Soğuk savaş döneminde iki zıt kutupta yer alan Türkiye ve Rusya arasında iş adamlarının başını çektiği ilişkilerin yakınlaştırılması, bu yıl Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün şubat ayında Moskova'ya yaptığı 4 günlük devlet ziyaretiyle stratejik ortaklığa doğru ilerlemeye başladı.
Gül'ün, Rusya ile gümrüklerde Türk TIR'larına yönelik uygulanan kısıtlamaların doruğuna ulaştığı bir dönemde yaptığı Rusya ziyaretine, ilk olarak Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev, ardından da Rusya Başbakanı Vladimir Putin görüşmelerinde iki ülke arasındaki ilişkiler detaylı bir şekilde masaya yatırıldı.
Gül'ün Rusya ziyareti "devlet ziyareti" seviyesine yükseltilirken, ziyaret sırasında, "İlişkilerin yeni bir aşamaya doğru ilerlemesi ve dostluğun ve çok boyutlu ortaklığın daha da derinleştirilmesine ilişkin ortak deklarasyon" imzalandı. Deklarasyon iki ülke ilişkilerinin her alanına pencere açacak nitelikte kapsayıcı olurken, Türkiye-Rusya ilişkilerinin bir anlamda yeniden tanımlanması oldu. Deklarasyonun ilgi çeken noktalardan biri de, 1921 yılında Rusya ve TBMM hükümeti arasından imzalanan dostluk ve kardeşlik anlaşmasına ve sonraki yıllarda (1992, 2001 ve 2004) imzalanan anlaşmalara atıfta bulunması oldu. Cumhurbaşkanı Gül ve Medvedev'in Kremlin'de imza attığı ortak deklarasyonda, ikili ilişkilerin sıkılaştırılması; bölgesel ve uluslararası sorunlarda ikili danışma mekanizmalarının oluşturulması; uluslararası kuruluşlara adaylıklarda karşılıklı destek; terör, uyuşturucu, silah kaçakçılığı ve uluslararası nitelikteki suçlarla mücadelede işbirliğini artırma; iki ülke çıkışlı mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımına imkan sağlayacak yasal düzenlemelerin en kısa sürede ikili anlaşmalara uygun şekilde hayata geçirilmesi; müteahhitlik alanında sağlanan işbirliğinin Soçi Olimpiyat Oyunlarının altyapı hazırlığı çalışmalarına da aktarılması; kara, deniz ve demir yolu taşımacılığının geliştirilmesini öngören projelerin desteklenmesi ve ikili anlaşmalara uygun olarak en kısa sürede hayata geçirilmesi; enerji alanındaki işbirliğinin somut projelerle çeşitlendirilmesi; turizm, askeri ve savunma sanayisi alanlarındaki işbirliğinin geliştirilmesi ve vize işlemlerinde kolaylaştırıcı çalışmaların yapılması gibi temenniler yer aldı. Nükleer enerji alanındaki işbirliğinin ekonomik ilişkilerin önemli bir parçası olduğu vurgulanan deklarasyonda, Türk tarafının Rus firmalarının Türkiye'deki nükleer enerji projelerine gösterdiği ilgiden duyduğu memnuniyet de dile getirildi.
Rus basınında çıkan, Gül'ün Rusya temaslarının önemli gündemini gaz konularının oluşturduğu, iki ülkenin Avrupa'ya yönelik doğal gaz boru hatları yönündeki pozisyonlarını yakınlaştırdığı yolundaki haberler, daha sonra Putin'in Ankara ziyaretinde çok daha somutlaşarak, Türkiye'nin Güney Akım doğal gaz boru hattının kara sularından geçmesine izin vermesine varacak sürecin başlangıcını oluşturdu.
Gül'ün Moskova ziyaretinin bir diğer önemli noktasını iki ülkenin ticaretini ruble ve lira olarak yapma önerisi oluştururken, Rus tarafı bu öneriye olumlu yaklaştı. Nitekim Garanti Bankası, ziyaret öncesinde rubleyle işlemlere başlamıştı.
Cumhurbaşkanı Gül'ün protokolün en üst seviyede uygulandığı Rusya ziyaretinde normal planlanan görüşmeler samimi bir ortamda yapıldı ve görüşmeler planlanan sürenin çok ötesine sarktı. Putin ile de yine sıcak ve samimi görüşmeler yapılırken, bu görüşmelerde Gül, "İki ülke arasında son yıllarda sağlanan yakın işbirliğinin mimarının Putin olduğunu" söyledi.
Putin ise bu görüşmede, "Türkiye dış politikamızda öncelikli ülkedir" ifadesini kullandı.
Başbakan Erdoğan Soçi’de Putin ile bir araya geldi
Gül'ün devlet ziyaretinin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da 17 Mayısta Rusya'nın sayfiye kenti Soçi'de Putin ile bir araya gelerek, iki ülke ilişkilerindeki son durumu detaylı bir şekilde ele aldı. Erdoğan, görüşmeden sonra düzenlenen ortak basın toplantısında, bölgenin Türkiye ve Rusya'ya yüklediği bazı görevler olduğuna inandığını belirterek, "Bölgenin huzuru, mutluluğu için bu adımları atmaya mecburuz. Bunun içerisinde Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorunu, bunun içerisinde Orta Doğu sorunu, bunun içerisinde Kıbrıs ile ilgili sorun var" dedi.
“Ticaret hacmi 2008’de 35 milyar doları aştı”
Görüşmeler sırasında iki ülke arasındaki ilişkilerin hemen her alanında "çok boyutlu güçlendirilmiş ortaklık temelinde önemli gelişmeler kaydedildiğini" söyleyen Erdoğan, "Ülkelerimiz arasında ticaret hacmi yoğun bir şekilde artıyor" diye konuştu. Erdoğan, "Ticaret hacmimiz 2008 sonu itibarıyla 35 milyar doları aşmış durumda. Turizm noktasında Rus vatandaşların ülkemizi tercih etmesi, bizlere ayrı mutluluk veriyor. Bu, halklarımızın da kaynaşmasını temin ediyor. Rusya ve Türkiye'nin bu dayanışması, geleceğe yönelik atılan en önemli temelleri oluşturuyor ve bunu çok daha değişik alanlara yayma durumundayız. Şu andaki rakamları yeterli bulmuyoruz. Daha da artacağına inanıyoruz" ifadesini kullandı. İki ülke arasında enerji konusunun önemli bir yer tuttuğunu belirten Erdoğan, Türkiye'nin doğal gazın önemli bir bölümünü bu ülkeden temin ettiğini anımsattı. Erdoğan, "1986'da başlayan 'Batı-1' dediğimiz süreç 2011'de bitiyor. 2012'den itibaren tekrar devamı konusunda da mutabıkız. Doğal gaz noktasında gerçekten sıkıntılı anlarda, hiçbir zaman Rusya Federasyonu bu sıkıntıları bizlere yaşatmayıp, tam aksine ilave gaz vermek suretiyle sıkıntılı bu anları atlatmamıza da yardımcı olmuştur" dedi.
Rusya Federasyonu'ndan elektrik enerjisi alabilme çalışmalarını da Putin ile görüştüğünü ve "çok çok önemli" saydığı konulardan birinin de ikili ticaretin ulusal para birimleriyle yapılabilmesi konusu olduğunu söyleyen Erdoğan, "İnanıyorum ki bu iki ülkenin de kur noktasındaki sıkıntısını giderecektir" diye konuştu.
Putin de yaptığı açıklamada, iki ülke arasındaki ilişkilerin son yıllarda çok olumlu şekilde geliştiğini belirterek, özellikle Ankara anlaşmasının imzalanmasından sonra geçen sürede ilişkilerde çok büyük ilerleme sağlandığına dikkat çekti.
Türkiye ile Rusya arasındaki ikili ticaret hacminin 35 milyar dolar dolayına geldiğine dikkati çeken Putin, "Bununla yetinmiyoruz, daha ileri seviyeleri hedefliyoruz. Karşılıklı yatırımlar konusunda da aynı seviyede bir gelişme söz konusu. İlişkilerimizde bu tatminkar tablonun devam etmesini istiyoruz" dedi.
Vladimir Putin, "Bize göre 34, Türkiye'ye göre 35 milyar dolarlık bir ticaret hacmi var. Rusya, Türkiye'nin bir numaralı ticaret partneri haline geldi. Bizim açımızdan da Türkiye, 5. büyük ticaret partneri haline geldi. Enerji ilişkilerinin çeşitlendirilmesine önem veriyoruz. Erdoğan ile atom enerjisi konusunu görüştük. Türkiye, Almanya gibi bir ülkenin önüne geçerek, Avrupa'da Rus gazını en fazla tüketen 3. ülke haline geldi. Türkiye, geçen yıl 24 milyar metreküp gaz ihraç etti. 2015 yılında da bu miktar 35 milyar metreküpe çıkarılacak" ifadesini kullandı.
Putin’in Türkiye ziyareti, ilişkilerde yeni bir dönem başlattı
Putin'in ağustos ayında Ankara'ya yaptığı günü birlik ziyaret sırasında iki ülke ilişkileri yeni bir aşamaya geçerken, ziyaretin en önemli gündem maddesini Türkiye'nin, Güney Akım doğal gaz boru hattının karasularından geçmesine izin vermesi oldu.
Dünya basını, Türkiye'nin Nabucco'nun en büyük rakibi olduğu belirtilen Güney Akım'a sınırlarını açarak Ankara'nın Nabucco'dan çıkacağı endişesini dile getirirken, Türkiye böyle bir niyetinin olmadığı, Nabucco ve Güney Akım'ı rakip değil, birbirini tamamlayıcı projeler olarak gördüğü açıklamasını yaptı.
Putin'in Ankara temaslarındaki en önemli gündem maddesini enerji konuları oluştururken, görüşmelerde Mavi Akım-2 doğal gaz boru hattının İsrail'e uzatılması, Samsun-Ceyhan petrol boru hattı, Güney Akım doğal gaz boru hattı, nükleer enerji santrali ve Tuz Gölü altında doğal gaz deposu inşasının Rus şirketi tarafından yapılması, Türk tırlarına Rus gümrüklerinde uygulanan sıkı denetim gibi konularının konuşulduğu belirtildi. Ziyaret çerçevesinde nükleer enerji dahil çeşitli alanlarda bazı anlaşmalar imzalandı. Enerji işbirliği kapsamında birçok önemli konunun ele alındığı ziyarette, Güney Akım Projesi kapsamında Türkiye'nin münhasır alanında sismik araştırma yapılması için bir protokol de imzalandı.
Ziyaret, Samsun-Ceyhan petrol boru hattına kaynağın sağlanmasını güvence altına alırken, Türk tırlarının Rus gümrüklerinde çektiği sıkıntının da sona ermesini sağladı.
Rusya Federal Gümrük Servisi, Temmuz 2008'de yayımladığı bir iç genelgeyle Türkiye'den Rusya Federasyonu'na yapılan tüm sevkıyatlara ilişkin yoğun kontroller başlatmış, 13 Ağustos 2008 tarihli iç genelgeyle de Türkiye'den sevk olunan ve Türk menşeli tüm ürünlere yüzde 100 gümrük kontrolü uygulayarak, Türk araçları ve ürünlerini Rus gümrüklerinde uzun süreli beklemelere maruz bırakmıştı.
Kriz, Putin'in Ankara ziyareti sırasında iki ülke gümrük idaresi başkanları tarafından imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Müsteşarlığı ile Rusya Federasyonu Federal Gümrük Servisi Arasında Gümrük İşlemlerine İlişkin Mutabakat Zaptı" sayesinde aşılırken, zabıtta Rusya Federasyonu Gümrük Servisinin, "Türkiye menşeli ve Türkiye'den ithal edilen eşyaya yönelik tam tespit uygulamasını içeren 13 Ağustos 2008 tarihli genelgeyi ve diğer idari tedbirleri, 17 Ağustos 2009 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldıracağı" hükme bağladı. Böylece, Türk menşeli ürünlerin tabi tutulduğu tam tespit uygulaması 17 Ağustosta sona erdi.
Ticaret hacmine küresel kriz ve gümrük darbesi
Türkiye ile Rusya arasında 2008 yılında 40 milyar dolara yaklaşan ticaret hacmi, Rusya'yı Türkiye'nin birinci, Türkiye'yi de Rusya'nın 5. büyük ticaret ortağı haline getirirken, küresel ekonomik kriz yüzünden ticaret hacmi ciddi şekilde düştü ve Almanya, bir yıllık aradan sonra yine Türkiye'nin birinci ticaret ortağı haline geldi.
Türkiye'nin Moskova Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliğinden elde edilen bilgiye göre, iki ülke arasında ticaret hacmi, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 40 oranında düşüşle 18,2 milyar seviyesinde oldu.
Bu dönemde Türkiye'nin Rusya'ya ihracatı 2,6, Türkiye'nin Rusya'dan ithalatı 15,6 milyar dolar olurken, yetkililer, bu düşüşte, küresel ekonomik kriz, enerji fiyatlarındaki düşüş ve Rus gümrüklerinde Türk tırlarına ve mallarına yönelik uygulamanın etkisinin büyük olduğunu kaydetti.
Yetkililer, Rusya ile ticaret hacmindeki düşüşün bu yıl başında yüzde 50-55 civarında seyrettiğini, ancak hem krizin etkilerinin yavaş yavaş azalmaya başlaması, hem de gümrük sorununun çözülmesi sayesinde düşüşün yüzde 40'a kadar gerilediğini ifade etti. Bu arada uzun yıllar Türkiye'nin birinci büyük ticaret ortağı olan Almanya, geçen yıl yerini kaptırdığı Rusya'yı bu yıl birkaç yüz milyon dolarla geçerek yine ilk sıraya oturdu.
“Türkiye’yi ziyaret eden Rus turist sayısında yüzde 6,5 oranında düşüş”
Bu arada küresel ekonomik kriz turizm sektörünü etkilerken, Rusya'dan Türkiye'ye gelen turist sayısında da geçen yıla kıyasla yüzde 6,5 oranında düşüş oldu.
Moskova'daki Turizm Ataşeliği yetkilileri, Rusya'dan Türkiye'ye geçen yılın ilk 10 ayında gelen turist sayısının 2 milyon 768 bin 198 olduğunu, ancak bu yılın aynı döneminde bu sayının yüzde 6,5 oranında düşüşle 2 milyon 584 bin 244 olarak kaydedildiğini bildirdi.
Yetkililer, düşüşün özellikle bu yılın ilk aylarında yoğun olarak meydana geldiğini, ancak ilerleyen aylarda toparlanma başladığını belirterek, geçen yıl ekim ayında Türkiye'ye gelen Rus turist sayısı 156 bin 350'ken bu yıl ekim ayında bu sayının yüzde 1,5'luk düşüşle 154 bin 544 olduğunu ifade etti.
Küresel ekonomik krizin sonuçlarının nasıl olacağı konusundaki belirsizliğin hala ortadan kalkmadığına dikkat çeken yetkililer, her şeye rağmen gelecek yıl Rus turist sayısının eski seviyelere ulaşmasını beklediklerini söyledi.
“İlişkiler eskisinden güçlü”
Bu yılki gelişmeler, Türkiye-Rusya ilişkilerini daha da sağlamlaştırdı. Eskiden iki ülke arasında çok ciddi krize küçük sorunlar bile yol açabilirken, artık iki ülke, çok büyük sorunlara dahi serinkanlı yaklaşabiliyor.
Nitekim Rusya'nın Türk tırlarına ve mallarına uyguladığı sıkı denetim rejimi yüzünden ihracattaki önemli düşüşe rağmen, sorun, kamuoyu önünde değil, iki ülke yetkilileri arasında yürütülen müzakerelerle çözüldü. Rus Atomstroyeksport, İnter RAO ve Türkiye'nin Park Teknik şirketlerinin ortak girişim grubunun aldığı Türkiye'nin ilk nükleer santral ihalesinin iptaline de, en azından kamuoyu önünde Rus yetkililerinden sert tepkiler gelmedi.
Analistler, "eskiden olsa böylesi bir durumda değişik yetkililerin tepkilerinin her gün basında çok geniş yer bulacağına, ancak iki ülke ilişkilerinin geldiği boyut ve Erdoğan-Putin ikilisinin politikası sayesinde, benzer sıkıntıların iki ülke arasında birçok alanda var olan komisyonlar aracılığıyla sessiz bir şekilde çözülmeye çalışıldığına" dikkat çekiyor.