Moskova

Moskova

11 Mayıs 2024 Cumartesi

Ayçiçekleri



“Ayçiçekleri”( İtalyanca: I girasoli ), 1970 yapımı, Vittorio De Sica'nın yönettiği, Sophia Loren ve Marcello Mastroianni’nin başrollerini oynadığı bir film.

İtalya, Fransa, Sovyetler Birliği ve ABD'nin uluslararası ortak yapımı olan film, Sovyetler Birliği'nde çekildi; bazı sahneler Moskova yakınlarında, diğerleri ise Ukrayna'nın bölgesel merkezi Poltava yakınlarında çekildi.


Filmin konusu:

"Aşk için doğmuş bir kadın. Onu sevmek için doğmuş bir adam. Çıldırmış bir dünyada zamansız bir an."

Hikaye, Antonio'nun Afrika'ya gitmesinden sadece birkaç gün önce nişanlarının gerçekleştiği Napoli'de başlar.

Giovanna ( Sophia Loren ) ve Antonio ( Marcello Mastroianni ), Birbirlerine deli gibi aşıktırlar.

Giovanna, nişanlısına on iki günlük evlilik izni alarak evlenmeyi düşünüyordu. Bu arada savaşın biteceğini umuyorlardı.

Antonio'nun II. Dünya Savaşı sırasında görevlendirilmesini geciktirmek için evlenirler. Törenin ardından, Lombardiya eyaletindeki evinde geçirecekleri bir balayına giderler.

Bu onlara on iki günlük mutluluk kazandırmıştır.

Sonra başka bir yol ararlar. Antonio'nun askerlikten muaf olması için deli raporu alması planını denerler.

Ancak bu plan da tutmaz.

Plan ortaya çıkınca askeri mahkemeye düşüp ceza almamak için Antonio doğu cephesine gönüllü olarak katılmak zorunda kalır.

Sonunda Antonio Rus Cephesine gönderilir.

İtalyan askerleri 1943'te geri çekilirler.

Ancak dönenler arasında kocası Antonio yoktur.

Savaşın sonunda, Milano istasyonunda Giovanna, Don Cephesinden geri çekilme günlerini Antonio ile paylaşan bir askerle tanışır. Gazi, yok edilen takımdan, Kızıl Ordu'nun saldırılarından, zorluklardan bahseder. Açlıktan ve soğuktan yola devam edemeyecek kadar zayıf olan Antonio’yu anlatır.

Gazi kadına Antonio'nun ölü mü yoksa hayatta mı olduğunu söyleyemez, ama umut Giovanna'yı terk etmez.

Askeri yetkililer ve Savunma Bakanlığı ona doğru bilgi verememektedir.

O ise kocasının ölmüş olabileceğini kabul etmemektedir.

Çaresizdir.

Ve sonunda kocasını bulmak için Moskova'ya gitmeye karar verir.

Tüm zorluklara rağmen Giovanna, gerçek aşkının savaştan sağ çıktığına ve hâlâ Sovyetler Birliği'nde olduğuna inanmaktadır.

Kararlı bir şekilde onu bulmak için Sovyetler Birliği'ne gider.

Moskova’ya vardığında kendisine SSCB Dışişleri Bakanlığı temsilcisi eşlik eder.



8. Ordunun savaştığı yerlerin yanı sıra savaş sırasında asker ve sivillerin gömüldüğü ayçiçeği tarlalarına, köylere ve mezarlıklara kadar giderler.

Antonio'dan iz yoktur.

Onu sabırla takip eden yetkili, İtalyan askerlerinin bulunduğu devasa bir mezarlıkta bulunan mezar taşına kazınmış bir şiiri tercüme ederek teselli etmeye çalışır.

Giovanna, Sovyetler Birliği'nde, ölen her İtalyan askeri için bir çiçeğin olduğu ve Almanların İtalyanları kendi toplu mezarlarını kazmaya zorladığı ayçiçeği tarlalarını ziyaret eder.

Giovanna hala kocasının öldüğü fikrini kabullenmemektedir.

Arayışına tek başına devam eder.

Sonunda Giovanna Antonio'yu bulur.

Bir kasabada Antonio'nun bir fotoğrafını gören bazı yaşlı kadınlar, küçük kızı olan genç bir kadın olan Masha'nın yaşadığı bir kulübeyi gösterirler ona.

Kocası şimdiye kadar hayatını kurtaran bir kadınla ikinci bir aile kurmuştur ve bir kızları vardır.

Giovanna'nın gelişinden endişelenen kadın, Antonio'yu karda ölürken nasıl bulduğunu anlatır.

Birlikte kasabanın küçük bir istasyonuna giderler. İş dönüşü Antonio trenden bu istasyonda iner.

Ve yıllar sonra karşılaşırlar.

Duygusal bir karşılaşmadır bu.

Antonio, bütün hikayeyi, Sovyetler Birliği'nde kalmasının bir seçimin sonucu olduğunu anlatır.

Giovanna için büyük bir hayal kırıklığıdır yaşadıkları. Umutsuzluktan bunalmış bir halde, ona tek bir kelime bile söylemeden hızla trene biner.

Çocuğu olmayan, kocasına sadık kalan Giovanna, kalbi kırılmış bir halde İtalya'ya döner, ancak aşkının yeni hayatını bozmak istemez.

Bir süre sonra Antonio İtalya'ya döner ve o sırada Milano'ya taşınan Giovanna'yı arar. Ondan kendisiyle birlikte Sovyetler Birliği'ne dönmesini ister.

Bu arada Giovanna, birlikte yaşadıkları ilk evden çıkıp kendi dairesine taşınarak kendisine yeni bir hayat kurmaya çalışmaktadır. Bir fabrikada çalışmakta ve erkek çocuğu olan bir adamla yaşamaktadır.

Antonio onu ziyaret eder ve yeni hayatını, savaşın bir erkeği nasıl değiştirdiğini, yıllar süren ölümden sonra yeni kadınıyla kendini ne kadar güvende hissettiğini anlatmaya çalışır.

Antonio'nun kızının ya da kendi yeni oğlunun hayatını mahvetmek istemeyen Giovanna, İtalya'dan ayrılmayı reddeder.

Ayrılırken Antonio, yıllar önce onun için getireceğine söz verdiği bir kürkü ona verir.

Ertesi sabah Giovanna, Antonio'ya istasyona kadar eşlik eder.

Antonio'nun treni onu Giovanna'dan ve İtalya'dan sonsuza dek uzaklaştırırken aşıkların gözleri birbirine kilitlenir.



Ödüller ve adaylıklar 

1970 - En iyi kadın oyuncu dalında David di Donatello ödülü (Sophia Loren).

1971 - En İyi Orijinal Film Müziği dalında Oscar adaylığı (Henry Mancini).

 


Çekim mekanları

Çekimler SSCB'de, özellikle Ukrayna SSR'sinin Poltava bölgesindeki Chernechiy Yar köyünde gerçekleşti.

Sophia Loren'in bir Rus köyünde nişanlısını sorduğu sahne Zakharkovo'da çekildi.

İtalyanların Stalingrad'daki geri çekilme sahnesi, Kalinin bölgesi, Konakovsky bölgesi, Gorodnya köyü yakınlarındaki Volga'nın buzunda çekildi. 

Moskova çekimleri:  Leninskie Gory metro istasyonunu, Yürüyen Merdiven Galerisi, GUM.

Rus köyündeki sahne Kolomenskoye'de çekildi.

Giovanna'nın evden ayrılıp tren istasyonu Kanatchikovsky Proezd'e gittiği sahne . Giovanna'nın trene bindiği istasyondaki sahne Kanatchikovo istasyonu .

Giovanna'ya İtalyan evinin gösterildiği sahne Kolomenskoye müze rezervinde , kolektif çiftçi evleri "Bahçe Devi" hala korunurken çekildi.

Giovanna, Spassky Kapısı'ndan geçerek Antonio'nun yakında vardiyasından döneceği eve doğru yürür.


Filmle ilgili bazı notlar

Film, Mikhail Svetlov'un "İtalyan" (1943) şiirinden alıntı yapılmakta.

-İtalyan senarist Cesare Zavattini'nin İtalyan yeni gerçekçi sinema akımının gelişmesinde en az Vittorio De Sica kadar önemli bir yeri vardır. De Sica bu akımın öncü yönetmeni, Zavattini ise kuramcısıdır. Zavattini De Sica için tam 26 senaryo yazmıştır. Birlikte pek çok filme imza atan ikilinin en çok hatırlanan filmleri arasında Ladri di Biciclette (Bisiklet Hırsızları,1948), Miracolo a Milano (Milano'da Mucize,1951) ve Umberto D. (1951) sayılabilir.

-Filmde Sophia Loren'in bebeği rolünde oynatılan bebek Carlo Ponti Jr.'dur ve gerçek hayatta Sophia Loren ve Carlo Ponti'nin çocuklarıdır. Bu filmden başka sinemayla ilgisi olmayan Carlo Ponti Jr. şimdilerde bir orkestra yönetmenidir ve California'daki San Bernardino Senfoni Orkestrası'nı yönetmektedir (2004).

-Filmin Rus oyuncusu Lyudmila Savelyeva, 1967 yapımı ünlü Sergei Bondarchuk filmi Savaş ve Barış (Voyna i Mir)'ın başrolünde oynamıştı.




Rusya’da ‘paralel’ hayatlar

 


Fuad Safarov

Kaynak:  https://medyagunlugu.com/

 

Moskova’nın merkezine yakın bir kafede eskiden beri tanıdığım bir kadının dertli dertli anlattıklarını dinliyorum…

Bana, “Ne yapacağımı bilmiyorum” diyor, “Ailem olmasaydı hemen evlenirdim. Şimdi ise yeni sevgilime aşığım. Her gün bu ilişkiyi düşünüyorum. Bu ilişki hayatımı değiştirdi. Ben daha önce böyle bir sevgi yaşamadım… Birbirimizi çok seviyoruz. Kocamdan bu ilgiyi göremiyorum. Ben bir kadınım, ilgi ve sevgiye her zaman, her dakika ihtiyacım var…”

Aslında Rusya’da bu tür hikayeleri sıkça duymak mümkün. Televizyonlarda, şov programlarında tartışma konularının ana gündem maddelerinden biri de eşlerin ihaneti, çiftlerin kendilerine sevgili bulması. Rusya’da televizyon dizilerinde de ana konulardan biri aldatma.

Yani Rusya’da bugün “lyubovnik” (erkek sevgili) ve “lyubovnitsa” (kadın sevgili) toplumun en çok tartıştığı konulardan biri.

Özellikle Sovyetlerin yıkılmasının ardından aile içindeki bu sorunlar daha da artmaya başladı. Rus uzmanlar, Sovyetlerde aile değerlerinin daha sağlam oldugunu söylüyor.

Peki ailede neden böyle sorunlar yaşanıyor?

Bu soruyu yönelttiğim Rus psikolog Svetlana Komarova’ya göre, eşini yeni bulduğu sevgilisiyle aldatan kadın veya erkek, önceki kararını, yani evlenirken eşini tercih etme kararını iptal etmiş, dolayısıyla o kararını değersizleştirmiş oluyor. Komarova, “Eğer kişi evlilik dışında bir şey arıyorsa bu, eşinin artık onun için özel bir değere sahip olmaması anlamına geliyor. İhanetin birkaç nedeni var: Öncelikle cinsel ilişki. Çiftler kendi ihtiyaçları konusunda anlaşamıyor” diyor.

Rus uzmana göre, bu durumdaki çiftler genellikle çocukların yetişmesi ve diğer sosyal yükümlülükler nedeniyle evliliğin formalite olarak korunmasından yana. Komarova, “Aslında ihanet dediğimiz, çiftlerin birbirlerine verdikleri sözleri ve karşılıklı çıkarlarını göz önünde bulundurmadan paralel hayatlar yaşaması” diyor.

Komarova’ya göre, eşine sadık kalabilmenin yolu, müstakbel hayat arkadaşını seçerken bilinçli kararlar verebilmekten geçiyor. Komarova, “Kimse kendisi için değerli olmayan birine sadık kalamaz. Bu nedenle, sadakatin temelinde ilişkinin derinliği, bütünlüğü ve her iki ortak için değeri yatıyor. Evlilik, yalnızca sevginize ve tutkunuza değil, eşinizden başka birini hayal etmenin mümkün olmadığı durumlarda karşılıklı saygı ve eşitliğe de dayanır.”

Rusya’da uzun yıllar yasayan ve eşi Rus olan bir Türk iş adamı da ihaneti şöyle yorumluyor:

“Kadın eşinden ilgi ve sevgi göremiyorsa bunları başka bir erkekte arıyor. Rus kadını çok çalışkan. 1990’li yıllarda Rus kadınları Türkiye ve Polonya’dan bavullarla mallar getirerek ailesinin geçimini sağladı. Bu bence büyük fedakarlık. Fakat erkek ona gereken ilgiyi göstermiyorsa kadın ne yapsın? Burada temel neden ilgisizlik. Rus kadını ilgi ve sevgi bekler. Eğer bu ikisi varsa, eşine sadık olur ve sahip çıkar.”

Bir başka psikolog, Irina Rahimova da, sıcak ve kibar sözlerin söylenmemesi ve ilgi gösterilmemesi yüzünden eşlerin sevgili arayışına girdiğini söylüyor.

Stalin’in Türkiye endişesi

 


Fuad Safarov

Kaynak:  https://medyagunlugu.com/

 

Türkiye için 30 Ağustos neyse, 9 Mayıs da Rusya için aynı anlamı taşıyor…

2. Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birliği’nin Almanya’ya karşı kazandığı zaferin yıl dönümü olan 9 Mayıs Rusya’da her yıl coşkuyla kutlanıyor. Bu yıl da farklı değil; Kızıl Meydan’da askeri tören düzenlenecek ve Devlet Başkanı Vladimir Putin merakla beklenen konuşmasını yapacak.

Özellikle yıl dönümlerinde Türkiye’nin savaş sürecinde oynadığı role ilişkin Rus medyasında zaman zaman haber ve değerlendirmeler çıkıyor. Kimi yorumlarda Türkiye’nin Kafkasya üzerinden Sovyetlere saldırmayı düşündüğü iddia ediliyor, kimi yorumlarda ise tam tersine Moskova’ya yardım etmeye çalıştığı…

Örneğin Rusya Askeri Diplomatlar Analiz Merkezi Başkanı tarihçi Vladimir Vinokurov’a göre, savaşın başlamasından önceki süreçte Türk diplomatlar edindikleri bilgileri Sovyet meslektaşlarıyla paylaştı. Arşiv belgelerine atıfta bulunan Rus tarihçi, Türk diplomatların Almanya’nın Sovyetler Birliği’ne saldıracağı konusunda Moskova’yı defalarca uyardığına dikkat çekiyor.

Vinokurov, 1940 yılında Almanya, İtalya ve Japonya arasında Üçlü Pakt imzalanmasının ardından Türkiye’nin Tokyo Büyükelçisi Ferit Tek’in Sovyet Elçisi K. Smetanin’i ziyaret ettiğini anlatıyor. Tek’in ziyaretin amacı Adolf Hitler yönetimindeki Almanya’nın Sovyetlere saldıracağı konusunda uyarıda bulunmaktı.

Türk Elçi saldırı amacıyla Almanya’nın SSCB’yi güneydoğu tarafından kuşatmak için Romanya ve Macaristan’da bazı askeri faaliyetlerde bulunduğuna dikkat çekti. Sovyet Elçi Smetanin’in, Almanya ve SSCB arasında saldırmazlık anlaşması bulunduğunu hatırlatması üzerine Büyükelçi Tek gülümseyerek, “Ama sadece görünüşte öyle, bu kağıt üstünde bir anlaşma…” dedi.

1940 yılında Tokyo’daki Türkiye Büyükelçiliği’nde düzenlenen 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda Tek, Sovyet mevkidaşı Smetanin’i bir kez daha, “Almanya Avrupa zaferinin ardından mutlaka size doğru harekete geçecek” sözleriyle uyarma gereği hissetti. Rus tarihçiye göre, Türk diplomat yaptığı görüşmelerde saldırmazlık anlaşmasının Moskova’nın aleyhine olduğuna sık sık vurgu yaptı.

Vinokurov, “Temmuz 1940’ta Türkiye’nin Macaristan Büyükelçisi Ruşen Eşref Ünaydın da Sovyet Elçisi Şaronov’a Alman birliklerinin Macaristan üzerinden Romanya’ya hareket ettiğine dikkat çekti” dedi.

Benzer şekilde 4 Ocak 1941’te Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Alkent, Sovyet Büyükelçisi V. Dekanozov’a Almanya’nın Sovyetlere saldıracağı konusunda uyarıda bulundu. 13 Ocak’ta Türk diplomat Sovyet mevkidaşıyla yaptığı bir diğer görüşmede Romanya-SSCB sınırında çok sayıda Nazi askerinin bulunduğunu söyledi.

Türkiye’nin savaşta nasıl önemli rol oynadığı konusunda Rusya Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Moskova Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (MGİMO) öğretim görevlisi, emekli diplomat Prof. Dr. Yuriy Dubinin ilginç tarihi olaylarla örnekler veriyor. Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı’nın kaderini değiştirdiğini düşünen Dubinin, şu ilginç diyaloğu aktarıyor:

“Sovyet lideri Josef Stalin 1942 sonbaharında SSCB’nin Ankara Büyükelçisi Sergey Vinogradov’u acilen Moskova’ya çağırdı. Stalin’in üç kere ‘Söyler misin, Türkiye bize karşı savaş açacak mı açmayacak mı’ diye ısrarla sorması üzerine Vinogradov, ‘Hayır yoldaş Stalin…’ diye yanıt verdi.”

Güneyden bir saldırı gelmeyeceğine sonunda ikna olan Stalin Türk sınırındaki Kızıl Ordu birliklerini Stalingrad cephesine kaydırdı. Bu birliklerin Sovyetlerin savaşı kazanmasında önemli rol oynadığı biliniyor, Stalingrad çatışması da savaşın dönüm noktası sayılıyor.

Vinogradov’dan bu konuşmayı bizzat dinlediğini belirten Dubinin, “Kendisine bu bilgiyi Türk kaynaklardan alıp almadığını sordum. Bana,’ Hayır. Türk yetkililer benimle konuşmalarında çok samimi ve yakın davranıyordu. Hatta Türk Dışişleri Bakanı ile bazen satranç bile oynuyorduk. Ama tabii ki, devlet sırlarını benimle paylaşmıyorlardı. Gizli bilgilere de sahip değildim. Ama Stalin’e verdiğim yanıttan emindim. Temasta bulunduğum Türk yetkililerin konuşmalarından, davranışlarından çıkardığım sonuç buydu” dedi.

Bu uyarılar dışında Türkiye’nin savaş yıllarında Nazilerle mücadele eden Karadeniz kıyısındaki Tuapse kentine stratejik bazı ürünlerin sevkiyatı yaptığı da ortaya çıktı.

Rus kaynaklara göre, ‘Aleksandr Ulyanov’, ‘Pestel’ ve ‘Anatoliy Serov’ gibi Sovyet gemileri Kasım 1942’den itibaren Trabzon limanından defalarca sevkiyat yaptı..

Benzer bilgiler Sovyet tarihçi Boris Vayner’in ‘Büyük Yurt Savaşı’nda Sovyet Deniz Ulaşımı’ (1989 yılı) adlı kitabında da yer alıyor.

SVR de 30 kez uyarmış

Gizli servis belgelerine göre Stalin’i sadece Türkiye değil ,Sovyet istihbarat örgütü SVR de uyarmış, hem de en az 30 kere.

1938-41 yıllarına ait örgüt gizli bilgilerini kitaplaştıran emekli SVR Generali Lev Sotskov, o dönem Berlin’de faaliyet gösteren Sovyet casuslarının çalışmalarını anlattı. Emekli general, “Onlar orada Almanları ajan yaparak, elçilik, bakanlık ve ordu üzerinden gizli bilgiler alıyordu. Bizim iki iyi kaynağımız vardı: Biri Nazi Almanyası’nda İçişleri Bakanı Himmler’in, diğeri ise Göring’in (Hava Kuvvetleri Komutanı) idaresinde çalışıyordu” dedi.

Gizli bilgilerin “Yoldaş Stalin, Molotov ve Beriya’ya” başlıklı belgeleri yorumlayan general Sotskov, “O dönem Sovyet yönetiminin gelişmelerle ilgili nasıl bilgilendirildiğini ortaya koymaya çalıştık. Belgelere göre Hitler’in SSCB’ye saldıracağıyla ilgili Moskova’ya en az 30 kez istihbarat bilgisi aktarılmış. Stalin ise dünya kamuoyu gözünde saldırgan durumuna düşmekten korkuyordu. Evet Stalin korkuyordu. Bunu başka türlü izah etmek mümkün değil. Buna yayınlanan bazı belgeler tanıklık ediyor. Belgeleri incelerken şu sonuca vardım: Stalin’e başka nasıl rapor edilmesi gerekiyordu ki her şey anlaşılsın. Saldırı hazırlığıyla ilgili her yerden bilgiler geliyordu” eleştirisinde bulundu.

SVR’in yayınladığı belgeler arasında dönemin İngiltere Moskova Büyükelçisi Richard Stafford Cripps’in Londra’ya gönderdiği rapor da yer alıyor.

Ayrıca Alman asıllı efsanevi Sovyet ajanı Richard Sorge de, Nazilerin saldırısını ne zaman başlayacağı ile ilgili doğru bilgileri Japonlardan sızdırmış fakat Stalin bu bilgilere güvenmemiş.

10 Mayıs 2024 Cuma

Zafer Bayramı eskisi gibi

 


Zafer Bayramı eskisi gibi

 

M. Hakkı Yazıcı

mhyazici@yandex.ru

 

Yürürken uzaktaki hoparlörlerden bir melodi bizim olduğumuz yere kadar ulaşıyor:

“День Победы, как он был (Den Pabedi, kak on bıl)” 

Zafer Bayramı, eskisi gibi…

Vladimir İvanoviç, kulağımıza gelen, her Zafer Bayramı’nda bütün Rusların coşkuyla söylediği “Den Pabedi- Zafer Günü” şarkısına mırıldanarak eşlik ediyor.

“Это радость (Eta radost)-
Со слезами на глазах (Sa slezami na glazah) ,-
День Победы! День Победы! (Den Pabedi! Den Pabedi!)”

Bu sevinç, mutluluk-

Gözlerde yaşlarla,-

Zafer günü! Zafer günü! 

Hem sevinç, mutluluk, hem de hüzünle söylenen bir marş.

Evet, Zafer Günü, ünlü şarkının sözlerini yazan, savaşın başından sonuna kadar ön cephede savaşan şair Vladimir Kharitonov'un dizelerindeki gibi, gözlerde yaşlarla kutlanan bir bayram.

Vladimir İvanoviç, duygulanıyor.

Gözleri buğulu, “Bizler bu Zaferin mirasçılarıyız ve hayatlarımızı Nazizmden koruyanlar sayesinde barış zamanında yaşamaktan mutluluk duyuyoruz. Bu fedakarlıkların hafızamızda yaşaması için onların hikayelerini korumak bizim elimizde,” diyor.

***

Sabahın erken saatinde kapı zili çalınınca bu defa ilk seferinde olduğu gibi bizim padiyezd (apartman girişi)’in şifresini öğrenen uyanık Özbek patates satıcısı yine kapıya dayandı diye düşünmemiştim.

Kapıda Özbek patates satıcısı yoktu. Süslenmiş püslenmiş, sadece özel günlerde, bayramlarda giydiği, temizlenmiş, ütülenmiş asker üniformasına bütün onur ve kahramanlık madalyalarını takıp takıştırmış, üst kat komşumuz Vladimir  İvanoviç yine yüzünde kocaman bir gülücükle kapının önünde dikiliyordu. 

Vladimir İvanoviç, böyle özel günlerde bel ağrılarını, yüksek tansiyonunu unuturdu. 

Senelerce önce “Yahu Valodya, sende bu üniformayı giydiğin ilk günden beri hiç mi değişiklik olmadı? Göbek, kamburluk gibi, falan… Nasıl korudun vücudunun formunu böyle? Hala sanki yeni dikilmiş gibi vücuduna oturuyor,” demiştim.

İltifatımdan hoşlanmış olmanın mutluluğuyla, “Evlat dünya hallerini biliyorsun; Hitler gibi, Mussolini gibi bir manyağın yeniden dünyayı cehenneme çevirmeyeceği ne malum? Faşistlere karşı her zaman vatan savunması için diri ve hazırlıklı olmalı,” diye cevap vermişti.

Haklıydı. Şimdi daha iyi anlıyorum.

Büyük Vatanseverlik Savaşı'nın tarihi, yalnızca Sovyet askerlerinin acı yenilgileri ve büyük zaferleri açısından değil, aynı zamanda anekdotlar ve hikayeler açısından da zengin.    

Vladimir İvanoviç, merdivenlerden inerken araya küçük bir anektod sıkıştırıyor:

Büyük Vatanseverlik Savaşı’nın bütün şiddetiyle sürdüğü günlerden birinde, bir Sovyet kruvazörünün yanında, aniden eski bir ahşap denizaltı beliriyor, içinden koyun derisi paltolu yaşlı mı yaşlı bir adam çıkıyor ve komutana seslenerek soruyor:
"Oğlum, savaş hala devam ediyor mu?"
“Evet dede, ediyor.”
“Hay lanet Napolyon!”

Fıkra tarih dersi gibi.

Evet, kıssadan hisse: Ne yazık ki zaman geçiyor, ancak benzer sorunlar kılık değiştirerek yeniden karşımıza çıkıp insanlığı yoruyor.

***

Birlikte dışarı çıktık.

Ben, Moskova’nın baharını, yazını çok severim. Yaşam, sokaklarda, parklarda yeni ve cazip vaatlerle kendini gösterir. Cıvıl cıvıl olur her yer birden. Parklarda çiçekler, güzellikleriyle namlı genç kızlar, neşeli, sevinçli bir dekor oluştururlar.

Özlenen güneş kendisini gösterir, ara sıra da bulutların arkasına saklanır. Yaz başına kadar böyle…

Bazen Mayıs Bayramları serin ve yağışlı olurdu. Ancak bu yıl, birkaç gündür rüzgar, yağmur ve arkasından hafif bir yağışla "prova" yapan kar, Moskova'da sert bir "Mayıs şakası" sürprizi yapmıştı.

Hava yer yer yağışlı ve soğuktu, ama buna rağmen insanlar Zafer Günü’nü aksatmadan, aynı coşkuyla kutluyorlardı.

Vladimir İvanoviç, daha sokağa adımımızı atar atmaz yoldan geçen mahallemizin çocuklarının, genç kızlarının, delikanlılarının koşarak yanımıza gelip, sarılıp, “Spasiba dedu za pabedu!- Спаси́бо де́ду за побе́ду! (Teşekkürler dedecik zafer için!),” diyerek yanaklarından öpmelerine alışmıştı.

“Bu onur bile insanın ömrünü uzatmaya yeter,” diyordu.

***

Bu Bayram, Rusya’da herkes tarafından hatırlanıyor.

Nasıl hatırlanmasın ki savaş, milyonlarca insanın hayatını yitirmesine yol açmış, neredeyse her ailenin canını yakmıştı.

Sovyetler Birliği'nde en az 27 milyon insan öldürülmüştü (İkinci Dünya Savaşı'ndaki toplam 55 milyon ölümün neredeyse yarısı kadar) ve birçok şehir, kasaba ve köy harabeye dönmüştü.

Sadece Ruslar için değil Sovyetler Birliği’ni oluşturan bütün halklar için ve hatta bütün dünya halkları için önemli olan “Büyük Vatanseverlik Savaşı”  22 Haziran 1941'de başlamış ve 9 Mayıs 1945'e kadar sürmüştü.

Sovyetler Birliği, dört uzun yıl boyunca Alman Nazizmine karşı savaşmıştı. Ve sonunda bu zor savaştan muzaffer olarak çıkan Sovyetler Birliği olmuştu.

9 Mayıs 1945'te Moskova saatiyle sabah 2.10'da, radyo spikeri Yuri Levitan'ın gür ve ölçülü sesi şunu ilan etmişti: "Almanya tamamen mağlup edildi."

1418 günlük cehennem dönemi sona ermişti.

Nihai anlaşma Berlin'de imzalanmıştı.

***

Nasıl bizim için 30 Ağustos Zafer Bayramımız çok önemli ise Ruslar için de 9 Mayıs Zafer Günü o denli önemli.

Biz, Vladimir İvanoviç’le, senelerden beri, hemen hemen hiç aksatmadan 9 Mayıs kutlamalarına birlikte gidiyoruz.

Bu sene de Büyük Vatanseverlik Savaşı'ndaki Zaferin 79. yıldönümüne adanan geçit törenini Moskova'nın merkezinde izlemek niyetiyle yine dolaştık.

Sokaklar yine coşkulu kalabalıklarla doluydu.

Tverskaya Caddesi,  Kızıl Meydan hep bildiğimiz gibi; insanlar dans ediyor, hem sevinci, hem de hüznü bir arada yaşıyorlar.

Kutlamalar her yıl sadece Rusya’da değil, dünyanın birçok ülkesinde yapılıyor.

Ancak acıları, kaybedilenleri unutmak mümkün değildi.

Şenlik neşesi geçmişte yaşanan acıların, kaybedilenlerin anısını gölgelemiyor.

2 Mayıs 2024 Perşembe

Gorki Leninskiye: Vladimir İlyiç'in en sevdiği yer

 


Evgeny SAZONOV

Kaynak: https://www.kp.ru/

 

Güzel havalardan istifade Mayıs ayında Moskova ve Moskova bölgesinin en güzel yerlerine gitmeyi sakın ihmal etmeyin.

Bunun ancak gittikten sonra anlayabileceğiniz pek çok nedeni var.

Sonra bize dua edeceksiniz.

***

Görülebilecek güzel yerlerden biri Gorki Leninskiye.

Tanrım! Savva Marazov'un dul eşinin burada bu mülkü inşa etmesi boşuna değildi.

Sadece nasıl mükemmel para kazanılacağını bilmekle kalmayıp, aynı zamanda sadece güzel şeylere de aşina olan bir kadındı o.

Yeşillikler, korular ve çayırlar…

Kaydıraklar yılın herhangi bir zamanında son derece güzel.

Piknik yapmak, yürüyüşe çıkmak için ideal bir yer. Yakınlarda akan Pakhra Nehri de dahil olmak üzere güzel araziye ve çevresine hayran kalacaksınız.

9,5 bin hektarlık bu devasa bölgenin her köşesini keşfedin!

Ve sadece bir günün her şeyi görmek için yeterli olduğu bir doğru değil.

Burayı görmek için gün içinde gelmek mümkün.

Çok yürümeye hazır olun: Buradaki mesafeler oldukça uzun ve bölgeye arabaların girmesine izin verilmiyor.

Bisiklet sürmeye engel yok.

 

Bölge adeta  bir açık hava müzesi

Bir ara sökülen anıtlar Park Muzeon'un yanı sıra Gorki'ye de getirilmeye başlanmıştı.

Bunlar esas olarak dünya proletaryasının liderinin anıtlarıydı.

Bu mantıklı.  Onun yaşadığı, çok zaman geçirdiği bir mekandı.

Gorki'nin en ünlü sakini Vladimir İlyiç Lenin'di.

Burada üç müzesi var.

İlki ana girişte ve çok gösterişli.

Diğer ikisi de ilginç.

Bu, liderin hayatının sonunda yaşadığı ve çalıştığı ve öldüğü mülktür.

Oturmaktan keyif aldığı, en sevdiği hasır sandalye orada.

Fotoğraflar…

Nadezhda Konstantinovna ve akrabalarının odaları.

Ve elbette kitaplar, kitaplar, kitaplar. Lenin profesyonel bir kitap kurduydu ve onun ne okuduğunu ve koleksiyonunu nasıl derlediğini görmek çok ilginç.

Lenin'in ofisinin, dairenin mobilyalarının ve genç Sovyet hükümetinin buluştuğu salonun Kremlin'den devredildiği üçüncü müzede de çok sayıda kitap var.

Her şey orijinal; hatta Lenin'in toplantılara başkanlık ederken oturduğu sandalye bile.

Liderin, işinin verimliliğini artırmak ve zamandan tasarruf etmek için hangi hayat tüyolarını kullandığını görmek faydalı olacaktır...

Lenin'in Rolls-Royce'u garajda muhafaza ediliyor. Dünyada karda sürüşe uyarlanmış ender araçlardandı. Kışları Gorki'ye ulaşmak ancak böyle mümkündü. Ve bu arada, sahibi hızlı sürmeyi seviyordu.

 

Film Şehri

Gorki topraklarında bir sinema kasabası var.

Lenin ve daha fazlasını anlatan birçok dizi burada çekildi.

19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başlarına ait çeşitli sokaklar.

Yürüyüşe çıkıp bu evleri nerede gördüğünüzü hatırlamak ilginç.

En önemlisi - “Dedektif Anna” dizisinde.

Giriş ücretsizdir; tabii ki çekimler devam etmediği sürece...

 

Malikanenin hikayesi

Ah, bu kadın... Bu muhteşem kadın... Zinaida Grigorievna Marazova.

Zamanının en akıllı ve en cesur kadınlarından biriydi.

Moskova belediye başkanı Rainbot ile üçüncü evliliğinde Gorki mülkünü satın aldı.

O zamanın en popüler ve pahalı mimarlarından biri olan Shekhtel'i işe alarak evin gelişimine cömert bir yatırım yaptı.

Sitenin incisi olan eve geniş bir yaz terası ve kış bahçesi eklendi. Yurt dışına büyük pencereler sipariş edildi ve özel arabalarla taşındı - bu tek başına zaten bir servete mal oldu. Ancak bu kış bahçesi inanılmaz derecede rahat ve duyguluydu.

Evin artık buharlı ısıtması, akan suyu, elektriği ve büyük çiftliğin çeşitli yerleriyle özel telefon iletişimi vardı.

Yirminci yüzyılın başında Marazova, ineklerin mekanik olarak sağılmasını sağladı ve elit buğday yetiştirdi.

Evet, geleceğin tek bir eve geldiği gerçeğinden sadece bir gerçek: Küvet, suyun daha uzun süre soğumaması için termos teknolojisi kullanılarak yapılmıştı...

Bütün bunlar 1918'de millileştirildi.

Moskova’lılar için yeni park ve doğal proje müjdeleri


Büyük şehirlerle, koca metropollerle kaderlerini birleştiren sakinlerinin “mutluluk endeksi” doğaya yakınlıklarıyla ölçülüyor artık.

Uluslararası Peyzaj Altyapısı ve Kentsel Planlama Bürosu'nun uzmanlarının yeni çalışmalarında ulaştıkları sonuç bu.

Sanayi bölgelerinden uzakta yeni konut komplekslerine ve özellikle yeni park alanlarına ihtiyacı var.

Ancak Şehir dışına çıkmayı pek sevmeyen Muskovitler yeni parklara gitmeye razı gibi.

Peki, yakın zamanda onları sevindirecek yeni projeler var mı?

Evet, var.

İşte onlardan bazıları:

 

Gastroküme ile Central Park

Amfitiyatro ve "kuru" çeşme, Pokrovskoye-Streshnevo bölgesindeki Central Park'ın ana unsurları olacak. Yeni konut kompleksi ile Moskova Nehri arasındaki 8 hektarlık bir alanı kaplayacak.

Park bir amfi tiyatro gibi inşa ediliyor - çok katlı. Basamaklar doğrudan “kuru” çeşmeye iniyor. Yanında salıncaklar, yüksek sarmal kaydıraklar, trambolinler ve tırmanma duvarı bulunan modern bir çocuk alanı yer alacak.

Parkta yürürken kendinizi dünyanın dört bir yanından farklı mutfakların yer aldığı bir gastronomi bölgesinde bulacaksınız. Konut kompleksinin zemin katlarında çok sayıda kafe ve restoran bulunacak ve hepsinin parka erişimi olacak.

Parkta dinlenme günleri aktivitelerinin yapılacağı bir etkinlik alanı, yılbaşı ağacı ve gölgelikli bir dinlenme alanı bulunacak.

Yeri: Letnaya Caddesi, 95B. Spartak Metro istasyonu.

Açılacağı zaman : yaklaşık olarak 2024 yaz sonu-sonbahar başında.

 

Ekolojik parkurların bulunduğu çiçekli bahçe

Butyrsky bölgesinde ekolojik parkurların bulunduğu çiçeklerin açacağı bu alan bir peyzaj parkı olarak ortaya çıkacak.

Bölge sakinlerinin dikkatini çekmek için buraya çiçekli bir bahçe ekilecek ve beyaz kuvars kumu ve pişmiş toprak çakıllarla dolu eko-yollar oluşturulacak. Çok seviyeli aydınlatmanın özel bir etkisi olacak.

Moskova'nın baş mimarı Sergei Kuznetsov bu proje hakkında konuştu: “Tahıl bitkileriyle çevrili sessiz meditasyon alanları olacak. Okuma alanlarına şezlonglar yerleştirilecek, bitki çalıları dikilecek ve tasarım aydınlatmasıyla yürüyüş yolları boyunca hipoalerjenik uzun ömürlü bitkiler ortaya çıkacak,” dedi.

Muskovitler, duyusal bahçe alanında çıplak ayakla eko-yollarda yürüyebilecek, mor söğüt yapraklarının serinliğini hissedebilecek ve çimenli çayırların dantelli "bulutları" ile çiçek tarhlarını keşfedebilecek.

Parktaki yollar yumuşak gölgeli spot ışıklarla aydınlatılacak ve zemin lambaları dekoratif tepelere yönlendirilecek. Ayrıca ağaç dallarına benzeyen lambalar da yerleştirecekler.

Parkın yakınında koşu ve bisiklet yolları oluşturuluyor. Bölgenin ana dekorasyonlarından biri dönüşen bir çayır olacak. Yaz aylarında burada spor bayrak yarışları, müzik ve film festivalleri düzenlenecek, kışın ise çayır buz pateni pistine dönüştürülecek.

Yeri: Ogorodny proezd, 4/2. Metro istasyonu "Butyrskaya".

Açılacağı zaman: 2025 yazı.

 

Ihlamur ağaçlarıyla dolu yeni bir park

Moldavskaya Caddesi'nde alışılmadık aydınlatmaya sahip bir park yapılıyor.

Yeni park alanında yaya yolları ve yeşil alanların yanına zemin ve konsol aydınlatma direkleri yerleştirilecek. Parlaklık yaya bölgesinde aşağıdan yukarıya doğru artacak ve göz hizasında maksimum olacaktır.

Meydan, Ivan Franko Parkı'nın devamı olacak. Buraya meşe, ıhlamur, akçaağaç ve kestane gibi genç ve olgun ağaçlar dikilecek. Yaz aylarında sizi serin tutacaklar.

Bitki yelpazesi, çiçekli ortanca, dişbudak spirea ve yaprak döken çalılar ile tamamlanacak.

Yeri: Ul. Moldavskaya, 1. Kuntsevskaya metro istasyonu.

Açılacağı zaman: 2026 yazı.

 

Yat limanında yeşil yürüyüş yolu

Güney Limanı'ndaki yeni yat limanında spor ve eğlence seçeneklerinin (kürek sörfü, su altı sörfü, kano) yanı sıra doğal bir rekreasyon alanı da bulunacak. 30 metre yükseklikte yüzen bir köprünün altında oluşturulacak. İki kilometrelik kalın peyzajlı bir mesire alanı olacak. Körfezin merkezinde büyük bir amfitiyatro ve etkinlik alanı oluşturulacak, sahil şeridi boyunca teraslı restoranlar açılacak.

Yeri: Trofimova Caddesi, Vlad. 36. Metro istasyonu "Kozhukhovskaya".

Açılacağı zaman : Uygulama süresi belirlenmemiştir.

 

Derbenevskaya'da amfitiyatro ve Moskova Nehri'ne iniş

Derbenevskaya Caddesi'ndeki ofis binasının yakınında masa tenisi kortu ve yürüyüş yolları bulunan yeni bir park ortaya çıkacak.

Avluda amfitiyatro, çocuk alanı ve taraftarlar için aydınlatmalı yarım daire banklı tenis kortu oluşturulacak. Yuvarlak masa ve yerleşik prizli ve aydınlatmalı banklarla ortak çalışma alanı yaratacaklar.

Parkın geri kalanı Moskova Nehri'ne inecek. Akçaağaç, alıç, ardıç, kızamık ve dağ muşambasının dikileceği, yaya yolları ve “yeşil adalar” içeren bir yürüyüş alanı.

Yeri: Ul. Derbenevskaya, 1. Paveletskaya metro istasyonu.

Açılacağı zaman: 2025 sonu.

Rus gazeteleri ve TV kanalları



Günümüzde bilgilenme ve haber alma kaynakları da, tercihleri de teknolojinin gelişmesiyle, internetin yaşamımıza iyiden iyiye girmesiyle hem çok değişti, hem de çeşitlendi.

Ancak buna rağmen gazetelerin ve televizyonların önemi hala devam ediyor.

Peki, Rusya’da haber almak için hangi kaynaklar daha çok tercih ediliyor?

2022 istatistiklerine göre Ruslar’ın çoğunun (%69) birincil haber kaynağı, televizyon. İkinci sırada ise internet var (%39).

 

Rus TV kanalları

Reyting oranlarına göre Rus TV kanallarının sıralaması ise şöyle:

Rossiya 1 (Россия 1): Rusya’nın en çok izlenen Rossiya 1 kanalı. Hemen her konuda yayın yapıyor.

Kanal 1 (Первый канал): Rusya’nın diğer bir eski ve çok izlenen kanalı. Kanal 1, eskiden Rusya Devlet Televizyonu olarak biliniyordu.

NTV (HTB): Rusya’nın en popüler üçüncü kanalı olan NTV. Siyasetin yanı sıra toplumsal konularda da farklı, ilgi çekici yayınlarıyla Rusya’da çok izlenen bir kanal.

Telekanal Zvezda (Телеканал “Звезда”): Kızıl yıldızı simgeleyen “Zvezda” isminden de anlaşılabileceği gibi bu kanal doğrudan Rusya Savunma Bakanlığı’na bağlı. Milli ve tarihi filmler ve diziler de yayımlıyor.

Rossiya 24 (Россия 24): 24 saat yayın yapan bir haber kanalı. Rusya Devlet Televizyon ve Radyo Kurumu’na ait. Spor, hava durumu ve iş dünyası gibi alanların yanı sıra Rusya içindeki yerel haberlere odaklanıyor.

RBK TV (РБК): Rusya’nın ekonomi kanalı olarak biliniyor.

.

Rus haber ajansları

TASS (Информационное агентство России): Doğrudan hükûmete bağlı olan Rusya Haber Ajansı (TASS), dünyanın en büyük haber ajanslarından biri. Birçok ülkede bürosu var ve İngilizce dâhil çeşitli dillerde yayın yapıyor. 1904 yılında Rus İmparatorluğu tarafından kurulan ajans, Sovyet döneminde de önemli bir kurumdu.

RIA Novosti (РИА Новости): TASS ile benzerlik gösteren bir diğer devlet haber ajansı olan RIA Novosti, 1941’de kurulmuştu. Rusya içindeki gelişmeleri, resmi ajans perspektifinden takip etmek isteyenler için başlıca kaynaklardan.

Sputnik: Rusya’nın dünyadaki en popüler medya kanalı. Rus devletinin 2014’te kurduğu Sputnik; farklı mecralarda, İngilizce ve Türkçe dâhil birçok dilde hizmet veriyor.

RT (Russia Today): Sputnik ile benzerlik gösteren RT (eskiden Russia Today), Moskova’nın uluslararası arenaya yönelik bir başka medya kuruluşu. RIA Novosti’nin kurduğu bu kanal, 5 dilde yayın yapıyor. Genel amacı Rusya’yı dış dünyada anlatmak ve temsil etmek.

 

Rus gazeteleri

Tüm dünyada olduğu gibi Rusya’da da gazete; televizyon ve internete kıyasla eskisi kadar yüksek bir erişime sahip değil.

Birçok gazetenin kendi internet sitesi ve Telegram ile VK gibi platformlarda sayfaları bulunuyor. Buna rağmen yazılı basın tamamen bitmedi. 2021 verilerine göre Rusya’da 40 binden fazla kayıtlı yazılı basın kuruluşu var.

Rossiyskaya Gazeta (Российская газета): Rusya devletinin resmî gazetesi olan bu günlük yayında; resmi kararnameler, devlet kurumlarının açıklamaları ve belgeleri, yeni onaylanan yasaların ilan edilmesi, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve hükûmet duyuruları vb. yayımlanıyor. Gazete ayrıca politika, kültür ve iş konularını da kapsıyor.

Kommersant (Коммерсантъ): Rusya’daki tanınmış ekonomi - iş dünyası gazetelerinden biri olan Kommersant, Rusya’daki nitelikli gazetelerden biri sayılıyor. 2021 yılında günlük tirajı yaklaşık 120 bin idi.

Moskovskiy Komsomolets (Московский комсомолец): 1919’da kurulan gazete, bir zamanlar Komünist Gençlik Grubu’nun resmi gazetesiydi. İdeolojisiyle uyumlu olarak, piyasadaki en uygun fiyatlı gazete olarak biliniyor. Günlük tirajının 400 binden fazla olduğu tahmin ediliyor.

Argumenti i Fakti (Аргументы и факты): Geçmişte haftalık yayın yapan ve yaklaşık 3 milyonluk tirajı ile Avrupa’nın en büyük gazetelerinden biri olan gazete 1978’den beri yayımlanıyor. Sayfalarında çeşitli bölgesel, uluslararası ve güncel konular ele alınıyor. 2014 yılında Moskova Belediyesi tarafından satın alındı.

Komsomolskaya Pravda (Комсомольская правда): Sovyetler Birliği dönemindeki Komünist Partisi’nin gençlik organizasyonu olan Komsomol’un eski yayın organı. Şu anda Rusya’nın en büyük tabloid formatındaki gazetelerinden biri olarak günlük yaklaşık 600.000 tiraja sahip. Gazprom ile bağlantılı Media Partner’a ait.

İzvestia (Известия): Sovyetler Birliği’nin resmi gazetesi olarak 1917’de kurulan prestijli gazete İzvestia, uzun yıllar Rusya’da saygı gören bir yayın oldu. Günümüzde de en popüler gazetelerden biri olarak yayın hayatını sürdürüyor.