Samih
Güven
Kaynak:
https://samihguven.blogspot.com/
Bir Haziran günü. Sokol metrosundan sonra yaklaşık yirmi
dakika yürüyorum. Nazım’ın “2.Pesçanaya Caddesi No:6 Giriş 3” adresindeki
evinin karşısındayım artık. O küçük parkta oturup soluklanıyorum bir
süre.
Ne acıdır ki, şiirlerindeki gücün, yalınlığın,
metaforların, imgelerin, sıcaklığın, duygunun, matematiğin ve müziğin çekimine
yoğun olarak girdiğim yıllarda Onun hayatının ayrıntılarından haberim yokmuş
yeterince. Oysa şimdi hayatını bütün olarak göz önüne alıp, bazı şiirlerini
arkasındaki ayrıntılarla düşünmek sarsıcı oluyor gerçekten.
Herkesin korkuyu sevgiyle karıştırdığı Stalin yıllarında
“Hayır onu güneşe benzetemeyeceğim, kusura bakmasınlar” dediği
andan, Vera için Galina ile yaşadığı evden pijama ve terlikle kaçmasına; Varna
kıyısında acıyla elini Türkiye tarafına uzatıp Memet!.. diye inlediği andan,
Mısır’da Asya Afrika Yazarlar Birliği seçimlerinde “Türk pasaportu yok, oy
kullanamaz” diyen delegeye karşı “Halkının dilinde yazan şair elbette temsil
hakkına sahiptir” dediği ana kadar, Onu bir insan olarak kalbimizde
yücelten yüzlerce önemli detay söz konusu. Hakkı verilmiş, acı çekilmiş, ama
kendi deyimiyle ciddiye alınmış bir yaşam Onun ki.
Şimdi evinin karşısındaki parkta otururken Vera’yla olan
yıllar, her ikisinin bu ilişki için verdiği mücadele, yaşadıkları zorluklar ve
“o son şiir” kafama takılıyor en çok.
Novodemiçiy’de 3 Haziran 2018 tarihinde yapılan törende
konuşmasını zorlukla tamamlayan Vera’nın kızı Anna Stepanova’nın “Onlar…”
ifadesi öylesine dokunaklı gelmişti ki, aşk için her şeyi göze alan, herkesin
kolaylıkla anlamayacağı zorlukları yaşayan ve şimdi Novodemiçiy’de birlikte
uyuyan “Onlar” iki özgür ve masum kuş gibi canlanmıştı kafamda.
Nazım ve Vera aşkı kolay bir aşk değildi. Büyük seçimler
olmuştu. Nazım daha fazla yaşamak yerine doktorların uyarılarına rağmen aşkı
seçmişti. Vera ise evli ve çocuklu bir kadın olarak zorlansa da Nazım’a gitmeye
cesaret etmiş ve sonrasında çok sevmişti Onu.
Ve evinin avlusuna doğru yürürken son şiiri diye
adlandırılan o şiiri düşünüyorum artık. Gerçekten tarih olarak en son yazdığı
şiir mi emin değilim. Örneğin ölümü iyice düşündüğü günlerde yazdığı “Cenaze
Merasimim” adlı şiir Nisan 1963’te kaleme alınmış.
Ama o son şiir ölümünü hızlandıran, karşı konulamaz bir
aşkı ve kendi sonunun kısa hikayesini anlatması, ayrıca ortaya çıkışı
bakımından bir son söz, son bir şiir gibi gerçekten.
Nazım o sabah altı buçuk sularında gazeteleri almak için
kapıya yönelir, o sırada fenalaşır ve duvara tutunur, ayakta direnir ölüme bir
süre, yavaşça yere oturur ve hayata veda eder.
O sabah ölüm raporu tutulacakken kimliği istenir Nazım’ın.
Vera üzgün ve sapsarı olmuş yüzüyle ceketinin cebine elini atar ve cüzdanının
arasından kimliğini çıkarır. İşte o sırada 1957 yılında değiştirdikleri kendi
fotoğrafını görür. Ve arkasındaki şiiri tabi:
Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana
Geldim
Kaldım
Güldüm
Öldüm.
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana
Geldim
Kaldım
Güldüm
Öldüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder