M.
Hakkı Yazıcı
İgor’a oğlu anlatmış; derste öğretmen öğrencilere “en
sevdiğiniz Rus şehri hangisi?” diye sormuş.
Öğretmen haliyle Moskova, Petersburg ya da başka şehir diye
bir cevap bekliyormuş.
Maksim’in arkadaşlarından biri ısrarla parmak kaldırıp
ayağa kalkmış “Antalya” demiş.
Öğretmen gülümsemiş.
Parmak kaldıran bir başka öğrenciye sormuş, o da “Antalya”
diye cevap vermiş.
Öğretmen, “Ama çocuklar, Antalya Rusya’da değil ki, Türkiye’de,” demiş.
Çocuklar şaşırıp, biraz da hayal kırıklığı içinde bakmışlar
öğretmene.
Bunu çocukların bilgisizliklerine vermek doğru değil. O
kadar birbirine karıştı ki hayatlarımız, o kadar sarıp sarmalandık ki; oraymış,
buraymış önemli olmaz hale geldi.
***
Ruslar, Türkiye’de tatil yapmayı özledi. Türkiye’de Rusları
özledi.
Bildiğiniz nedenlerle geçen yıl alıştığımız gibi geçmedi.
Peki, ya bu sene!?
Bu sene ne yaşayacağız?
Malum başlangıç iyi olmadı. Rusya, Pandemi gerekçesiyle 15
Nisan-1 Haziran 2021 tarihleri arasında Türkiye ile olan uçuşları askıya aldı.
Haziran başında yeni bir karar açıklanacak.Herkes merakla Rusya'nın
bu kısıtlamayı kaldırıp kaldırmayacağını bekliyor.
Umarız Türkiye’nin aldığı tedbirlerin sonucunda her şey
normal seyrine girer. Ve umarımız pandemi bahane edilerek politik sorunlara
turizm sezonu heba edilmez.
***
Çok sıkıldık değil mi bu pandemiden?
Hani İgor’un oğlu Maksim rüyasında bir kırkayakla arkadaş
olduğunu görmüştü ya, bu defa da rüyasında bir arı ile arkadaş olmuş.
Arı, şöyle demiş güya:
“Sosyal mesafeden dolayı kovanlara toplu girilemiyor, bu
sene bal mal beklemeyin bizden, yok; idare edin artık, reçel yiyin.”
Komik çocuk bu kerata!
Pandemi, nah şuramıza kadar geldi. Sabrımız taştı; bıktık,
usandık. Kovid virüsü düş artık yakamızdan.
***
Herkes merakla izliyor.
1 Haziran'dan itibaren Rusya ile charter uçuşlarının
yeniden başlatılması umuduyla hazırlıklar ve yoğun temaslar sürdürülüyor.
İçinde bulunduğumuz günlerde Türkiye ile Rusya arasında heyetlerin
biri gelip, biri gidiyor; görüşüyorlar.
Ancak henüz hiçbir şey tam olarak belli değil. Çeşitli,
ancak resmi olmayan haberler havada uçuşuyor
Rusya Tur Operatörleri Birliği (ATOR) Başkanı Maya Lomidze,
Mayıs sonunda iki ülke arasındaki uçuşların ne zaman başlatılacağı konusunda
bir karar alınabileceğini ifade etmiş.
Üst düzey bir başka yetkili, hava trafiğinin açılışı için
en erken tarihin şu an için 15 Haziran olduğunu söylemiş.
Kararın çabuk alınması ve olumlu yönde olması Türkiye
tarafı için önemli, zira son iki
senedir salgının etkisiyle turizm rakamlarında ciddi bir
düşüş yaşanıyor.
Geçen senenin rakamlarını malum nedenle gösterge olarak
kabul etmemek lazım. Turizmin normal seyrinde olduğu 2019 yılında Türkiye’ye
gelen yabancı sayısı 51,7 milyon kişiymiş. Turizm geliriyse 29,8 milyar dolar.
O yıl ülkemizi en fazla ziyaret eden yabancılar arasında
ise 7 milyon kişi ile Ruslar birinci sırada. Yaklaşık olarak her bir Rus
turistin ortalama 600-700 dolar civarında harcama yaptığı sanılıyor.
Yani konuştuğumuz para yaklaşık 4,5 milyar ABD
Doları.
Az değil.
Seyahat kısıtlamalarından oldukça
etkilenen turizm sektörü umudunu koruyor.
Başta ülkemizin pandemi illetini kontrol altına almasını istiyoruz.
Zira her şeyin başı sağlık. Ve sonra Haziran’dan itibaren iyi bir turizm sezonu
yaşanmasını bekliyoruz.
Bahsettiğimiz gibi heyetlerin temasları devam ediyor. Ankara'da
hükümete yakın kaynaklardan medyaya yansıyan haberler, masadaki önlem
planlarının ayrıntılarını yansıtıyor. Daha önce Rusya ile domates ihraç krizinde
yaşandığı gibi, turizmde de "alınan önlemlerin yerinde görülmesi
için" Rusya'dan resmi heyet davet edilmesi, önerilen önlemler arasında.
Sürecin benzerliği nedeniyle buna “Domates Formülü” diyorlar.
Beklemekten ve bu temasların etkili olacağını ummaktan
başka çaremiz yok. Tersini düşünmek bile istemiyoruz.
Ya ters bir karar çıkarsa!?..
Ne yazık ki Rusya siyasi ilişkilerin kötüleştiği dönemlerde
bazen turizm kartını masaya koyuyor. Bunun bir örneği 2016 yılında “Uçak Krizi”
sonrasında yaşanmıştı. O yıl Türkiye’ye son derece az sayıda Rus turist
gelebilmişti.
Yeniden yaşanmasa keşke…
“Domates Formülü” falan derken aklımıza bir fıkra geldi.
İki domates, tarlanın kendi taraflarındaki kısmından bir
karayolunun kestiği karşı tarafa geçip orada yetişen akrabalarını ziyaret
etmeye karar vermişler. Tarlayı kesen yol öyle çok işlek bir yol falan
değilmiş, ama aksilik bu ya, tam onlar yolun ortasına kadar gelmişlerken hızla
gelen bir otomobil bizim zavallı domatesleri ezip, asfalta yapıştırmış. Neden
sonra domateslerden biri kendine gelip, doğrulmuş, yanında perişan halde yatan
diğer domatese: “Kalk hadi salça, gidelim,” demiş.
Öfff ki, ne öfff!
Artık yeter!
Yaşadığımız eski güzel yılların kıymetini bilmeyip o
zamanlar da şikayetlenmişsek affola.
Şimdi aklımıza kötü şeyler getirmeden, umutla her şeyin
normale döneceği günleri hasretle bekliyoruz.
Açıl turizm sezonu, açıl!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder