Mustafa
Kemal Yılmaz
Rusya dışındaki sinemasever kitle Elem Klimov’un adını daha
ziyade İdi i smotri‘den hatırlar (1985), Türkçesiyle Gel de gör.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Sovyet insanına yaşattığı dehşeti beyaz
perdeye bu kadar başarılı aktarmış bir film daha yoktur sanırım.
Ama Elem Klimov denince Rus seyircinin aklına
öncelikle Dobro pojalovat ili postoronnim fhod vospreşon (1964) gelir.
Türkçesiyle “Hoş geldiniz”, ya da “Yabancılar giremez”. Klimov’un sinema
okulu mezuniyet çalışması olarak çektiği bu siyah-beyaz film Rusya’da oldukça
popülerdir ve Sovyet sinemasının en sevilen komedileri arasında her daim başa
güreşir. Gel de gör‘ü izlememiş bir Rusyalıya rastlamak olasıyken “Hoş
geldiniz”, ya da “Yabancılar giremez” için bu durum neredeyse imkansızdır.
Film bir piyoner kampındaki çocuklarla kamp
yönetimi arasındaki eğlenceli çekişmeyi anlatır. Esasen bu çekişme disiplin ve
yönetmelik aşığı kamp müdürü Yoldaş Dınin ile başına buyruk piyoner Kostya
İnoçkin arasında cereyan eder. Kuralları hiçe sayan İnoçkin’in kamptan
şutlanması uzun sürmez. Eskilerin deyimiyle bir “efradını cami, ağyarını
mani” hikayesidir bu. Kurallara uyduğunuz sürece “Hoş geldiniz, başımızın
üstünde yeriniz var.” Aykırı davranışlarda bulunduğunuzda ise “Bizim için artık
bir yabancısınız. Hadi güle güle!”
Oyunlar, eğlenceler, yaramazlıklar ve arkadaşlıklara
bakınca “mutlu çocukluğa” dair bir film izlenimi uyansa da baştaki yüzme
sahnesinden itibaren ekranda bundan daha fazlası olduğu duygusu kısa sürede
insanı ele geçiriyor. Kamp çocuklarına disiplini bozmadan yüzmek için iple çevrili
küçücük bir alan gösterilirken karşı kıyıda köylü çocuklarının sereserpe
eğlenmesi, kamp doktorunun çocukları “karşıya geçmeyin, boğmaca olursunuz” diye
korkutması, İnoçkin’in isminin hakkını verircesine (*) toplama ağındaki
delikten kaçması ve bunun üzerine kamptan kovulması, sonrasında çocukların
pasif direnişi, dayanışması, buna karşın müdürün diktatörce tavırları, yönetime
çalışan muhbir çocuklar, birbirlerini karalamaya teşvik edilenler, ayrıcalıklı
muamele görenler… Sovyet toplumunun küçük bir modeli adeta.
Doğal olarak insanın zihninde beliren bir sonraki düşünce,
böyle bir filmin nasıl olup da sansürden geçebildiği oluyor. Ele aldığı tüm
hassas konular bir yana, Kostya İnoçkin’in babaannesinin dönemin Komünist Parti
Genel Sekreteri Nikita Kruşçev’e fazlasıyla benzemesi ve Kruşçev’in tarım
politikasında önemli yer tutan “tarlaların kraliçesi” mısırın mizah unsuru
yapılması sansür için yeter de artar bile.
Elem Klimov anılarında filmin gerçekten de stüdyo yönetimi
tarafından “anti-sovyet” ve “anti-Kruşçev” olduğu gerekçesiyle çizik yediğini
anlatır. Ne var ki, birileri filmi bizzat Kruşçev’e izletmeyi akıl eder. Ve
yollar ancak genel sekreter “Komikmiş. Niye göstermiyorsunuz ki?” deyince
açılır.
Peki film “anti-sovyet” mi? Açıkçası, anti-sovyet değilse
bile kurulu düzene hiç de yumuşak sayılamayacak bir eleştiri yönelttiği bence
açık.
Elem Klimov “Hoş geldiniz”, ya da “Yabancılar giremez”i
Semyon Lungin ile İlya Nusinov’un birlikte yazdığını ve kendisine hazır halde
teklif ettiğini söyler. Her ne kadar Lungin 1955’ten itibaren komünist
partisine üye olsa da ikilinin mevcut düzenden memnun olup olmadığı hayli
şüpheli bir mesele. Örneğin, Nusinov’un babası Stalin’in son kurbanlarından.
Bizzat kendi de babasını reddetmesi yönündeki baskılara direnince işini
kaybetmiş biri. Sovyet iktidarıyla başı pek de hoş olmasa gerek.
“Hoş geldiniz”, ya da “Yabancılar giremez” bir komedi
niteliğiyle Rusya dışındaki seyirciye ne kadar hitap edebilir, bilemiyorum.
Bazı sahneler hakikaten komik. Babaannenin hayali cenazesi ve ambulans sesli
sağlıkçı beni güldürmeyi başardı.
Kariyerinin sonlarına doğru Köpek Kalbi‘nde Profesör
Preobrajenski’yi mükemmel bir performansla ekrana taşıyan Yevgeni Yevstigneyev
beyaz perdedeki ilk rollerinden biri olan Yoldaş Dınin’i canlandırırken de çok
başarılı.
Ama filmde bir üstünkörülük de hissedilmiyor değil. Klimov
filmin çekimlerinin “ha iptal ettiler, ha edecekler” korkusuyla planlanandan
daha kısa bir sürede tamamlandığını anlatır. Belki bundan ötürüdür, belki de
çoğumuz gibi ben de esasen başka bir sinema diliyle eğitildiğim için öyle
gelmiştir. Ama yine de Sovyetler Birliği’nde yaşamış sinemacıların ve tabii ki
seyircilerin hissiyatını anlamak için ideal bir seçim olduğunu söylemem lazım.
Elem Klimov gibi önemli bir yönetmenin Gel de gör‘e kadar uzanan sinema yolculuğunun
başlangıcına tanık olmak da cabası. Tavsiye ederim. (**)
(*) İnoçkin isminde Sovyet tarihinin meşum
kelimelerinden inakomısliye‘yi (farklı düşünme, muhalefet etme) görmemek
çok zor. Sovyet rejimi daha ilk günden itibaren inakomısliye ile adını
açıkça koyarak mücadele etmekten geri durmamıştır.
(**) Yapımcı Mosfilm filmi Youtube’a yüklemiş. İngilizce
altyazıyla izlenebiliyor. Bir yerlerde Türkçe altyazının da paylaşılmış olması
mümkün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder