M.
Hakkı Yazıcı
“Hayrola, bu gece rüyanda yine Nazım’ı mı gördün?” diye
takıldı, Vladimir İvanoviç.
“Hadi gel, bir gidip bakalım, hem biraz gezmiş oluruz,”
dedim.
***
Nazım’ı anmadan olur mu hiç?
Senelerden beri Moskova’da geleneksel olarak Nazım’ı anma
etkinlikleri olur. Ve ben bunların hiçbirini kaçırmadım.
Yine bu sene, ölümünün 62. Yılında, Nazım, adına yakışır
etkinliklerle anıldı.
Bir gün öncesinde, 2 Haziran akşamı, etkinlikler kapsamında
sanatçı Cem Adrian’ın icra ettiği güzel bir konser vardı. Çok değerli bir etkinlikti.
Emeği geçenlerin hepsine teşekkürler.
Nazım, 3 Haziran’da T.C. Moskova Büyükelçiliği’nin
himayesinde, Rus Türk İş İnsanları Birliği (RTİB) ve Moskova Nâzım Hikmet
Vakfı’nın işbirliğiyle gerçekleştirilen etkinlikte Novodeviçi Mezarlığı'ndaki
kabri başında törenle anıldı.
Törende T.C. Moskova Büyükelçisi Tanju Bilgiç, sanatçı
Zülfü Livaneli, Rus Türk İş İnsanları Birliği Başkanı A. Erdem Acay ve Moskova
Nâzım Hikmet Vakfı Başkanı Ali Galip Savaşır birer konuşma yaptılar.
Tören sonrasında şairin sevenleri mezarına kırmızı
karanfiller bıraktı.
***
Ertesi sabah erkenden Vladimir İvanoviç’in kapısına
dayanmıştım.
Zihnimi kurcalayan, gerçekleşmesini çok arzu ettiğim bir
proje var: Nazım’ın mahallesinde onun bir heykelinin dikilmesi.
Vladimir İvanoviç’le heykelin dikilmesinin uygun olacağını
düşündüğümüz yere doğru yürümeye başladık.
Aslında bu, yeni bir konu değil, benden önce de pek çok
kişinin dile getirdiği bir şey, ama sanırım birileri tam sahiplenip, peşini kovalamadığı
için bir türlü hayata geçirilemedi.
Arkadaşım,
Medya Günlüğü yazarı, gazeteci Fuad Safarov, 2 sene önce yazmıştı, “Moskova’ya
Nazım anıtı yakışır” yazısında.
Rus siyaset bilimci ve Rus-Türk Toplumsal Forumu Genel
Sekreteri Sergey Markov, Nâzım Hikmet için Moskova’da bir anıt yapılması
fikrine destek veriyordu.
Markov, Medya Günlüğü’ne yaptığı açıklamada, “Hikmet,
Rusya-Türkiye ilişkilerinde önemli bir kültür köprüsü. Hepimizin ortak değeri.
Sovyet döneminin de ünlü şairlerinden… Burada bir anıt yapılması fikrine çok
olumlu bakıyorum. Bu anıt, ikili ilişkilere de zenginlik katar. Moskova’ya
Nâzım Hikmet anıtı yakışır,” demişti.
Daha önce Medya Günlüğü’ne konuşan çok sayıda Rus ve Türk
siyasiler de anıt fikrine destek vermişti.
Örneğin Moskova Kent Meclisi (Mosgorduma) Başkanı Aleksey
Şapoşnikov, şair Nâzım Hikmet’in Rusya’nın başkentinde bir anıtının yapılması
ile ilgili talep gelmesi halinde değerlendireceklerini söylemişti.
Şapoşnikov; “Moskova’da şairin anıtının yapılması ile
ilgili olarak şimdiye kadar bize Türkiye’den ya da buradaki Türk toplumundan
herhangi bir teklif, talep gelmedi. Ama eğer gelirse ele alacağız,” demişti.
Yine Rusya Kültür Bakan Yardımcısı Pavel Stepanov,
Moskova’ya Hikmet’in anıtının dikilmesi önerisine olumlu yaklaşarak “Bu olay
ikili ilişkilerimize zenginlik katar,” demiş.
Rusya Parlamentosu Savunma Komisyonu Başkan Yardımcısı
Yuriy Şvıtkin, “Şair Nâzım Hikmet’in eserlerini Sovyet yıllarından biliyorum.
Moskova’da şairin bir anıtının yapılması fikrini destekliyorum. Rus-Türk
dostluğu adına güzel bir fikir. Rusya’daki Türk topluluğu bana yazılı olarak
başvurabilir. Ben de buradan hareket ederek konuyu Rusya Kültür Bakanlığında
gündeme getirmeye hazırım,” diye konuşmuştu.
Fikre Türkiye’den de destek vardı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da,
“Moskova’da Nâzım Hikmet anıtını zevkle yaparız. Eğer herhangi bir eksiklik
olursa ve üstlenen olmazsa, bu durumda biz zevkle yaparız,” demişti.
Anlaşıldığı kadarıyla herkes istekliydi, ancak sürekli
değişen gündemler bu fikrin hayata geçirilmesine engel oluyordu.
Birilerinin bu işin ucunu bırakmadan ısrarcı olması
gerekiyordu.
***
Nazım’ın evi bize yürüme mesafesinde. Vladimir İvanoviç’le günlük
gezinme güzergahlarımızın üzerinde, 2. Pesçanaya Sokağında.
Sokol Metrosu’ndan 15 dakikada yürünüyor.
Metrodan sonra Leningradskiy Caddesi’nden sağa dönüp, Novopesçanaya
Caddesi’nden aşağıya, Fidel Castro Meydanı’na kadar gidip 2. Pesçanaya
Sokağı’nın kesiştiği noktaya kadar yürüyünce meydanın ortasında 2022 yılında
dikilen Fidel Castro heykeli ile karşılaşıyorsunuz. Sanki Fidel size Nazım’ın
evi biraz ileride şu karşıki sokağın içinde diyor.
Evi geçip biraz daha yürürseniz 3. Pesçanaya Sokak 23
numarada dünyanın en sevimli çocuk kütüphanelerinden Nazım Hikmet Kütüphanesi
ve geçen sene büyük emek harcanarak açılan Nazım Hikmet Kültür Vakfı var.
Nazım’ın evinin olduğu sokağa boylu boyunca eşlik eden
isimsiz yemyeşil bir park var. Başındaysa kocaman bir fıskiyeli havuz.
Bu havuzun kenarındaki koca ağaçların gölgesindeki banklar
benim Vladimir İvanoviç’le birlikte oturup dinlendiğimiz gözde mekanlardan.
***
Karşımızda sularıyla serinleten havuz.
Ve Fidel yoldaş.
Kaderin cilvesine bakın, Nazım’ın arkadaşı, ressam Abidin
Dino’ya şiirinde Küba Devrimi’nin sevinciyle;
“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
1961 yazı ortalarındaki Küba’nın resmini yapabilir misin?
Çok şükür çok şükür bugünü de gördüm
ölsem gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstad?”
diye yazdığı devrimin önderi Fidel ile komşu olmuşlardı.
Abidin Dino da biliyordu “Mutluluğun resmi”nin
tuvallere sığamayacağını. Resmi yapmadı, ama mutluluğu sözcüklerle,
arzularının, hayallerinin içinde olduğu bir şiirle anlatmayı seçti:
“Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola”
Ben, “İşte, benim hayalimdeki Nazım heykeli de böyle bir
şey olmalı,” diyorum.
“Evet, o, sadece bir şair değil, kavga adamıydı.”
Vladimir İvanoviç, “Senin gönlünde Nazım’ın heykelinin
buraya dikilmesi var belki, ama izin vermeyebilirler,” diyor.
“Evet, parkın içinde, ileride tam Nazım’ın evinin hizasında
ortada büyük bir çiçek tarhı var. Orası uygun olabilir.”
***
“Peki, Nazım’ın heykelini kim yapar?” diye soruyor.
“Fidel Castro Anıtının mimarları heykeltıraş Aleksey
Çebanenko ve mimar Andrey Bely.”
“Bana sorulsa hiç tereddüt etmeden Sovyetler Birliği’nin,
Rusya’nın efsanevi anıtsal ürünlerinin
sanatçısı, heykeltıraş, ressam, Gürcü Zurab Konstantinoviç Tsereteli derdim.
Ama ne yazık ki onu da geçen ay kaybettik.”
“Tsereteli, benim de çok sevdiğim bir heykeltıraştı,”
diyorum üzgün bir ses tonuyla.
Nazım Hikmet'in Moskova'da, Novodeviçiy Mezarlığı'ndaki
anıt mezarını ünlü Sovyet sanatçısı Rus heykeltıraşlar Nikolay Silis
ve Vladimir Lemport yapmışlardı. Nâzım'ın dostu olan bu heykeltıraşlar, kabrine
yaraşır, doğal, onun kendi deyimiyle "vahşi bir taş", dokunulmamış
muazzam bir granit kütlesi arayıp bulmuş, sabırla yontmuşlardı.
Peki ya Türkiye’deki örnekler kimlerin eseriydi?
Türkiye'de kamusal alana yerleştirilen ilk Nazım Hikmet
heykelini 2002 yılında heykeltıraş Tankut Öktem yapmış. Bu değerli
sanatçıyı 2007 yılında kaybetmişiz. Yaptığı heykel İzmir Kültürpark'ta yer
alıyor. Kaidesiyle birlikte 6,5 metre yüksekliğindeki bronz heykel, şairi
ünlü paltosuyla yürürken tasvir ediyor.
Yine İzmir’de, Karşıyaka Belediyesi, Girne Caddesi ile Ordu
Bulvarı’nın kesiştiği noktaya yerleştirdiği 4 metrelik Nazım Hikmet heykeliyle,
usta şairi ölümsüzleştirmiş. Heykel, Zafer Dağdeviren, Ali Yaldır ve Derya
Ersoy tarafından, üç aylık bir sürede tamamlanmış.
Çankaya Belediyesi tarafından kısa bir süre önce hizmete
açılan Zülfü Livaneli Kültür Merkezi bahçesine yerleştirilen Nazım Hikmet ve
Zülfü Livaneli anıtı heykeltıraş Murat Daşkın tarafından yapılmış.
“Benim bilmediğim, farkında olmadığım çok heykel vardır mutlaka,”
diyorum. “Sonuç olarak bu konuyu düşünmeğe devam etmek, somut adımlar atmak
gerekiyor.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder