Rusya’da Aleksandr Petrosyan (Петросян, Александр
Сергеевич) isimli fotoğraflarına hayran olduğum bir sanatçı var.
Karşılaştırmak doğru değil mutlaka, ama Ara Güler’i de çok
sevdiğim için ona Rusya’nın Ara Güler’i demek geçiyor içimden.
Ara Güler’i nasıl biliriz?
İstanbul’un en güzel fotoğraflarını çeken bir sanatçı diye
değil mi?
Doğrudur. Fotoğraflarının her bir karesi ayrı bir hikaye
anlatır.
Herkes bunu böyle kabul eder. Ama onun aynı zamanda iyi bir
öykücü olduğunu çok kimse bilmez.
Bakın onun güzel öykülerini topladığı “Babil’den sonra
yaşayacağız” isimli kitabının girişinde kendi öykücülüğüyle ilgili ne demiş
usta:
“Eski öykülerdeki duygularım, ne olmuşsa olmuş, görsel bir
anlatıma dönüşmüş. Daha o zamandan görsel bir dünyanın içine düşmüşüm demek.
Bana öyle geliyor ki, yazıyla görselliğin ortak bir anlatımı var. Öyle olduğu
kuşkusuz, yoksa sinema sanatı da olmazdı. Zaten ben de fotoğraflarıma bakarken
zaman zaman tiyatro çalışmalarımdan, öyküler için düşündüklerimden esintiler
buluyorum. Belki de fotoğrafımdaki 'anı yakalama ve kompozisyonu kurma'
özelliğimi bütün bu eski çalışmalarıma borçluyum. Bir 'kadr' içinde kompozisyon
kurmayı tiyatro çalışmaları günlerimden, anlamlı anların yakalanması ve bir anlatıma
varmasını da öykücülüğümden esinlendiğimi sanıyorum. Neyse, işte böyle şeyler
sonucunda, görsel malzemede bir birikim oluşuyor anlaşılan.
Görsel malzeme, tıpkı şiir gibi, yazı gibi, resim gibi,
sahne sanatları gibi, bir yerlerden birikimini topluyor, yeni bir biçim
kazanıyor ve görsel sanat oluyor. Zaten yazdığım bu öykülere dikkat edilirse,
bunların bir tür fotoğraf olduğu görülür. Demek ki, o zamandan beri görsel
dünyanın adamıymışım da haberim yokmuş ... “
İlginç bir tesadüf Aleksandr’ın babası da Ermeni.
Gürcistanlı bir müzisyen ve besteci. Annesi Ukraynalı, Ukraynalı bir şarkıcı.
Yani sanatçı bir ailenin çocuğu.
Her fotoğraf aslında bir öykü anlatır. Ama iyi öykülerin
olabileceği gibi kötü öyküler de var. Aleksandr’ın bütün fotoğrafları çok güçlü
öyküsü olan eserler. Sokaklardan manzaralar, sıradan insanların hayatlarından
kesitler sunuyor bizlere. Mizah dozu yüksek.
***
Aleksandr Petrosyan, 16 Ağustos 1965 yılında Lvov’da
doğmuş.
Fotoğrafa olan ilgisi 14 yaşında doğum gününde Smena-8
fotoğraf makinesi hediye edilmesiyle başlamış.
2000 yılında fotoğrafçılığı profesyonellik düzeyine
atlıyor.
2003-2008 yıllarında şehrin haftalık "Benim
Mahallem" gazetesinde foto muhabiri olarak çalışmış.
2010'dan beri Kommersant'ta kadrolu fotoğrafçı olarak
çalışmakta.
Newsweek, National Geographic, GEO, Russian Reporter,
Ogonyok, Dengi, Vlast dergilerinin yanı sıra Kommersant, Izvestia, Arguments
and Facts ”, “Komsomolskaya Pravda”, “Business Petersburg” ve diğerleri için
hazırlanan illüstrasyonların yazarı.
Olga Petrosyan’la evli. 4 çocukları var.
Pek çok ödüle sahip:
2003 - Syracuse, New York, ABD'nde düzenlenen 25. Dünya
Yeni Tasarım Topluluğu Yarışmasında foto muhabirliği kategorisinde Mükemmellik
Ödülü.
2006, 2007 - St. Petersburg "Yılın Fotoğrafçısı"
ödülü
2008 - İkinci Tüm Rusya fotoğraf yarışmasının galibi
"Benim şehrim. Objektiften bir bakış”
2009 - Foto Muhabirliğini Geliştirme Fonu Grand Prix'si,
ayrıca "gündelik yaşam" adaylıklarında 1.lik; "doğa ve
çevre", 3.lük "kültür ve sanat".
2009 - ilk açık ulusal ödül "en iyi fotoğrafçı" -
"mimari" adaylığında 1.lik
2011 - ilk açık ulusal ödül "en iyi fotoğrafçı" -
"tür" kategorisinde 1.
2017, 2020 - "Altın Kalem"de "Yılın
Fotoğrafı" adaylığında zafer.
2021 - Altın Kalem Grand Prix'si.
Daha fazla fotoğraflarını görmek için bir web sayfası: https://petrosphotos.livejournal.com/
***
Ona sokakların fotoğrafçısı demek sanırım yanlış olmaz.
Hikayesi olan fotoğrafların sanatçısı Aleksandr
Petrosyan’ın eserleri ve tarzı konusunda biraz daha yazmak istiyorum.
Bazen bir yağlıboya tablonun önünde takılır kalırsınız.
Resim sizi alır, hikayesinin içine çeker.
Fotoğraf da öyledir.
Anı gösterir, ancak bir fotoğraf sizi alıp, kadraja
girmemiş noktalara çeker. Arkasındaki hikayeyi merak edersiniz.
Fotoğraf öykü ise, sinema romandır desek mecazda fazla mı
ileri gitmiş oluruz.
Kadraja giren, ister doğa, ister insan fotoğrafı olsun
içinde öyküsünü de taşıyorsa daha çok seviliyor.
Biri görsel, diğeriyse yazınsal olsa da öykünün bence
fotoğrafla anı anlatması bakımından kardeşliği var.
Sanatçılar, toplum içinde farkındalık yaratan, yaşama anlam
katan bireyler. İyi ki varlar.
"Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır,"
demiş Andrey Tarkovski…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder