Melih
Cevdet Anday
Tolstoy'un köyü. Bu büyük romancının, yaşadığı, yarattığı,
sonra bir gece yarısı doktorunu uyandırarak gizlice arabasına atlayıp kaçtığı
evi görmek heyecanlandırıyor beni. Otomobilimizi aşağıda bırakıp sık ağaçlı
yoldan yürüyoruz. Az sonra soylu romancının evi karşımıza çıkıyor. Tolstoy
burayı Kont Bolkonski'den satın almış. Savaş ve Barış'ın kahramanlarından olan
Bolkonski. Şaşırtıcı bir şey, küçük, iki katlı bir Göztepe köşkü. Evin içinin
sadeliği, sabitliği daha da şaşırtıcı. Kont Leon Tolstoy'un malikanesi deyince
karşınıza bir saray, ya da küçük bir saray çıkacak sanırsınız. Alt katın küçük
holünden dar bir merdiven çıkıyor yukarı. Önce salon ... Burada iki piyano ve
yemek masası var. Masada Tolstoy'un oturduğu iskemle, baştan ikinci. Oradan
içeri, romancının çalışma odasına geçiyoruz. Masanın üzerinde şamdanlar, açık
duran bir kitap, son okuduğu kitaptır bu, Dostoyevski 'nin Karamazofları.
Oradan da yatak odasına geçiyoruz. Basit bir karyola, yıkanma kapları, duvarda
gocuğu, tüfeği. Kısa boylu, sakallı, sert bakışlı romancı, bir yerden karşımıza
çıkacak sanki. Gene aşağı iniyoruz. Doktorunun yattığı oda, onun yanında
misafir odası. Çehov burada kalmış ... Gorki'nin de belki bir gece bu yatakta
yatmış olduğu tahmin ediliyor. İkisinin, Tolstoy ile Gorki'nin bahçede çekilmiş
bir resimleri var. "
İşte şu ağacın altında çekilmiş, diyorlar.
Resimde Gorki elleriyle kemerini tutmuş, başını gururla
geri atmış. Tolstoy ise, kaşları çatık, delici bakışlarla bakıyor.
İşte orada Alman Faşistlerinin rezaletini dinliyoruz.
İkinci Dünya Savaşında buraya kadar geliyorlar. Tolstoy'un evinde karargah
kuruyorlar. Ama çekilmek zorunda kaldıkları gün, bu büyük romancının evini
yakıp yıkmağa kalkıyorlar. Nefretimi yazıyorum aşağıdaki deftere. Sonra dışarı
çıkıyoruz. İşte Tolstoy'un arabası, arabalıkta duruyor. Bir gece yarısı bu
araba ile kaçmıştı. Doyulmaz güzellikteki bahçeden büyük romancının mezarına
gidiyoruz. Bu sırada yanımızdan iki köylü geçti. 8unlardan biri çok yaşlı idi.
Uzun boylu bir köylü. Yanımızda müze müdürü de var, ben "
Sorabilir miyiz şu yaşlı köylüye, dedim. "Acaba
Tolstoy'u görmüş mü? "
Seslendiler. Adam durdu. bir az Gorki 'ye benziyor, uzun
bıyıklı, zayıf, ince.
" Bir kez konuştum kendisiyle." diyor.
Yaşar Kemal hemen fotoğrafını çekmek istiyor. Ama adam
eliyle önledi onu :
" Ben önemli bir adam değilim, çekmeyin fotoğrafımı,
" dedi.
Sonra anısını anlattı. Çar polisinden eziyet görmüş, bir
atın arkasına bağlayıp sürüklemişler, sonra da hapse atmışlar. İçerdeyken bir
gün hapishane müdürü, onun da bulunduğu koğuşu teftiş ediyormuş, önünde durmuş,
köylü : "
Ben ayağa kalkmadım. " diye anlattı. "Tolstoy
başımdan geçenleri duymuş, bir tanıdıkla çağırttı beni hapisten çıktıktan
sonra. Bir akşam gittik."
Önce aşağı katta oturmuşlar. Yemek zamanı, Kontes Tolstoy,
" Yemeğe gelsinler." diye haber yollamış, çıkmışlar yukarı, sofraya
oturmuşlar, Tolstoy daha ortalıkta yokmuş, yandaki odadan girmiş içeri,
köylünün ta burnunun ucuna kadar sokulmuş. "
Bakışları sanki delip geçiyordu, diyor. " Sakalları
değdi göğsüme. Kısa boylu bir ihtiyardı. Bana, ' Kusura bakma, seni hemen
tanıyamadım, görüşmeyeli çok oldu her halde, dedi. Hayır dedim, ilk
görüyorsunuz beni.' Sonra oturduk, başımdan geçenleri dinledi yemekte. '
Hapishane müdürüne ayağa kalksaydın keşke, o da bir insandır. ' dedi.
Teşekkür edip ayrılıyoruz köylüden. Edebiyat fakültesini
bitirmiş, Tolstoy üzerine çalışmış olan genç müze müdürü "
Konuşmalar tam Tolstoy'un konuşmaları, onun üslubu, dedi.
Az sonra Tolstoy'un mezarındayız. Ağaçların arasında küçük
bir tümsek. Üstü yemyeşil. Buraya çiçek getirmek yasaktır. " Yasak olmasa,
her gün yığınla insanın getirdiği çiçeklerden mezar kaybolup giderdi,” diyor
müze müdürü.
Öğle yemeğimizi aşağıda, küçük şirin bir lokantada yedikten
sonra, kırlar, bağlar, bahçeler, kolhozlar arasından, karakteristik Rus köylü
evlerinin arasından geçerek geri dönüyoruz. Bu evlerin hepsinde pencereler
oymalı ve renkli. Tula'dan geçiyoruz. Gogol'ün hikayelerinden bilirim bu adı.
Küçük bir kasaba iken büyük bir şehir olmuş.
Moskova'yı bir hafta için bırakacağız. Azerbaycan 'a ve
Özbekistan 'a gideceğiz, sonra gene geleceğiz buraya. Moskova üstüne
söyleyeceklerimi o zaman tamamlayacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder