M.
Hakkı Yazıcı
İki ay kadar önce bizim apartmanda Vladimir İvanoviç’in
önderliğinde tarakanlara karşı amansız bir savaş için seferber olmuştuk.
Birkaç komşu bir araya gelerek tarakan, yani hamam böceği
illetinden kurtulmak için, masrafına da kendimiz katlanmak üzere tüm binayı
ilaçlatmaya karar vermiştik.
Kaç paraysa kaç para, ödeyecektik. Bu masrafa katlanacaktık.
Ancak bizim katta, yan dairede oturan babuşka İrina, bir
türlü evinin ilaçlatılmasına razı
olmuyordu. Binanın tümü ilaçlanmayınca da
başarılı sonuç alamama riski vardı.
Televizyonda izlediği doğa programlarının fazlasıyla
etkisindeydi.
Onu nasıl ikna edebileceğimiz konusu yüksek düzeyde bir
diplomasiyi gerektiriyordu.
Ekip olarak ilişkilerimizi eskiden olduğundan daha iyi
sürdürüp, saygıda kusur etmemeye dikkat ediyorduk.
***
Ruslar bizim hamam böceği dediğimiz haşereye “tarakan”
diyor.
Biz hamam böceği diyoruz, ama Azerbaycanlılar, Uygurlar,
Tatarlar da “tarakan” diyorlar.
Hamam böceği veya onların dediği gibi tarakanın bilimsel
adı “Blattodea” (bazen “Blattaria” ismi de kullanılıyor) takımından böcek türüne
verilen ad; Yunanca “blatta” sözcüğünden türemiş.
Wikipedia’nın yalancısıyım; 6 farklı familyada, yaklaşık
4.500 türü bulunmaktaymış.
Vay canına diyesim geliyor; ama gezegenimizde de insan
türünün çeşitli milletlerden, etnik gruplardan neredeyse bu kadar çok çeşidi
yok mu?
Acaba tarakanlar arasında da husumet, düşmanlık ve şöven
duygular var mıdır?
Neyse, konumuz bu değil.
Türkiye’deyken de evimizde hamamböcekleri olurdu. Marketten
aldığımız fısfıslı ilaçlarla itlaf ederdik. Doğrusu fazlaca da aldırmazdık.
Aslında üstad Ömer Seyfettin de "Benim at sineği
ile hamam böceğinden ödüm kopar," demiş, ama benim çevremde pek
dikkate alınmazdı.
Bu tarakan denilen mahlukatın insan yaşamında ne kadar
önemli olduğunu Rusya’ya geldikten sonra anladım.
Böyle demeyelim, fazla genellemiş oluruz, ama benim tanıdığım
bütün Ruslar bu tarakan konusu açılınca çok tedirgin oluyorlar.
Aslında garip bir çelişki; yaygın bir Rus soyadı olan
Tarakanov/Tarakanova, hamam böceği anlamına gelen 'tarakan' sözcüğünden
geliyor. Yine bir çelişki; geçen sene Moskova Hayvanat Bahçesi böcek soyadlılara
indirimli bilet verdi. Bu gibi soyadlara sahip olan kişiler hayvanat bahçesinin
gişelerinde kimliklerini gösterip indirimli biletlerini alabildiler. Nedeniyse
hayvanat bahçesinde bu dönemde böceklerle ilgili bir serginin düzenlenmiş
olması.
***
Rusya’da bir evin hijyenik ve temiz olmasının
kıstaslarından biri o evde tarakan yaşayıp, yaşamadığı.
Babuşka İrina’nın kapısına son diplomatik atağımızı yapmak
üzere dayanmıştık.
Vladimir İvanoviç, ikna için çok dil dökmüştü:
“Sevgili sosetkam, bir tanecik komşum, hastalık ve bakteri
yayıcı özellikleri olan hamam böcekleri sağlığımız açısından tehdit
oluşturuyorlar ve bu yüzden bulundukları evlerden derhal uzaklaştırılmaları
gerekiyor.”
Babuşka İrina’yı razı etmek deveye hendek atlatmaktan zordu.
Elini havada şöyle bir sallayıp:
“Valodyacık, sen hastalıkların bu yaratıklar yüzünden mi
başımıza musallat olduğunu sanıyorsun? Onlara gelinceye kadar ohooo!” demişti.
İkna gayretlerinin boşuna olduğunu anlayınca Vladimir
İvanoviç, babuşka İrina’ya çaktırmadan bize “fazla üstelemeyelim” anlamında göz
kırpmış, vedalaşıp ayrılmıştık.
Diplomasi yolları tıkanmıştı.
***
Aslında babuşka İrina kötü bir kadın değildi. Kibardı, iyi
bir eğitim ve Sovyet terbiyesi almıştı.
Arada güzel sohbetlerimiz olurdu.
O da kendine göre haklı olan gerekçelerini ısrarla
savunuyordu. Ekoloji uzmanları ilaç kullanmayın diyorlarmış, sağlık açısından
önerilmiyormuş.
Yaşına göre berrak bir zihni vardı.
Bir de en sevdiği kitabın Kafka’nın “Değişim” romanı
olduğunu biliyordum.
Hani, Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden
uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulur ya, işte o
roman. Samsa’nın zavallı ailesi için dramatik bir yaşamın başlangıcıdır bu
olay. Sevgili oğulları aniden bir böcek olmuştur.
Roman bu olayı anlatır. Zamanında ben de çok severek ve bir
çırpıda okumuştum babuşka İrina gibi.
***
Bizim binanın Vladimir İvanoviç’in önderliğindeki “tarakan
itlaf ekibi” olarak yalnız kaldığımızda aramızda konuştuk, karar aldık; komşu
teyzemiz ikna olmasa bile biz bu işi yapacaktık. Zira komşuların onun dışındaki
tamamı bu işe destek veriyordu. Fazla konuşup, tartışmaya, zaman kaybetmeye
gerek yoktu.
Vladimir İvanoviç, son derece kararlıydı. Bütün önderlik
vasıflarını taşıyordu.
“İkna olmayanlar her zaman olabilir. Bütün ikna yolları
denenir. Mümkün olmazsa, çoğunluğun kararı uygulanır. Zaten demokratik-merkeziyetçilik
de bunu gerektirir,” diyordu.
Bu mahluklardan kesinlikle kurtulmamız gerekmekteydi.
***
Bir hafta sonunda apartmanımızda babuşka İrina’nın dairesi
dışında her yer, köşe bucak ilaçlandı.
Hain tarakanlardan artık kurtulacaktık. Umutluyduk.
Vladimir İvanoviç, kahraman bir komutan edasıyla merdiven
sahanlığında ilaçlama firmasının elemanlarına gerekli talimatları veriyordu.
Bu konuda uzmanlaşmış firmalar var. Geliyorlar, öyle çok
astronomik olmayan fiyatlarla ilaçlama yapıyorlar.
Bu arada siz birkaç saatliğine evi terk edip, dışarıda,
evin hemen dibindeki parkta falan zaman geçiriyorsunuz.
Biz de öyle yaptık. Komşularla bizim avluda muhabbetin
dibine vurduk. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık bile.
Bu savaşın muzafferi biz olacaktık. Buna tüm komşular
inanıyordu. Bir kişi hariç: Yan komşumuz babuşka İrina.
Herkes fark etti mi bilmiyorum, ama babuşka İrina’nın
dışarı çıkmayıp, aralık penceresinden, perdenin arkasından bizi gizlice izlediğini
gördüm.
Zehirlenip, tarakanlarla birlikte dünyasını değiştirecek
diye korkmadım da değil. Ancak o da tedbirini almış, ağzını aralık pencereden
dışarı doğru çevirmişti.
***
Çok kesin sonuçlar alınabiliyordu. En azından bir süre
tarakansız bir hayatınız oluyordu. -Ki bizim apartmanın ilaçlaması da gerçekten
başarılı oldu.
Ancak bazen, bir iki ay sonra hiç ummadığınız bir anda evin
içinde bir tarakanla karşılaşıyorsunuz. Bütün hayalleriniz yıkılıyor.
İlaçlamayı yapan firmanın arkasından sövüp, sayıyorsunuz.
Halbuki firmanın kabahati yok, kabahat ilaçlama yaptırmayan
diğer komşularda.
Örneğin bizim yan komşumuz babuşka İrina gibi komşular ikna
olmadan bu işi kökten çözmek mümkün değil.
Bizde de ne yazık ki, aynen böyle oldu.
Rusların, daha çok da kadınların konuşmalarında
kullandıkları şöyle bir deyiş var:
Бывшие — как тараканы: каждый раз возвращаются, и каждый
раз — всё наглее и толще (Bıvşiye- Kak tarakanı: kajdiy raz vazvraşayutsya, i
kajdiy raz- vsyö nagleye i tolşe)... Yani, “Eski sevgililer, tıpkı hamam böcekleri
gibidirler: Her zaman geri dönerler ve her seferinde daha küstah ve daha şişman
olurlar...”
Yani, bu kadar işlemiş bu konu Rusların günlük yaşam
konuşmalarına.
Araştırmalara göre, hamam böcekleri yalnız yaşayamazlarmış,
bu onların sağlığı açısından olumsuz etki yaparmış. Bu canlılar çok yüksek
hızla üreyebiliyorlar ve çeşitli yaşam koşullarına kolaylıkla ayak
uydurabiliyorlarmış.
***
İlaçlamadan iki ay sonra, bir akşam bizim evde muhtemelen
babuşka İrina’nın evinden sınırı geçerek giren bir tarakana rastladık.
Onun evinden geldiğini tahmin ettiğimizden bizim eve konuk
olan tarakanı göstermek için kapısını çalıp, bize çağırdım.
Hatasını görüp, anlamalıydı.
Kadıncağız hemen üzerine bir şey giyip, geldi.
Tarakan kaçmamıştı; bir duvarın dibine mevzilenmişti.
Babuşka İrina, yere diz çöktü, gözlerini tarakana dikti.
Bir süre öyle kaldı. Sanki aralarında duymadığımız,
bilmediğimiz bir dilde konuşuyorlardı.
Tarakan da sanki anlarmış gibi antenlerini, duyargalarını
sallıyordu.
Bize döndü:
“Belki bana inanmayacaksınız, ama bu tarakan sizden önceki
ev sahibinin büyük oğlu İvan olabilir.”
Donduk kaldık.
Saçmalığın bu kadarı olmazdı. Yaşlı kadının zihinsel
sorunları başlamış olabilirdi. Üzücü bir durum tabii...
“Büyük bir ihtimalle İvan aynı romandaki gibi böceğe
dönüşünce ailesi onu burada bırakıp, terk ederek kurtulmayı seçmiş olmalı.”
Biz, birbirimize şaşkınlıkla bakıp, göz kırptık.
Babuşka İrina, ha babam konuşuyordu:
“Ah, zavallı Vanya! Sen çocukluğunda ne kadar iyi ve güzel
bir çocuktun. Senin kaderin de böyle mi olacaktı!?"
Babuşka İrina, gözleri nemli evine döndü.
Hüzünlenmişti, ama gene de giderken sinir bozucu bir çocuk
şarkısının tekerlemesini söylüyordu:
“я весёлый таракан, я бегу, бегу, бегу” ( Ya visöliy
tarakan, ya begu, begu, begu )
Ben neşeli hamam böceğiyim,
koşar koşar, kaçarım. He-he-he-he!
Gel de deli olma!
Ben, Rus çocuk şarkılarını severim; ama bu, iğrenç bir
şeydi.
***
O gidince biz tarakanla baş başa kaldık.
Hamam böceğimiz hala duvarın dibindeki eski yerindeydi.
Aslında terliğin tersiyle vurup, leşini zemine yapıştırıp kurtulmak
mümkündü.
Gel de öldür.
Babuşka İrina’nın söylediklerinden sonra bunu
yapamayacağımızı anladık.
Ve hatta aç kalmaması için oralara, dolaştığı köşeye biraz
yiyebileceği, susuzluğunu giderebileceği bir şeyler bırakmamız da fena olmazdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder