Rusya'da yapılan bir anket, "Rusların az
çalıştığı" önyargısının aksine, ülkede çalışanların yaklaşık üçte
ikisinin, günde sekiz saatten fazla mesai yaptığını gösterdi. "Avito
Rabota" sitesinin anketine göre, fazla mesai yapan Rusya vatandaşlarının
yüzde 28'i, bunun nedeni olarak "çok fazla iş olmasını" gösteriyor.
Anket katılımcılarının yüzde 16'sı, ek ücret almak için,
yüzde 15'i işleri tamamlamak için fazla mesai yaptığını söyledi. "İşimi
sevdiğim için fazla çalışıyorum" diyenlerin oranı yüzde 6.
Ek ücret almak için fazla mesai yapanların çoğunu erkekler
oluşturuyor.
Ankete göre Rusya'da çalışanların yüzde 43'ü günde 9 ila 12
saat arası iş yerinde vakit geçiriyor.
Araştırmalara göre Rusya, geçen sene kişi başına ortalama
yıllık çalışma saatinin en fazla olduğu ülkeler sıralamasında bin 980 saat ile
beşinci sırada yer aldı.
Dünyada, Soğuk Savaş yıllarından kalan Ruslar ve Rusya'ya
dair önyargılar hep tartışma konusu... Spordaki başarılar, edebiyatın ve
sanatın klaisk etkileri, Putin'e dünya çapında artan sempati. Bunlar "artı
yazan" faktörler. Bu arada son Dünya Futbol Şampiyonası,
organizasyon başarısının yanı sıra, Rusya hakkında dünyadaki birçok önyargıyı
kırmasıyla da önem kazandı. Kommersant gazetesi, dünyada son dönemde
"Rusya'nın gururu" olarak gösterilen ve önyargıların kırılmasına
yardım eden bazı "parlak" isimleri derledi:
Pavel
Durov
Rusça konuşulan ülkelerdeki en popüler sosyal paylaşım sitelerinden
Vkontakte'nin ve ünlü mesajlaşma uygulaması Telegram'ın kurucusu Durov, genç
yaşında Rusya'da ve yurt dışında imza attığı başarı öyküleriyle dünyada en çok
adından söz ettiren Rusya vatandaşlarından biri oldu.
Yuri
Milner
Rusya'nın ilk ve en popüler internet platformu Mail.ru'nun kurucusu Milner;
Fortone, Times, Bloomberg ve Foreign Policy'nin "en etkili isimler"
listesinde yer alıyor.
Natalya
Vodyanova
Çocuk yaşta pazarda ninesiyle sebze satarken keşfedilip podyumlara çıkan, ünlü
Rus süpermodel Natalya Vodyanova, dünyanın en ünlü ajanslarında top modelliğe
yükseldi ve "top" markaların reklam yüzü oldu. (fotoğrafta
sağda)
Darya
Jukova
Küçük yaşta annesi ile birlikte Rusya'ı terk eden Jukova, ünlü tenisçi Marat
Safin ile yaşadığı aşk ile ismini duyurdu. Ardından ünlü oligark Roman
Abramoviç ile evlenen Jukova, pahalı modern sanat eserleri koleksiyonları ile
tüm dünyada adından söz ettirdi.
Yevgeni
Çiçvarkin
Rusya'daki en büyük elektronik eşya perakende zincirlerinden Yevroset'in
kurucusu Çiçvarkin'in, daha sonra göç ettiği İngiltere'de 2010 yılında
açtığı Hedonism Wines adlı şarap mağazası, bir yıl içinde İngiltere'nin en iyi
şarap mağazası seçildi. Çiçvarkin, Londra'da açtığı restorana İngiltere'nin en
popüler şefi Ollie Dabbous'u transfer etti.
Anna
Netrebko
Ünlü Rus opera sanatçısı Anna Netrebko, dünyanın en iyi sopranoları arasında
yer alıyor.
Sergey
Brin
Rusya doğumlu Brin, Larry Page ile birlikte Google arama motorunu
oluşturdu. Bill Gates, Larry Page ve Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg
ile birlikte sadece kendi çabasıyla milyarder olan dört kişiden biri olarak
gösteriliyor.
İlya
Kabakov
Batı'da en fazla üne kavuşa Sovyet ve Rus sanatçısılarından biri olan ressam
İlya Kabakov'un tabloları 80'li yıllarda 5,8 ve 4,1 milyon dolara alıcı bularak
rekor kırdı.
Bugün, dünya edebiyatının zirvelerinden biri sayılan Lev
Nikolayeviç Tolstoy'un 190'ıncı doğum yıldönümü. "Bilgelik timsali"
sayılan Rus yazar Lev Tolstoy'un batıl inançlı olabileceği pek az kişinin
aklına gelir. Tolstoy araştırmacısı yazar Pavel Basinkski bu kişilerden biri.
Basinksi, Tolstoy'un yaş günü vesilesi ile Rossiyskaya Gazeta için kaleme
aldığı yazıda büyük Rus yazarın 28 sayısı ile olan ilişkisine eğiliyor. İşte
Tolstoy'un yaşamında 28 sayısının önemi:
- 28 Ağustos 1828'de doğdu.
- Savaş ve Barış romanında 28 Ağustos Moskova'daki
hareketliliğin başladığı gündür.
- Diriliş romanında mahkeme Katyuşa Maslova'nın davasını 28
Nisan'da karara bağlar. Ayrıca roman 28 bölümden oluşur.
- Ünlü "Sanat Nedir?" çalışmasında kötü şiire
örnek verirken kitaplardan tarafsız seçim yaptığını göstermek adına sadece 28.
sayfalardaki şiirleri dikkate alır.
- Oğlu Sergey'in 27 Haziranda doğması beklenirken
karısından biraz daha sabretmesini doğumu 28 Hazirana denk getirmesini rica
eder.
- Tolstoy'un geri dönmemek üzere Yasnaya Polyana'yı terk
ettiği tarih 28 Ekim 1910'dur.
Moskova’da mutlaka gezilip, görülmesi gereken ilginç
mekanlardan biri, Hovoshodnenskoye Şosse’de, Himki ile Shodnya arasındaki “Левша́ –Levşa”
Bit Pazarı’dır.
Bir şehrin insanlarını, ruhunu, kültürünü anlamak için görülmesi
gereken yerlerden biri bit pazarları…
Bit pazarı sözcüğü dilimize nereden girmiş? İlginç değil
mi? Pek çok küçük çocuk bu pazarlarda bit satıldığını zanneder. Sonra büyürler,
8bit'in 1byte ettiğini öğrenirler. İşte asıl o zaman işler karışır.
Rivayete göre önceleri bu tür pazarlara halk arasında
“Bayat pazarı” denirmiş, zamanla “bat pazarı” ve son olarak “bit pazarı”
denmiş. Başka bir rivayete göre ise eskiden eskicilerde satılan
mallar genelde bitli pireli olurmuş, o zamandan gelen bir isimmiş.
Bizde malum bir söz vardır: “Eskiye rağbet olsa, bit
pazarına nur yağar,” diye. Peki, bu doğru mu? Eskiye hiç rağbet olmaz mı?
Gerçekte bu, İngilizcede
“flea market” denilen “bit pazarı” kültürü, apayrı bir kültürdür.
Eski bir eşyayı satın almak; eski sahiplerinin bir zamanlar
severek kullandığı elbiseden tutun da işlemeli masa örtüsüne ve ahşap sehpaya
kadar her türlü çanak çömleği, bibloyu severek ve tabii ki az para vererek
satın alıp evine götürmek, o nadide parçayı yeni bir evde yaşatmaya devam
etmektir.
“Levşa” Pazarında genellikle Sovyetler Birliği döneminden
kalmış pek çok eşya var: Lenin, Stalin büstleri, madalyalar, rozetler, saatler,
biblolar, kızıl bayraklar, asker giysileri, kitaplar, ev eşyaları…
Eskilerin alıcılarıyla buluştuğu bu mekanı gezerken insan
düşünmeden edemiyor. Eskilerden kim kalmış günümüze ve ne kalacak yarınlara?
Tüketim çağının günlük kullanımlık, bayağı, reklamlarla
abartılmış eşyalarından ne kalabilir ki bu zamandan geriye?
Meraklı olunca Moskova’da bazen Rusların bile bilmediği ilginç mekanları keşfediyorsunuz. Aslında gez, gez bitmiyor Moskova.
Bu mekanlardan biri Himki, Maşkinskoye Şoşe 15 numaradaki
hayvan mezarlığı. Hayvan sever Rusların yitirdikleri sevgili dostlarını
gömdükleri bir hayvan mezarlığı bu.
Köpeklerin, kedilerin, atların ve diğer hayvanların mezarları
yan yana sıralanıyor burada.
İlginç mezarlardan biri de hayvan sever bir ailenin evin
içinde birlikte yaşamış olan ölen köpeklerini, kedilerini ve farelerini bir
arada gömdükleri mezar.
Kedi, köpek, fare bir arada olur mu?
Olmuş işte! Djoy, Yeta, Hvost, sağlıklı yıllarındaki dostluklarını, birlikteliklerini, mezarda da sürdürüyorlar.
Mezarlığı gezerken insan, bu hayvan severlere saygı
duyuyor. Vefanın böylesine şapka çıkartmak lazım…
Doğayı, çiçekleri, hayvanları sevmeyenlerin insanları
sevebilmesi mümkün mü? Kesinlikle hayır.
Bu nedenle bu mezarlık, hem ilginç, hem de ibretlik.
Rusya'nın başkenti Moskova'da 2017'de hizmete giren
Zaryadye Parkı, günün her saatinde ziyaretçilerin ilgi odağı haline geldi.
Diller Scofidio + Renfro (DS+R) tarafından tasarlanan, Moskova'da, Kızıl
Meydan, Aziz Basil Katedrali ve Kremlin'e yürüme mesafesinde konumlanan park,
Moskova Nehri'ne uzanan 70 metrelik konsol, beş pavyon, iki amfitiyatro ve bir
filarmonik konser salonunu içinde barındırıyor. Proje, son elli yılda
Moskova'da açılmış olan ilk büyük ölçekli kent parkı olma özelliğini taşıyor.
Tasarımcılar, Zaryadye Park'da doğa ve mimariyi harmanlayarak, kentin
geleneksel ve simetrik dokusuyla bütünleşen yeni tipolojiler sunabilecek bir
kamusal alan yaratmayı hedefledi.
Rusya'nın farklı iklim özelliklerine ait payzaj unsurları birlikte kullanılarak
oluşturulan teraslar, aktif ve pasif iklim kontrol stratejilerini destekliyor.
Planlanmış bir rota üzerinde yer alan, performans mekanları, kültürel
pavilyonlar, toplanma ve dinlenme alanları olarak tanımlanan bölümler, Moskova
manzarasına hakim gözlem noktaları ile bağlantılı hale geliyor.
Şehrin sert iklimini yumuşatmayı hedefleyen yapay çevre elemanları, doğa keşfi
için planlanan çeşitli sosyal ve kültürel programlar, uzun süreli
sürdürülebilir yönetim modeli gibi müdahaleleri kapsayan bütüncül stratejiler,
ziyaretçilerin yılın her döneminde parkı aktif bir şekilde kullanmalarına
olanak sağlıyor.
TIME dergisi, mutlaka ziyaret edilmesi gereken 12 yer
listesini yayınladı. Listede yer alan yerlerin çoğu, halkın ziyaretine 2017
yılında açıldı. Derginin hazırladığı listeye Rusya’nın başkenti Moskova’da
bulunan yeni Zaryadye Parkı da dahil oldu.
Ruslar için sadece ders kitaplarında anlatıldığı gibi
"Sıcak Denizlere İnmek İsteyen Ulus" demek büyük haksızlık olur.
Ruslar; kültür, tarih, teknoloji, güç olarak dünyada iki farklı kutuptan
birinin liderliğini üstlenmiş durumda olan bir millet...
Rusya serimizin ilk videosunda tarih ağırlıklı konulara yer
verdik. Bunların arasında Çarlık Rusyası, Rusya bayrağının anlamı, Rusya
kelimesinin kökeni, Rusya'yı işgal etmeye çalışan ülkeler, Rusların ata yurdu,
Rasputitsa, General Kış, Baltacı Mehmed Paşa ve Rus Çariçe Katerina ilişkisi,
Rus tarihinin en gizemli insanı Vladimir Rasputin gibi konulara yer verdik.
Video hoşunuza gittiyse "beğenmeyi" unutmayın. İyi seyirler. :)
Sibirya, Rusya'nın, Ural Dağları'ndan Büyük
Okyanus'a kadar uzanan topraklarına verilen ad.
Sibirya, Kazakistan
Cumhuriyeti ve Orta Asya'yı meydana getiren diğer cumhuriyetleri de
ihtiva eder. Yaklaşık olarak 13 milyon km²'lik
bir yüzölçümüne sahiptir. Sibirya bölgesinde 30 milyon civarında
insan yaşar. Kuzeyinde Arktik Okyanusu, doğusunda Pasifik Okyanusu,
güneyinde Kazakistan, Moğolistan ve Mançurya ülkeleri
bulunur. Batısında ise Ural Dağları bulunur.
Sibirya esas olarak üç bölgeye ayrılır; Batı
Sibirya, Doğu Sibirya ve Rusya'nın Uzak Doğusu.
Batı
Sibirya
Urallar ile Yenisey Nehri arasında yer
alan Batı Sibirya bölgesi, ilk yerleşim alanıdır. Nüfûsun
çoğunluğunun yaşadığı ve Sibirya arazisi içinde en gelişmiş olan kısımdır.
Fiziki
yapı
Yarı çorak Kazakistan bölgesinde Kutup Denizi'ne doğru
uzanan büyük alçak yayla, Batı Sibirya'nın en tabii fiziki özelliğidir. Bu
yayla 2,5 milyon km²'lik yüzölçümüyle dünyanın en büyük yaylalarından biridir.
Umûmiyetle düz bir arazidir. Kıyıdan 1600 km kadar içeride bulunan Omsk
şehri deniz seviyesinden sadece 82 m kadar yüksektedir. Fakat bu düzlük
güneydoğuda Altay Dağları tarafından bozulur. Rusya Federasyonu sınırındaki bu
dağların en yüksek noktası Beluka Tepesi, yaklaşık 4620 m’dir.
İklim
Genel olarak kara iklimi hüküm sürer. Kışları çok soğuk
geçer. Yaz ve kış günleri arasındaki sıcaklık farklılığı oldukça yüksektir.
Ortalama ocak ayı sıcaklığı Tomsk’da -21 °C kadardır. Tomsk şehrinde kar
yaklaşık 6 ay toprakta kalır.
Doğal kaynaklar
Batı Sibirya’nın topoğrafik birliği toprak ve bitki örtüsü
bakımından bozuktur. En kuzey tundra onun altında kozalaklı ağaçlardan meydana
gelmiş ormanlar bulunur. Bu ormanlara tayga denir ve Batı Sibirya Yaylasının
üçte ikisini teşkil eder. Batı Sibirya’nın güneyi, Altay Dağlarına kadar
çeşitli türlerde steplerle örtülüdür. Altay Dağları Ob Nehrine ve onun kolu
İrtiş’e kaynaklık yapar. Bu iki nehir Kuznetsk Havzasını meydana
getirirler. Bu bölge Rusya’nın kömür kaynağı ve Sibirya’nın endüstri açısından
kalbidir.
Nüfus,
sosyal ve siyasi hayat:
Nüfusun büyük bir bölümü ağaçlıklı step bölgelerinde
yaşar. Ruslar, Ukraynalılar, Finler ve Yakut
Türkleri nüfusu meydana getiren etnik gruplardır. Türk halkları, Altay
Dağları bölgesinde yaşayıp, avcılık ve çobancılıkla geçinirler.
İdari olarak bir memlekete (Krai) ve 5 bölgeye (Oblast)
ayrılmıştır. Bu altı idari merkez şunlardır: Tyumen, Omsk, Nobosibirsk, Tomsk
ve Kemerova bölgeleriyle Altay Karai.
Ekonomi
Batı Sibirya ekonomisi, tarım ve endüstriye dayanır.
Kuznetsk Havzası kömür, demir filizi, petrol, tabii gaz ve kereste açısından
zengindir. Dolayısıyla demir ve çelik endüstrisi gelişmiştir. Yılda yaklaşık
100.000.000 ton kömür çıkarılır.
Tarım ürünleri arasında buğday başta gelir. Bundan başka
yulaf, patates, şekerkamışı ve ayçiçeği yetiştirilir. Altay bölgesi, sığır ve
koyun yetiştiriciliği bakımından çok önemlidir. Süt endüstrisi buralarda
gelişmiş durumdadır.
Bölgenin demiryolları güneyde yer alır. Trans Sibirya
demiryolu ana hattır. Bunun güneyinde Güney Sibirya demiryolu ve bu ikisi
arasında, Orta Sibirya demiryolu bulunur. Ob ve Irtysh nehirlerinin buzlu
sularının eridiği 6 aylık dönemde su ulaşımına müsaittir.
Doğu
Sibirya
Fiziki
yapı
Doğu Sibirya, batıdan doğuya 3000 km ve kuzeyden
güneye 2500 km uzunluğundadır. Arazinin % 75’i dağlık ve yüksek
yaylalıktır. Yüzölçümü 4.125.000 km2dir.
İklim
Doğu Sibirya iklimi daha sert ve
kuraktır. Sıcaklık çoğu zaman ortalama -40 °C kadardır. Yılda
180 günü aşan dondurucu bir hava mevcuttur. Kar kalınlığı yaklaşık
50 cm'dir.
Tabii
kaynaklar
Doğu Sibirya’nın bir kısmı donmuş topraklarla, büyük bir
bölümü tundralar ve taygalarla kaplıdır. Kereste hacmi yüksek bir bölgedir.
Sibirya’nın en büyük su yollarından biri olan Yenisey Irmağının havzası, Doğu
Sibirya içindedir. Su ulaşımına imkân verir. Aynı zamanda ülkenin su
gücünün % 40’a yakın bir bölümü burada olduğundan hidroelektrik güç
potansiyeli yüksektir. Mineral kaynakları bakımından çok zengindir. Batı
Sibirya’nın iki misli kömür çıkarılır. Demir, altın, mika, kurşun, çinko,
bakır, grafit, alüminyum ve elmas diğer önemli madenleridir.
Nüfus,
sosyal ve siyasi hayat
Nüfusu en az olan bölgedir. Nüfusun çoğunluğu yine tarım ve
endüstriyle uğraşır. Trans-Sibirya demiryolu boyunca Ruslar yerleşmiştir. Ukraynalılar,
Buryatlar (Moğol ırkından) ve Türkler diğer etnik gruplardır. Az sayıda Fin de
mevcuttur.
Siyasi olarak, Doğu Sibirya 6 büyük bölgeye ayrılır: Bunlar
Krasnoyarsk Krai (memleketi), Tuva Otonom Cumhûriyeti, Irkutsk Oblast
(bölgesi), Buryat Otonom Cumhûriyeti, Chita Oblast (bölgesi) ve Evenki Millî
Sahası (Okrug).
Ekonomi
Ekonomi büyük ölçüde endüstriye ve hidroelektrik
santrallara bağlıdır. Irkutsk, Bratsk ve Krasnoyarsk santrallarından elde
edilen gelirler endüstri alanına kaydırılır. Doğu Sibirya, Rusya’nın en önemli
alüminyum üretici bölgesidir. Altın, nikel, kalay, tungsten, lityum ve berilyum
endüstride kullanılan diğer madenlerdir.
Tarım ürünleri içinde daha çok buğday ve yulaf
yetiştirilir. Hayvancılık gittikçe gelişmektedir. Avcılık, balıkçılık ve
ormancılık diğer önemli gelir kaynaklarıdır.
1891'le 1916 yılları arasında inşa
edilen Trans-Sibirya demiryolu hattı bu bölgenin de ana hattıdır.
Bundan başka Ulan-Ude, Taishet-Ust-Kut ve Çin demiryolları da mevcuttur.
Rusya-Çin demiryolu yaklaşık olarak 1160 km uzunluğundadır.
3.
Rusya'nın Uzak Doğusu
Uzak Doğu Rusyası bölgesi Pasifik kıyısında, kuzeyde
Bering Boğazı ve güneyde Kore arasında yer alır. Yaklaşık olarak 4000 km
uzunluğundadır. Yüzölçümü 6.2 milyon km² kadardır. Pasifik Okyanusu, Bering,
Oknotsk ve Japon denizleriyle kıtaya girme yapmıştır. Kıyı bölgeler kıyıya
paralel olarak dağlıktır. Bölge yedi karakteristik bölgeye ayrılabilir:
Mavitime, Amur, Okhotsk, Kamçatka Yarımadası, Chukchi Yarımadası, Sakhalin
Adası ve Lena Nehri Havzası.
İklim
Rusya Uzak Doğusu çoğunlukla muson ikliminin tesiri
altındadır. Doğu Sibirya kaynaklı kış musonları soğuk ve kuru, denizden gelen
yaz musonları ise nemli bir hava getirir. Chukchi Yarımadası ise tipik bir
kutup iklimine sahiptir. Bölgeden soğuk Kamçatka okyanus akıntısı geçmektedir.
Tabii
kaynaklar
Rusya Uzak Doğusunun kuzey kesimleri tundralarla kaplıdır.
Diğer alanların çoğunluğu ormanlarla örtülüdür. Kuzeyde kozalaklı ağaçlar da
bulunur. Güney bölgelerde geniş yapraklı ağaçlar daha çoktur. Sovyet Uzak Doğu
bölgesindeki bu ormanlarda çok çeşitli türdeki hayvanlar yetişir. Yeraltı
kaynakları bakımından çok zengin bir bölgedir. Bureya Havzası ve Vladi Vostok
bölgeleri kömür yataklarına sahiptir. Ayrıca kalay, demir, bakır, kurşun ve
çinko da çıkarılır.
Nüfus,
sosyal ve siyasi hayat
Nüfûsun % 90’dan fazlası Rus ve Ukraynalıdır. Az
sayıda yerli kabileler mevcuttur. 400.000 kadar Yakut Türkleri bu
bölgededir. İdari bakımdan yediye ayrılır. Habarovsk Krai, Maritime Krai, Amur
Oblast, Sakhalin Oblast, Kamçatka Oblast, Magadan Oblast ve Yakut Otonom
Cumhuriyeti.
İklim
Sibirya'nın iklimi dramatik olarak farklıdır. Kuzey
kıyısında (Kuzey Kutup Dairesi'nin kuzeyi) çok kısa süren yaz mevsimi
vardır(yaklaşık bir ay uzunluğunda).
Sibirya'nın bitki örtüsü çoğunlukla tayga,
kuzey ucu kenarında tundra kuşağı ile geniş yapraklı ve karışık
ormanları ile güney bölgesi.
Hemen hemen bütün nüfus güneyde Trans Sibirya
Demiryolu hattı boyunca yaşar. Buradaki iklim "subarctic" olarak
adlandırılan genellikle çok soğuk kışları ve kısa ılık yazları ile Köppen
iklim sınıflandırmasına giren tanımlama içinde yer alır.[1] Güvenilir
büyüme mevsimiyle (bol güneş ışığı ve sonderece bereketli kara topraklarıyla)
Güney Sibirya verimli tarıma uygundur.
Sibirya'da yağış genellikle düşüktür.
Sadece Kamçatka'da 500'mm yi aşar. Burada nemli rüzgarlar Ohotsk
Denizi'nden yüksek dağların üzerine akar ve Muson etkisi güney
ucundaki Primorye'nin çoğunda ağır Yaz yağmurlarını üretir. Bölgenin adı
çokmış olan çok soğuna rağmen karın yağışı özellikle bölgenin doğusunda
genellikle tamamiyle hafifdir.
Etimoloji
Sibirya kelimesinin etimolojik söz kökeni henüz tespit
edilememiştir. Fakat yorumlamalar dikkate alınırsa bilim adamlarının çoğu
kelimenin kökeni için Eski Türkçe kelimelerden tespit edebilmektedirler.
Sayısız Kar fırtınaları sebebiyle kar tozu süprülmesi, Seber, sübür şeklindeki
eski adı da dikkate alınarak Tatar Türkçesinde süpürmek anlamına geldiği
belirtilir. Sib (uyuyan), yir (yer, toprak) olarak da Tatar Türkçesinden
yorumlayanlar vardır. Aynı zamanda tarihi Türk topluluklarından bazılarında
Sibir adı görülür. 13. yy.'da İranlı yazarların eserlerinde "Sebur"
olarak geçer. Rus yıllıklarında (kronik) ilk olarak 15. yy.'dan itibaren bu adı
günümüz Sibirya bölgesi için kullanıldığını görüyoruz.
Din
Sibirya'da Ortodoks Hristiyanlık, İslam, Tibet Budizmi gibi
çeşitli inanışlar vardır [2]. Sibirya'da yaklaşık 70.000 Yahudi'nin
yaşadığı tahmin edilirken [3], buna karşılık 4.000.000 kadar Türk soyundan
türlü halklar yaşamaktadır. Müslüman Türk nüfusu azdır. Hakim olan grup ise
"Rus Ortodoks Kilisesi"ne ait olan Ruslardır. Her durumda yerli din
yüzlerce yıl geriye tarihlenir. Sibirya'nın büyük kara parçası tanrıların
farklı yerel geleneklerine sahiptir. Bu örneklerin içerdikleri: Ak Ana, Anapel, Bugady
Musun, Kara Han, Khaltesh-Anki, Kini'je, Ku'urkil, Nga, Nu'tenut, Numi-Torem, Numi-Turum, Pon, Pugu, Todote, Toko'yoto, Tomam, Xaya
Iccita, Zonget. Kutsal alanlar Baykal Gölü'ndeki bir ada olan Olkhon'u
içerir.
Ulaşım
Sibirya'daki Petropavlovsk-Kamçatski gibi pek çok
yere Rusya ve Asya'daki diğer büyük şehirlerden karayolu ile ulaşılamaz.
Sibirya'ya ulaşmanın en iyi yolu Trans Sibirya Demiryolu'dur. Trans
Sibirya Demiryolu, batıda Mosova'dan, doğuda Vladivostok arasında
çalışır. Tren ikinci mevki 4 yataklı kompartmana, birinci mevki 2 yataklı
kompartmana ve bir restorana sahiptir. Demiryoluna yakın olmayan şehirlere
ulaşımın en iyi yolu havayoludur.
Sibirya'da
doğan meşhur kişiler
Grigori
Rasputin, Rus mistik, Pokrovskoye, Tobolsk küçük
bir köyünde köylü olarak doğdu. guberniya (şimdi Tümen Oblast)
Konstantin
Çernenko, CPSU (Sovyetler Birliği Komünist partisi)'nin
"Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri " Sovyetler
Birliği'ni 1984-1985 yıllarında yönetti. Bolshaya Tes'in köyünde doğdu. Krasnoyarsk
Reservoir'ın sularının altında kayboldu. Günümüzde Novosyolovsky Bölgesi, Krasnoyarsk
Krai 1911.
Yul
Brynner, Rusya doğumlu Amerikan tiyatro ve film aktörü,
1920 Vladivostok doğumlu.
Boris
Yeltsin, ilk Rusya başkanı, 1991-1999 yılları arası
hizmet verdi. Doğumu 1931 yılı Sverdlovsk Eyaleti Talitsky Bölgesi'nin Butka köyü.
Sergei
Bodrov, Akademi Ödülü'ne aday gösterilen Rus film
yapımcısı, doğumu 1948 Khabarovsk, şimdi Los Angeles, ABD da
yaşıyor.
Julia
Neigel, müzisyen, sarkıcı-şarkı sözü yazarı, doğumu 19 Nisan
1966 Barnau, 1971 yılından beri Almanya'da Ludwigshafen am Rhein'de
yaşıyor.
Maxim
Vengerov, İsrail'li kemancı, doğum 1974 Novosibirsk.
Nikolay
Katanov, Hakasya'lı Türkolog, halkbilimci doğum
1862 Abakan. 19. asır sonunda Sibirya ve Türkistan'a ilmi araştırmalar
yaptı. Sibirya Türk kültürü ile ilgili halen en önde gelen bilim kişisi olup
Katanov'un özel kitaplığı 1920'de Türk hükümetince satın alınmış, İstanbul
Üniversitesi'ne bağlı olarak kurulan Türkiyat Enstitüsü'ne (bugün İstanbul
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü) verilmiştir.
Nüfus
Sibirya bölgesinde en çok nüfuslu şehir Rusya
Federasyonu'nun da üçüncü büyük şehri olan Novosibirsk şehridir. Bu şehirde
Ruslar çoğunlukta olsa bile Türk soylu halklarda epey bir nüfusa sahiptir.
Novosibirsk — 1.474.000
Omsk — 1.131.000
Krasnoyarsk (eski adı Kızılyar) — 976 bin
Barnaul — 597 bin
İrkutsk — 582 bin
Novokuznetsk — 563 bin
Tümen — 538 bin
Kemerovo — 533 bin
Tomsk — 523 bin
Ulan-Ude — 404 bin
Çita — 325 bin
Yakutsk — 289 bin
Kızıl — 150 bin
Sibirya'daki
Türk halkları
Sibirya neredeyse tamamen Türk ülkesi konumundadır.
Sibirya'nın hemen her yerinde Türk ülkesi veya Türk topluluğu vardır.
Rusya (Tuva Özerk Bölgesi) 300.000, Moğolistan 30.000
Tofaca
ölmek üzere †
Rusya (İrkutsk Oblastı)
Soyotça
ölmek üzere †
Rusya (Buryat Cumhuriyeti Oka bölgesi)
Hakasça
65.000
Rusya (Hakasya Özerk Bölgesi)
Altayca
50.000
Rusya, Altay Özerk Bölgesi)
Şorca
10.000
Rusya, Kemerova Oblastı
Çulımca
2.500
Rusya, Kuzey Altay Özerk Bölgesi)
Sibirya
Türklerinin Kullandıkları Alfabeler
Sibirya Türkleri günümüzde genel olarak Rusya Federasyonu
etkisiyle Kiril Alfabesini kullanmaktadır. Çoğunluğu 20. yüzyılın
ikinci çeyreğinden itibaren bu alfabeye geçirilmiştir.
Kaynakça
-Historical Weather for Novosibirsk, Russia.
weatherbase.com Last accessed November 6, 2006.
Bir yazar için en büyük işkence yazamamasıdır. Adı
üzerinde, bir "yazar"ın yazamaması mümkün mü diye sorabilirsiniz.
Evet, yazar olmak çok zor bir iştir. Yeteneğini fark ettiğinde yazarlık yoluna
çekinerek koyulursun; sonra doğanın bir kanunu gibi yazarlığın meşakkatli
evrenindesin artık.
"Yazamama"nın en büyük nedeni yayınlanamamaktır.
Bütün büyük yazarlar yayınevlerinin siparişlerinin itkisiyle verimli
olmuşlardır. Deyim yerindeyse aynı zamanda "iterek kakarak" şaheser
yarattırılan bir meslektir yazarlık. Önünde tüm kapılar kapanmış bir yazarın
içinde bulunduğu durum kadar kötü bir şey olamaz.
Ankaralılar'ın kurban bayramını da fırsat bilerek tatil
beldelerine akın etmesiyle sokaklar bomboş kaldı. Sinemalarda yaz sezonuna
uygun en pespaye filmler gösterimde. Büyülü Fener'de daha önce de reklamını
gördüğüm 1971'in Leningrad'ında yazarların durumunu, edebiyat ortamını anlatan
filmine daldım dışarısının sıcağından da kurtulmak için. Dönem Brejnevli,
balistik füzeli yıllardır. Ama daha önemlisi "kültürel savaşlar"ın
sürdüğü yıllar da. Avrupa "sol" edebiyat çevreleri
"demokrasi" üzerinden CIA tarafından yapılandırılmış; bir çekim
merkezi olarak duruyor. SSCB ise anlaşılan buna daha çok baskıyla, lakaytça
karşılık vermiş. SSCB'nin ilk yıllarında yaşanan facialardan ders
çıkarılmamış. Filmde bu açıkça görülüyor.
Filmde Sovyet yönetiminde yazar ve sanatçıların içinde
bulundukları çıkmaz, bunaltıcı baskı ortamı anlatılıyor. Çürümüşlük her
yerdedir. Kahramanlar gerçek kişiler. Kahramanlar diyorum çünkü yazar Sergey
Dovlatov'dan başka dönemin ünlü şairi Joseph Brodsky de filmde.
Brodsky edebiyat gecelerinde şiir okuyor. Şiirlerinde tanrı da var ve bu hoş
karşılanmıyor. Şiirleri ABD'de edebiyat dergilerinde yayınlanmış birisi olarak
ünlü. Sergey'in ise arkadaşları arasında kendisini ünlü Amerikalı soyut
dışavurumcu ressam Jackson Pollock'tan daha iyi gören ressam Alexander
Nezhdanoff da var. (–"Pollock'dan daha iyi bir ressamım ama burada bir
hiçim!") Finlandiya'dan kaçak kot pantolon vs getirip satıyor. En sonu
yakalanıyor ve şüpheli bir trafik kazasında feci biçimde ölüyor.
Sergey Sergey Dovlatov'ya, çalıştığı işçi dergisinden,
"İşçi şair Kuznetsov"la röportaj yapması işi verilir. Ancak Kuznetsov
da yayınlanmamaktan, "işçi şair" diye kullanılıp sonra terk
edilmekten şikayetçidir. Yazarlar Birliği Başkanı'nın kokteylinde yeteneklere
ilgi gösterildiği ama bul ilginin kendilerinin istediği yoldan çıkma
potansiyeli taşıyıp etkili olacak kişileri güzel kızlar ve parayla etkisiz
duruma getirme "evcilleştirme" işlemi merkezi olduğu anlaşılıyor. Tam
bir gericilik yuvası.
Sokak kitap satıcılarından kim Nabakov romanı soruyor diye izleyen hafiye
sahneleri pek hoş kaçmamış açıkçası; filme de konusuna da yakışmamış.
EDEBİYATTA
ÖZGÜRLÜK
Bilinir, Türkiye edebiyat tarihi yazar ve şairlerin özgürce
yazma mücadeleleri tarihidir. Bedeli on yıllar süren hapislikle, işkenceyle,
gizlice katledilmeyle, yayın yasaklarıyla örülmüş bir tarihtir. Aynısı SSCB'de
de yaşanmaktadır. Orada iş daha usturuplu yapılmakta devlete bağlı yazar örgütü
yayıncılık dünyasını denetlemektedir. Yayınlanmayan yazar ve şairi kim ne
yapsın?
Bizde yayınlayabilme, yani kitabını bastırma özgürlüğü
vardır. Yayınlarsın ama sonra cezana katlanırsın. Eskiden savcılar sonradan harekete
geçerdi. Şimdi de görmezden gelinerek yok edilirsin. Hatta yayınevleri
muhaliflere açık yayınevleridir. Yayınevlerimiz bu anlamda yüz akımızdı(r).
Son yirmi yılda ise yayınevlerimiz nerdeyse Sovyet Yazarlar
Birliği'nin sıkı örgütlülüğü içindedir. Kendi ideolojisine uygun (çokkültürlük
müptelası "Türkiyeli" yazarların) kitapları dışında kitap
yayınlamamakta mahirleşmiş, bir zamanlar devlet baskısı yayınevi/edebiyat
bürokrasisi baskısına dönüşmüştür. Aynen filmdeki gibi ya onların
düşüncelerine uyar uslu çocuk olursun, ortalama işler yaparsın ya da yok olup
gidersin; aykırı seslere paydos! (Filmden diyaloglar: "Yetenek nadiren
başarıya ulaşır! Başarmak için yetenekli ve özgürlüğüne düşkün değil, ortalama,
etliye sütlüye bulaşmayan ortalama bir yetenek olman yeterlidir!")
Ermeni asıllı annesi Nora Sergeevny Dovlatova'yla (Babası
Yahudi asıllı Donata Isaakovich Metchik adlı bir tiyatro yönetmeni) bir
kolektif evde yaşayan genç yazar Sergey Donatoviç Dovlatov, kitabını
yayınlatamamanın sancılarını yaşamaktadır. Ayrıca yazmaya başladığı gerçek
romanına değil de çalıştığı fabrika gazetesinde nefret ettiği, küçümsediği ufak
tefek gereksiz yazılara çalışmak zorunda kalması büyük bir işkenceye
dönüşmüştür. Dergi yazı işlerinde kendisine yapılan öneriler: – "Yeteneklisiniz
ama basit konuları yazıyorsunuz…"dur. – "Pozitif şeyler yaz!"
–"Yeni toplumsal inşa politikalarında aktif ol!" "Elektrik
üretimini öven bir şiir olmalı!" - "Petrol işleriyle ilgili bir şiire
ihtiyacımız var" filmde geçen diyaloglardan bazıları.
Yazar olabilmesinin (kitabını yayınlatabilmenin) tek yolu
–yönetmenin yatak odasından geçme hikâyesi gibi– Rusya Yazarlar Birliği'nin ve
edebiyat dergilerinin yayın yönetmenlerinin bürosundan geçmektedir.
(Ne ilginçtir ki sinemanın yan salonunda da Türkiye'de de
yazar olmanın tüm yolları kapalı bir gencin kendi parasıyla kitap bastırmaya
çalışmasını anlatan Nuri Bilge Ceylan'ın filmi oynuyordu!)
Eşinden ayrılmış ortada bir kız çocuk vardır. Bütün kapılar
kapanır ve sonunda özgürlüğü seçer: dergideki işinden atılır, Yazarlar Birliği
Başkanı'nın önerisine onu kovarak yanıt verir: "Para için yazmıyorum
yazmak benim işim."
Bu altı gün aynı zamanda Ekim Devrimi'ni de kutlama
hazırlıklarının yapıldığı günlerdir. Yabancı ülke yazar ve şairleri de akın
akın bu "özgür" ülkeye gelmektedir! Buranın yazarları da yaraya tuz
basıp bunlara mihmandarlık yapmaktadır. (Aziz Nesinlerin Ataolların gezileri
aklıma geldi birden!)
Yazarlar Birliği Başkanı Dovlatov'u gündelik hayatımızı değil de antik dönem
hikayeleri yazmaya ikna etmeye çalışıyor
Sergey Donatoviç Dovlatov, Dovlatov 3 Eylül 1941 tarihinde
ailesinin II. Dünya Savaşı sırasında Leningrad'dan tahliye edilerek
yerleştirildiği Başkurdistan'ın kenti Ufa'da doğdu. Savaştan sonra annesiyle
birlikte Leningrad'a taşındı. Üniversiteye başlamadan önce bir süre metal
işçisi olarak çalıştı. 1959 yılında Leningrad Üniversitesi filoloji
fakültesinde Fince Bölümü'nde okumaya başladı ve iki buçuk yıl sonra başarısız
olduğu gerekçesiyle üniversiteden atıldı. Leningrad’ta Yevgeni Rein, Anatoly
Naiman, Joseph Brodsky gibi şairlerle ve yazar Sergei Wolf ressam olan
Alexander Nezhdanoff ile arkadaşlık ediyordu. Bölümden atıldıktan sonraki
üç yıl orduda, gözaltı kamplarında gardiyan olarak görev yaptığı Komi
Cumhuriyeti'nde yaşadı. Brodski, anılarında Dovlatov’un askerden döndükten
sonraki ruhsal durumunu "çok sayıda hikâyeleri ve delice bakan gözleriyle,
Kırım'dan dönen Tolstoy'a benziyordu" ifadeleriyle anlatmıştır.
Askerliğini tamamladıktan sonra Leningrad Devlet
Üniversitesi'nde gazetecilik okudu. Vladimir R. Maramzin, Igor M.
Jefimov, Boris B. Bakhtin ve Vladimir A. Gubin tarafından
kurulan edebiyat grubu "Gorozane" (kasaba halkı), davet edildi. Bir
süre tanınmış Rus yazar Vera Panova'nın yardımcısı olarak çalıştı.
1972-1975 yıllarında Estonya'ya gitti. Bir geminin kazan
dairesinde ateşçi olarak iki ay boyunca çalıştıktan sonra Morjak
Estonii, Vecherniy Tallin ve Sovetskaja Estonija gazetelerinde
çalıştı. Tekrar Leningrad'a döndü. 1975 yılında bir gençlik dergisi olan Koster'de
çalıştı, öyküler yazmaya devam etti, ancak yayıncılar ve dergiler öykülerini
basmayı reddettiler. Yalnızca bir öyküsü
"Intervju" (Görüşme), Junost (Gençlik) dergisinde 1974
yılında yayımlandı. Gazetecilik pratiğinden yola çıkarak yazdığı hikâyelerini
derlediği kitabı "Kompromiss" (Uzlaşma) KGB tarafından
yasaklandı ve yok edildi. Hikâyelerinden bazıları batıdaki Rusça dergilerde
yayımlandı. Bu yüzden önce Sovyet Gazeteciler Birliği'nden kovuldu, bir süre
sonra da sınır dışı edildi.
1979'da annesi, eşi ve kızıyla birlikte önce Viyana'ya kısa
bir süre sonra da ABD'ye göç etti. Kendisi gibi sürgün yazarların da yer aldığı
Rus göçmenlere hitap eden Novyi Amerikanec (Yeni Amerikalı)
dergisinde baş editör oldu. Önceleri göçmenler arasında tanınırken birbiri
ardına kitapları çıkmaya başladı ve 1980'lerin ortalarında bir yazar
olarak geniş bir çevrede tanındı. Partizan Rewiev ve The New
Yorker'de, Özgür Avrupa Radyosu'nda yazarlık yaptı.
Sergey Davlatov 24 Ağustos 1990'da New York'ta kalp
krizinden öldü. Ölümünden sonra, 2003 yılında Yallin'de yaşadığı eve ve 2007
yılında St Petersbug'da Rubinštejnove Sokağı'na anısına plaketler konuldu. 2014
Haziranında Queens'de bir caddeye adı verildi.
Davlatov resmen iki kez evlenmişti. İlk eşi Asya
Pekurovskaya ile olan evliliği sekiz yıl (1960-1968) sürdü. İkinci eşi Helena
Dovlatova idi.
ESERLERİ
Dovlatov yarı-otobiyografik eserler vermiştir. Karakterleri
tanınmış edebi kişilikler, iş aile ve arkadaşlarından oluşmaktadır.
Hikâyelerinde ironik bir mizah duygusuyla Sovyet gündelik hayatını anlatır. ABD
ve Avrupa'da 12 kitabı basılmıştır. Ölümünden ve Sovyetler Birliği'nin
dağılmasından sonra, kitapları Rusya'da ancak basılabildi.
JOSİF
ALEKSANDROVİCH BRODSKY
Joseph Brodsky yurt dışına çıkmak istemiyor. "Çıkarsak
bir daha bizi almazlar" diyordu Sergey'le konuşmalarında.
"Ülkemi seviyorum, insanın yurdu gibisi yoktur" diyor. Ama
sınır dışı edilmekten kurtulamıyor. Bir şair sezgisiyle bu diyalogda söylediği
gibi yaşamı kısa sürede yaban ellerinde son buluyor. (Joseph Brodsky
d. 24 Mayıs 1940, Leningrad (günümüz Sankt-Peterburg -
ö. 28 Ocak 1996, New York)
1940 yılında doğan Brodsky yazmaya 18 yaşında başlamıştır.
1960'ların başlarında Sovyet karşıtı Leningradlı nostaljik yazarlar bir
altkültür oluşturmuşlardı. Brodsky de bu düşünsel gruplara katılmıştır. Daha
sonra Brodsky hakkında Sovyetler Birliği karşıtı olduğuna ilişkin Leningrad
gazetelerinde suçlayıcı yazılar yazılmıştır. Sonrasında 1963 yılında aynı
şuçlamayla hakkında mahkeme açılmıştır.
1964 yılı Mart ayında mahkeme kesinleşmiş anti-Sovyet
bulunduğu için 5 yıllığına sürgüne gönderilmiştir ancak Kasım 1965 yılına kadar
burada kalmıştır. 1972 yılında sınır dışı edilip ABD'ye yerleşmiş ve 1977
yılında Amerikan vatandaşı olmuştur. 1987 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü
kazanmıştır. 1996 yılında 55 yaşında ölmüştür.
Mahkemede
yaşadığı sorgu ünlüdür:
Yargıç: "Şair olduğunuzu kim belirledi? Kim seni bir
şair olarak değerlendirdi? Bir kurumda şiir okudun mu? Şiir yazmayı öğrettiğin
bir üniversite kursu hazırladın mı?" Brodsky: "Şiirin bir eğitimden
geldiğini sanmıyorum." Hakim: "Peki o zaman, nereden geliyor?"
Brodsky: "Bunun Tanrı'dan geldiğini düşünüyorum."
SONUÇ
Dovlatov ve Joseph Brodsky'nin acılı hayatı da
göstermektedir ki ortalıkta bir şeyler ters gitmiştir. Rusya dediğimiz
topraklar edebiyatın anavatanı sayılır. SSCB yönetimi edebiyatın önünü açsa,
Lenin dönemindeki kısa süredeki özgürlük havası hariç baskı ve zorbalığa
başvurmasaydı belki de sosyalizmi kurmayı başarmış, zaferini ilan etmiş ve
bugün yaşıyor olacaktı. Yüz yılın başında Rusya'ya "edebiyatıyla ve
uluslar arası alanda rüşvet verme politikasındaki ustalıklarıyla ayakta duran
ülke" denirdi. SSCB'yi edebiyata ve sanata verilecek sınırsız özgürlükle
ayakta tutabilirler insanlığı bir adım öne taşıyabilirlerdi.
Emperyalist kamp ise "hür dünya"ydı. Oysa Mc
Cartyciliğin ne olduğunu zavallı Rus meslektaşlarımız bilmiyorlardı.
Emperyalist ajanların eline düşmüşler kapitalizmin alçaklıklarını tanıdıkça da
yaşamaya doyamadan genç yaşlarında dayanamayarak yaban ellerde ölmüşlerdir.
EUROİMAGES
Filme umutla gitmiştim ama "Euroimages" adını
daha ilk dakikalarda jenerikte görünce midem bulandı. Euroimages batı emperyal
kültürü dışındakileri küçültmeen filmlere yatırım yapmaz çünkü. Gerçekten de
filmde çok acımasız SSCB eleştirisi var. Sanki tam bir "servis"
filmi. Hele "Golda Meir" metaforu,(Leningradlı sanatçıların hemen
hemen tümü de Yahudi kökenliydi.)
Diğer bir rezalet de filmde Türk düşmanlığı. Tam bir
ırkçılık!
Alexander Nezhdanoff 'un, bir ara atölyesinde konuk olan
Sergey Dovlatov'la şöyle bir konuşması geçiyor:
Alexander Nezhdanoff : "Keşkül yer misin?"
Sergey Dovlatov: "Hayır, ben Osmanlı yemekleri yemem!"
Alexander Nezhdanoff : "Ama senin baban
Yahudi…"
Sergey Dovlatov: "Olsun böyle durumlarda annemin
kimliği baskın geliyor!"
Filmin senaristlerine değil ama okurlarıma söylemek isterim
ki Sergey Dovlatov gibi bir yazar bunları söylememiştir!