Moskova

Moskova

8 Ağustos 2020 Cumartesi

Rusya tarihi ve dört önemli yapı



Samih Güven






Rusya tarihi uluslar tarihinin en ilginç olanlarından biri. Rus halkının coğrafya, iklim ve başka milletlerle olan etkileşimi, iktisadi zorluklar, sanat ve kültür başarıları, sosyal çalkantılar, İskitler'den Napolyon’a ve Hitler'e kadar uzanan istilalar, 19. yüzyıldaki değişim dinamikleri, Bolşevik Devrim sonrasında her şeyin sil baştan değişmesi, dahası da 90'lı yıllarda yaşanan büyük hayal kırıklığı… Ama nereden bakılırsa bakılsın dünya tarihinde hemen her zaman önemli güçlerden biri olmuş Rusya.

Diğer milletlerin tarihlerinde olduğu gibi Rus tarihinde de önemli dönüm noktaları söz konusu. Her bir dönemin kendine has iktisadi, sosyal ve kültürel özellikleri var. Hakimiyet kuran anlayışa göre şekillenen ekonomik ve siyasal özellikler yanı sıra mimariye ve sanata bakış da farklı etkiler yaratmış.

Bu kapsamda üzerinde durulması gereken bir konu hem tarihsel dönüm noktalarının özellikleri hem de hakim anlayışın kendi gücünün ve otoritesinin zamana damgası anlamına gelen sembol yapıların olması.

Genel olarak bakıldığında Rus tarihinde, Kievan Rus ilk birleşik doğu Slav devleti oluyor (882). Hristiyanlığın kabulü ise 988 yılında gerçekleşiyor. Hristiyanlığın Bizans versiyonu ve Slav kültürünün birleşimi bütün Rusya tarihine etki edecek önemli bir anlayış getiriyor. 

Apanaj Rusya daha karmaşık, merkezi bir otoritenin kurulamadığı ve Moğol’larla mücadele ile geçen zorlu bir dönem. Bunu takiben Moskova’nın yükselişi, Çarlık ve İmparatorluk dönemi geliyor. Tabi Büyük Petro’nun reformlarını özellikle vurgulamak gerekiyor. 18 ve 19. yüzyılda sanat ve edebiyat alanında önemli bir atılım söz konusu oluyor. Bu yüzyılın sonlarına doğru ise sosyal buhranlar ve değişim dinamikleri çıkıyor ortaya. Ardından Bolşevik Devrim, Sovyet Rusya ve günümüz Rusya’sı geliyor. 

Belirtilen dönemsel ayırımlar dikkate alındığında farklı olduğuna inandığım dört önemli yapıdan söz etmek istiyorum: Bunlar Kremlin’deki üç katedral, Kızıl Meydan’daki Aziz Vasil Katedrali, Kropotkinskaya metro istasyonu yakınındaki Kurtarıcı İsa Katedrali ve komünist dönemin plancılığı ve hırsı ile daha çok özdeşleştiğini düşündüğüm Moskova Metrosu.

Kremlinde inşa edilen Yükseliş katedrali ve diğerleri yeni bir dönemin habercileri oluyor. Bu yeni dönem Moskova’nın yükselişi ve Apanaj Rusya’nın sona ermesi anlamına geliyor. Bazı tarihçiler Apanaj döneminin Kievan Rus döneminde oluşturulan kurumlar ve kültür olmasaydı çok daha zor geçecek bir dönem olduğuna inanıyor. Ama bu zor ve dağınık dönem birlik, merkezi bir otorite ve güçlenme arayışını da beraberinde getiriyor. Moskova’nın yükselişi böyle bir ihtiyaca denk düşüyor işte. 

1460’lardan sonra III. İvan ve ardından III. Vasili ile birlikte başlayan Moskova’nın yükselişi mimaride de önemli bir dönüm noktası oluyor. III. İvan Moskova’ya yabancı uzmanlar çağırıyor ve kapsamlı bir inşaat başlatıyor. Moskovalı hükümdarların gücünün ve otoritesinin sembolü olarak Kremlinin merkezi inşa ediliyor. Burada yapılan Müjde, Yükseliş ve Başmelek Mikhail katedralleri Kremli’nin kutsal kalbi haline geliyor. Rus hükümdarlarının nikahlarına, taç giyme ve cenaze törenlerine sahne oluyor bu önemli mekanlar. 

Rusya tarihinde başka bir dönüm noktasının göstergesi de bugün bütün Rusya’nın sembolü olan Aziz Vasil Katedrali. Olumsuz imajına rağmen Korkunç İvan (1533-1584) dönemi Rus tarihinde özel bir öneme sahip aslında. IV. İvan genel olarak uygulamaları, şüpheciliği ve gaddarlığı ile biliniyor. Sivri bir değnekle yaraladığı oğlunun ölümüne neden oluyor malum. Bununla birlikte, Boyar Dumasıyla mücadelesi, Rusya’nın ilk Çarı olması, Kazan ve Astrahan Hanlıkları’nın Moskova’ya yönelik akımlarının durdurulması ve Rusya’nın birliğinin güçlendirilmesi açısından bir dönüm noktasına da neden oluyor. Bazı tarihçiler onun reformları ve savaşları sayesinde Rusya’nın modern bir devlet ve imparatorluk haline geldiğini öne sürüyor. İşte bu dönemdeki savaşların kazanılması sonucu yaptırılan Aziz Vasil Katedrali de bu açıdan önem taşıyor.

19. yüzyılın başında Napolyon’a karşı verilen mücadele ve sonrasındaki gelişmeler de önemli bir dönüm noktası kanımca. Bu büyük mücadelede bilgisine güvenilen yaşlı bir kumandan önderliğinde şehir boşaltılıyor, yakılıyor ve büyük bölümü de hasar görüyor. Önemli nokta ise Rus ordusunun yanında köylülerin ve sıradan halkın da sahneye çıkması ve sonrasında hep sahnede kalacak olması. İşte Napolyon'un 1812 yılında Moskova'dan kovulması sonrasında Çar I. Aleksandr tarafından yapılması emredilen Kurtarıcı İsa Katedrali bu açıdan önemli bir yapı.

Komünist dönemi temsil eden yapılar açısından bakıldığında ise yedi kız kardeşlerden ziyade Moskova Metrosu  daha önemli kanımca. Özellikle bu dönemin plancılığı ve ilerleme hırsı anlamında önem taşıyor. Moskova Metrosu bir anda ortaya çıkmıyor tabi. İlk istasyonları 1935 yılında açılıyor. Zamanla büyüyor ve dünyanın sayılı metrolardan biri haline geliyor. Zorlu kış koşullarının bulunduğu Moskova şehri açısından hayati bir işleve sahip olan metro için planlı kollektivist dönemin önemli bir damgası olduğunu söylemek mümkün.

Bana kalırsa 90’lı yıllar açısından üzerinde durulması gereken en önemli yapı yeniden Kurtarıcı İsa Katedrali. Çünkü Stalin yıllarında bir havuza dönüştürülen bu yapının yeniden aslına uygun olarak inşası Rusya’nın kendi köklerine dönüşünü de simgeliyor bir bakıma.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder