Samih
Güven
Kaynak:
https://samihguven.blogspot.com/
Pyotr İlyiç Çaykovski (1840-1893) aralarında Kuğu Gölü’nün
de bulunduğu birçok ünlü eserin yaratıcısı olan Rus besteci. Zaman zaman
eserlerinde de hissedilen hüzünlü bir hayat hikayesi var. Yaşadığı dönemde,
özel yaşamı, tercihleri, müzik anlayışı gibi konularda hayli tartışmalar olmuş.
Ama bugünden bakan bizler için geriye şu kalıyor sadece: eserlerinin gücü ve
evrensel kültür birikimine yaptığı katkı.
Bazı istatistiklere göre Çaykovski örneğin 2017 yılında
dünya genelinde eserleri en çok icra edilen altı büyük besteciden biri. Diğer
besteciler, Mozart, Beethoven, Bach, Schubert ve Brahms.
İşte böylesine önemli bir besteci olan Çaykovski’nin adına
Moskova’da Tverskaya Caddesinde ünlü bir konser salonu var. 1921 yılında
yapılmış olan Çaykovski Konser Salonu, Moskova'nın önde gelen senfoni
orkestraları, solistleri, korolarının performans sergilediği önemli bir mekan.
Dünyaca ünlü piyanistler, şefler, kemancılar, şarkıcılar, senfoni ve oda
orkestraları da burada sahne alıyor.
Salonun son derece etkili akustiği yanında iç mimarisi de
ilginç. İçerideki boşluğun şeffaflığı ve ferahlık veren tavan dikkat çekici.
Antik Yunan tiyatrolarındaki gibi sahneye eşit ve adil bir bakış sağlayan
mütevazı koltuklar söz konusu. Oval sahne ise gösterişsiz ama hakim bir ışıkla
aydınlanıyor. Salon 1500’ün üzerinde seyirci kapasitesine sahip ve genelde
koltukları boş kalmıyor.
Geçenlerde salonun girişinde arkadaşımı bekliyorum. Moskova
Devlet Akademi Senfoni Orkestrası Çaykovski’nin bazı eserlerini icra edecek.
Biletler bende olduğu için girişte duruyorum ve gelenleri gözlemliyorum ister
istemez. Yine aynı şeyi düşünüyorum: müdavimleri. Yaklaşık yüzde yetmişi kadın
ve büyük bölümü de 40-70 yaş aralığında. Yani Moskova’da klasik müzik
gösterilerinin en önemli mekanına orta yaşın üzerindeki kadınlar rağbet
gösteriyor. Bu ölçebildiğim bir şey değil ama bir gözlem sadece.
Çaykovski Salonunda tek tük yabancılar da oluyor.
Moskovalılar gördükleri yabancıları biraz ilgi ve biraz da memnuniyetle
süzüyor. Bir konserde olmanın, kendilerine böyle bir vakit ayırmanın tatlı
huzuru içindeler. Hepsi özenle giyinmiş. Son derece dikkatle ve sessizce
izliyorlar konseri. Öksürüklerini bile araya saklıyorlar. Aralarında konuşanını
göremezsiniz. Nerede ne kadar alkışlanması gerektiğini biliyorlar. Ama asıl
ilginç olan son bölüm. Konser bittiğinde alkışlama seansı neredeyse yarım saat
sürüyor. Orkestra şefi sahneyi birkaç defa terk edip yeniden geliyor. Alkışlar
dinmiyor. Bundan oldukça mutlu olan şef programda yer almayan kısa
performanslar armağan ediyor seyircilere. Çiçeklere boğuluyor sanatçılar.
Müdavimler mutlu. Yavaşça, acele etmeden yöneliyorlar
çıkışa. Merdivenlerden giyim kuşamına özenmiş, yeni konserleri düşünen kadınlar
iniyor ve şehrin kalabalığına karışıyor sessizce.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder