Moskova

Moskova

7 Ağustos 2022 Pazar

Çekirdek çitnemek: Türk-Rus ortak tutkusu


Kaynak: https://turkrus.com/

 

Rusya ve Türkiye'de "ortak tutkular" ne diye sual edilecek olsa, ilginçtir ki listeye yazılacaklardan biri de, iki ülke vatandaşlarının çekirdeğe (semeçki) duyduğu tutku!

Rusya'da bu sevgi o kadar yoğun ki, çekirdeği "milli çerez" sayanların sayısı hiç de az değil. Hatta Çeboksarı'da "Çekirdek Çitleten Babuşka" heykeli bile var! Bununla birlikte-tıpkı Türkiye'de olduğu gibi- çevre kirliliğinin sebeplerinden biri alarak görülen çekirdekten ve çekirdek çitleme alışkanlığından ölümüne nefret edenler de  az değil.

Peki, ana vatanı Amerika kıtası olan ayçiçeği bitkisi ve çekirdekleri Rusya'ya nasıl geldi?

Rus topraklarına ayak basan pek çok yenilik gibi çekirdeğin hikayesinde de başrol, Türkiye'de "Deli Petro" diye bilinen, bu unvan akıl almaz projeleri yüzünden "çılgınlıkla" özdeşleştirilip verilen Çar Petro'ya ait. Yenilikçi çar 1698'de çekirdeği meşhur Hollanda seyahatinden dönüşte getirmiş. Ayçiçeğinin dekoratif bitki olmaktan çıkıp bir gıda ürününe dönüşmesi ise sonraki yüzyıllarda. Örneğin Rusya'da ilk ayçiçek yağı atölyesinin kuruluşu 1829'a tarihleniyor.

Çekirdek çitlemek ise uzun süre bir köy eğlencesi olarak kaldı. Bu eğlenceyi tüm Rusya'ya yayan ise 1917 Ekim Devrimi oldu. Dönemin tanıkları Petrograd'da insanların mitinglerde kitle halinde çekirdek çitleyip konuşmacıları dinlediklerini aktarıyor.

Peki, Rus kültürünün ve sanatının temsilcileri bu halk eğlencesine nasıl bakıyordu?

Sonradan Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülecek olan yazar İvan Bunin devrim yıllarının halk kitlelerini "çekirdek kabuklarını yere tüküren fatihler" olarak adlandırıyor.

Rus edebiyatının bir diğer yıldız yazarı Mihail Bulgakov da çekirdekten hazzetmeyenlerden. Yazarın meşhur "Köpek Kalbi" anlatısının başkahramanı Profesör Preobrajenski'nin antikahraman Şarikov'a en çok kızdığı konuların başında apartman dairesinin içinde çekirdek çitlemesi ve kabukları yere atması gelir. 

Yazarın çekirdek nefreti hikayelerinde de kendine yer bulmuş. "Bloknottaki Başkent" öyküsüne bakılırsa "Moskova'ya cennet çekirdeğin ortadan kalktığı gün gelecek".

Her ne kadar Ekim Devrimi'nin getirdiği hissiyatı paylaşmayan entelektüel çevrelerde çekirdek çitleme alışkanlığı adeta devrimci halk kitlelerinin sembolü gibi görülse de Sovyet rejiminin de bu alışkanlığa pek hoş görüyle baktığı söylenemez. Komünist Partisi'nin çocuk örgütlenmesi üyeleri piyonerlerle ilgili şu slogan yeterince açıklayıcı: "Piyoner çekirdek çitlemez".

Ne var ki halkın çekirdek tutkusu her türlü engeli aşmasını bildi. Ne entelektüellerin tepkisi ne Sovyet rejimi ne de Perestroyka yılları bu alışkanlığı öldürebildi.

"İyi ki öldüremedi" demek gerek belki de. Zira Türkiye'de ağırladığımız Rusyalı misafirlerimizin çekirdek gördüklerinde gözlerinde beliren parıltıdan ve "Semeçki!" nidasından şikayet etmek için hiçbir sebebimiz yok.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder