cinsten… Şu günlerdeki, puslu, bulutlu, soğuk Moskova günlerinde çok nadir kendisini gösteren güneşte ancak bu kadar yanılabilirdi.

***
Yunanistan’daki Afon Manastırı’ndan Moskova’ya getirilip 27 Kasım'a kadar Kurtarıcı İsa Katedrali’ne sergilenen kutsal emanet, “Çocuğu olmayan kadınları iyileştiriyor” söylentileri üzerine mucize peşinde koşan yüz binlerce Rus kadınının da akınına uğradı.
Moskova’nın saç baş yolduran trafik yoğunluğu bir kat daha arttı.
Binlerce kişinin oluşturduğu ziyaretçi kuyruğu katedralin beş kilometre ötesine kadar uzandı. Bir hesaba göre kuyruk o kadar uzun ki katedrale girebilmek için kuyrukta en az iki gün beklenmesi gerekiyor.
Tabii, her zaman ki gibi, VIP statüsündeki ayrıcalıklı vatandaşların bu çileye katlanmalarına gerek yoktu; onlar sıraya girmeden amaçlarına ulaştılar.

***
Kuyruklar (Oçered -очередь), Rusya’da halkın yaşam kültüründe yer etmiş bir alışkanlık.

Bir zamanlar Lenin’in Mozolesi önünde kuyruklar oluşurdu. Devran değişti Kremlin’in çok yakınında ilk Mc Donalds restoranı açıldı. Önünde bugün bile anımsanan upuzun bir kuyruk oluştu. Ruslar kapitalizmin efsanevi sembolü ile bir an önce tanışmak istiyorlardı. Daha sonra vahşisiyle de olsa kapitalizmin kendisiyle tanıştılar…
Zaman değişti; kuyruklar bitmedi, ancak niteliği değişti.
Sovyetler Birliği döneminde halk, her ihtimale karşı cebinde bir file ya da torba ile dolaşırmış. Ola ki bir mağazaya, magazine yeni bir ürün gelir; kuyruğa girip almak gerekir diye…
Bir devlet dairesinde işiniz var, gidiyorsunuz; görüşme yapacağınız memur yerinde yok, ancak ceketi sandalyenin arkasında asılı. Sekretere soruyorsunuz, yüzünüze bakmadan “Ceketi sandalyesinde asılı, demek ki buralarda,” diye cevap veriyor. Ceket, “aslında ben işimin başındayım” mesajının dekoru. Neden sonra memur, elindeki torba dolu, kan ter içinde; ancak amacına ulaşmış olmanın mutluluğu ile yerine dönüyor.
Çevre kasabalardan Moskova’ya gelip, kuyruğa girdikleri mağazalardan aldıkları ürünlerle evlerine dönen Rusları taşıyan, esprilerin konusu “Uzun, Yeşil, Sucuk Kokan” (длинная, зелёная, пахнет колбасой) elektrikli tren (электричка) hala yaşlıların hafızasında…
Bu tür hikayeler, o zamanın günlük, olağan şeylerinden.
Son gelen, sonuncu kim? (Кто последний?) diye sorup sıraya giriyor. Bürokrasisiz olur mu? Bu işin de kendisine göre bürokrasisi var. Kuyruktakilerin isimleri defterlere kaydediliyor; sıra numaraları avuçlarının içine veya bileklerine yazılıyor.
Kuyruklar, zamanla bir yaşam biçimi, sosyalleşmenin bir aracı, muhabbet mekanları haline dönüşüyor. İnsanlar, zaman da değişse alışkanlıklarından kolay vazgeçemiyor.

***
Anekdot bu ya, bir gün, bir babuşka, sabahın erken saatlerinde, olağan günlük yaşamının başlangıcında devlet polikliniğine gider. Asıl niyeti, her zaman yaptığı gibi, kuyrukta karşılaştıklarına sağlık şikayetlerini anlatmak, onların hastalıklarını, dertlerini dinlemektir.
Fakat normalin dışında bir durumla karşılaşır. Çok kısa, neredeyse yok denecek bir kuyruk vardır. Bu duruma canı sıkılır, poliklinikten çıkıp yakınlardaki bir Sberbank şubesinin ödeme kuyruğuna girer, güne devam eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder