Moskova

Moskova

27 Mart 2012 Salı

Kardan Kadın yapmak













M.Hakkı Yazıcı
mhyazici@yandex.ru
Kaynak:http://www.turkrus.com/


Sabah bizim evin önündeki sokağı temizlemekle görevli Tacik “duvornik”in kar kürerken çıkardığı gürültüyle erkenden uyandım.

Çıkmadan önce pencereden dışarı baktım; sanki hiç sona ermeyecekçesine kar yağmaya devam ediyordu.

Bu arada Selçuk, telefon etti; neredeyse gelenekselleşen okul arkadaşları toplantısına, İzmir Urla’ya davet ediyordu. Bahar çiçekleri boy göstermeye başlamış, gelmezseniz bu görsel şöleni kaçırırsınız, pişman olursunuz, diyor.

Selçuk karısıyla Urla’ya yerleşti. Güzel bir emeklilik hayatı yaşıyor. Yalnız o mu? Bizim arkadaş çevresinden birkaç kişiyi daha oralara aldı. Onları kıskanmamak mümkün değil.

***
Türkiye’den bazı dostlar hava durumu haberlerini görüp hal hatır soruyorlar. “Hava çok mu soğuk, üşüyor musun?” diyorlar.

Bu soğuk havalarda “Yandık…Yandık ki ne yandık!...” diyebilmek komik bir mecazi ifade kuşkusuz.

Oralardan buraları anlamak zor.

Moskova’da havalar bildiğiniz gibi…Yani yeni bir şey yok… Kar, buz, sasulka…Kış mevsiminin en soğuk günleri geldi, geçiyor.


Rusların kışın neşeli bir şekilde uğurlanması, güneşin doğması, baharın sevinçle karşılanması ve hayatın yeniden başlaması anlamına gelen Maslenitsa(Масленица) Bayramı’nın 20 Şubat’ta kutlanmasının üzerinden çok geçti; ancak kış hala bütün haşmetiyle devam ediyor.
Moskova’da yaşayıp da hava durumu haberlerine ilgisiz kalmak mümkün değil. Neyse ki ben artık alışanlar sınıfına girdim. Bahara az kaldı diye avunuyorum. Benim kriterim Moskova’da fıskiyelerin açılması… Bu sene de büyük bir ihtimalle,her sene olduğu gibi Nisan sonunda açılacaktır.

Neyse fıskiyelerin açıldığı, parkların bahçelerin çiçeklerle donandığı günlere az kaldı. Biraz daha sabır…

Ve baharla birlikte hayat yeniden canlanacak.

***


Dışarı çıktım. Bir iş görüşmem var. Bu havada İstanbul’unkine bile rahmet okutan meşhur Moskova trafiğinin doruğuna çıkacağı aşikar. Gideceğim yere Metro’yla ulaşmak en akıllıcası… Ancak yine de uzun bir yürüme mesafesi var.
Deli kar taneleri yüzümü, göğsümü dövüyor,

Üşüyorum!..

Soğuktan yılınca insanın bazen kendi kendine yahu ne işin vardı da güzelim memleketini bırakıp geldin buralara diyesi geliyor.

Bu sene Türkiye’de de yoğun kar yağışı olunca gazetelerin “İstanbul Moskova’ya benzedi!..” benzeri manşetler atması aklıma geliyor. Başkaca neler vardı gazetelerde hatırlamaya çalışıyorum.

İstanbul’da yoğun kar yağışı sonunda kent bir anda Moskova’yı anımsatan beyaz bir örtüyle kaplanmıştı. Kar yağışının beklenmesi, yani sürpriz olmamasına karşın İstanbul’da yine bildik manzaralar yaşanmıştı.

Metrobüs otobüsleri Zincirlikuyu’daki yokuşu çıkamayınca ve Boğaz Köprüsü bir süre trafiğe kapatılmış, vatandaşlar “yürüyerek” başlarının çaresine bakmak zorunda kalmış ve aslında yaya trafiğine kapılan olan Boğaz Köprüsü evlerine varmaya çalışanların akınına uğramıştı. Arabalarındaki İstanbulluların evlerine ulaşması ise saatler almıştı. Neyse ki kar yağışı daha fazla devam etmemiş ve facianın eşiğinden dönülmüştü!

