1 Ekim 2024 Salı

Dostoyevski'den uyarlanan 5 film


Kaynak: https://turkrus.com/

 

Fyodor Dostoyevski’nin eserleri, hem küçük hem de büyük ekrana sayısız kez uyarlandı. Uluslararası yönetmenlere ilham kaynağı olan Rus yazar, Sovyet sinemasında da önemli yapıtların temelini oluşturdu. İşte Sovyet sinemasında Dostoyevski’nin romanlarından uyarlanan en başarılı beş film:

 

1. Budala’ (İdiot, 1958, Yönetmen: Ivan Pıryev)

   Genç ve saf Prens Mışkin, yıllar süren Avrupa seyahatlerinden sonra Rusya’ya döner ve Nastasia Filippovna adlı bir femme fatale’e âşık olur. Stalin’in favori yönetmeni Ivan Pyryev tarafından yönetilen film, romanın tamamını kapsamaz; devam filmi düşünülse de bu proje asla tamamlanmamıştır. 1958’de 30 milyondan fazla kişi tarafından izlenmiş ve "Sovyet Ekranı" dergisi tarafından yılın en iyi filmi seçilmiştir.

2. Uysal Kız’ (Krotkaya, 1960, Yönetmen: Aleksandr Borisov)

   Yoksul bir kadın, nefret ettiği bir tefeciyle evlenmek zorunda kalır. Dostoyevski’nin kısa öyküsü, romanlarının gölgesinde kalsa da sanat dünyasında büyük etki yaratmıştır. Bu öykü, aktör Aleksandr Borisov’un yönetmen olarak ilk deneyimi olmuştur. Film, Dostoyevski’nin St. Petersburg’unu başarıyla yansıtmış ve Iya Savvina’nın canlandırdığı Uysal Kız karakteri eleştirmenlerce övgü almıştır. 

3. Karamazov Kardeşler’ (Bratya Karamazovı, 1968, Yönetmen: Ivan Pyryev)

   Fyodor Karamazov’un üç oğlu arasındaki gergin ilişki, bir gün babalarının öldürülmesiyle zirveye ulaşır. Bu film, Pıryev’in son filmidir ve yönetmen tamamlayamadan hayata veda etmiştir. Başrollerde Kirill Lavrov ve Mihail Ulyanov yer almış, film 1969’da En İyi Yabancı Film dalında Oscar’a aday gösterilmiştir.

4. Suç ve Ceza’ (Prestupleniye i nakazaniye, 1969, Yönetmen: Lev Kulicanov)

   Fakir bir öğrenci olan Rodion Raskolnikov, yaşlı bir tefeciyi öldürerek kendini kanıtlamaya çalışır. Ancak suçun ağırlığı altında ezilir. Raskolnikov rolünü canlandıran Yuri Taratorkin’in performansı, kariyerinin en ünlü rolü olmuştur. Film, 1971’de Sovyet Devlet Film Ödülü’nü kazanmıştır.

5. Delikanlı’ (Podrostok, 1983, Yönetmen: Yevgeny Tashkov)

   19 yaşındaki bir genç, St. Petersburg’a gelir ve sosyal konumundan dolayı acı çeker. Bu altı bölümlük mini dizi, yönetmen Yevgeny Tashkov’un özenli yaklaşımıyla büyük beğeni toplamıştır. (RBTH) 

Bu filmleri yandex.ru VİDEO bölümünde arama yaparak izleyebilirsiniz. 

Moskova'da kahve neden çaydan daha popüler hale geldi?


Kaynak: https://turkrus.com/

 

Bu soruya, Moskviçmag'dan Roman Loşmanov keyifli bir yazıyla cevap verdi. "Kahve, Moskova sokaklarında hızlı adımlarla ilerleyenlerin en büyük yakıtı haline gelmiş durumda" diyen yazar, tarihse perspektiften bu değişimi özetle şöyle anlatıyor:

Moskova, 1679 yılında Çin ile yapılan çay anlaşmasından bu yana tam anlamıyla bir "çay şehri" olarak bilinirken, son yıllarda kahve bu hakimiyeti zorlamaya başladı. O dönemde çay, başlangıçta lüks bir içecek olarak görülse de, hızla geniş kitlelere yayıldı ve 19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde Moskova’da her kesimden insan çay içiyordu. Gilyarovsky’nin yazılarında da belirttiği gibi, işçiler için çay, doyurucu ve ısıtıcı bir içecek olarak günlük hayatın merkezindeydi. Kupalar dolusu çay, sanayi devriminin ve ticaretin temel taşlarından biri olmuştu. Ancak bugün Moskova’nın sokaklarında çay dükkanlarını bulmak oldukça zor; bunun yerini her köşe başında bir kahve dükkanı aldı.

Peki, kahve nasıl bu kadar popüler hale geldi? Öncelikle, kahve dışarıda tüketilmesi daha kolay bir içecek haline geldi. Modern kahve dükkanları, sadece kahvenin kendisini değil, aynı zamanda hızlı şehir hayatına uygun bir kültürü de satıyor. Espresso, Americano, Latte, Cappuccino gibi isimler kahveye prestij ve farklı bir hava katıyor. Çayın basit doğası ise bu noktada kahvenin gerisinde kalıyor. Çay, evde rahatça demlenebilen ve tüketilen bir içecekken, kahve, dışarıda, özellikle de şık bir kafe ortamında tüketilmek üzere yeniden tanımlandı. Kahve, sokakta yürürken elinizde taşıyabileceğiniz bir içecek; bu, modern şehir yaşamının hızına ayak uyduran bir özellik.

Moskova’daki kahve patlamasının bir diğer nedeni ise çayın dışarıda içildiğinde fiyat-performans açısından cazip olmaması. Evde çok uygun maliyetlerle demlenen çay, kafelerde oldukça yüksek fiyatlarla sunuluyor. Bir fincan basit siyah çay, evde demlendiğinde maliyeti birkaç rubleyken, bir kafede neredeyse kahve fiyatına satılıyor. Bu da çayı dışarıda içmenin mantıksız olduğunu düşündürüyor. Oysa kahve, evde hazırlaması zahmetli ve masraflı olduğu için dışarıda tüketmek daha makul hale geliyor. Üstelik bir kahve dükkanında Latte veya Cappuccino'nun üzerine çizilen bir kalp ya da sanat eseri, kahvenin cazibesini artırıyor. 

Son yıllarda Moskova'da modern kahve kültürü de önemli bir ivme kazandı. Specialty coffee (özel kahve) dalgası, dünyanın dört bir yanından getirilen yüksek kaliteli çekirdeklerin şehre yayılmasını sağladı. Baristalar artık kahve yaparken sanatı konuşturuyor ve bu da tüketicilere kaliteli bir deneyim sunuyor. Çayın bu anlamda kahveyle rekabet etmesi zor çünkü çayın ritüeli daha fazla sabır, zaman ve bilgi gerektiriyor. **Bununla birlikte**, kahvenin pratikliği, hızlı şehir yaşamına daha iyi uyum sağlıyor. Moskova sokaklarında kahvenin hızla yayılan bu popülaritesi, şehrin yaşam tarzının da ne kadar değiştiğinin bir göstergesi. 

Ancak çay tamamen ortadan kaybolmuş değil; hâlâ Rusya'nın geleneksel içeceği ve kültürel bir ikon. Ama kahvenin getirdiği modern kentli kültür, onu geri plana itiyor. Kahve, yalnızca bir içecek değil, bir yaşam tarzı. Hızlı tempolu, dinamik ve yenilikçi. Ve bu yüzden Moskova'nın sokaklarında, kahve dükkanlarının önünden geçerken, kahvenin zaferini kutlamak kaçınılmaz gibi görünüyor.