Moskova

Moskova

5 Haziran 2025 Perşembe

Nazım’ın mahallesinde Nazım Anıtı olsa

 


M. Hakkı Yazıcı

mhyazici@yandex.ru


 Kaynak: https://medyagunlugu.com/  


“Hayrola, bu gece rüyanda yine Nazım’ı mı gördün?” diye takıldı, Vladimir İvanoviç.

“Hadi gel, bir gidip bakalım, hem biraz gezmiş oluruz,” dedim.

***

Nazım’ı anmadan olur mu hiç?

Senelerden beri Moskova’da geleneksel olarak Nazım’ı anma etkinlikleri olur. Ve ben bunların hiçbirini kaçırmadım.

Yine bu sene, ölümünün 62. Yılında, Nazım, adına yakışır etkinliklerle anıldı.

Bir gün öncesinde, 2 Haziran akşamı, etkinlikler kapsamında sanatçı Cem Adrian’ın icra ettiği güzel bir konser vardı. Çok değerli bir etkinlikti. Emeği geçenlerin hepsine teşekkürler.

Nazım, 3 Haziran’da T.C. Moskova Büyükelçiliği’nin himayesinde, Rus Türk İş İnsanları Birliği (RTİB) ve Moskova Nâzım Hikmet Vakfı’nın işbirliğiyle gerçekleştirilen etkinlikte Novodeviçi Mezarlığı'ndaki kabri başında törenle anıldı.

Törende T.C. Moskova Büyükelçisi Tanju Bilgiç, sanatçı Zülfü Livaneli, Rus Türk İş İnsanları Birliği Başkanı A. Erdem Acay ve Moskova Nâzım Hikmet Vakfı Başkanı Ali Galip Savaşır birer konuşma yaptılar. 

Tören sonrasında şairin sevenleri mezarına kırmızı karanfiller bıraktı.

***

Ertesi sabah erkenden Vladimir İvanoviç’in kapısına dayanmıştım.

Zihnimi kurcalayan, gerçekleşmesini çok arzu ettiğim bir proje var: Nazım’ın mahallesinde onun bir heykelinin dikilmesi.

Vladimir İvanoviç’le heykelin dikilmesinin uygun olacağını düşündüğümüz yere doğru yürümeye başladık.

Aslında bu, yeni bir konu değil, benden önce de pek çok kişinin dile getirdiği bir şey, ama sanırım birileri tam sahiplenip, peşini kovalamadığı için bir türlü hayata geçirilemedi.

Arkadaşım, Medya Günlüğü yazarı, gazeteci Fuad Safarov, 2 sene önce yazmıştı, “Moskova’ya Nazım anıtı yakışır” yazısında.

Rus siyaset bilimci ve Rus-Türk Toplumsal Forumu Genel Sekreteri Sergey Markov, Nâzım Hikmet için Moskova’da bir anıt yapılması fikrine destek veriyordu.

Markov, Medya Günlüğü’ne yaptığı açıklamada, “Hikmet, Rusya-Türkiye ilişkilerinde önemli bir kültür köprüsü. Hepimizin ortak değeri. Sovyet döneminin de ünlü şairlerinden… Burada bir anıt yapılması fikrine çok olumlu bakıyorum. Bu anıt, ikili ilişkilere de zenginlik katar. Moskova’ya Nâzım Hikmet anıtı yakışır,” demişti.

Daha önce Medya Günlüğü’ne konuşan çok sayıda Rus ve Türk siyasiler de anıt fikrine destek vermişti.

Örneğin Moskova Kent Meclisi (Mosgorduma) Başkanı Aleksey Şapoşnikov, şair Nâzım Hikmet’in Rusya’nın başkentinde bir anıtının yapılması ile ilgili talep gelmesi halinde değerlendireceklerini söylemişti.

Şapoşnikov; “Moskova’da şairin anıtının yapılması ile ilgili olarak şimdiye kadar bize Türkiye’den ya da buradaki Türk toplumundan herhangi bir teklif, talep gelmedi. Ama eğer gelirse ele alacağız,” demişti.

Yine Rusya Kültür Bakan Yardımcısı Pavel Stepanov, Moskova’ya Hikmet’in anıtının dikilmesi önerisine olumlu yaklaşarak “Bu olay ikili ilişkilerimize zenginlik katar,” demiş.

Rusya Parlamentosu Savunma Komisyonu Başkan Yardımcısı Yuriy Şvıtkin, “Şair Nâzım Hikmet’in eserlerini Sovyet yıllarından biliyorum. Moskova’da şairin bir anıtının yapılması fikrini destekliyorum. Rus-Türk dostluğu adına güzel bir fikir. Rusya’daki Türk topluluğu bana yazılı olarak başvurabilir. Ben de buradan hareket ederek konuyu Rusya Kültür Bakanlığında gündeme getirmeye hazırım,” diye konuşmuştu.

Fikre Türkiye’den de destek vardı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da, “Moskova’da Nâzım Hikmet anıtını zevkle yaparız. Eğer herhangi bir eksiklik olursa ve üstlenen olmazsa, bu durumda biz zevkle yaparız,” demişti.

Anlaşıldığı kadarıyla herkes istekliydi, ancak sürekli değişen gündemler bu fikrin hayata geçirilmesine engel oluyordu.

Birilerinin bu işin ucunu bırakmadan ısrarcı olması gerekiyordu.

***

Nazım’ın evi bize yürüme mesafesinde. Vladimir İvanoviç’le günlük gezinme güzergahlarımızın üzerinde, 2. Pesçanaya Sokağında.

Sokol Metrosu’ndan 15 dakikada yürünüyor.

Metrodan sonra Leningradskiy Caddesi’nden sağa dönüp, Novopesçanaya Caddesi’nden aşağıya, Fidel Castro Meydanı’na kadar gidip 2. Pesçanaya Sokağı’nın kesiştiği noktaya kadar yürüyünce meydanın ortasında 2022 yılında dikilen Fidel Castro heykeli ile karşılaşıyorsunuz. Sanki Fidel size Nazım’ın evi biraz ileride şu karşıki sokağın içinde diyor.

Evi geçip biraz daha yürürseniz 3. Pesçanaya Sokak 23 numarada dünyanın en sevimli çocuk kütüphanelerinden Nazım Hikmet Kütüphanesi ve geçen sene büyük emek harcanarak açılan Nazım Hikmet Kültür Vakfı var.

Nazım’ın evinin olduğu sokağa boylu boyunca eşlik eden isimsiz yemyeşil bir park var. Başındaysa kocaman bir fıskiyeli havuz.

Bu havuzun kenarındaki koca ağaçların gölgesindeki banklar benim Vladimir İvanoviç’le birlikte oturup dinlendiğimiz gözde mekanlardan.

***

Karşımızda sularıyla serinleten havuz.

Ve Fidel yoldaş.

Kaderin cilvesine bakın, Nazım’ın arkadaşı, ressam Abidin Dino’ya şiirinde Küba Devrimi’nin sevinciyle;

“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
1961 yazı ortalarındaki Küba’nın resmini yapabilir misin?
Çok şükür çok şükür bugünü de gördüm
ölsem gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstad?”

diye yazdığı devrimin önderi Fidel ile komşu olmuşlardı.

Abidin Dino da biliyordu  “Mutluluğun resmi”nin tuvallere sığamayacağını. Resmi yapmadı, ama mutluluğu sözcüklerle, arzularının, hayallerinin içinde olduğu bir şiirle anlatmayı seçti:

“Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola”

Ben, “İşte, benim hayalimdeki Nazım heykeli de böyle bir şey olmalı,” diyorum.

“Evet, o, sadece bir şair değil, kavga adamıydı.”

Vladimir İvanoviç, “Senin gönlünde Nazım’ın heykelinin buraya dikilmesi var belki, ama izin vermeyebilirler,” diyor.

“Evet, parkın içinde, ileride tam Nazım’ın evinin hizasında ortada büyük bir çiçek tarhı var. Orası uygun olabilir.”

***

“Peki, Nazım’ın heykelini kim yapar?” diye soruyor.

“Fidel Castro Anıtının mimarları heykeltıraş Aleksey Çebanenko ve mimar Andrey Bely.”

“Bana sorulsa hiç tereddüt etmeden Sovyetler Birliği’nin, Rusya’nın efsanevi anıtsal ürünlerinin sanatçısı, heykeltıraş, ressam, Gürcü Zurab Konstantinoviç Tsereteli derdim. Ama ne yazık ki onu da geçen ay kaybettik.”

“Tsereteli, benim de çok sevdiğim bir heykeltıraştı,” diyorum üzgün bir ses tonuyla.

Nazım Hikmet'in Moskova'da, Novodeviçiy Mezarlığı'ndaki anıt mezarını ünlü Sovyet sanatçısı Rus heykeltıraşlar Nikolay Silis ve Vladimir Lemport yapmışlardı. Nâzım'ın dostu olan bu heykeltıraşlar, kabrine yaraşır, doğal, onun kendi deyimiyle "vahşi bir taş", dokunulmamış muazzam bir granit kütlesi arayıp bulmuş, sabırla yontmuşlardı.

Peki ya Türkiye’deki örnekler kimlerin eseriydi?

Türkiye'de kamusal alana yerleştirilen ilk Nazım Hikmet heykelini 2002 yılında heykeltıraş Tankut Öktem yapmış. Bu değerli sanatçıyı 2007 yılında kaybetmişiz. Yaptığı heykel İzmir Kültürpark'ta yer alıyor. Kaidesiyle birlikte 6,5 metre yüksekliğindeki bronz heykel, şairi ünlü paltosuyla yürürken tasvir ediyor.

Yine İzmir’de, Karşıyaka Belediyesi, Girne Caddesi ile Ordu Bulvarı’nın kesiştiği noktaya yerleştirdiği 4 metrelik Nazım Hikmet heykeliyle, usta şairi ölümsüzleştirmiş. Heykel, Zafer Dağdeviren, Ali Yaldır ve Derya Ersoy tarafından, üç aylık bir sürede tamamlanmış.

Çankaya Belediyesi tarafından kısa bir süre önce hizmete açılan Zülfü Livaneli Kültür Merkezi bahçesine yerleştirilen Nazım Hikmet ve Zülfü Livaneli anıtı heykeltıraş Murat Daşkın tarafından yapılmış.

“Benim bilmediğim, farkında olmadığım çok heykel vardır mutlaka,” diyorum. “Sonuç olarak bu konuyu düşünmeğe devam etmek, somut adımlar atmak gerekiyor.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder