Moskova

Moskova

30 Kasım 2011 Çarşamba

Sararmış fotoğraflardan süzülen ilkeler













Hakan Aksay
Kaynak : rusya.ru


“Tarihin, kalın kitaplardaki sıkıcı cümlelerden sıyrılıp; saçları ağarmış, yüzünün kemikleri, ellerinin damarları fırlamış ihtiyar bir adam olarak insanın karşısına çıkması biraz ürkütücü geliyor bana. Eski çamları bardak yapmaya, yalnız bugünde yaşamaya öyle alışmışız ki...”

Fotoğraflar iyice sararmış. Sarardıkça uzaklaşmış anılar. Uzaklaştıkça kasvet çökmüş. Çöktükçe daha sık bakılır olmuş anıların kasvetsiz sarı fotoğraflarına.












- İşte şurada ilkokulda piyoner örgütü üyesiyim... Şurada komsomol kongresindeyim. Şu da Komünist Partisi'ne girdiğim gün... Öteki fotoğraf benim parti sekreteri olduğum dönemde bir kır gezisinden... Beriki ise 1 Mayıs'ta Kızıl Meydan’daki mitingden...


Küçük gözlerinde büyük bir hünerle birleştiriyor coşku ve kederi. Fotoğraflar bugüne yaklaştıkça keder ağır basıyor; gözleri iyice kısılıyor, omuzları daralıyor, kamburu çıkıyor. Sanki kahrolası bugünden o mutlu geçmişe dönememenin acısını bütün ihtiyar vücuduyla yaşıyor.

- Ne oldu bize? Faşist Almanya'yı dize getirip dünyayı kurtaran biz değil miydik? Uzaya ilk insanı gönderen, askerî alanda herkesi hayrete düşüren buluşlar yapan bir başkası mıydı? ABD'nin karşısına dikilebilen, dünyada denge sağlayan o süper güç bizim ülkemiz değil miydi?

Tarihin, kalın kitaplardaki sıkıcı cümlelerden sıyrılıp; saçları ağarmış, yüzünün kemikleri, ellerinin damarları fırlamış ihtiyar bir adam olarak insanın karşısına çıkması biraz ürkütücü geliyor bana. Eski çamları bardak yapmaya, yalnız bugünde yaşamaya öyle alışmışız ki... Şimdi bu adama, “Geçti o dönemler, amca! Şimdi parçalanmış bir ülkenin üç kuruş maaş alan sıradan bir emekli yurttaşısın işte! Ve bir daha geri gelmeyecek o eski günler!”, demek ile onun yaşlı kalbine bir hançer saplamak arasında bir fark var mı?..

- Oğlumu örnek bir komünist olarak yetiştirmeye çalışmıştım. Ne yazık ki, o da modaya uydu ve partimizi terk etti. Para pul hırsıyla vahşi kapitalizmi kurmaya girişti. Torunum ise, Batı müziğinin notalarına göre zıplamaktan ve garip giysiler giymekten başka bir şeyle ilgilenmiyor. İkisinden de utanıyorum!

Aslında galiba yaşayan bir ölü bu. Kalbine saplanan hançerlerin de haddi hesabı yok anlaşılan. Ama canlı rolünü başarıyla oynayan bir ölü. Ülkesinden, geçmişinden ve fikirlerinden söz ederken gürleştirdiği sesi, enerjik el-kol hareketleri birer hayal aslında. Gerçek olan, bazen cümlelerinin arasında donup kalan yüz ifadesi, dalıp giden yorgun gözleri. Az önce gösterdiği sararmış fotoğraflardan hiçbir farkı yok bu adamın!..

- Her şey bitmedi! Partimizi güçlendiriyoruz; komünistleri birleştiriyoruz. Sosyalizme dönmenin, dağılan ülkeyi yeniden toparlamanın güvencesi biziz! Halk düşmanlarının cezasını vermek, bizim insanlık ve yurtseverlik borcumuzdur.

Bir an için dediklerinin gerçekleşebileceğini düşündüğümde, bu ihtiyar adama karşı duyduğum merhamet, korkuya dönüşüyor. “İnsanlık ve yurtseverlik” adına vaktiyle katledilen, sürgünlere gönderilen milyonlarca insan geliyor aklıma... Tankların altında ezilen kentler, ülkeler... KGB korkusuyla geçen günler, yıllar... Hayır, yarın dünün tekrar yaşanacağını sanmıyorum. İhtiyar, patlak bir balonu şişirmeye çalışarak geçiriyor son günlerini.

- Onurlu bir yaşam sürdüm. Partide, işyerimde, özel yaşantımda leninci ilkelerden ayrılmadım. Ölene kadar da asla ödün vermem ilkelerimden...

İhtiyar adamı dinlerken duygularım sürekli değişiyor. Şimdi de içimi bir merak kaplıyor: Acaba çocukken, mahallenin afacanlarıyla birlikte kedilerin kuyruğuna konserve kutusu bağlayıp koşturmadı mı? Ailesini ve öğretmenlerini atlatarak, sıkıcı derslerde okuldan kaçtığı olmadı mı hiç? Ertesi günkü komsomol veya parti toplantısına hazırlanması gerekirken, her şeye boş verip sıcak yatağında uyumayı tercih etmedi mi kere bile? Nedensiz yere işine gecikip, bir bahaneyle erkenden çıktığı görülmedi mi? Mitinglere, politik bir görev yapmaktan çok, genç kızlarla bir arada olma isteğiyle gittiğini hissetmedi mi? Güzel bir sarışının çıplak omuzlarını ve uzun bacaklarını izlerken, aklından “kötü şeyler” geçirdiği, karısını aldatmayı düşündüğü olmadı mı hiç?

İlkelerine sıkı sıkıya bağlı geçirdiğini söylediği yaşamını belgeleyen şu sararmış fotoğraflar, göründüğü kadar saf ve temiz mi acaba?..

T24

Moskova’da Kış Nasıl Geçecek?












Kış sezonu başlıyor. Hava tahminleri de peşpeşe geliyor. Moskova’da kış nasıl geçecek? -25’lik dondurucu soğuklar ne zaman yaşanacak?

Rusya Meteoroloji Uzmanlığı Merkezi tarafından Moskova’da kış aylarında beklenen hava ile ilgili açıklama ve tahminlerde bulunuldu.

Rusya Meteoroloji Uzmanlığı Merkezi Başkanı Roman Vilfand tarafından yapılan açıklamaya göre, kış sezonu Moskova’da değişken olacak ve sabit bir hava görülmeyecek.












En soğuk günlerin ocak ayında görülmesi beklenirken, bu ayda 3 gün hava sıcaklığı -25 derecenin altında, 10 gün ise -20 derecenin altında olacak.

Moskova’da aralık ayının da genel olarak soğuk geçmemesi ve kış mevsiminin aralık ayının ortalarında başlaması beklenirken, ocak ayında ise geçen sene olduğu gibi yağmur nedeniyle yolların ve yerlerin buz tutacağı ve adeta patinaj pistine dönüşeceği uyarısında bulunuluyor.

Kaynak: http://www.gazetem.ru/

28 Kasım 2011 Pazartesi

Night Flight Kulübü Müdürü Jansson: Moskova'nın sırlarını bilen İsveçli












Eğer Moskova’ya ilişkin ilginç öyküler dinlemek istiyorsanız Mats Gluggen Jansson tam aradığınız kişi.

Jansson Moskova’nın son 20 yılda yaşadıklarını, nereden nereye geldiğini bizzat gözlemleyenlerin başında geliyor. Jansson, ünlü Night Flight gece kulübünün müdürü. Night Flight sıradan bir yer değil; artık Moskova ile ilgili rehber kitaplarda Kremlin ve Kızıl Meydan gibi mutlaka görülmesi gereken yerlerin arasında gösteriliyor. Night Flight adı özellikle 1990’larda fahişelerle özdeşleşmiş olsa da aslında burada Moskova’nın son 20 yılının öyküsü yatıyor.

Jannson, “1990’larda buraları vahşi Batı’ya benziyordu. Şimdi daha toparlandı. Ama doğrusunu isterseniz ben bazı açılardan o günleri özlüyorum çünkü daha eğlenceliydi”diyor.

1991 yılında Night Flight’ı kuran İsveçliler aynı zamanda Moskova’ya gelen ilk yabancılar arasındaydı. Açılış gecesi Tverskaya Caddesi’ndeki kulübün önündeki kuyruk bir kaç kilometreyi buldu. O zamanlar Moskova’nın hemen hemen hiç gece hayatı olmadığı için kulüp büyük ilgi çekti. Aynı zamanda Moskova’da kötü koşullarda yaşayan genç kızların “beyaz atlı prensleri”yle, yani yabancılarla tanışabileceği bir yer olarak kısa sürede ünlendi. Night Flight aynı zamanda Rusça’ya “Face Control” deyimini kazandıran yer oldu. Jansson, “O zamanlar Moskova’yı mafya yönetirdi. Bu yüzden içeri alacağımız Ruslar için sıkı kurallar uygulardık. O günlerde parası olan Ruslar genellikle mafya üyesiydi. Ceplerinde para dolu Adidas eşofmanlarla Night Flight’ın kapısına gelirlerdi. Hatta bir seferinde bir Rus 50 bin dolar verip VIP kartımızdan almak istedi. Çünkü ona göre kartımız statü sembolüydü”diye anlatıyor.

Hala en popülerler arasında yer alsa da Night Flight’ın işi artık daha zor çünkü son 20 yılda yüzlerce yeni yer açıldı. Ama Night Flight’ın en büyük avantajlarından biri çatısı altında Moskova’nın en beğenilen lokantalarından birinin bulunması.

Jansson, Rus ekonomisinin içinde bulunduğu durumla kulüp arasında doğrudan bağdan söz ediyor ve “Ekonomi iyiyse kalabalık oluyoruz, yoksa müşteri kaybediyoruz. Müşterilerimiz Night Flight kapandığı gün Moskova’dan gideceklerini, çünkü bunun piyasanın ölmesi anlamına geleceğini söylüyor”diyor.

Kaynak : http://www.moskovalife.com/