Bir başka memleket haberi ise şöyleydi;

Düzce'nin Akçakoca İlçesi'nde 3 günlük etkili kar yağışı sonunda ilçe merkezindeki kar kalınlığı 40 santime ulaşmıştı. Kar yağışı altında eğlenen Düzce Üniversitesi Akçakoca Meslek Yüksek Okulu öğrencileri Osmaniye Mahallesi'nde kaldıkları evin yanında kardan adam yapmak yerine kardan kadın yapmıştılar. Öğrenciler, "Herkes kardan adam yapıyor. Biz değişik bir şey yapmak istedik," demişlerdi.

Yurdum insanı "kardan kadın" yapmıştı.

Bu gençler, Rusların kardan adama “adam” demediklerini bilmiyorlardı tabii … İlginç, Ruslar, İngilizce’de bile kardan adam (snowman) denilen şeye, bizim “kardan adam” dediğimize “kardan kadın” (snejnaya baba- СНЕЖНАЯ БАБА) diyorlar. Bu, kadınların toplumsal yaşamda çok ağırlıklı bir yerinin olmasının ve farklı bir kültürün olumlu bir göstergesi bence.

***
Ve bana en ilginç gelen haberlerden biri de İzmir’e 21 sene sonra kar yağmasıydı. Karın keyfini yaşamak isteyen İzmirliler, meydanlarda ve parklarda kartopu oynamışlardı.

Gülüyorum…

İnternette dolaşan bir İzmirlinin Günlüğü başlıklı ileti aklıma geliyor. Aynen şöyleydi:

Kanada'ya Taşınan Bir İzmirli'nin Günlüğü... :))))

Sevgili Günlük,

12 Ağustos
Göçmenlik başvurum kabul edildikten sonra Kanada'daki yeni evime taşındım. Çok
heyecanlıyım. Burası çok güzel. Dağların manzarası muhteşem. Onların karlarla kaplı halini görebilmek için sabrımı zorluyorum.

14 Ekim
Kanada dünyanın en güzel yeri. Yapraklar kırmızı ve turuncunun tonlarına dönmeye başladı. Bir atla kir gezintisi yaptım ve bir kaç geyik gördüm.. Çok güzeldiler. Muhtemelen yeryüzündeki en harika hayvanlar.. Burası cennet olmalı. Burayı çok seviyorum.

11 Kasım
Geyik avlama sezonu kısa bir sure sonra başlıyor. Böyle harika hayvanları öldürmeyi nasıl olur da isterler anlamıyorum. Umarım yakında kar yağısı başlar. Burayı seviyorum.

2 Aralık
Dün gece kar yağdı. Her yerin beyaz bir örtü ile kaplanışını seyretmek için gece kalktım. Tıpkı kartpostal gibi. Meğer yıllarca İzmir'de yaşayarak kendime haksızlık etmişim. Dışarı çıktık merdivenlerdeki ve garajın önündeki karları kürekle temizledik. Kartopu oynadık (ben kazandım:)) Kar temizleme makinesi (belediye'nin) gelince, garajın önündeki karları tekrar temizlemek zorunda kaldık. Harika bir yer. Kanada’yı çok ama çok seviyorum.

12 Aralık
Dün gece biraz daha kar yağdı. Kürekle garajın önündeki karları tekrar temizledik. Burayı seviyorum.

19 Aralık
Dün gece biraz daha kar yağdı. İşe gitmek için garajdan çıkamadım. Burası çok güzel bir yer fakat kürekle kar temizlemekten yoruldum. Kar temizleme makinesine Lanet olsun ! Sanki beni bekliyor ve sonra yoldan geçerek karları garaj kapıma yığıyor.

22 Aralık
Bu beyaz boktan dün gece biraz daha yağdı. Kürekle kar atmaktan ellerim su topladı ve belim ağrımaya başladı. Kar temizleme makinesini ben garajın önünü kürekle temizleyene kadar yolun köşesinde gizlendiğini düşünüyorum pezevengin...

25 Aralık
Sıçtığımın karı, yine yağdı. Eğer kar temizleme makinesini kullanan pezevengi bir elime geçirirsem yemin ederim o puştu gebertecem. Yollardaki lanet buzları eritmek için neden daha fazla tuz kullanmadığını anlamıyorum.

27 Aralık
Allahın belası, dün gece yine kar yağdı. Kar temizleme makinesinin en son gelişinden beri 3 gündür karları kürekle atamadığım için eve hapsoldum. Hiç bir yere gidemiyorum. Hava durumunu sunan spiker bu gece 5 santim daha yağacağını söyledi. 25 cm. karın kaç kürek edeceğini sizler biliyor musunuz ?

28 Aralık
Kuş beyinli spiker yanılmış, tam 83 cm. daha kar yağdı. Bu gidişle karlar yazdan önce erimez. Kar temizleme aracı kara saplandı ve hıyar oğlu hıyar sürücü benden küreğimi ödünç istedi. Karları temizlerken tam altı kürek kırdığımı ve sonuncusunu da onun kalın kafasında kırmaktan zevk duyacağımı söyledim.

4 Ocak
Nihayet evden çıkabildim. Markete gittim ve yiyecek aldım. Dönüşte lanet geyiğin biri arabamın önüne atladı. Arabamda yaklaşık 3000 dolarlık hasar var. Bu hayvanların hepsini gebertmek lazım. Lanet çirkin yaratıklar her yerde varlar. Umarım avcılar hepsinin kökünü kurutur.

3 Mayıs
Arabayı şehirde bir tamirciye götürdüm. Yollara dökülen baş belası tuzlar yüzünden arabamın kaportası çürümüş.

10 Mayıs
Türkiye’ye kesin dönüş yaptım ve İzmir’ime bir daha ayrılmamak üzere yerleştim.
Suratına s…yım Kanada'nın da, karın da, geyiklerin de...




***
Bu hikaye biraz içimi ısıtıyor, ancak yine de üşüyorum. 

Dişlerim takırdıyor soğuktan.
Ne mutlu; demek ki yaşıyorum!

Ruhum dilim dilim.
Ağlamak istiyorum, ağlayamıyorum.

Biliyorum ki gözyaşlarım daha yanaklarıma süzülmeden minik buz taneleri olarak ayaklarımın dibine düşecek.

Anılarımı da peşim sıra sürükleyip getirmişim gurbet ellere.

Kuyuya atılmış bir taş gibiyim.

Bir varmış, bir yokmuş; bir zeytin ağacı varmış, deniz kıyısında…

Bir metro deliği bulabilsem ne mutlu olacağım.

Rus kızları güzel…miş. Hem de çok güzel…miş.

Kar taneleri yüzümde şaklayan buzdan bir kamçı gibi.

Bir varmış, bir yokmuş; bir zeytin ağacı varmış, deniz kıyısında güneşi kucaklayan…

Şu köşeyi dönünce metro deliğine ulaşabilsem ne mutlu olacağım.

Kızlar çok güzel…miş, bacakları sütun gibi…imiş.

Kar tanelerinin arasından İki yüz metre ilerideki metro tabelasını seçiyor gözüm.

Bir varmış, bir yokmuş; deniz kenarında kumların üzerinde güneşlenen bir kız varmış,. Güneşten kararmış yüzünü süsleyen bir gülüşü varmış. Kız, güneş, deniz, zeytin ağacı çok yakışırmış birbirlerine.

Metronun girişine ulaşıyorum. Kar taneleri dövemeyecek artık beni. Metro deliğinden içeri süzülüyorum. Sıcak bir hava karşılıyor beni içeride.

Mutluyum!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder