Moskova

Moskova

29 Ekim 2010 Cuma

SUÇ VE CEZASI

Dostoyevski'yi (1821-1881) olusturan yıllar, ondokuzuncu yüzyıl Rusya'sının Çar i'nci Nikola'nın baskısı altında ezildiği yıllardır. Toprak isçileri, bir çesit tarım gereciymisçesine toprak beyleri arasında açık artırmayla satılmaktadır. Oysa küçük toprak beylerinin durumları da, inek gibi alıp sattıkları mujiklerden daha güvenli değildir; sabah aksam bölge komiserinden dayak yemektedirler. Devlet dairelerinde müdür, memurunu tokatlayarak çalıstırır. Kırbaçlamakla kırbaçlanmak en olağan günlük islerdendir. Kazançlar yasamaya yetmemektedir, açlık salgındır, aydınlar arasında yıkıcı düsünceler kaynasmaktadır. Bakıslar gök ölçülerine çevrilmistir, mujikler İsa'nın saltanatını sabırsızlıkla beklemektedirler: Bu kadar iğrenç bir seye Tanrı razı olamaz.

Sonya'nın ağzıyla bu yargıya varan Dostoyevski, yasadığı sürece onu kıvrandıracak olan ikiliği, Suç ve Ceza'nın dördüncü bölümünde, Raskolnikov'un ağzından ortaya atıyor: Ama gene de razı oluyor iste.... Birkaç yaprak sonra da, ünlü romanının dayandığı önemli sorulardan birini sormaktadır: Nasıl oluyor da bu kadar bayağılık, böyle kutsal bir duyguyla bağdasabiliyor?. Dostoyevski, daha birçok yapıtlarında, bu sorunun uyandırdığı kuskuları çözmeye çalısacaktır. Gök ölçüleri karsısında insan yapısı, çesitli yönlerden ustaca didiklediği bu ikilik; hemen bütün yapıtlarının temelidir.

Dostoyevski doğduğu zaman Puskin yirmi iki, Gogol on bir yasındaydı: Her ikisi, de ona öncülük etmistir. Tolstoy'la Turgenyev'se onunla birlikte yetisecek, onunla yarısacaklardır. Almanya'da Goethe, İngiltere' de Byron, Fransa'da Chateaubriand, Stendhal, Balzac ünleri Rusya'ya erismis olarak yasamaktadırlar. 1843'te Balzac Moskova'ya geldiği zaman Dostoyevski onun Eugenie Grandet'sini Rusçaya çeviriyordu Çağ, büyük düsünürlerle büyük sanatçıların çağıdır. Heine, Hugo, Merime, Poe, Musset, Dickens, Flaubert yetismektedirler. Suç ve Ceza,'nın tasarlanmasından önce bir de Çehov doğacaktır. Dostoyevski ilk yapıtı olan İnsancıklar'ı yayımladığı
1846 yılında yirmi bes yasındaydı. Yıl, en önemli yazarların birbirleriyle yarısarak kaynastığı bir yıldır. Dostoyevski, Byron öldüğünde üç, Goethe öldüğünde on bir, Puskin öldüğünde on altı, Stendhal öldüğünde yirmibir, Chateaubriand öldüğünde yirmi yedi, Balzac öldüğünde yirmi dokuz, Gogol öldüğünde otuz bir yasındaydı. Altmıs yasına kadar yasayacak, edebiyat dünyasının en sağlam yapıtlarını kuracaktır.

Suç ve Ceza, böylesine bir çevrede, 1866 yılında yayımlandı. 1860'ta Rusya'da toprak reformu yapılmıs, toprak köleliği kaldırılmıstı. Çar I. Nikola çoktan ölmüstü. Bütün bunlar açlıkla yoksulluğu azaltacak yerde, büsbütün hızlandırmıstı. Sosyal denge bozulmustu bir kez, toplumdaki kargasalık sürüpgidecekti. Turgenyev (1818-1883)
Babalar ve Çocuklar'ında, Çernisevski (1828-1889) Ne Yapmalı'sında bu sosyal kargasalığın nedenlerini arastırıyorlardı. Dostoyevski Suç ve Ceza'sıyla,
Turgenyev ile Çernisevski'nin karsısına göksel ölçüyü çıkardı. Suç ve Ceza, bu açıdan, Dostoyevski'nin kendisiyle yaptığı önemli bir tartısmaydı. Nitekim o yılların aydınları bu tartısmaya çok büyük bir önem verdiler, yapıt bir anda bütün Rusya'ya yayıldı.

Suç ve Ceza'nın ortaya attığı sorun suydu: Bir yanda budala, önemsiz, hastalıklı, kimseye yararlı olmayan, tersine, herkese zararı dokunan, niçin yasadığını kendisi de bilmeyen, yarın nasıl olsa kendiliğinden ölecek bir kocakarı var. Öte yanda da yardım görmediklerinden ötürü yok olup giden genç, körpe güçler... Kocakarının manastıra adadığı paralarla milyonlarca kötülük önlenebilecektir. Su halde kocakarıyı öldür, parasını al, sonra da bu parayı bütün insanlığın yararına harca. Bir ölüme karsı binlerce dirilme. Bu bir hesap isidir. Hem sosyal dengede bu aptal,
bu kötü yürekli kocakarının ne değeri olabilir? Bir bit, bir hamamböceği ondan daha değerlidir. Yasamak için, yasamaya değer olmalıdır. Baskalarını sev diyorlar, bundan çıkan sonuç her ikisinin de yarı yarıya çıplak kalmasıdır. Kaftanını ikiye bölüp yarısını komsuna verirsen hem sen çıplak kalırsın, hem de o giyinmemis olur. İyisi mi, kendini sev, hem kaftanın sağlam kalır, hem de komsunun ikiye bölünmüs bir kaftandan daha fazlasını almasını sağlamıs olursun. Bir toplumda özel isler ne kadar tıkırında giderse genel isler de o kadar düzenli olur. Kendini düsünmen genel ilerleyisi sağlar, buysa komsun için yarım bir kaftandan daha yararlıdır. Ölüme gidecek bir adamın kayanın üstünde, ancak iki ayağını koyabilecek kadar daracık bir yerde oturması gerekse, çevresinde uçurumlar, ummanlar olsa, sonsuz karanlıklar, sonsuz yalnızlık; bitmez tükenmez fırtınalar içinde, bir arsınlık o daracık yerde sonsuza değin ayakta durması, adamın o anda ölmesinden daha iyidir. Ne türlü olursa olsun, yasamak gerek.

Sorun, o yıllar Rusya'sının sorunudur. Dostoyevski, hukuk öğrencisi Raskolnikov'un kisiliğiyle sorunu ortaya attıktan sonra tartısmaya baslıyor: Olağan insanlarla olağanüstü insanları birbirinden ayırmalıdır. Olağan insanlar boyun eğerek yasamak zorundadırlar, kanun dısına çıkmaya hakları yoktur. Olağanüstü insanlar bütün suçları
islemeye, bütün kanunları ayaklar altına almaya yetkilidirler, ülküleri uğruna bütün sınırları asabilirler. Likürg, Solon, Napolyon yeni kanunlar koyarken eski kanunları haklı olarak çiğnemislerdir. Yerlesmis bir açıdan bakılınca bunların isledikleri de suç değil midir? Olağanüstü insanlar bir bakıma tüm suçludurlar, kendilerinin ya da
toplumlarının yararına kan dökmekten bile çekinmemislerdir. Büyükler söyle dursun, toplumları içinde biraz olsun sivrilenler bile, az ya da çok, öldürücü olmak zorundadırlar. Öldürücülük, olağanüstülüğün gereğidir. Olağan insanlar, ellerine geçirebilirlerse, olağanüstü insanları asıp keserler ama, bir süre sonra da heykellerini dikip onlara taparlar. Olağan insanlar uysal, gelenekçi, eğik boyunludurlar; görevleri kendileri gibi birtakım varlıkların çoğalmasına yaramaktır. Onlar, insanlığı koruyup çoğaltırlar, ötekilerse yürütüp bir amaca götürürler.
Genç hukuk öğrencisi Raskolnikov, faizci kocakarıyı bu düsünceden yola çıkarak öldürmüstür. Evet, kan dökmüstür ama, herkesin döktüğü kanı, su yeryüzünde bir çağlayan halinde dökülen, her zaman dökülen kanı...Onu bir sampanya gibi akıtanlar sonradan Capitol'de taç giyip insanlığın övüncü oldular. Ben de insanlara iyilik
etmek istiyordum. Yaptığım bu biricik anlamsızlığı bağıslatmak için insanlığa binlerce iyi is yapacaktım. Yaptığım ise anlamsızlık bile denemez ya, düpedüz beceriksizlik denir. Çünkü bu düsünce, basarısızlığa uğradıktan sonra göründüğü gibi, hiç de budalaca değildi. Basarısızlığa uğrayan her sey budalaca görünür. Ben, simdi budalaca görünen bu eylemle sadece kendime bağımsızlık sağlamak, yasamak için ilk adımımı atmak, gerekli araçları edinmek istemistim. Bundan sonra her sey ölçülemeyecek kadar yararlı bir yürüyüs olacaktı. Ama ben, ilk adımda tökezledim. Basarabilseydim benim de basıma taç giydireceklerdi.

Raskolnikov niçin basaramamıstır? Çünkü olağanüstülük sanısına kapılan olağan bir insandır. Olağanlar büyük acılar çekmeye dayanamazlar, gerçekten büyük insanlarsa büyük acılar çekmek zorundadırlar. Olağanlar asmamaları gereken sınırların içine er geç çekilirler, kendi cezalarını kendi elleriyle verirler, sevgi'nin tutsağıdırlar.
Olağanüstüler sevgi'ye boyun eğmezler: Peki ama, buna layık olmadığım halde, bunlar beni ne diye bu kadar seviyorlar? Ah, hayatta yalnız olsaydım, kimse beni sevmeseydi, ben de kimseyi hiçbir zaman sevmeseydim, bütün bunların hiçbiri olmazdı.

Raskolnikov kendi erdemini denemek için öldürmüstü. Olağanüstüler, doğrudan doğruya yaparlar, denemezler. Erdem, düsünce değil, eylem'dir: O zaman anladım ki Sonya, iktidar, ancak eğilip onu almak cesaretini gösterenlere verilir. is, cesaret etmekten ibaretti. Sorun, yalnız buydu. Ben, cesaret göstermek istedim, öldürdüm.
Sırt üstü karanlıkta yattığım sırada bütün bunları düsünmüstüm. Beni mahveden de iste bu oldu ya. İktidara geçmeye hakkım olup olmadığını kendi kendime sorup sorusturmaya basladıysam, demek ki iktidara geçmeye hakkım yokmus. İnsan bir bit midir? İnsan, bunu soran için bir bit değildir, aklına böyle bir soru gelmeyen için
bittir. Napolyon bu soruyu sormadan gider, kocakarıyı öldürürdü. Benim suçum bu soruyu sormaktır.

Gök ölçüsü, olağan insanların birbirlerine karsı davranıslarını düzenler. Raskolnikov da olağan bir insan olduğuna göre: Kalk, hemen simdi, su dakikada, dört yol ağzına kos, yere kapan, ilkin kirlettiğin toprağı öp, sonra dört bir yana eğilerek bütün dünyayı selamla, herkesin önünde, yüksek sesle: Ben öldürdüm! diye bağır. O zaman, Tanrı sana yeniden hayat verecektir.

Raskolnikov'un kendisine yüklediği biricik suç, sonuna kadar dayanmamaktır: Benim davranısım onlara niçin bu kadar çirkin görünüyor? Kanunun sınırları asılmıs, kan dökülmüstür. Öyleyse; insanlığa iyilik eden, iktidarı zorla alan birçok kimselerin de, daha ilk adımlarında, kafalarını kesmek gerekirdi. Ama bu adamlar sonuna kadar
dayandılar, bunun için de haklı çıktılar. Bense dayanamadım, bunun için de bu adımı atmak hakkını kazanamadım.

Raskolnikov kendisini güçsüzlükle, korkaklıkla suçlandırmaktadır. Oysa Dostoyevski, Raskolnikov'un kendisinde, inanısında derin bir hata bulunduğunu söylüyor. Dostoyevski'ye göre Raskolnikov, bu hatayı sezmistir ama, gereği gibi anlayamamıstır. Dostoyevski, büyük yapıtının sonlarına doğru Tanrıca davranıyor, yarattığı kisiyi yargılıyor: Raskolnikov, kendisinde, inanıslarında derin bir hata olduğunu, belki daha o zaman, sulara eğilip baktığı sıralarda, sezmis bulunduğunu bir türlü anlayamıyordu. Bu sezisin yarınki hayatına ait değisikliğin, ölümden sonra
dirilisinin, hayata yeni bir bakısın habercisi olabileceğini de anlamıyordu.

Dostoyevski, Raskolnikov'u Sibirya'ya gönderip eline de, Turgenyev' le Çernisevski'ye karsı çıkardığı, göksel bir erdemi tutusturduktan sonra yapıtını su sözlerle bitirmektedir: Raskolnikov, bu yeni hayatın kendine bedava verilmediğini, onu çok pahalıya, gelecekte yapacağı büyük fedakarlıklarla satın almak gerektiğini henüz bilmiyordu. Ama burada yeni bir öykü; bir adamın derece derece yenilesmesinin, yavas yavas yeniden hayat bulusunun, bir dünyadan bir baska dünyaya geçisinin, su ana kadar hiç bilmediği yeni bir gerçekle tanısmasının öyküsü baslıyor. Bu, yeni bir yapıtın konusu olabilir.

Kaynak: Orhan Hançerlioğlu, "Düşünce Tarihi"

28 Ekim 2010 Perşembe

Çarlık Rusyası'ndan Sahneler Sergisi, İstanbul'da sanatseverlerle buluşacak
















Çarlık Rusyası'nın dünyaca ünlü başyapıtlarının bulunduğu ''Çarlık Rusyası'ndan Sahneler: Rus Devlet Müzesi Koleksiyonundan 19. Yüzyıl Rus Klasikleri'' sergisi, 4 Kasımda Pera Müzesi'nde sanatseverlerle buluşacak.

Müzeden yapılan açıklamada, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi'nin, bu yılın en önemli sanatsal etkinliklerinden birine daha imza attığı, 4 Kasımda açılacak ''Çarlık Rusyası'ndan Sahneler: Rus Devlet Müzesi Koleksiyonundan 19. Yüzyıl Rus Klasikleri'' sergisinin, dünyaca ünlü bir dizi başyapıtı sanatseverlerle buluşturacağı ifade edildi.

Açıklamada, St. Petersburg'taki Rus Devlet Müzesi'nin geniş koleksiyonundan seçilen, aralarında İlya Repin, Venetsianov, Pavel Fedotov, Vasiliy Perov, Nikolay Yaroşenko, Vladimir Makovski ve Kasatkin gibi dönemin büyük ustalarına ait 65 eserin bulunduğu serginin küratörlüğünü Rus Devlet Müzesi Müdür Vekili Evgenia Petrova ve Tayfun Belgin'in yaptığı kaydedildi.

Yaşamı olduğu gibi resmeden dönem sanatçılarının, Çarlık Rusyası'nın burjuva yaşamının yanı sıra, fakirlik, köy hayatı, çocuklar ve değişen toplumsal değerleri de tuvallerine konu ettiği belirtilen açıklamada, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısına ait en ünlü Rus resmi ve dünya resim sanatının en anlamlı başyapıtlarından biri olarak bilinen İlya Repin'in ''Volga Kıyısında Burlaklar'' adlı resminin büyük ilgi uyandırmasının beklendiği ifade edildi.

Kaynak: AA

Trafikte eş arıyorlar





Moskova’nın çekilmez trafiğinde hayat arkadaşı arıyorlar

Moskova’daki çekilmez trafik artık halk arasında normal ve sıradan bir durum halini aldı. Halk trafikte geçireceği vakiti en iyi nasıl ve ne şekilde geçireceğinin planlarını yapmaya başladı.

Trafikte can sıkıntısını yenmek için birçok kişi bu zamanı en iyi şekilde geçirmek için çeşitli plan ve projeler üretti. Kimi gazete, dergi okurken, kimi yabancı dil öğrenmeye kimi de iş programını çıkarmaya ve cep telefonu vasıtasıyla işi yönetmeye başladı. Son olarak ise, şu ana kadar denenmeyen bir yöntem geliştirildi.

Mutluluğu ve aradığı kişiyi Moskova trafiğinde bulmayı ümit eden kişiler arabalarının arka camlarına “ Eş arıyorum ” şeklinde yazı yazıp altına da cep telefon numarasını bırakmaya başladılar. Birbirini arayan ve trafikte araçlarından inip konuşan ve tanışan kişilere rastlanmaya başlandı. Birçok kişi uzun zamandır aradığı mutluluğu trafikte bulacağı ümidiyle birbirlerini aramaya başladılar.

Kaynak :http://www.gazetem.ru

25 Ekim 2010 Pazartesi

Rus Laplandı

Lapland’ın dünyanın en temiz havasına ve en beyaz karına sahip olduğu iddia edilir.

Eski Yunan Mitolojisine göre insanoğlunun yurdu olan efsanevi Giperboreya, Rusya’nın Kolskiy yarımadasındaki kutsal göllerin bulunduğu bölgedeydi.

Buradaki tundurada gizlice faaliyet gösteren bilim adamları, yirmili yıllarda eski bilgi hazinesini bulmaya çalışıyorlardı. Eski zamanlardan beri bu bölgede yaşayan Saam halkı, kaya, göl ve tepeleri putlaştırırlar. Bu yerlerin isimleri de şamanın büyü sözlerine benzer: Çuna, Poazuayvenç, Kedıkkvırpak, Monça.

Monça, Saam dilinde güzel anlamına gelir.

Güzel Lapland kızı hakkındaysa şu efsane anlatılıyor:
Kız sevdiği oğlanı ava uğurlayıp kendisini uzun zaman beklemiş. Beklerken ormana, dağlara bakarmış, bakarken de ağlarmış. Ağladıkça Monça adı verilen göl meydana gelmiş.

80 yıl önce Kolskiy Yarımadasında Devlet Doğal Biyosfer Lapland milli parkı kuruldu. Buradaki 300 bin hektarlık alanda çok sayıda hayvan ve kuş yaşıyor. Bu parkta 30 tür memeli var, boz ayı, obur ve zerdeva gibi hayvanlara rastlanıyor. Parkta yaklaşık 200 tür de kuş yaşıyor. Bu türlerden 5’i Rusya’nın Kızıl kitabına girdi.

Dünyada, 3-10 bin yıldır yaşayan ormanların korunduğu yerler çok az. Lapland Parkının yarısı balta girmemiş ormanlardan oluşuyor. Bu ormanlar, parkın en büyük değeri.

Rus Lapland’ının bazı ağaçları yalaşık 6 yüzyıllık ömre sahip. Bu yüce ağaçların ükseklikleri 30 metreye ulaşıyor.

Milli parkın diğer bölümünde kaya, tundura, soğuk nehir, göl ve yosunlu bataklıklar bulunuyor. Yüksekliği 1200 metre olan plato zinciri, 250 milyon yıl önce oluşmuş. Parkta Barents ve Beyaz Denizleri arasından bir su bölümü çizgisi geçiyor. Bu denizlerin 8,5 bin hektarı korunan alana giriyor. Lapland tundurasını tertemiz nehir ve dereler katediyor. Bazıları bugün de ücra bölgelere ulaşmakta yol olarak kullanılıyor.

800 metre yükseklikteki tepelerde arktik çölünün sert güzelliği egemendir. Gri taşlar yemyeşil dikenlerle kaplıdır, uzakta çıplak tepeler ve ıssız taş platoları görünür.

Milli park özellikle yaz aylarında çok pitoresktir. Haziran’da ledum çiçek açar ve bayıltıcı güzel kokusu tundurayı sarar. Sonbaharlardaysa orman görünüşünü değiştirir; kırmızı titrek kavakla üvezler, yeşil çamla köknarlar arasında alev alev yanar sanki. Ovalarda kuzeyin eğri akaçlarının altın yaprakları beyaz yosunla kaplı tarlalar üzerinde yükselir. Yüksek olmayan tepeleri renkli halıyla kaplayan yaban mersini güzelliğini sergiler. Geceleri, gökte kuzey ışığı, alev alev yanar.

Bu, insanı kendisine hyran bırakan bir manzaradır. Saam halkı, kuzey ışığına tilki ateşi der. Sanki uzayla yeryüzü birleşir.

Ekim’de kar yağar. Kolskiy yarımadasındaki kış oldukça yumuşaktır, bazen donlar çözülür. Kutup gecesi, Aralık'tan Ocak'a kadar toplam 4 hafta sürer.

Parkta, Kutup Dairesi ötesindeki güzel doğayı görmek isteyenler için farklı geziler düzenlenir. Mart’tan Nisan’a kadar orman bekçileri konuklara Elyavruay deresini gösterirler, orman hayvanlarını ve ilkbaharda gelen kuşları anlatırlar.Bu, kuş bilimciler için bulunmaz bir maceradır.

Mayıs’ın ortasından Haziran’a kadar "Yazı beklerken" adlı bir gezi gerçekleştirilmektedir. Gezi sırasında uyanan ormanı, ilk mantarları görebilirsiniz. Temmuz’un başında orman hayvanları döl vermeye başlarlar. Temmuz’un ortasından sonbahara kadar ekolojik patikalardan geçen geziler yapılır. Bu gezilerde bitki kuşaklarının nasıl değiştiğini öğrenmek ve "koyun alnı" diye adlandırılan, buzulun parlattığı kaya çıkıntılarını görmek mümkündür.

Nasıl?!...Doğanın önceki bütün gezi planlarınızı altüst edecek cazibede bir çağrısı değil mi?

Moskova Resim-Heykel Müzesi'nden kuruluş yıldönümü öncesinde etkinlikler maratonu

Bu yıl, yabancı sanatın eserlerinin adeta bir hazinesi durumunda olan Moskova Resim-Heykel müzesi, ‘100.yıl onuruna' sloganı altında ilginç sergiler gerçekleştiriyor.

Aslında Müze, 100.kuruluş yıldönümünü 2012 yılında kutlayacak, ancak bu yıldan başlayarak bir dizi etkinlikler düzenlenecek. Etkinlikler programında örneğin, Paris'ten getirilen Picasso tabloları sergisi, Macaristan Müzesi'nden eski ustalara ait resimler ve Ermenistan galerisinden getirilen eserlerin sunulduğu sergiler var.

Ekim ayında müzede, Koleksiyoncuların Portreleri adlı projenin bir bölümü olan "Basnin koleksyonundan grafik başyapıtları" adlı sergiyi ziyaret etmek mümkün.

Müze müdürü İrina Antonova, etkinlikleri şöyle anlatıyor:

"Tüm müzeler, sanatı seven insanların özel koleksiyonlarına dayanılarak kurulurlar. Basinler'in koleksiyonu da müzemizde sunulan en güzel koleksiyonlardan biri. Bu koleksiyonda 8 binden fazla eser var, ama sadece 250 resmi seçebildik. Bu resimler arasında Dürer'in gravürleri, Hollanda, Flamanya, İtalya, Fransa'dan ressamların eserleri yer alıyor. Koleksiyonda Gröz, Vatto, Rus ressamları Repin, Kramskoy'un resimleri de var.
Müzenin koleksiyonculara ve koleksiyonlarına gösterdiği büyük ilginin bir sebebi de Resim-Heykel Müzesinin fonlarının ağırlıkla özel koleksiyonlardan oluşması. 20.yüzyılın başında yaşayan tüccar ve hayırseverlerden olan Basninler'e ait koleksiyon, ya da Rus iş adamları Sçukin ve Morozovlar'a ait empresyonist dönem Fransız ressamlarının resimlerinden oluşan koleksiyonları, fonların esasını oluşturan koleksiyonlardan."

Bugün, müzenin geleceği, sergi ve fon alanlarının genişletilmesine bağlı. Müzeye ait alan artık büyümekte. Ama İrina Antonova'nın düşüncesine ve ünlü İngiliz mimari Norman Foster'in projesine göre bir müze kenti kurulmalıdır. Ancak bu iş kolay değil, zira müze Moskova'nın merkezinde ve Kremlin'in yakınında bulunuyor.

İrina Antonova, 16.-18.yüzyıllarda inşa edilen komşu binalardan hiç birinin yıkılmayacağını açıklıyor. Yeni binalar eski mimarlığı kopyalamamalıdır, diyor. İrina Antonova, "Sütunlar ile binaları çok seviyorum, ama bunun gibi binaları yapma zamanı geçti," diye belirterek şöyle devam ediyor.

"Bence günümüzün özellikleri kütüphane, müze, tiyatro veya sinema salonları gibi binalarda yansıtılmalı. Buna ulaşmak içinse yeni bir uslüp kullanılmalıdır. Bir süre önce Roma'daydım ve antik çağda yapılan anıtlar yanında modern binaların yapıldığını görünce şaşırdım. Orada sanki şehrin tüm tarihini görüyorsunuz. Peki, biz günümüzün özelliklerinin, çağdaş yaşamın binalarda yansıtılmasını istemiyor muyuz? Bana göre istemeliyiz. Bugün, hala 19.veya 18.yüzyıl üslubundaki binaları inşa etmek doğru değil."

Anladığımız kadarıyla, İrina Antonova, Resim-Heykel müzesinin 100.kuruluş yıldönümüne kadar uygulanacak en cesur girişimlere de açık.

Ruslar soruyor: Neden “İstanbul” değil de “Ctambul” diyoruz?..

Kimi dillerde zaman zaman yabancı kelimeler özgün halinden farklı söylenir ve yazılır. Örneğin İtalya’daki Firenze Türkçede Floransa’dır. Ya da Rusların “Maskva” sı Türklerin "Moskova"sıdır.

Aynı şekilde “İstanbul” Ruslar için “Ctambul”dur. Peki ama neden? İşte, geçenlerde “Turkey.ru” sitesinde bu konu gündeme geldi ve Rusya’da belki de ilk kez “Biz neden İstanbul yerine Ctambul diyoruz” sorusu tartışıldı. “Romantichnaja” adındaki kullanıcının sorduğu soruya bakın hangi ilginç yanıtlar verildi:

-Her dilin kendi kuralları var. Mesela Türkler “London”a da “Londra” diyor. Aslında Rusçadaki pek çok sözcük Türkçeden gelme ama zamanla değişmiş.

-Türkçede iki sessiz harf yan yana gelmez. Bu yüzden İstanbul. Başka bir örnek istasyon.

-Bence Rusların söylemesi kolay olsun diye “n” “m” olmuş.

-İstanbul Yunandaki “Stin polis” den (içeri şehir) geliyor. Rusçada iki sessiz yan yana gelebilir ama Türkçedeki kurala göre gelemez.

-Wikipedia’ya baktım, İstanbul adı önce Arap kaynaklarında geçiyormuş.

-Çünkü “İstanbul” demesi Türkler için daha kolay. Dikkatinizi çekmedi mi Rusça konuşan Türkler “stakan” (bardak) diyemiyor, “ıstakan” diyor!

- Doğru bir tespit. Zaten bazı Türkler de “spor”a “sipor”, “prenses”e “pirenses” ve “psikolog”a “pisikolog” diyor.

-Evet...Evet!..BMW’ye de “Be Em Ve” diyorlar.

-Ama biz de Rusçada aynısını söylüyoruz.

- Aynı soruyu “Buharest” ( Bükreş) için de sormak mümkün. İngilizler, Almanlar, Fransızlar, İtalyanlar ve İspanyollar hepsi farklı söylüyor.

-Bir yerde okumuştum,” İstan” kelimesi “İslam”dan geliyormuş...

-Saçma! O zaman “İslambul” olması gerekirdi!

İşte böyle...Kısacası bu yazışmalarda “Ruslar neden İstanbul değil de Stambul diyor” sorusu belki yanıtsız kaldı ama Rusya'da konu ilk kez tartışmaya açılmış oldu..

Kaynak : http://www.moskovalife.com/

22 Ekim 2010 Cuma

Moskova Tsvetnoy Bulvar Sirki 130. Yıldönümünü kutluyor!











Moskova'da Tsvetnoy Bulvar'daki sirk, Rusya'daki sirklerin en eskilerinden biridir. Tarihçesi 130 yıl öncesine kadar giden sirk binası, o zamanlar at cambazı ve akrobat olan Albert Salamonski'nin yaptığı gösteriler için inşa edildi. Bu binadaki ilk gösteriyse 20 Ekim 1880'de gerçekleştirildi.

Dünyanın diğer bütün sirkleri gibi Moskova Tsvetnoy Bulvar Sirki de turne yapan sirk sanatçılarını davet ederek faaliyetlerini sürdürüyordu. Bu sirkin arenasında eski zamanların en ünlü sirk artistleri; eğitimli atları ile Vilyams Trutsı, benzersiz atlayıcılar Sosinler, güzel dansçı Marta Sur, akrobat Okeanos ve ip cambazları Koh kızkardeşler çeşitli gösteriler yaptı.

Halk taafından her zaman rağbet gören bu sirke izleyicilerin sevgisini kazandırmada palyaçoların da önemli rolü oldu. İlk palyaçolardan Vladimir Durov, kendisini "Palyaçoların kıralı" olarak tanıtıyordu. İzleyiciler bu yetenekli palyaçoları görmek sık sık sirke geliyorlardı. Bir kadın izleyici, Moskova sirkine ilk kez 60 yıl önce geldiğini söyleyerek şöyle diyor:

"Sirke ilk kez babamla birlikte geldim. Palyaço Oleg Popov'u dahi sirk sanatçısı olarak sayan babam, şimdi sirke gideceğiz ve bütün gece kahkahalarla güleceğiz, dedi. Çok iyi anımsıyorum, yaşım küçük olduğu halde Oleg Popov'un müthiş dehasını anladım. Eğitimli hayvanların gösterileri beni biraz korkutuyordu. Hayvanlara da çok acıyordum. Oğlumla ilgili bir başka olayı da iyi hatırlıyorum. Bir gün oğlumla sirke gittik. Oğlum, gösteriyi dikkatle izliyordu. Bir fil hayvan terbiyecisinin öğrettiği oyunu oynamak istemeyince oğlum yüksek sesle "bırakın onu, o oyun oynamak istemiyor" diye bağırdı. Çevremizde oturanlar gülerek, alkışla tempo tutmaya başladılar, bazıları da "o,istemiyor" diye bağırdılar.

Moskova Tsvetnoy Bulvar Sirkinin kurucusu Albert Salamonskiy, her zaman izleyicilerin çok az gülebildikleri bir sirk olabilir mi, diye cevabı da kendisinde olan soruyu soruyordu. Asla olmaz! Tsvetnoy Bulvar Sirkinde izleyiciler gülmekten kırılıyorlardı.

Farklı zamanlarda, bu sirkte Rusya'nın en iyi palyaçoları; dünyada "güneşli klovn" olarak tanınan Oleg Popov, Leonid Yengibarov, Karandaş, Leonid Kukso ve Rusya'nın sınırları dışında da ün salan diğer palyaçolar gösteriler yaptılar. Bunların en meşhuru olan palyaço Yuriy Nikulin'i görmeye izleyiciler defalarca sirke geldiler.

Nikulin, uzun süre Tsvetnoy Bulvar Sirkinin müdürlüğü görevini de yaptı. Şimdi bu sirk, onun adını, Nikulin adını taşıyor. Sirkin bulunduğu binanın önünde de Nikulin'in eski model bir arabayla birlikte metalden yapılmış bir heykeli var.

18 Ekim 2010 Pazartesi

Yıldız köpekleri: Uzay yolculuğunda sevimli dünyalılar













Rusların hayvanlarla dostane ilişkilerine bir örnek daha:
19 Ağustos 1960'da Belka ve Strelka isimli iki sokak köpeği Rus uzay gemisi Sputnik-5'le uzay uçuşuna çıktı.

Bu deney için 6-7 kilo ağırlığındaki küçük köpekler seçilmişti; çünkü roketin kabini yeteri kadar büyük değildi.

Belka ve Strelka'nın başarılı uzay uçuşu canlı organizmaların uzayda bulunma yeteneğine sahip olduğunu gösteren önemli bir bilimsel çalışmaydı. Köpekler, uzayda 24 saatten fazla kalarak dünyaya geri dönen ilk dünyalılar oldu.

Bu olaydan sonra, Belka ve Strelka, halkın sevgilileri oldu. Köpekler, çocuk bahçelerini, okul ve yuvalarını ziyaret ettiler, minik dostlarıyla tanıştılar; büyük bir coşku ve sevgiyle karşılandılar.

Belka ve Strelka, bu ilk uçuştan sonra bir daha uzaya gitmediler. Araştırma enstitüsünde uzun bir süre konuk oldular.

Belka ve Strelka adlı köpeklerin uzay uçuşu, 1961’de Yuriy Gagarin tarafından gerçekleştirilen ilk insanlı uzay uçuşunun hazırlıklarına örnek oldu, edinilen bilimsel veriler daha sonraki çalışmalar için çok faydalı oldu.

Köpekler Ruslar’ın ayrılmaz parçası; önceleri av, şimdi süs için


Yaşar Niyazbayev
CHA














Ruslar asırlardır köpeklere büyük ilgi duyuyor. Önceden özellikle avcılık için yetiştirilen köpekler; son dönemlerde evi koruma, süs, partide vefalı bir arkadaş ya da yalnızlığın paylaşıldığı bir dost olarak görülüyor. Neredeyse her evin vazgeçilmezi haline gelen köpekler için düzenlenen organizasyonlar da hayli ilgi görüyor.

Rusların dünyaca en çok tanınan köpeği avcı 'Borzoy'. Borzoy cinsi köpek kurt avcısı olarak tanınır. Asırlar önce avcılığın aristokrasi eğlencesi olduğu yıllarda 'Borzoy' köpekleri avcıların vazgeçilmez parçasıydı. 19. yüzyılda Rusya'da yetiştirilen bu cins köpeklerin görünüşü zarif olsa da, saatte 60 kilometre hıza kadar ulaşabiliyor. Orta asyadan getirtilen Borzoy'un boyu 70 santimetreye kadar ulaşırken ağırlığı ise yaklaşık 40 kilograma kadar ulaşıyor.

1917 Bolşevik devriminin ardından Borzoy köpekleri neredeyse kayboldu. Ancak 19’uncu yüzyılın sonlarında Rusya'dan Batı Avrupaya'ya ve ABD'ye götürülen bir kaç adet sayesinde Borzoy cinsi hayatta kalabildi. Günümüzde Borzoy özellikle hızı ve mühteşem görünüşü sayesinde tanınıyor.

Borzoy sahibi Nana Tributsina şöyle anlatıyor: “Bu köpekler çok aristokrat. Diğer köpeklerden farkı bu. Bir de onlar kuş gibi. Koşmuyor, uçuyor”.

Borzoy cinsi Çar zamanında oluşturulduğu gibi Rusya'nın diğer cins köpeği Rus Siyah Terrier de 2. Dünya Savaşı'nın ardından bekçi köpek olarak ortaya çıkartıldı. Stalin köpeği lakabının kullanıldığı bu cins Sovyet çalışma kamplarında güvenlik amaçlı kullanılıyordu. Ancak 1957'den sonra Rus Terrier'in yavruları özellere de satılmaya başladı.

Köpeklerin çok akıllı olduğunu belirte Rus Siyah Terrier sahibi İrina Filina, “Yavruları küçüklüklerinden beri kötü eğitirseniz bir canavar haline gelir. Fakat iyi eğitirseniz çok sadık ve itaatkar büyürler” diyor.

Beş adet Rus Siyah Terriere sahıp olan İrina hanım 20 yıldan beri bu cins köpeklerle çalışıyor. İrina'nın köpekleri yurt içi ve yurt dışı gösteri, güzellik yarışmalarında çok sayıda ödül kazandı. Çok yünlü olan bu köpeklerin sürekli taranması gerektiğini anlatan İrina hanım, ayrıca biriken yünlerden sıcaklığı koruyan kazağın bile örünebileceğini belirtiyor.

Rusya'nın elit köpekleri sadece büyük köpeklerle bitmiyor. Stalin köpeği ve Borzoy köpeğinden çok farklı olan bir de Rus Toy köpeği var. Rus Toy'ların büyüklükleri 30 santimetreye bile ulaşmazken, ağırlıkları da ortalama 2,5 kilogram. Bu tür köpeklere özellikle bayanlar sahip ve yeni ve pahalı dizayn giyisilerine kadar harcamalar yapmaya hazır.


Rus Toy İngiltere'nin terrierlerinden çıkartılan bir cins. Rusya'da yine 19’uncu yüzyılda ve aristokrasi topluluğunda çok sevilen köpeklerdi. Ancak Sovyetler Birliği'nin kurulmasıyla birlikte bu tür süs köpeklerine ilgi azaldığı için nesli kaybolmaya başladı. 1950'lerde bazı çevreler köpekleri topluma kazandırmaya çalışsa da bu girişimleri demir perde tarafından engellendi. 1990'lı yıllarda SSCB'nin dağılmasıyla birlikte köpeklere ilgi yeniden arttı.

Rus Top cinsi köpeğin sahibi Larisa Vasilyeva köpeğin davranışlarının terbiye ve nezaket kurallarına uygun olması gerektiğini savunuyor. Vasilyeva, “Bazı insanlar köpeğe sadece yemek virilmesi ya da gezdirilmesi yeterli olduğunu düşünüyor. Bu yanlış bir kanı. Sizi dinlemeli. Efendi olmalı. Benim köpeğim güzel giyisiler giymeyi de çok seviyor” şeklinde konuşuyor.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Rusya’da Hayvan Sevgisi














Rusya’da hayvan sevgisi çok yaygın. Hemen her evde, her ailede, kedi, köpek ya da başka cinsten bir hayvanın beslendiğine çokca raslanır. Bir cinsten bir kaç tane evcil hayvanın ve hatta kedi ile köpeğin bir arada, aynı evde yaşadığı sık görülen bir şey.

Zaten küçük olan Rus evlerinde koca koca hayvanları nasıl besliyorlar, nasıl bir arada yaşayabiliyorlar diye insan bazen şaşırıyor.

Rusların hayvandan korktuğu pek görülmez. Zaten saldırgan, havlayan, hırlayan hayvan da yok gibi. Ancak hayvandan, örneğin köpekten korkmak gibi bir fobiniz varsa bir arkadaşınızdan davet aldığınızda evinde kedi, kopek besleyip beslemediğine dair ön bilgi almanızda fayda var. Zira yukarıdaki resimde görüldüğü gibi sürprizlerle karşılaşmanız kuvvetle muhtemeldir.

İnsanla hayvan arasındaki alışveriş hayli karmaşık. İnsanla köpek arasındaki dostluk binlerce yıl öncesine dayanıyor. Evcil hayvanlar, yaşamın sillesine karşı korunma, bir destek ve sevilme gereksinimi ile insanlara yaklaşır, dostluk gösterirler. Evcil hayvanlar içinde köpeğin özel ve ayrıcalıklı bir yeri vardır.

Köpeklerin dostluğunu arayanlar da yalnız ve insanlardan kaçanlar değildir. Doğa ve hayvan sevgisi aslında doymak bilmez bir yaşama sevgisinin ifadesidir. Bu da Ruslar da var.

Roger Grenier’nin “Köpek Olmanın Güçlüğü” adlı kitabında dediği gibi, “İnsana eşlik eden kopek, yaşamının kısalığı nedeniyle bizlere onları kaybetmenin acısını yaşatırlar.” Bir halk deyimi şudur: “İnsanı dertli eden hayvandır.” Zira bir köpeği sevdiğimiz ve onun tarafından sevildiğimiz zaman, insan ve hayvan hayatlarının eşzamanlı olmamasından her zaman üzüntü duyulur.














Bu kedi nasıl sevilmez?!..

İkinci Dünya Savaşı’nda Stalingrad savunması çok can ve mal kaybına neden olmuştur. Alman kuvvetleri 199 gün boyunca bu Sovyet şehrinin kontrolünü Kızıl Ordu’dan almaya çalıştı. Naziler sonunda geri püskürtüldü. Şehir sokaklarında cereyan eden korkunç çatışmalarda, insanların başını çıkarması intihar anlamına geliyordu. Bu koşullarda karargâha bilgi göndermek işi bir sokak kedisi olan “Mourka”ya düştü. Boynuna bağlanan notları kimse farkına varmadan götürüp getiriyordu.

Evcil hayvanına miras bırakma işinin ilki de Rusya’da

Bugüne kadar evcil hayvana miras bırakma uygulamasının ilk olarak 19’uncu yüzyılda Rusya’da gerçekleştiği söyleniyor. Maria Leontieva adında bir tüccarın 100 bin rublelik tüm servetini Serko adlı köpeğine bıraktığı belirtiliyor.

12 Ekim 2010 Salı

Ruslar mutsuzlaşıyor













Rusların memnuniyetlerinin her ay daha da azaldığı bildirildi.

Rosgosstrakh sigorta şirketinin yaptığı araştırmaya göre, hayatlarından memnun olan Rusların oranı Temmuz ayında %82 iken Ağustos’ta %80’e Eylül ayında ise %78’e düştü. Ancak uzmanlar geçtiğimiz yılın aynı döneminde %73 olan göstergelerde 2009’a göre artış olduğunu da vurguladılar.

Sigorta Şirketi analizcileri sürekli olarak Rusların ruh halleriyle ilgili araştırmalar düzenlerken Eylül ve Ekim aylarında yapılan son araştırmanın sonuçları Pazartesi günü açıklandı. 97 büyük, orta dereceli ve küçük şehrin yer aldığı araştırmaya 8 bin 206 Rus katıldı.

Uzmanlar hayatlarından memnun olan Rusların sayısının azalmasını mevsimsel değişikliklere bağlarken, Temmuz ayında en yüksek seviyenin gözlemlendiğini hatırlattılar.

Yine de belirlenen en düşük oran ise 2008 yılının Temmuz ve Ağustos ayında yaşanmıştı. Bu aylarda yaklaşık olarak Rusların %60 ve %61’i hayatlarından memnundu.

Rosgosstrakh uzmanları, son araştırmanın en mutlu Rusların (30 yaşına kadar) gençler, iyi durumdaki Ruslar ve öğrenciler olduğunu gösterdiğini belirttiler. Bu gruplar arasında sırasıyla Eylül ayı oranları %88,%96 ve %86 olarak belirlendi.

Kaynak : http://www.gazetem.ru/

11 Ekim 2010 Pazartesi

Fıskiyelere veda zamanı













Moskova’ya ayrı ve güzel bir görünüm veren fıskiyeler, havanın soğuması ve sıcaklığın gece ve sabah saatlerinde eksilere düşmesiyle belediyenin aldığı karar gereği kapatıldı. Fıskiyelerin çalışmalarına önümüzdeki yılın ilkbaharına kadar ara verildi.

Konu ile ilgili bir açıklama yapan Moskova Belediye Başkan Yardımcılığını geçici olarak üstlenen Petr Biryukov, şehirdeki 560 fiskiyenin 9 ekim cumartesi günü itibariyle kapatıldığı ve fiskiye sezonunun açılacağı önümüzdeki yılın 30 nisan tarihine kadar bu fiskiyelerin çalışmayacağını belirtti.

Moskova’da normal şartlar altında fıskiyeler 30 nisan-1 ekim tarihinde çalışıyor. Ancak bu yıl havanın iyi olması sebebiyle fıskiyelerin çalışması yaklaşık bir hafta uzatılmış oldu.

Kaynak : http://www.gazetem.ru/

8 Ekim 2010 Cuma

Dünyada en aktif ve ilgi çekici 25. kent Moskova

Foreign Policy dergisinin yaptığı en aktif ve ilgi çekici kentler sıralamasında Moskova 25. İstanbul 41. sırada yer aldı. Araştırma 65 kenti kapsıyor, Moskova, kültür - sanat kategorisinde, 5. sırada bulunuyor.

65 kentin değerlendirmeye alındığı araştırma sonuçlarına göre, New York, Londra, Tokyo, Paris, Hong Kong, en aktif ve ilgi çekici kentler oldu. Nüfus, ticaret hacmi, kültür sanat,bilgi alışverişi ve hukuk kriterlerine göre karşılaştırıldığı araştırmada Moskova ancak kültür sanat kategorisinde 5. sırada kendine yer bulabildi.

Kaynak: http://www.rusya.ru/

7 Ekim 2010 Perşembe

2010 Nobel Fizik ödüllerini Rus bilim adamları aldı.

2010 yılı Nobel Fizik Ödülünü Rus kökenli bilim adamları Andre Geim ve Konstantin Novoselov aldı.

İsveç Kraliyet Bilimler Akademisinden yapılan açıklamaya göre Rus kökenli bilim adamları, süper ince karbon maddesi ile ilgili çalışmalarından dolayı ödüle layık görüldü.

Açıklamada, ödülün Geim ve Novoselov’a, elektronikte çok önemli bir rol oynaması beklenen "grafen" adlı yeni malzemeyle ilgili yaptıkları "çığır açan deneyleri" dolayısıyla verildiği belirtildi.

Akademinin açıklamasında, her ikisi de deneylerini İngiliz üniversitelerinde yapan Geim ve Novoselov’un, sadece bir atom kalınlığındaki karbon tabakasından oluşan grafenle ilgili çalışmalarının yeni bir malzemenin geliştirilmesini ve elektronikte devrim yapacak gelişmeler sağlayabileceği kaydedildi.

Grafenin saydam ve iyi bir iletken olmasından dolayı son derece pratik bir malzeme olduğu belirtilen açıklamada, bu materyal ile saydam dokunmatik ve hafif panel ekranlar, hatta güneş hücreleri bile üretilebileceği bildirildi.

Ödül sahipleri 51 yaşındaki Rus kökenli Andre Geim Hollanda vatandaşlığına geçerken, 36 yaşındaki Konstantin Novoselov İngiltere ve Rusya vatandaşlıklarına sahip bulunuyor. Her ikisi de Rusya doğumlu olan bilimadamları, kariyerlerine doğdukları ülkede başladılar.

Kaynak: http://www.gazetem.ru/

6 Ekim 2010 Çarşamba

Son bin yılın en sert kışı geliyor















Hava tahmin uzmanları, bu yazın rekor sıcaklıklarının ardından, Avrupa'da son bin yılın en sert kışının kapıda olduğunu düşünüyor.

Rus internet medyası RT'nin haberine göre, Polonyalı bilim adamları Meksika Körfezi'nden Atlas Okyanusu'nun kuzeyine dek uzanan sıcak su akıntısı Gulf Stream'in hızının son birkaç yılda yarı yarıya azaldığını belirterek, bu nedenle akıntının Kuzey Kutup rüzgarlarının soğuğuyla başedemeyeceğini ve Avrupa kıtasının soğuk bir kışla karşı karşıya kalacağı tahmininde bulundu.

Bilim adamları, Gulf Stream akıntısının tamamen durması halinde Avrupa'da yeni bir Buz Çağı'nın başlayacağını öngörüyor.

Rusya'nın Fobos hava durumu merkezinden önde gelen uzman Vadim Zavodçenkov da gelecek ayın hava tahmininin yüzde 70 doğru yapılabildiğini belirterek, soğuk kış senaryosunun doğru olabileceğini söyledi.

Kasım ayının hava tahminini daha kesin yapabildiklerini belirten Rus uzman, meteorologların uzun dönemli hava tahminlerinde kullandıkları istatistik modellerinin, geçen yazın rekor sıcaklıklarını tahminde pek işe yaramadığını da sözlerine ekledi.

Kaynak: http://www.haberrus.com/

Moskova’da 100 yaşını geçenler artıyor















Moskova’da her geçen yıl 100 yıldan fazla yaşayan uzun ömürlü kişilerin sayısı artıyor.

Geçici olarak Moskova Belediye Başkan Yardımcılığı görevini üstlenen Lüdmila Şvetsova, Moskova’da 100 yaşın üzerindeki insanların sayısının 500’ün üzerinde olduğunu ve bu sayının her geçen yıl arttığını belirtti.

Öte yandan, 100.yaş yıldönümünü kutlayan yaşlı insanlara 100.yıl doğum günü hediyesi olarak 25 bin ruble verildiği, daha sonraki her yıl ise bu kişilere 10’ar bin ruble ödeme yapıldığı ifade edildi.

Ayrıca, 100 yıldan fazla yaşayan insanların Moskova için bir gurur kaynağı olduğu kaydedildi. Bu rakamların çok büyük bir rakam olmadığı, ancak yaşlılara karşı duyulan saygı ve sevginin sembolü ve ifadesi olması açısından büyük önem taşıdığı da bildirildi.

Kaynak: http://www.gazetem.ru/

4 Ekim 2010 Pazartesi

Garantili aşk sözleri
















Bir yabancı dili öğrenmek hemen olabilecek, kolay bir şey değil. Hele hele Rus dilini…
Emek, zaman ve sabır gerektiriyor.
Etrafınız çepeçevre güzelliklerle dolu,ancak siz bunu bulunduğunuz yerin diliyle ifade edemiyorsunuz. Ne acı bir durum!
Malum "dil dile değmeden dil öğrenilmez"miş. Denenmiş, kanıtlanmış ve şiddetle tavsiye edilen bir yöntem...
Sevdalandınız, ama derdinizi anlatmakta zorluk çekiyorsunuz.
İşte size bu sorununuzu aşmanıza yardımcı olacak, sevdiğinizin yüreğine işleyecek garantili aşk sözleri...
İşe yaramazsa iade ve geri ödeme koşuluyla:-)) Buyrun!.. Kullanın, hayrını görün.

1.
Seni yıldızlara benzetiyorum, onlar kadar uzak, onlar kadar erişilmezsin, ama bir farkın var, onlar bin tane sen bir tanesin.
Я сравнивю тебя со звёздами, ты также далек и недосегаем как они, но у тебя одно отличие, их тысячи а ты ОДИН.

2.
Seni sen olduğun için değil, seninle birlikte olduğumda ben olduğum için seviyorum.
Я люблю тебя не за то, кто ты, а за то, кто я, когда я с тобой.

3.
Aşkım sana verebilecek hediyelerin en güzelini veriyorum: Kalbimi. Alınacak hediyelerin en güzelini alıyorum: Kalbini… Söylenecek en güzel şeyi söylüyorum: Seni seviyorum.
Любимый я дарю тебе самый лучший подарок который я только могу подарить - Моё сердце. Получаю лучший из возможных подарков который я могла получить - Твоё сердце... Говорю самое прекрасное - Я тебя люблю.

4.
Balıkların sevgisini bilir misin, birbirlerine dokunamazlar, ama sevgilerini hep yüreklerinde hissederler. Ben de şimdi sana dokunamıyorum, çünkü sen hep yüreğimdesin.
Знаешь ли ты любовь рыб, они не могут дотронуться до др друга, а всегда чуствуют любовь в своих сердцах. И я щас не могу дотронуться до тебя, потому что ты всегда в сердце моём.

5.
Sen benim için okyanusun dibindeki bir elmas tanesi kadar, gökteki uzanamayacağım yıldızlar kadar değerlisin!
Ты также дорог для меня как алмаз на дне океана, как звёзды в небе до которых я никогда не достану.

6.
Seni ne kadar sevdiğimi anlamak istiyorsan; yağan her yağmur damlasını yakalamaya çalış. Yakalayamadığın her yağmur damlası seni ne kadar sevdiğimin ispatıdır...
Если хочешь понять как я люблю тебя, попробуй поймать каждую каплю дождя. каждая капля которую ты не сможешь поймать, доказательство тому как я тебя люблю. (докажет тебе мою любовь)

7.
Aşkımı dağlara yazacaktım aşkımdan büyük dağ bulamadım..
Я хотела написать свою любовь на горы, но не нашла гору больше любви своей

8.
Sen var ya sen aynı sigaram gibisin. Dumanı gözlerin. Külü dudakların... Yalnız aranızda bir fark var, sigaramı ben, beni ise sen yakıyorsun...
Ты подобна моей сигарете. Её дым - это твои глаза. Пепел - твои губы. Но между вами есть одно различие, мою сигарету обжигаю Я, а меня ТЫ.

9.
Önce kar idin eridin çağlayan oldun, gonca idin açtın gül oldun, gözümde yaştın bittin gülücük oldun, bir yaş daha büyüdün iyi ki doğdun!
Сперва ты была снегом расстаяла стала ручьём, была бутоном расцвела стала цветком, была на глазах моих слезой стала улыбкой, выросла ты еще на год Хорошо что ты родилась!

10.
Mutluluk daima yakınımızdadır, yakalamak için çoğu zaman elimizi uzatmak yeter, uzatıp yakaladığın mutluluklarla dolu yıllar senin olsun, doğum günün kutlu olsun!
Счастье оно всегда рядом с нами, чтобы поймать его в основном нам достаточно просто протянуть руку, желаю тебе года полные счастьями которые ты поймаешь протянув руку, С днем рождения!

11.
Hayatta üç şeyi sevdim; seni, kalbimi, ümit etmeyi...seni sevdim, sensin diye, kalbimi sevdim, seni sevdi diye, ümit etmeyi sevdim, belki seversin diye...
Я в жизни полюбил 3 вещи, Тебя, моё сердце, и надеется.. Тебя - потому что это ты, Своё сердце - потому что оно полюбило тебя, Надеется - а вдруг полюбишь и ты меня.

12.
Sana ne demeliyim? Hayatım desem hayat kısa, güneşim desem güneş batıyor, çiçeğim desem o da soluyor...sana canim demeliyim, çünkü bu can seninle yaşıyor!
Как мне надо называть тебя? Если жизнь моя, то она коротка, если солнышко то оно заходит, если цветок то и он вянет.. Мне надо называть тебя душой моей, потомучто эта душа живёт тобой!

13.
İkiden bir çıkınca bir kalırmış..yalan! Sen gidince ben kalır mıyım sanıyorsun?..
два минус один будет один...ЛОЖЬ!По-твоему, я останусь, если ты уйдешь?

14.
Hayatta iki kör tanıyorum ; 1.'si senden başkasını görmeyen ben, 2.'si beni göremeyen sen.
Я знаю 2-х слепых в моей жизни:1-этоя , который(ая)никого не видит, кроме тебя 2-это, ты, который не замечает меня..

3 Ekim 2010 Pazar

Volga














Volga (Волга) ya da İdil Nehri (Tatarca’da İdel; eski ismiyle Etil/Edil), Avrupa'nın en uzun nehri.
Avrupa Hun İmparatoru Attila'nın ismi İdil'den gelmektedir (Attila = İdilli).
Uzunluğu takriben 3500 km olan Volga, Moskova ile St. Petersburg (Eski adıyla Leningrad) arasındaki Valday tepelerinden doğar; deniz seviyesinden 28 m. aşağıda olan Hazar Denizi'ne dökülür.
Valday tepelerinde bulunan birçok göl ve bataklıklardan gelen kaynak kollarının birleşmesiyle meydana gelen Volga, Rjev'den itibaren ulaşıma elverişli bir halde akar. Moskova Kanalı'yla birleştiği yerden sonra genişliği 230 m.'yi bulur. Bundan sonra nehirde düzenli bir ulaşım sağlanır. Volga'nın yatağı üzerinde beş adet baraj bulunur. Bu barajlardan Volgograd Baraj Gölü'ndeki santral, dünyanın belli başlı hidroelektrik tesislerinden biridir.
Bundan sonra Don Nehri'ne 72 kilometre yaklaşır ve iki nehir arasında açılan bir kanal vasıtasıyla Azak ve Hazar denizleri arasında ulaşım sağlanır. Hazar Denizi'ne 50 km kala 200'den fazla kola ayrılarak Volga Deltası meydana gelir. Bu deltanın genişliği 100 km'den fazladır.

Volga Havzası, 1.360.000 km²'lik bir alanı kaplar. Aynı zamanda Rusya'nın nüfusunun büyük bölümü bu havzada yaşar. Bölge ulaşıma elverişlidir.
Volga kışın üç ayında donar. Bu zaman zarfında da nehirden karayolu olarak faydalanılır.
Volga'nın kıyılarında Rusya'nın önemli limanları ve ticaret merkezleri yer almaktadır. Bunlardan en önemlileri Gorki, Kalinin, Kazan, Kuybişev ve Volgograd (Eski adıyla Stalingrad)'dır.
Ortaçağ'dan beri bir ticaret yolu olan Volga, bugün hala önemli bir ulaşım yoludur.

Ruslar paralarını gıda için harcıyor

Rusya Federal Devlet İstatistik Servisi Rosstat’ın yaptığı araştırmaya göre Ruslar, gelirlerinin çoğunu, gıda, enerji tüketimi ve mobil iletişim için harcıyor.

Rosstat Başkanı Aleksandr Surinov, Rusların yiyecek dışındaki perakende mallar için her sene daha az harcama yaptığını belirtti. Surinov, “1990’da ev içi bütçesinde, gıda harcamalarının payı % 46 iken 2009’da pay, %37,8’ düştü” dedi.

Alkol ve sigara tüketimi azaldı

Rosstat’ın belirttiğine göre hizmet sektörüne giden para sistematik olarak artıyor. Rusların hizmet almak için ayırdıkları bütçe 20 sene içinde %13,1’den %26,8’e yükseldi. Hizmet sektörüne harcanan paranın 2 kat yükseldiğini ifade eden, Rostat Yetkilisi Olga Muhanova “ Bu artışın sebebi, konut hizmetleri ve mobil iletişim maliyetlerinin yükselmesidir” diyerek son ekonomik krizinin Rus halkı üzerindeki etkilerine de değindi.

Alkol için ayrılan giderin payı ise çok fazla değişmedi. Rus halkı, 2008’de alkole gelirlerinin %1,6’sını harcadı, bu rakam 1990’da %5’ti. Diğer bir zararlı alışkanlık olan sigara tüketimi ise azalıyor.

Rosstat, üst gelir grubunun da, gelirlerini sigara ve alkol tüketimi yerine hizmet, eğitim, eğlence ve tatil gibi alanlarda kullandığını belirtti.

Kaynak: gazeta.ru

Rusya’da emekliler ve sorunları













Rusya’da emeklilerin Avrupa’daki emeklilerin aksine bir yaşamları olduğu, devlet yerine çocukları ve yakınlarına güvendikleri bildirildi.

Rusya Bilim Akademisi Uzmanı Liliya Ovçarova, yaşlı insanların tıbbi yardıma en çok ihtiyaç duyan nüfus kategorisine girdiğine dikkat çekerken, buna rağmen emeklilerin tıbbi hizmetlere oldukça kısıtlı erişimi olduğunu belirtti. Ovçarova, bu bağlamda emeklilerin çocuklu ailelerden iki kat daha fazla fakir olduklarını söyledi.

Ovçarova Rusya’da yaşayan yasça büyük insanların Avrupa’dakilerin aksine bir yaşamları olduğunu, Avrupa’da emeklilerin kitap okumak, seyahat etmek, resim yapmak, tiyatroya gitmek gibi gençliklerinde yapamadıkları şeyleri hayata geçirmeyi planladıklarını, ancak Rusya’da insanların emekli olduktan sonra ne yapacakları sorulduğunda ölene kadar çalışacakları şeklinde yanıt verdiklerini kaydetti.

Uzman Ovçarova, yaşlıların emeklilik hayatları için devlet güvencesine değil çocuklarına ve yakınlarına güvenmeyi tercih ettiklerini vurguladı.

Öte yandan, Rusya Bilim Akademisi Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Problemleri Enstitüsü Başkanı Aleksey Şevyakov da Rusya’da en fakir insanlar emekliler olmadığını belirtti. Emeklilerin ortalama yoksulluk sınırının ülkedeki ortalama yoksulluk sınırından iki, çocuklardan dört kat daha aşağıda bulunduğunu bildirdi.

Kaynak :http://www.gazetem.ru/

1 Ekim 2010 Cuma

Moskova’da müze patlaması!...














Moskova’daki müze ve galerileri ziyaret edenlerin sayısı 2009’a göre yüzde 13 oranında artarak yıl başından bu yana 5. 7 milyona ulaştı. Pek çok ünlü ve tarihi eserlerin de sergilendiği Moskova müzelerini gezenlerin sayısı geçen yılın tamamında 5 milyon kişiydi.

Moskova Belediyesi Kültür Komitesi Başkanı Sergey Hudyakov, “İki yıldır müzelerde gerçek bir ziyaretçi patlaması yaşıyoruz. Geçen yılki ziyaretçi sayısı 5 milyondu. Bu yıl şimdiden 5. 7 milyona ulaştı. Üstelik bu rakama müzeleri ücretsiz gezenler dahil değil ”dedi. Hudyakov gösterilen ilgiyi müze ve galerilerin sürekli gelişmesine, yeni projelerin ve sergilerin sıklaşmasına, ayrıca müze çalışanları arasında gençlerin artmasına bağladı.

Şu anda Moskova Belediyesi’ne bağlı olarak faaliyet gösteren müzelerin sayısı 57.

Kaynak: http://www.moskovalife.com/

Rusya’daki fakir sayısı azaldı

Rusya’da dar ölçekli halkın sayısının kriz öncesine göre azaldığı, orta ölçekli halkın sayısında da artış olduğu bildirildi.

Rusya Devlet İstatistik Kurumu verilerine dayanılarak Novıy Region ajansı tarafından yapılan açıklamaya göre, ülkede en düşük geçim miktarının altında yaşayan dar gelirli insanların sayısı azaldı, orta ölçekli halkın sayısı arttı. 2008 yılında fakir insanların sayısı 18.8 milyon iken, bu sayı 2009 yılında 18.6 milyona düştü.

Resmi istatistiklere göre, Rusya’da yaşayan halk 2008 yılında gelirinin %21.9’luk miktarını yiyecek ve gıdaya harcarken, 2009 yılında bu rakam 33.7’ye çıktı ve halkın kriz anında daha çok tüketim yaptığı ortaya çıktı. Daha çok harcama yapılan diğer kalemler arasında ise, tıp, eğitim ve ulaşım geliyor. Öte yandan, kriz döneminde halk kültürel faaliyetleri ve lüksü bıraktı. Tiyatro, müze ve restoranlara gidenlerin sayısı azaldı.

Kaynak: http://www.gazetem.ru/